İklim KriziManşetTürkiye

[2 Şubat Dünya Sulak Alanlar Günü] Türkiye’de sulak alanlar hızla yok oluyor

0

Bu yılki teması “Sulak Alanlar ve İnsan Refahı” olarak belirlenen 2 Şubat Dünya Sulak Alanlar Günü‘nde Türkiye’deki çevre örgütleri su havzalarında yaşanan geri dönüşü olmayan hasarlara ve olumsuz uygulamalara dikkat çekti; çözüm önerilerini sıraladı.

Doğa Derneği, yanlış uygulamaların sonucunda Türkiye’deki sulak alanlarda geri dönüşü olmayan kayıplar yaşandığına dikkat çekti. Türkiye Çevre Platformu, Meke Gölü, Van Gölü ve Tuz Gölü’nün tamamen tehdit altında olduğuna değinirken, Van Çevre Ekoloji Derneği, göl havzasının yüz yüze kaldığı tehlikeleri belirtip çözüm önerileri sundu.

Sulak alanlar yok olma tehdidiyle karşı karşıya

Türkiye Çevre Platformu yayımladığı basın açıklamasında, dünya genelinde sulak alanların yok olma tehdidi altında olduğuna dikkat çekerek, Türkiye’deki sulak alanların durumunu ele aldı.

Türkiye’de toplamda 2 milyon 155 bin 045 hektar sulak alanın bulunduğu belirtilen açıklamada, sulak alanların biyoçeşitliliği koruma, taşkın kontrolü, tarımsal faaliyetlerde kullanılan yeraltı sularının beslenmesi, iklim değişikliğinin kontrolü gibi birçok önemli işlevi olduğuna vurgu yapıldı.

Tuz Gölü'nün son hali

Tuz Gölü’nde kuruyan göl yatağı yerini çatlamış toprağa bıraktı Fotoğraf: AP

Açıklama, insan faaliyetlerinin sulak alanları olumsuz etkilediği ve tarım ile yapılaşma amacıyla bu alanların kurutulup doldurulduğu, bu durumun sulak alan canlı türlerini tehlikeye attığına dikkat çekti. Son 50 yılda iç kara sulak alan canlılarının yüzde 81’inin azaldığı ve kıyı sulak alan ile deniz canlılarının yüzde 36’sının azaldığı bilgisi de paylaşılan önemli veriler arasındaydı.

Açıklamada, Meke Gölü, Tuz Gölü ve Van Gölü gibi sulak alanları barındıran su havzalarının yaşadığı sorunlar ele alındı: “Bir sulak alan olan Meke Gölü tamamen kurudu, Tuz Gölü’nün büyük bölümü çekildi, Van Gölü, iklim krizi ile birlikte, evsel, sanayi tarımsal atıklar ile kirletilmekte.”

[2 Şubat Dünya Sulak Alanlar Günü] Bu yılın teması ‘Sulak Alanlar ve İnsan Refahı’

Geri dönüşü olmayan kayıplar

Doğa Derneği tarafından yapılan açıklamada ise, Anadolu‘da yaşanan sıcaklık artışı, buharlaşma sürelerindeki artış, azalan kar yağışı ve yeraltı su seviyelerindeki düşüşün havzalarda hidrolojik bozulmaya ve kuraklığa neden olduğu belirtildi. Suyun döngüsünün bozulmasına en çok etki eden faaliyetler arasında sulu tarım uygulamaları, barajlar ve HES’ler, madencilik faaliyetleri ve su kaynaklarındaki kirliliğin bulunduğu vurgulandı.

Dernek adına açıklama yapan Dicle Tuba Kılıç, her yıl kutlanan Dünya Sulak Alanlar Günü’nün önemine değinirken, sulak alanların biyoçeşitliliğe, insan üretimlerine ve iklim krizine uyum sağlamadaki rolüne vurgu yaptı. Kılıç Ayrıca, yanlış uygulamaların sonucunda Türkiye’deki sulak alanlarda geri dönüşü olmayan kayıplar yaşandığına dikkat çekti. Kılıç, Türkiye’nin tarım ve su politikalarını güncellemesi, iklim değişikliğini göz önünde bulundurarak sulak alanları koruması ve restore etmesi gerektiğini belirtti.

