Editörün SeçtikleriEkolojiManşetSağlıkTürkiye

Uzmanlardan uyarı: Sel bölgesinde hastalık ve enfeksiyon riskine dikkat

0

Haber: İsa Uğur ERDOĞAN

*

Türkiye bu yaz bir yandan Akdeniz ve Ege’deki yangınlarla kavrulurken, Batı Karadeniz’de Bartın, Kastamonu ve Sinop’ta; Doğu Anadolu’da ise Van’ın Başkale ilçesindeki aşırı yağışlarla birlikte sel felaketi yaşadı. Sel nedeniyle 81 yurttaş yaşamını yitirdi. Van hariç, afet bölgesi ilan edilen yerlerde temizleme çalışmaları ise devam ediyor.

İklim değişikliği kaynaklı yağış rejimi değişikliğine ek olarak yapılaşmadaki yanlış planlama, doğanın madenler ve HES’ler gibi etmenlerle tahrip edilmesi sellerin olası etkisini de artırıyor. İklim uzmanları, gerekli önlemlerin alınma iradesi ortaya konsa dahi sel gerçeği hayatımızda olmaya devam edeceğini kaydediyor.

Selin yaşandığı ilk anların yıkıcı etkisinin dışında da halk ve çevre sağlığını tehdit eden unsurlar ise risk yaratmaya devam ediyor. Sadece çamurlu su olarak gördüğümüz sel sularının içerisinde tarımda kullanılan kimyasallar, madencilik ve sanayi kaynaklı atıklar, kanalizasyon ve plastik gibi birçok unsur yer alabiliyor.

Bursa Uludağ Üniversitesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Kayıhan Pala, sel sularında cilt enfeksiyonları ve solunması halinde akciğerde zarara yol açabilecek mikroorganizmalar olduğuna işaret ederek  “Sel suyuna çok sayıda hastalık yapıcı etmenin karışabilme ihtimali var” dedi.

Sel sonrası halk sağlığını etkileyecek çeşitli unsurlar olduğuna işaret eden Prof. Dr. Pala şunları söyledi: “Bazı sellerde tipik bakteriyel nedenlerle hastalıklar görülmüş veya bazı viral etmenlerin insanlarda hastalık yaptığı kayıtlara geçmiş. Bizim bilgilerimiz özellikle bir takım sinek ve sivrisinek kaynaklı hastalıkların selden sonra arkada kalan birikintiler ve yığınlar içerisinde kendilerine yer bulması sebebiyle hastalık etmeni olduğu yönünde. Mikro bakteriler, mantarlar cilt enfeksiyonlarına yol açabiliyorlar.”

‘Nasıl bir hastalık örüntüsü oluştuğuna dair bilgiler sınırlı’

Pala, sel sularına kanalizasyon ve bir takım kimyasalların karışma ihtimali durumunda ortaya çıkacak risklerle ilgili sorumuza şöyle yanıt verdi:

“Eğer tarımda kullanılan bir takım insana zarar verici malzemeler ya da kanalizasyon toplama ağlarının sele karışması gibi sorunlar da yaşanacak olursa, bu sefer o kanalizasyon ağı içerisinde bulunan bütün mikroorganizmalar insanlarda yoğun bir şekilde hastalık yapma ihtimalini ortaya çıkarabilir. Bunlar içerisinde koliden tutun bulunduğu bölgeye göre kolera etmenine kadar değişik etmenler olduğu biliniyor. Ancak ülkemizde bu tip sellerden sonra nasıl bir hastalık örüntüsü oluştuğuna dair bilgilerimiz sınırlı. O bölgede çalışan meslektaşlarımız ve öğrencilerimizden bize gelen bilgiler var.”

‘Hepatit A ve E enfeksiyonları gözlendi’ 

Prof. Dr. Pala, “Hem Avrupa ve Kuzey Amerika’daki yayınlara bakacak olursak Hepatit A ve Hepatit E virüsleri enfeksiyonlarının gözlendiği kayıtlara geçmiş durumda” dedi.

Ruh sağlığı da bozuluyor

Bölgede yaşayanların sel sonrası oluşan durumla ilgili çeşitli ruh sağlığı sorunları yaşayabileceğini ve kronik hastalığı olanların durumlarını kontrol edemeyebileceğini kaydeden Prof. Dr. Pala, “Seller kronik hastalıkların, hastalar tarafından yönetilmesinin önüne özellikle selden sonra ilk dönemde bir engel olarak çıkıyor. Hem de o bölgede seli yaşayanlarda ruh sağlığı sorunları hem de post-travmatik stres sendromu, depresyon gözlemlenebiliyor” diye konuştu.

