Doğa Mücadelesiİklim Kriziİklim ve EnerjiManşetUncategorized

UNEP: Aşamalı geçişler için zamanımız doldu, yalnızca kökten dönüşüm bizi iklim krizinden kurtarabilir

0

Dünya genelinde yoğunlaşan iklim etkileri sera gazı emisyonlarının hızla düşmesi gerektiği mesajını verirken, BM Çevre Programı’nın (UNEP) yeni raporu uluslararası toplumun Paris Anlaşması hedeflerinin hala çok gerisinde olduğunu ve 1.5 dereceye giden inandırıcı bir yolun bulunmadığını ortaya koyuyor.

Emisyon Açığı Raporu 2022: Kapanan Pencere – İklim krizi toplumların hızlı dönüşümünü gerektiriyor” başlıklı rapor, elektrik arzı, sanayi, ulaşım ve bina sektörleri ile gıda ve finans sistemlerinde acil sektör ve sistem çapında dönüşümlerin iklim felaketini önlemeye yardımcı olacağını söylüyor.

Rapor, 2021 yılında düzenlenen iklim zirvesinde (COP26) tüm ülkelerin Ulusal Katkı Beyanları (NDC’ler) güçlendirme kararı almasına ve uluslardan gelen bazı güncellemelere rağmen ilerlemeninyetersiz olduğunu ortaya koyuyor.

Bu yıl sunulan NDC’ler, 2030’da öngörülen küresel emisyonlardan sadece 0,5 gigaton CO2 eşdeğeri, yani yüzde birden daha azını azaltıyor.

UNEP İcra Direktörü Inger Andersen, şu değerlendirmede bulunuyor:

“Bu rapor bize, doğanın bütün bir yıl boyunca ölümcül seller, fırtınalar ve şiddetli yangınlar aracılığıyla söylediği şeyi soğuk bilimsel terimlerle anlatıyor: atmosferimizi sera gazlarıyla doldurmaktan vazgeçmeli ve bunu hızla yapmalıyız.

Aşamalı değişiklikler yapmak için şansımız vardı, ancak bu zaman sona erdi. Sadece ekonomilerimizin ve toplumlarımızın kökten dönüşümü bizi iklim felaketinin hızlanmasından kurtarabilir.

Şu anki vaatlerle 2,6 derece hedefi şansı: Yüzde 66

Rapor, iklim eylemindeki  yetersiz ilerlemenin dünyayı Paris Anlaşması’nın öngördüpü küresel ısınmayı  2°C’nin çok altında sınırlamak hedefinin çok üzerinde bir sıcaklık artışına doğru sürüklüyor.

Rapora göre;

  • Koşulsuz Ulusal Katkı Beyanları’nın (NDC) küresel ısınmayı yüzyıl boyunca yaklaşık 2,6°C ile sınırlama şansının yüzde 66 olduğu tahmin ediliyor.
  • Dış desteğe bağlı olan koşullu NDC’ler için bu rakam 2,4°C’ye düşüyor.
  • Mevcut politikalar tek başına 2,8°C’lik bir artışa yol açarak, vaatler ve eylemler arasındaki uçurumun sıcaklık üzerindeki etkilerini vurguluyor.
  • En iyi senaryoda, koşulsuz NDC’lerin tam olarak uygulanması ve ilave net sıfır emisyon taahhütleri sadece 1,8°C’lik bir artışa işaret ediyor, yani umut var. Ancak bu senaryo, mevcut emisyonlar, kısa vadeli NDC hedefleri ve uzun vadeli net sıfır hedefleri arasındaki tutarsızlık nedeniyle şu anda inandırıcı değil.

Benzeri görülmemiş kesintiler gerekli

Paris Anlaşması hedeflerine ulaşmak için dünyanın önümüzdeki sekiz yıl içinde sera gazlarını daha önce görülmemiş düzeylerde azaltması gerekiyor.

Koşulsuz ve koşullu NDC’lerin, şu anda yürürlükte olan politikalara dayalı emisyonlara kıyasla, 2030 yılında küresel emisyonları sırasıyla yüzde 5 ve yüzde 10 oranında azaltacağı tahmin ediliyor.

