Hala hatasında direnen, inadını ve kibrini sürdürmeye devam eden ve on binlerin sokağa taşındığı bu büyük ve kapsayıcı sivil direnişten gerekli dersi almayan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a açık not:
Toplumsal barışın sağlanması ve demokratik toplum olmanın gereği halkın karar süreçlerine katılımıdır. Bu nedenle toplumu ilgilendiren tüm kararlarda olduğu gibi, kent yaşamını etkileyen, yaşam alanlarına yönelik her türlü planlama ve yatırım kararlarında halkın katılımı mutlaka sağlanmalıdır. Hayata ve kente sahip çıkmak çapulculuk değildir.
Taksim Gezi Parkı’nda başlayarak önce tüm şehre ardından da tüm ülkeye dalga dalga yayılan ve yankıları bütün dünyaya yayılan sivil itaatsizlik eyleminde kazanan devlet terörü değil, sivil irade oldu.
Yaşadığı kentin ağacına, tarihine, kültürüne, havasına kısacası yaşama sahip çıkan barışçı insanlar Gezi Parkı’nın tek bir ağaç kesilmeden park olarak kalması ve Topçu Kışlası Projesi’nin iptal edilmesi taleplerini dile getirdiler.
Ancak anayasa ile güvence altına alınan sağlıklı bir çevrede yaşama hakkını kullanmak isteyen insanların barışçı sesleri, eşi görülmemiş bir polis şiddeti ile susturulmaya çalışıldı.
Toplumsal direnişi, bir halk hareketine dönüştüren, işte bu akıldışı şiddet oldu. İnsanlar artık, baskılarla, yasaklarla, haksızlıkla, adaletsizlikle örülü bir siyasal ve toplumsal düzende yaşamak istemiyor. Bu nedenle, on binlerce insan ayrışmak yerine birleşmeyi, susmak yerine ses çıkarmayı, sinmek yerine direnmeyi tercih etti. Baskılar bizi bölmek yerine, kendiliğinden bir ortak iradenin oluşmasının yolunu açtı. Dini, felsefi, ideolojik, kültürel ve ekonomik tüm farklılıklarımıza rağmen, yaşam alanlarımıza, hep birlikte sahip çıktık.
Demokratik siyaset, oy vermekten, seçimlerden, mecliste veya meydanlarda nutuk atmaktan ibaret değildir. Yaşamsal olan siyasaldır. Bir ağacın kesilmesi siyasaldır. Nehirlerin, göllerin kurutulması siyasaldır. Toprağın, gıdanın kirletilmesi siyasaldır. Kent tarihinin yağmalanması siyasaldır. Nitekim, Gezi Parkı’nda kesilen bir ağaç, bir insan selini harekete geçirebildi.
Biz Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi olarak ektiğimiz toprak, içtiğimiz su, soluduğumuz hava, yediğimiz gıda, gölgesinde oturduğumuz ağaç, kısacası gezegeni paylaştığımız tüm varlıklarla uyumlu bir yaşamın politikasını dile getiriyoruz.
Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi olarak Taksim Dayanışması’nı oluşturan sendikalar, emek örgütleri, meslek odaları, demokratik kitle örgütleri ve sivil toplum kuruluşları, siyasi örgütler ve partiler, sanatçılar, aydınlar, çeşitli inisiyatifler ve sokaktaki insanlarla birlikte yapılan çağrıyı destekliyoruz.
Sevil Turan – Arif Ali Cangı