Pala “Selden sonra ortaya çıkan koyu sıvı veya çamur içerisinde bahsettiğimiz toksik kimyasalların ya da mikroorganizmaların olması halinde her birinin o mekânda yaşayanlar açısından risk yaratma potansiyeli var” uyarısı yaptı.

 ‘Sel suyuna kapılmış araç gereçleri kullanmayın’ 

Sele maruz kalmış eşyaların temizlenerek kullanılıp kullanılmayacağını sorusunu da Prof. Dr. Pala, maruz kalınan suyun içerisinde ne olduğunun bilinmesi gerektiğini şeklinde yanıtladı:

“ Eşyaların kullanımı selin niteliğine, eşyanın nasıl etkilendiğine, sel sularının içerisinde kimyasalların veya zehirli bir takım maddelerin var olup olmadığına göre değişir. Dolayısıyla genel olarak bunlar kullanılır veya kullanılmaz demek yerine her bir malzemenin selin niteliği gözetilerek değerlendirilmesi gerekir. Ancak genel olarak şu söylenebilir: O sel suyu içerisinde, özellikle çocuklar başta olmak üzere, insan sağlığı açısından riskli atıkların bulunması halinde sel suyuna kapılmış bir takım araç ve gereçlerin kullanılması uygun olmayacaktır”.

Yerleşim yerlerinin planlamasına dikkat Prof. Dr. Pala, “Tasarım açısından kentlerin küçük ölçekli de olsa planlanmasında uyulması gereken ilkeler göz ardı edilmemeli. En basit örnek akarsu yatağının içerisine hiçbir şekilde bina yapılmamalı. Bunları yaptığımız süreçte bu sorunları çözemeyiz. Bizim sağlıklı kent planlama yaklaşımını benimsemeye ihtiyacımız var” dedi.

Gündoğdu: Türkiye’de atık yönetimi eksik

Karadeniz’deki sellerin ardından denizde mikroplastik kirliliğinin artabileceğine dikkat çeken Çukurova Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi Su Ürünleri Temel Bilimleri Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Sedat Gündoğdu ise atık yönetiminin Türkiye genelinde eksik olduğunu söyleyerek daha fazla kirlilik yaşanmaması adına önlemlerin alınması gerektiğini belirtti.

Adana ve Mersin’de meydana gelen selin ardından Mersin Körfezi’nde kilometrekarede 500 bin adet olan mikroplastik sayısının 14 kat artarak, 7 milyona kadar çıktığını tespit ettiklerini hatırlatan Gündoğdu, Karadeniz için de benzer bir durumun ortaya çıkabileceğini kaydetti:

“Hali hazırda var olan plastikler atık yönetimi eksikliğinden kaynaklı sokaklarda, ormanlık alanlarda, nehir yataklarında gelişi güzel atılmış olarak gördüğümüz plastikler sel sularıyla denize dökülmesi sonucunda oluşuyor. Bu taşınma aşamasında zaten ortamda zaman içerisinde mikroplastik formuna erişmiş plastiklerle beraber başka plastiklerde karışıyor. Bunlar sel sularıyla beraber parçalanıyor aynı zamanda denizde de parçalanıyor. Bir kısmı denizin bir kısmı da nehir yatağına gömülüyor.  Zaman içerisinde taşkınlarla beraber bu plastikler olduğu gibi denize taşınıyor. Burada aslında bir atık yönetimi eksikliği söz konusu.”

Mikroplastik krizine dikkat!

Doç. Dr. Gündoğdu, plastik kirliliği ile ilgili köklü çözümün dışında en azından sel gibi olaylarda artış yaşanmaması için çözüm önerisini şöyle anlattı:

“Sel üzerinde konuşacak olursak normal şartlarda zaten plastiğin kendisi aşırı üretimi ve tüketimi nedeniyle mikroplastik krizi söz konusu. Ama sel suları üzerinde yapılacak en etkili çözüm atık yönetiminin geliştirilip çevrenin özellikle plastiklerden arındırılması en önemli çözüm yöntemi olarak önerilebilir. Çünkü Türkiye’nin neredeyse hiçbir büyükşehir ve ilin atık yönetimi yapısı yeterli değil. Özellikle kıyı şehirlerinde, küçük taşra kasabalarında, en son Bozkurt ilçesinde olduğu gibi, çöpler nehir yataklarına gelişi güzel atılabiliyor. Ortaya çıkan aşırı yağışlarla beraber bu plastiklerin doğrudan denize taşınması söz konusu.”

You may also like

Comments

Comments are closed.