ManşetDoğa MücadelesiSivil ToplumTürkiye

Adalar’da turizm, yangınlar ve elektrikli ulaşım: Doğa nasıl korunmalı?

0

Dünya Mirası Adalar ev sahipliğinde Orman Yüksek Mühendisi ve Yeşil Gazete yazarı Doç Dr. Cihan Erdönmez, Prens Adaları ormanları üzerine iki buçuk senedir süren çalışmalar ışığında değerlendirmelerde bulundu. 

Dünya Mirası Adalar’dan Derya Tolgay’ın moderatör olduğu toplantı, Büyükada Tarihi Yüksek Kahve’de 31 Mart’ta gerçekleştirildi. Büyükada, Kınalıada, Heybeliada ve Burgazada’dan vatandaşların, hayvan hakları örgütlerinin ve hak savunucularının katıldığı toplantıda adada yapılan çalışmalar, keşif ve yürüyüşlerden Açık Radyo’da konuya ilişkin olarak yapılan programlara kadar birçok konu üzerinden adadaki ormanlara ve bitkilere ilişkin değerlendirmelerde bulunuldu. 

Birinci derecede hassas bölge  ve yaklaşık yüzde 70’i orman alanı olan Prens Adaları Ormanları ile ilgili yaklaşık iki buçuk senedir çalışma yürüten Doç. Dr. Cihan Erdönmez ve Dünya Mirası Adalar’ın düzenlediği buluşma, “Adalar Doğasının Korunması ve Türkiye’de Sivil Doğa Koruma Mücadelesi” başlığı adı altında gerçekleştirildi. 

Doç. Dr. Cihan Erdönmez

İstanbul’un hemen dibinde olan Adalar’ın, onun bir parçası olmasına karşılık ekolojik açıdan son derece farklı özellikler göstermesine, Adalar’daki yoğun turistik ve çeşitli uygulamaların tehdit oluşturmasına değinilen toplantıda 2020’de başlayan keşiflerden elde edilen bilgiler de paylaşıldı. 

Adalar’da turizm ve insan baskısı

Büyükada’nın 5.4 kilometrekare, Heybeliada’nın 2.34 km2, Burgazada’nın  1.5 km2 ve Kınalıada’nın 1.3 km2 yüz ölçümü bulunuyor. Buradan hareketle buluşmada Adalar’daki ormanların 20 milyonluk İstanbul’un yanı başında, hem insan baskısına hem orman alanlarına yaklaşan yerleşim alanları nedeniyle oldukça kırılgan, kuş göç yolu üzerindeki çok küçük ormanlar olduğuna dikkat çekildi.

Prens Adaları’nda 2020’de yaya yolu statüsündeki alanların motorlu araçlara dönüşümün başladığı belirtildi. Cihan Erdönmez’in konuya ilişkin olarak Yeşil Gazete’de de bir yazısı bulunuyor: Recaizade Mahmut Ekrem’den Prens Adaları’na: Araba Sevdası.

Buluşmada Büyükada’da açılan ekoturizm yollarına da ayrıca değinildi, Erdönmez’in konuya ilişkin olarak kaleme almış olduğu yazı ise şöyle: Adalar’da neler oluyor?

Adalar, kızılçam ve bitki örtüsü

Keşiflere değinen Cihan Erdönmez, “2020’de başladık bu yolculuğa. Bugüne kadar çok şey değişti. Adalar’ın gündemi çok hızılı değişti. Dünya, Türkiye ve Adalar’ın gündeminin birbirine bağlı olduğunu da görebiliyoruz. Örnekler değişiyor ama ‘neyi, niye yapıyoruz’ ve ‘bunlar neye sonuç açıyor’ sorularının yanıtları hep aynı kalıyor” dedi.

Adalar’ın bitki örtüsünden bahseden Erdönmez şöyle konuştu: “Adalar’da hakim bitki örtüsü kızılçam ormanları ve maki olarak ikiye ayrılıyor. Kızılçamın Adalar’da doğal olup olmadığı çok tartışılıyor. Yaz döneminde yangınlarda da kızılçam çok konuşuldu. Polen analizi kızılçamın Anadolu’da 43 milyon yıldır olduğunu gösteriyor. Yangının sorumlusu değildir. Adalar’da da doğal. Birincisi kızılçama eşlik eden diğer bitkilere baktığımızda onların da tipik bir Akdeniz bitki örtüsünün öğeleri olduğunu görüyoruz. Adalar’ı özel kılan şeylerden biri bu.”

