14 Aralık 2013’te Yeldeğirmeni Don Kişot Sosyal Merkezi’nde gerçekleşen 3. Alternatif Medya Şenliği ile ilgili şenlik ve YG ekibinden Savaş (Çömlek), Özgecan (Kara), Gizem (Hasırcıoğlu) ve bu yıl ilk olarak gerçekleşen çizeraktivist atölyesinin kolaylaştırıcısı Gökalp (Ceylan) geçtiğimiz hafta Agos gazetesi haftasonu eki Şapgir’de Ayşe Akdeniz’e konuştu.
Alternatif Medya Şenliği nasıl ortaya çıktı, bu sene neler konuşuldu, Gezi’nin alternatif medyaya etkileri nelerdi, ana akım ile alternatif medya arasındaki fark nedir sorularının yanıtlarını aradığımız röportajı keyifle okuyacağınızı umuyoruz.
Gezi’de ayyuka çıkmış haliyle bir kez daha gördük ki, ana akımın siyasi tercihleri, içinde bulunduğu ekonomik ilişkiler vs. nedeniyle haber dediğimiz şeye ulaşım günümüzde daha da yoğun çaba gerektiriyor. Alternatif medya böylesi bir çabadan türeyen ihtiyacın sonucu ortaya çıktı. İnternetin hayatlarımızda her geçen gün artan önemi ve hacmi itibariyle alternatif medya bir süredir kendini çeşitli mecralarda, çeşitli isimlerle üretse de, Gezi’yle beraber daha da önemli hale geldi.
Alternatif Medya Şenliği’nin ilki yukarıda belirttiğim kaygılar ve olan biteni anlamı ihtiyacından ilk olarak 2011 yılında gerçekleştirildi. Bu sene üçüncüsü gerçekleştirilen şenlik gerçekleştiği mekân, oturum teknikleri vs’ler itibariyle öncekilerden farklıydı. Röportajda nedenlerine dair doyurucu cevaplar bulacağınızı düşünüyorum. Afiyetle!
– Alternatif medya şenliği nedir? Sizi böyle bir şenlik organize etmeye iten neden neydi?
SAVAŞ: Bir süredir Yeşil Gazete isimli bir yayın çıkartıyoruz ve internet üzerinden yayın yapan bu gazete projesini yaşatmaya çalışıyoruz. Bunu uzunca bir zamandır para-pul işlerini hiç karıştırmadan, gönüllülük temelinde yapıyoruz. İnternette bize benzeyen gazeteler, bloglar, yayınlar da var. Onların yanı sıra ana akım medyanın dışında yerel gazeteler ve basın-yayın camiasının ötekileştirilmiş, birtakım güçlükler, zorluklar içerisinde çıkan parçaları var. Üç yıl önce böyle bir atmosfer içerisinde, “Bize benzeyenlerle iletişim kursak, onlarla birlikte bir şeyler yapsak, neler yapabileceğimizi konuşsak, bir halleşsek…” dedik. Özgür bir gezegene ulaşmak için özgür bir medyaya ihtiyacımız vardı. Ana akım medyanın çok ciddi yapısal sorunları olduğunun tespitini de yapıyorduk. Ana akım medyanın içinde bulunduğu ekonomik ve politik ilişkiler, ana akım medyanın özgürleşmesine izin vermiyor. Garip bir otosansür mekanizması nedeniyle ana akım medya doğru haber verme veya her şeyin haberini verme ilkesini, hak haberciliğini, barış haberciliğini es geçiyor. Devletin sansürü de olayın diğer bir boyutu. İçinde yaşadığımız politik düzenin, mahallenin baskısı ayrı bir meseleydi. Bütün bu meseleler bir araya gelince, alternatif bir mecra yaratmak ve alternatif mecradaki diğer “yandaşlarımızla”, yoldaşlarımızla buluşmak için bir şenlik yapalım istedik. Şenlik yapmak istedik, çünkü bize yakışanın şenlikli bir şey yapmak olduğunu düşünüyorduk. Oturup kuru kuru toplantılar yapıp konuşmak yerine şenlikli bir organizasyon yapalım diye yola çıktık.
– Alternatif Medya Şenliği’nin birinci yılındaki teması neydi? Başlangıcında dert edindiği meselelerden bahseder misiniz?
SAVAŞ: Biz her zaman biçimle çok uğraşıyoruz. İlkinde yapacağımız şeyin şenlikli olması önemli bir meseleydi. İlk Alternatif Medya Şenliği aslında bir buluşma, görüşme, iletişim kurma ve temel meseleleri tespit etme mecrasıydı. Bir platformda birtakım kararlar verip, birtakım fikirler üretip, onları dikte eden ve birtakım insanlarla birlikte deklare eden alışıldık biçimlerin yerine hep birlikte karar verebileceğimiz bir ortam oluşturmak istiyorduk. Dolayısıyla özellikle temel bir tema saptamadık. Ama başından beri temel mottomuz,“Başka bir medya mümkün” oldu. Başlangıçta sadece bu mottomuz vardı ve onun dışında olup bitenleri zaten hep birlikte şenliğin içerisinde oluşturmaya çalıştık, hep birlikte konuştuk.
