Öyle bir zamanda yaşıyoruz ki bırakın bir sene boyunca neler olacağını, haftaya olacaklar hakkında bile gerçekçi tahminlerde bulunmak imaknsız gibi. Ben de tahminlerle kendimi çok yormayıp dileklerimi sıralamak istedim.
Türkiye
Malum genel seçim senesine giriyoruz. Bir karadeliğin yakınındaki tüm kütleleri emmesi gibi seçim muhabbeti de herkesi içine çekmeye başladı bile. Yeni yeni toparlanan CHP ve yeni yönetici kadrolarının performansı en popüler haber malzemesi. Tayyip bey ve adamlarınınsa seçim havasına girdiğine dair pek bir işaret yok henüz. BDP’nin iki dilli yaşam çıkışı onlar için bir hareketlilik sağladı gibi. MHP ise patates çuvalı gibi duruyor.
Kılıçdaroğlu taraftarları dışında kimsenin heyecan duymadığı bir seçime doğru gidiyoruz. Bunun da sorumlusu Türkiye siyasi sisteminin temelini oluşturan %10 barajı ve siyasi partiler kanunudur.
2011 yılında noel babadan seçim barajsız bir Türkiye istiyorum.
Dünya
2010 senesinde dünya çapındaki baş döndürücü gündem hakkında özet dahi yapmaya kalkışmayacağım. Beni en çok heyecanlandıran şeylerden biri Avrupa’daki öğrenci ayaklanmaları oldu.
Geçmişe bakınca muhalif hareketlerin başında pek çok gençlik lideri olduğunu ve bu hareketler içinde politik söylemleri de bu gençlerin belirlediğini görüyorum. Oysa günümüzde hem dünyada hem de Türkiye’de muhalif söylemin teorisini belirleyenler büyük ölçüde 40-60 yaş aralığındalar. Bu da (alınmaca darılmaca yok) muhalif söyleme katkıda bulunacaksan “şu 50 temel eseri oku da gel” gibi bir tavır oluşturuyor. Politikayı düşük tempolu bir kapalı alan sporuna dönüştürüyor. Eskiden bir dans ya da güreş olan muhalif olma hali günümüzde briç ya da poker gibi bir şeye dönüşmüş durumda.
2011 yılında Zeki Müren’den tüm dünya için bol grafitili, eylemli, isyankar bir ekolo-punk gençlik muhalefeti kuşağı istiyorum.
Sanal Alem
Bu yazıyı internet üzerinden okuyorsununuz, büyük ihtimalle bir kaç tane sosyal ağa birden üyesiniz ve e-postada kullanıyorsunuz. Size kötü bir haberim var. Artık geri dönüşü olmayan şekilde internette bir dijital “siz” yarattınız.
Bu saatten sonra hele hele bu kadar da internete batmışken internet sadece ayda 30-40 lira fatura ödediğimiz bir iletişim hizmetiymiş gibi davranamayız. Başka bir yere de gitmediğimize göre buranın yerlisi gibi davranmaya başlasak iyi olur.
İnterneti bir kasaba gibi hayal ettiğimde sayısız güzel, eğlenceli, hoş, boş ve para tuzağı elemanın yanında bir kasabaya musallat olmuş bir grup kabadayı olduğunu düşünüyorum. Bu kabadayıların en afilileri TİB, 5651 ve Türk Telekom. Müyap da bu kabadayıların yanında pişen sokak çocuğu gibi.
2011 yılında Frank Herbert’tan sanal alem kabadayılarını tarihin kumlarına gömecek bir kitle hareketi istiyorum. Ah pardon bunu daha önce de istemişim.