Van Gölü buharlaşıyor, üzerine Millet Bahçeleri kuruluyor

Türkiye sınırları içerisinde yer alan en büyük göl olan Van Gölü, küresel iklim değişikliği ve buna bağlı olarak yaşanan kuraklıktan önemli ölçüde etkileniyor.

2 Şubat Dünya Sulak Alanlar Günü için bir mesaj yayımlayan Van Çevre Ekoloji Derneği, Van Gölü havzasındaki sulak alanların sağlıklı bir şekilde gelecek kuşaklara aktarılması için ilgili kurum ve kuruluşlarca acil önlemlerin alınması çağrısında bulundu.

Van Gölü

Van Gölü’nde iskelenin sudan uzaklığı buharlaşma tehlikesini gözler önüne seriyor. Fotoğraf: DHA

Mesajda AKP’nin kayyımları tarafından milyonlarca metreküp dolgu malzemesinin sit alanı ilan edilen sulak alanların üzerine dökülüp buralarda Millet Bahçesi inşa edildiği ve doğal güzelliklerin bir bir yok edildiği kaydedildi.

Ülkedeki kuş türlerinin en az yüzde 30’una ev sahipliği yapan Edremit ve Van sazlıklarına da değinen mesajda buralarda yapılan sahil yolu, parklar vb. uygulamalarda canlı habitatı yok ettiği vurgulandı.

Dernek, Van Gölü havzası için çözüm önerilerini şu şekilde sıraladı:

  • Van Gölü Havzasındaki 36 doğal sulak alandan 13’ü Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğünün Ulusal Sulak Alan Envanteri Yönetim Bilgi Sisteminde yer almaktır. Listede yer almayan diğer alanlar da ivedilikle Yönetim Bilgi Sistemine dahil edilmeli ve söz konusu alanlarda tescil ve değerlendirme çalışmaları bir an önce tamamlanmalıdır.
  • Yine bu 36 sulak alandan 15’ine doğal sit statüsü verilmiştir. Bunların dışında herhangi bir koruma statüsü olmayan 21 sulak alan bulunmaktadır. Bunlardan özellikle su kuşları açısından yaşama ortamı olarak önemi çalışmalarla belirlenmiş Edremit Sazlıkları, Gövelek Gölü, Yeşilsu Sazlıkları, Yaylıyaka Sazlıkları, Hasantimur Göleti, Alman Kampı Göleti, Çilli Gölü ve Tendürek Sazlıkları ivedilikle koruma altına alınmalıdır.
  •  Kuş varlığı bakımından ülkemizin en önemli sulak alanları arasında yer alan Erçek Gölü ve Arin Gölü Ramsar Sözleşmesi listesine dahil ettirilmeli ve uygun koruma statüsü verilmelidir. Bu sulak alanlar özellikle Flamingolara ev sahipliği yapan, aynı zamanda nesli tükenme tehdidi altında olan Dikkuyruk ve Elmabaşların koruma altına alınması gerekmektedir.
  •  Yeryüzünde herhangi bir yerde bulunmayan, sadece Van Gölü’nde yaşayan İnci Kefal’inin varlığını sürdürmesi bakımından Bendimahi Çayı, Zilan Çayı, Deliçay, Karmiş Çayı ve Karasu çayı hayati öneme sahiptir. İnci kefalinin korunması için çayların debilerini düşürecek hiçbir faaliyete izin verilmemeli, çayların hepsine hassas ve kesin korunacak doğal sit alanı statüsü verilmelidir.

More in İklim Krizi

You may also like

Comments

Comments are closed.