– Sosyal medyanın gündelik hayatımdaki yeri etkinlik kazanmaya başladıkça ana akım medya da bu konuda atağa geçti. NTV’nin öncülüğünde, JulianAssenge’ın de telekonferansla katıldığı, biletleri fahiş fiyatlarla satılan bir Yeni Medya Düzeni Konferansı gerçekleştirildi. Böylesi durumların ortaya çıkmaya başladığı noktada Alternatif Medya Şenliği nasıl bir gelişme gösterdi?
GİZEM: Ekibe İkinci Medya Şenliği’nde dâhil oldum. NTV’nin düzenlediği Yeni Medya Düzeni Konferansı’nın hemen akabinde de, ana akım medya dediğimiz büyük abiler, içeriklerinin kullanılamayacağı, başka yerlerde kullanılamayacağı vs. ile ilgili bir deklarasyon yayınladılar. Bunların üzerine İkinci Alternatif Medya Şenliği,“Onların yeni medya düzeni varsa bizim alternatif medyamız var!” demişti ve o mottoyla yola çıkmıştı. Hep beraber yazdığımız şenlik çağrısında,“İçerik evrensel bir haktır, metalaştırılamaz” demiştik. Böylelikle de İkinci Alternatif Medya Şenliği ortaya çıktı.
– Alternatif Medya Şenliği’nin şiarlarından birisi “Ana akımı alternatifleştirmek, alternatifi ana akımlaştırmak.” Bunun araçları neler?
ÖZGECAN: Bu da Üçüncü Medya Şenliği’nin konusuydu. Zaten hayatlarımızda Gezi oldu. Biz hep “Başka bir medya mümkün!” diyorduk ama bu sefer, bizle beraber herkes gördü ki, başka bir medya hiç olmadığı kadar mümkün. Gezi’de herkesin haberleri alternatif medyadan takip etmesi, ana akımın suskun kalması, görmemesi, görememesi ya da görmek istememesi ile aslında alternatif medya bir şekilde ana akımlaştı. Bu medya şenliğinde, alternatif medyayı ana akımlaştıralım, yani insanlar haberlerini bizden alsınlar dedik. “Direnişte medya, medyada devrim!” de ikinci konu başlığıydı. Orada da Gezi Parkı’nda yaşadığımız deneyimlerden yola çıkarak, uluslararası direnişlere de bakarak, direnişte alternatif medyanın rolünün ne olduğunu, neler yaptığımızı, neleri yapamadığımızı ve neleri daha iyi yapmamız gerektiğini tartıştık. Bir de Üçüncü Medya Şenliği diğerlerinden farklı bir formatta gerçekleşti.
– O fark neydi?
ÖZGECAN: Forum şeklinde yaptık. Mekân da farklıydı. Şenliği, direnişin yadigârı Don Kişot İşgal Evi’nde olması da ayrı bir hava yarattı. Bir de bu şenlikte hiçbir konuşmacımız yoktu. Oturum başlıklarımız vardı. Yurttaş haberciliği söz konusu olunca, illa alternatif medya mecrasından da olmak gerekmiyordu ve yurttaş habercilik katılımı da vardı. Herkes fikrini söyledi. Söz alarak, birlikte ortak fikirler çıkarabildiğimiz bir şenlik oldu.
GİZEM: Alternatif Medya Şenlikleri benim için okul gibi oldu. Aradaki fark nedir diye sorunca, Özge’nin cevabıyla fark ettim. Başından beri sen de varsın. Biliyorsun. Daha önceki senelerde belli konu başlıkları altında daha ehil olan kimseler konuştular, dinledik ve sonrasında soru cevap şeklinde ilerledik. Tabii ki, yine herkes konuşuyor ve söylemek istediğini söylüyordu ama bunlar panel şeklinde gerçekleşiyordu. Bu seferse her yer serbest kürsü, herkes konuşmacı şeklindeydi. Bir kişi düşün ki, başından beri Alternatif Medya Şenliklerini takip ediyor olsun. Bu kişi, aslında önce biraz bilgi edinmiş oldu. İlla ki eksiğimiz, gediğimiz var. Daha çok ya da daha az fikir sahibi olduğumuz konular var. Bunlar hakkında fikirler edindik, zenginleştik. Üçüncüsünde de, artık hepimizin konuşmacı ve her yerin serbest kürsü olduğu bir formata döndü. Bu kararı vermiş olmamızda, tabii ki Gezi’nin etkisi büyük oldu.