Hayvan HaklarıManşet

234 hak örgütünden ortak açıklama: Yaban hayvanlarını öldürme izni geri alınsın!

0
7 Aralık 2021 tarihli Resmi Gazete‘de yayımlanan yönetmelik değişikliğiyle sivillerin “zararlı” yaban hayvanları ateşli silahla vurup öldürmesinin önü açıldı.

Değişiklikle yönetmeliğe “İnsan yaralama ve ölümüne neden olanlar, insan canına veya mala zarar verenler, insan yaralanması ve ölüm olaylarına sebep olan zararlı ayı ve kurt gibi yaban hayvanları 4915 sayılı Kara Avcılığı Kanunu’nun 4’üncü maddesinin birinci fıkrası hükmü kapsamında her türlü ateşli silah ve ihtiyaç duyulması halinde men edilen avlanma yöntemleri de kullanılarak acilen alandan çıkartılır, bunu takiben zararlı hayvan ile ilgili prosedür tamamlanır” ifadeleri eklendi.

Avcılığın yasaklanmasını talep eden 234 hak örgütü ise ortak bir açıklama yaparak değişikliğe tepki gösterdi. Yönetmeliklerin değil, Kara Avcılığı Kanunu’nun değiştirilmesini talep eden örgütler, değişiklikle yaban hayvanlarını avlamak veya öldürmek isteyen kişilerin cesaretlendirildiği ve teşvik edildiğini kaydetti: “Çözüm hayvanların doğal yaşam alanlarında yeterli besin ve su bulabilecekleri ortamları sağlamak.”

Yaban hayvanlarının şehirleşme, yol ağları, tarım, madencilik, enerji hatları gibi insan faaliyetleriyle yaşam alanlarını büyük oranda yitirdiği hatırlatılan açıklamada, hayvanların üzerindeki kaçak avcılık baskısına dikkat çekildi.

‘Zehir bırakma, toprağın ve suyun zehirlenmesi demek’

Açıklamada, yönetmelikte bahsi geçen “men edilmiş yöntemlerin kullanılması” ibaresinin sadece yaban hayvanları için değil, çevre ve insan sağlığı için de tehdit oluşturacağına ve boyutları öngörülemeyecek zararlar yaratan zehir bırakma uygulamasının önünü açacağına dikkat çekildi.

Açıklamada şu görüşlere yer verildi:

“Zehir bırakma sadece hedef türü değil diğer canlıları, toprağı ve suyu da zehirlemek anlamına gelir. Doğadaki yarılanma süresi yıllar alacak bu zehirli maddelerin etkileri yıllarca sürecektir. Men edilmiş yöntemlerden kapan kurma ise etik değerlerle çelişen ve canlı için son derece acı verici bir uygulamadır. Bu zalim yöntemin de hedeflenen canlı dışındaki türlere zarar verme ihtimali kaçınılmazdır.  Zarara konu hayvanın alandan uzaklaştırılması hem hayvanın acı verici uygulamalara maruz kalmaması hem de müdahalede bulunmaya çalışan sivillerin can güvenliği açısından uzmanlarca gerçekleştirilmelidir.”

Doğa Araştırmaları Derneği Genel Müdürü Osman Erdem, zararlı olarak nitelendirilen hayvanlar içinde popülasyonları hızla azaldığı için ulusal ve uluslararası mevzuatla koruma altına alınmış hayvanların da bulunduğunu vurguladı: “Endişemiz, Yönetmelikte yapılan değişikliğin yaban hayvanlarını avlamak veya öldürmek isteyen kişileri cesaretlendirmesi ve teşvik etmesidir.”

Hayvanların mecbur kalmadıkları sürece kendilerini riske atarak insanların bulunduğu bölgelere inmeyeceklerini; zaten yaşam ortamlarının daraldığı, özellikle son yıllarda yapılan HES’ler ve şiddetli kuraklık nedeniyle içecek su ve yeterli besin bulamadıkları; bu nedenle kendilerini de riske atarak daha fazla yerleşim alanlarına inmek durumunda kaldıklarını belirten Erdem; çözümün yeterli su ve besin bulamadıkları  için yerleşim alanlarına inen hayvanları vurmak, öldürmek değil, hayvanların doğal yaşam alanlarında yeterli besin ve su bulabilecekleri ortamları sağlamak olduğunu söyledi. 

‘Ölüm fermanı’

Doğa Derneği Başkanı Dicle Tuba Kılıç ise “Anayasamızın devlete verdiği yetkiler, yaban hayvanlarının para karşılığı öldürülmesini kapsamıyor. Bu nedenle, devletin avcılara avlanma hakkı vermesine karşı geçtiğimiz aylarda bir dava açtık ve sonucunu bekliyoruz. Yeni yapılan değişiklik bir mevzuat düzenlemesinden çok ‘ölüm fermanı’ niteliğindedir” değerlendirmesi yaptı.

50 yılda türlerin popülasyonu yüzde 68 azaldı’

WWF-Türkiye (Doğal Hayatı Koruma Vakfı) Doğa Koruma Direktörü Sedat Kalem ise şunları kaydetti:

“WWF’in 2020 Yaşayan Gezegen Raporuna göre, son 50 yılda insan etkisi altında canlı türlerinin popülasyonları yüzde 68 azaldı. Bu tükenişe rağmen ülkemizde insan-yaban hayatı çatışması yaşanıyorsa, bu bir anlamda onlara yaşayacak alan bırakmadığımızın göstergesidir. İnsan-yaban hayatı çatışmasının azaltılması, hayvanları öldürerek değil onların yaşayabileceği korunan alanların ve ekolojik koridorlarının arttırılması ile mümkün olabilir. Çatışmaların görece yoğun olduğu bölgelerdeki vakalar bilimsel veriler çerçevesinde değerlendirilerek, doğa temelli çözümler geliştirilmeli bölgeye ve türlere özgü çit sistemlerinin kurulması desteklenmeli, tarım alanlarında meydana gelen yaban hayatı kaynaklı zararın giderilmesi için sigorta ya da tazmin sistemleri hayata geçirilmeli.”

 

You may also like

Comments

Comments are closed.