Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) örgütü son raporunda doğal kaynakların üçte ikisinin basın özgürlüğünün ciddi tehlike altında olduğu ülkelerde çıkarıldığını ve bu konuyu haberleştiren gazeteciler için uluslararası toplumun daha güçlü koruma sağlaması gerektiğini duyurdu.
Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi’ni Dünya Bankası’nın toplam doğal kaynak rantları tahminleriyle karşılaştıran RSF, dünya genelindeki doğal kaynakların üçte ikisinin basın özgürlüğünün “zor” veya “çok ciddi” olarak sınıflandırıldığı ülkelerde çıkarıldığını tespit etti.
Ekoloji gazeteciliği engellerle karşı karşıya
Örgütün küresel güçlükler masası başkanı Arthur Grimonpont, doğal kaynakların sömürülmesiyle ilgili bilgi edinme hakkının; ekosistemlerin büyük ölçüde kirlenmesi, biyolojik çeşitliliğin yok edilmesi, kaynakların tükenmesi ve işçilerin sömürülmesi de dahil olmak üzere çıkarma işleminin yıkıcı sonuçlarını anlamak için hayati öneme sahip olduğuna dikkat çekti:
‘Gazetecinin susturulması, dünya sistemlerinde yıkıcı etkilere sahip’
Birleşmiş Milletler‘e göre, uluslararası toplumun mevcut gidişatı değiştirmek için acil ve ortak bir eylemde bulunmaması halinde, kaynak çıkarma “insan refahını ve gezegenimizdeki yaşam çeşitliliğini destekleyen dünya sistemleri ve ekolojik süreçler üzerinde yıkıcı etkilere” sahip olacak.
Ancak RSF’nin analizine göre, çıkarmanın etkileri hakkında ilk bilgi kaynağı olan çevre gazeteciliği ciddi engellerle karşı karşıya.
Çin, Rusya, Hindistan ilk sıralarda
Bağımsız gazeteci ve hammadde uzmanı Guillaume Pitron, Çin‘in dünyanın en büyük kömür üreticisi, ikinci büyük madencilik üreticisi ve ikinci büyük ormancısı olduğu hatırlatarak şunları söyledi: “Madenciliğin neden olduğu çevresel tahribat ne kadar açık olsa da, Çin’de bu konuda veri toplamak zor, sahaya gitmek tehlikeli ve ulusal medyada bu konularla ilgili hassas bilgileri yayınlamak neredeyse imkansız olduğu için bu durum yeterince belgelenmiyor.
Ülkede çevresel konuları araştıran az sayıda gazeteci kaynaklara ulaşamaz, sansür veya cezaevi riskiyle çalışırken, 2018 yılında, madencilik endüstrisinin yıkımlarını gözler önüne seren Dünya Basın Fotoğrafı ödüllü fotoğrafçı Lu Guang aniden ortadan kaybolmuştu. Gazetecileri en fazla hapse atan ülke olarak kabul edilen Çin, RSF’nin 2024 Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi’nde 180 ülke arasında 172. sırada yer alıyor.
Dünyanın en büyük fosil yakıt ve madencilik ürünü ihracatçılarından biri olmasına rağmen, Rusya’daki (RSF’nin Endeksi’nde 180 ülke arasında 162. sırada) ekoloji muhabirleri de diğer tüm Rus gazeteciler gibi sürekli olarak tutuklanma veya şiddet tehdidiyle karşı karşıya. Ukrayna’nın işgalinden bu yana, Rusya’daki birkaç bağımsız medya organı yasaklandı veya engellendi. Bunlar arasında, yetkililer tarafından “yabancı ajan” olarak nitelendirildikten sonra kapatılmak zorunda kalan çevre haber sitesi Kedr de bulunuyor. Hükümet ayrıca çevre ve kirlilikle ilgili resmi veri tabanlarına erişimi de engelledi.
Endeks’te 159. sırada yer alan Hindistan’da, dünyanın önde gelen kömür, madencilik ve orman ürünleri üreticilerinden biri olarak, ekoloji konuları en tehlikeli konulardan biri. Ülkede son on yılda öldürülen 28 gazetecinin neredeyse yarısı, inşaat sektörü için yasa dışı olarak kum madenciliği yapan organize bir suç ağıyla ilgili haberler üzerinde çalışıyordu.
Raporda, doğal kaynakların yoğun olarak sömürüldüğü birçok bölgede gazetecilere yönelik saldırıların göreceli olarak seyrek olmasının, gazetecilerin bu bölgelerde daha güvende olduğu anlamına gelmediği vurgulanıyor: “Aksine, bu gazetecilik kapsamının sınırlı veya hiç olmaması anlamına gelebilir, bu da erişim kısıtlamalarından, araştırmacı gazetecilik için kaynak eksikliğinden veya medyanın otosansüründen kaynaklanmaktadır.”
Dünyayı kirletenler en fazla baskıyı yapıyor
Dünyanın önde gelen fosil yakıt üreticisi ülkelerin de neredeyse hepsi gazeteciliği en fazla baskı altına alan ülkeler arasında. Bu, özellikle petrol arzının dörtte birinden fazlasını tek başına kontrol eden Basra Körfezi ülkeleri için geçerli.
Fosil yakıt yakılmasının iklim üzerindeki etkisi artık iyi bilinse de, onu çıkarmanın etkisi henüz pek bilinmiyor. Oysa petrol, gaz ve kömür çıkarımıyla ilişkili metan sızıntıları, küresel sera gazı emisyonlarının yüzde 7’sini oluşturuyor.