İklim KriziKentManşet

Yeşil çatılar karbon emiyor, ısı kaybını önlüyor

0
Fotoğraf: Andaç Hongur Erpehlivan /AA

Çeşitli ülkelerde yaklaşık 50 yıldır uygulanan yeşil çatı sistemleri Türkiye’de de çatı ve yatay yüzeyleri yeşillendiriyor. Karbon emisyonunu azaltan çatı bahçeleri ısı yalıtımı da sağlıyor.

İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa Orman Fakültesi Peyzaj Mimarlığı Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mert Ekşi, çatı bahçelerinin karbon emme, oksijen üretme gibi etkilerine işaret ederek şunları söyledi:

“Kentlerde eğer büyük miktarda kullanılırsa karbon emisyonlarını azaltma, karbon ayrıştırma özellikleri var. Yapıya bir ağırlık getirmekle birlikte aslında bir de yalıtım sağlanıyor. Çalışmalardan yüzde 25-30 oranında enerji tasarrufu sağladığını biliyoruz.”

Türkiye’ye özgü çatı bahçe sistemleri

Çatı bahçelerinin yurt dışında 50 yılın üzerinde bir geçmişi bulunuyor. Çatıları ve terasları yeşillendiren bu otsu bitkiler Türkiye’de de son 20 yıldır çatıları süslüyor. Karbon emisyonunu azaltan çatı bahçeleri aynı zamanda ısı yalıtımı da sağlıyor.

Çatı bahçeleri konusunda yurt dışı standartları dünyaya hakim olsa da bu konuda akademisyenler yerel bitki örtüsü, iklim ve doğal maddeleriyle Türkiye’ye özgü çatı bahçe sistemleri üzerinde çalışıyor.

Fotoğraf: Andaç Hongur Erpehlivan /AA

Türkiye’de bulunan malzeme ve bitkileri kullanarak yeşil çatı sistemleri ve çatı bahçeleri üzerine çalışma ve uygulamalar yapan Mert Ekşi, AA muhabirinin sorularını yanıtlarken, çatı bahçelerini yapıların üzerinde yatay yüzeylerde yapılan bitkilendirme şeklinde açıkladı.

İki tip çatı bahçesi

Türkiye’deki çalışmalara bakıldığında iki tip çatı bahçesinden bahsedilebileceğine değinen Ekşi, “Biri, yoğun sistemler dediğimiz, insanların terasta vakit geçirdiği, bitki gördüğü, sulama, aydınlatma, drenaj gibi katmanların olduğu yapılar. Bakım gerektirmeyen, 15 santimetreden daha sığ olan, otsu bitkilerle bitkilendirilmiş ve ağırlıklı olarak çevresel katkıları nedeniyle tesis ettiğimiz alanları da yeşil çatı sistemleri olarak tanımlıyoruz.” diye konuştu. Ekşi, yurt dışında çatı bahçelerinin 1970’li yıllarda başladığını ve oluşturulan ölçütlerin dünya endüstrisinin standardı haline geldiğini belirterek, şu bilgileri verdi:

“Türkiye’de 2000’li yılların ortalarına kadar yurt dışı kaynaklı maddeler ve katmanlarla bu çalışmalar yapılıyordu. Biz ponza, volkan tüfü, perlit, zeolit, çeltik kavuzu dediğimiz pirinç kabukları gibi doğal ve yerel maddelerle bu sistemleri yapıp yapmayacağımız üzerinde çalıştık. Yerel bitkileri denemeye gayret gösterdik. Yeşil çatı sistemleri 2 ila 15 santimetre aralığında derinliğe sahip, sığ ve sulanmayan, kentin doğal yağış rejimiyle yaşatmaya çalışılan sistemler. Yetiştirme ortamı derinliği, bileşimi ve çatının taşıma kapasitesine bağlı olarak sedum dediğimiz bitkileri kullanıyoruz. İstanbul bu anlamda çok zengin, bolca bitki tespit ettik. Kurutucu rüzgarlara dayanabilen, ağaç ve çalılar bakımından sığ ve yayvan köklü türleri tercih ediyoruz. Mesela oya ağaçları, defneler, zeytin uygun olabiliyor. Çatının bakısı, eğimi, güneşlenmesi gibi parametreler de etkin.”

Almanya ilk sırada

En sığ sistemlerin, kiremit örtüsü kadar ağırlığa sahip olduğunu kaydeden Ekşi, “Eğer çatının, levhanın taşıma kapasitesinden eminsek bunu çeşitli uygun altyapı katmanlarıyla birleştirerek uygulayabiliyoruz.” dedi.

Doç. Dr. Mert Ekşi, Almanya’nın 100 milyon metrekareden fazla yeşil çatı uygulamasıyla ilk sırada yer aldığını belirterek, uygulamaların 2006’dan bu yana ABD ve Kanada’da hız kazandığını, Hollanda, Fransa ve İngiltere’de de geliştiğini anlattı.

Türkiye’nin çatı bahçeleri konusunda geri olmadığını dile getiren Ekşi, “Türkiye’deki problem, yurt dışından gelen standartları takip etmeye çalışmamız; kendi yerel iklimimize ve yerel bitki örtümüze, yerel maddelere henüz çok odaklanamadık.” ifadelerini kullandı.

Göçmen kuşlar için mola yeri

Ekşi, çatı bahçelerinin doğaya katkısını şöyle anlattı: “Sistemi planlarken altında özel bir su yalıtımı kullanıyoruz. Bunun üzerinde de bir keçe konuluyor. Kök koruyucu, köklerin geçimini engelleyici folyo maddelerimiz, drenaj katmanımız ve filtre örtüsü var. Üzerine yetiştirme ortamı ve bitkileri koyuyoruz. Her şeyden önce yetiştirme ortamı ve bitki eklediğimiz için fotosentez yani karbon emme, oksijen üretme gibi etkileri ortaya çıkıyor. Buharlaşma oluyor. Kentlerde eğer büyük miktarda kullanılırsa karbon emisyonlarını azaltma, karbon ayrıştırma özellikleri var bir ağaç kadar olmasa da… Yaban hayatına bir yüzey oluşturuyor. İstanbul, göçmen kuşların geçiş noktası. Onların durup dinlenebileceği alanlar oluşturmuş oluyoruz. Yapıya bir ağırlık getirmekle birlikte aslında bir de yalıtım sağlanıyor. Çalışmalardan yüzde 25-30 oranında bir enerji tasarrufu sağladığını biliyoruz. Yağışı tutma, atık su sistemine gitmesini engelleme, erteleme veya filtre etme gibi özellikleri var. Serin bir yüzey oluşturduğu için kentsel ısı adası dediğimiz, yapısal yüzeylerin çok ısınıp kenti ısıtmasına bir nebze engel oluyor. Bunlar mucize sistemler değil ama kentleşmiş alanlarda bir destek sistemi.”

More in İklim Krizi

You may also like

Comments

Comments are closed.