‘Kızılçam Adalar’da doğal’

Türkiye’nin tipik bitki örtülerinden bahseden Erdönmez, İstanbul’da kızılçamın görülmesinin insanlar tarafından dikilmiş olduğunu gösterdiğini söyledi. Adalar’daki kızılçamın doğal olmasını açıklayan sebepleri ise Cihan Erdönmez şöyle anlattı:

“Adalar’dakinin doğal olduğunu gösteren bir diğer şey de ağaçların kompozisyonu. Doğal ormanlarda ağaçların konumları karışıktır. Bunların insan eliyle yapılmadığını gösterir. Bir de maki var. Adalar’da bu da var. Kocayemiş, menengiç, katır tırnağı gibi bitki türleriyle karakterize edilir. Bütün Adalar’da bunları görüyoruz. Egzotik bitkiler açısından da çok çeşitliliği var. İnsanlar tarafından dikilmiş çok çeşitli bitkiler var. Yerleşim yerlerini karakterize eden ağaçlar ise fıstık çamları ve sedirler.”

Bu kadar fazla bitki türüne çok fazla yerde rastlanmayacağını ifade eden Erdönmez, “Bu yapıyla ilgili son yıllarda bir takım tehditler oluşmaya başladı. Bu zenginliğin yok olması, çok üzücü. 1993’te olan bitkileri yerinde bulamamak çok üzücü. Bütün topraklarımız bu manada tehdit altında” diye konuştu.

Adalar’da elektrikli ulaşım: Herkes her yere gidebilmeli mi?

Adalar’daki elektrikli ulaşıma da değinen Erdönmez, “Elektrikli otomobillerin Adalar’ın her yerine gitmesi çok büyük tehlike yarattı. Yangını çıkaran insandır. Bu tür alanları korurken ilk yapmamız gereken insanların hareketliliğini kontrol altında tutmak. İnsan olan her yerde tehlike var” dedi.  Erdönmez konuya ilişkin olarak şunları söyledi:

“Bu kadar çok aracın insanları bu kadar kolay bir şekilde Adalar’ın her tarafına ulaşması doğru bir politika değil. İnsanlar doğayı görecek elbette. Ama bunu bisikletle veya yaya olarak kendi gücüyle yapacak. Herkesin her yeri görmek gibi bir zorunluluğu yok. Ben de yaşlandığımda bir yerlere gidemeyeceğim. Bu kadar kolay aşmamalıyız doğayı.” 

Ekoturizm ve seyir terasları

Adalar’daki ekoturizme de değinen Cihan Erdönmez, “Orman Genel Müdürlüğünün ekoturizm rotaları çıktı. Değişik yerlere seyir terasları yapıldı, kazıklar çakıldı. Zaten doğal olarak seyir terasları var. Kaya üzerinden seyredebilirken bir platform yapıldı. Bu, birilerine para kazandırılmak için yapıldı. Kime kazandırdığını bilmiyorum” dedi. 

‘Yangın büyük değişikliklere yol açtı’

Geçen sene gerçekleşen yangınlara da değinen Cihan Erdönmez şu bilgileri verdi: “Yangın büyük değişikliklere yol açtı. Türkiye’de 180 bin hektar bir yılda yandı. 1946 istisnasını saymazsak en büyük yangın bu. Heybeli’de de üst üste iki kere yangın çıkınca tabi ki yangına alınması gereken önlemleri, tabi iklim değişikliği bu riski artıracak, pek çok düşünceyi tartışmaya açtı. Kamuoyunda en çok uçak tartışıldı. Fakat olay dönüp dolaşıp bitkilere geldi. Yandığı için ağaçlar suçlandı.”

Orman Genel Müdürlüğünün 27 Ocak’ta Türkiye’deki 30 Orman Müdürlüğüne gönderdiği yazıya da değinen Cihan Erdönmez, söz konusu metinde orman içindeki yollardaki ağaçların kesileceği ve beş metre mesafede tamamen tıraşlama yapılacağının belirtildiğine değinerek “O zaman Adalar’daki tüm ağaçları kesersek yangın riskini sıfırlamış olacağız(!) Bu çok vahim bir yazı” eleştirisinde bulunarak şu ifadeleri dile getirdi:

“Bu yazı yangın söndürmek için değil daha fazla endüstriyel odun üretmek, daha fazla biyokütle enerjisi üretmek için yazılmıştır. Türkiye’deki odun üretimi son beş yılda iki kat arttı. Akıl almaz derecede odun üretim artışı var. Fakat yetmediği için başka nerelerden odun üretebiliriz çareleri aranıyor.”

Yangınlar ve insan tehlikesi

“Her orman yangınından dokuzunu insan çıkarıyor” diyen Erdönmez yangının çıkma nedenlerini ise şöyle anlattı:

“İnsanla ilgili önlem almadığınız sürece ne yaparsanız yapın ormanlara, yanıcı madde çıkacaktır. Peki insan niye çıkarıyor yangını? Anız yakma hala en çok yangın çıkma nedeni. Normalde tarladaki hasattan sonra kalan bitki tabakasını normalde makineyle işleyip toprağı bir sonraki seneye hazır hale getirir ama çiftçinin buna parası yok.”

“Çoban ateşinden, sigara izmaritinden yangın çıkıyor” diyen Erdönmez, “Ormanın her köşesine giden insanlar atıyor bu izmaritleri. İnsanların ormanlardaki hareketliliğini azaltmak mecburiyetindeyiz. Ormanlarında maden ve taş ocakları ve yaz aylarında dinamit patlatılıyor buralarda. Bunları engellemeyip de bitkiyi suçlayıp ormanı koruyabilir misiniz?” diye sordu.

‘Ağaçları tıraşlayarak önlem alınmasını aklı almıyor’

Erdönmez alınması gereken önlemlere de değindi:

“Bu büyük yangınlar olmadan bir kez bile yasak koyulmadı ormanlara. Eğer biz ormanı korumak için ormanı oradan kaldırıyorsak, bu mühendislik değil, bu bilim değil. Ormanı orman olarak korurken yangınlardan ve diğer zararlardan korumamız lazım. Tehlikeli dönemlerde insan giriş çıkını azaltacaksınız. Vapura binenleri kontrol altına alacaksınız, rakamları tutacaksınız. Medeni dünyada bu iş böyle yapılıyor. Ziyaretçi yönetimi diye bir sistem var. Ağaçları tıraşlayarak yangın önlemi alınmasını benim aklım almıyor.”

Doğa mücadelesi ve Validebağ örneği

Doğa mücadelesinde geçmişten bugüne çok fazla değişiklik olduğunu söyleyen Erdönmez, “Önceden halka karşı devlet doğayı korurken, günümüzde devlete karşı halk doğayı koruyor” dedi.

Üsküdar’daki Validebağ Korusu‘na da değinen Cihan Erdönmez “Validebağ, sivil tolumun doğa koruma mücadelesini bir adım öteye geçirmiş bir örnek. Burada hukuk mücadelesi hala sürüyor. İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu koruya gelerek buradaki doğa mücadelesine destek vermişti. İBB yetkili değil ama planlama ajansı aracılığıyla Validebağ Çalıştayı düzenlenmesini sağlamıştı” diye konuştu.

‘Sivil direnişin’, ‘doğa savunmasının’ veya ‘doğa mücadelesinin’ verildiği isim önemli olmaksızın bu hareketlerin artık kendini Türkiye’de öne atması gerektiğine değinen Erdönmez, “İstemiyoruz”dan “İstemiyoruz, çünkü nedenleri şunlar”a geçişin sağlanması gerektiğini söyledi ve ekledi:

“Eğer adalarda da bu yapılmazsa ekoturizm gibi saldırılar sürekli olacak gibi.” 

More in Manşet

You may also like

Comments

Comments are closed.