Küresel ısınmayı 1,5 derecede tutmaya yönelik en düşük maliyetli yol için, emisyonların 2030 yılına kadar mevcut politikalar çerçevesinde öngörülenlere kıyasla yüzde 45 oranında düşmesi gerekiyor.

2 derece hedefi için ise yüzde 30’luk bir kesintiye ihtiyaç var.

Andersen, “Küresel ekonomide reform yapmak ve 2030 yılına kadar sera gazı emisyonlarını neredeyse yarıya indirmek çok zor, hatta bazılarına göre imkânsız, ancak denemeliyiz” diyor:

Bir derecenin her bir kesri kırılgan topluluklar, türler, ekosistemler ve her birimiz için önemli. 2030 hedeflerimize ulaşamasak bile, 1,5 derece hedefine mümkün olduğunca yaklaşmak için çaba göstermeliyiz. Bu, net sıfır geleceğin temellerini atmak anlamına geliyor: Sıcaklık aşımlarını düşürmemize ve temiz hava, yeşil işler ve evrensel enerji erişimi gibi diğer birçok sosyal ve çevresel fayda sağlamamıza olanak tanıyacak bir gelecek.”

Elektrik, sanayi, ulaşım ve binalar

Bu denli büyük kesintiler, büyük ölçekli, hızlı ve sistemik bir dönüşüme ihtiyacımız olduğu anlamına geliyor: Rapor, kilit sektörlerde ve sistemlerde bu dönüşümün bir kısmının nasıl sağlanacağını da araştırıyor.

Rapor, elektrik tedariki, sanayi, ulaşım ve binalarda net sıfır sera gazı emisyonuna doğru dönüşümün devam ettiğini, ancak çok daha hızlı hareket edilmesi gerektiğini ortaya koyuyor.

Yenilenebilir elektriğin maliyetleri önemli ölçüde düştüğü için elektrik arzı en ileri seviyede, ancak adil bir geçiş ve evrensel enerji erişimini sağlamaya yönelik tedbirlerle birlikte değişimin hızı da artmalı.

Bune göre, binalar için mevcut en iyi teknolojilerin hızla uygulanması gerekiyor. Sanayi ve ulaşım için sıfır emisyon teknolojisinin daha da geliştirilmesi ve yaygınlaştırılması gerekiyor.

Dönüşümü ilerletmek için, tüm sektörlerin yeni fosil yakıt yoğun altyapıya kilitlenmekten kaçınması, sıfır karbon teknolojisini geliştirmesi ve uygulaması ve davranış değişikliklerini takip etmesi gerekiyor.

Gıda sistemleri, hızlı ve kalıcı kesintiler sağlamak için reform yapabilir

Sera gazı emisyonlarının yaklaşık üçte birini oluşturan gıda sistemleri için odak çözümler arasında doğal ekosistemlerin korunması, talep yönlü beslenme değişiklikleri, çiftlik düzeyinde gıda üretiminde iyileştirmeler ve gıda tedarik zincirlerinin karbonsuzlaştırılması yer alıyor.

Bu dört alandaki eylemler, mevcut uygulamaların devam etmesi halinde neredeyse iki katına çıkacak olan emisyonların aksine, 2050 yılı için öngörülen gıda sistemi emisyonlarını mevcut seviyelerin yaklaşık üçte birine düşürebilir.

  • Hükümetler, sübvansiyonları ve vergi planlarını reforme ederek dönüşümü kolaylaştırabilir.
  • Özel sektör gıda kaybını ve israfını azaltabilir, yenilenebilir enerji kullanabilir ve karbon emisyonlarını azaltan yeni gıdalar geliştirebilir.
  • Bireysel olarak vatandaşlar, çevresel sürdürülebilirlik ve karbon azaltımı için gıda tüketmek üzere yaşam tarzlarını değiştirebilir; bu sağlık açısından da pek çok fayda sağlayacaktır.

Finansal sistem, dönüşümü mümkün kılmalı

Düşük emisyonlu bir ekonomiye doğru küresel bir dönüşümün yılda en az 4-6 trilyon dolar yatırım gerektirmesi bekleniyor.

Bu, yönetilen toplam finansal varlıkların nispeten küçük (yüzde 1,5-2) bir payına yüzde 1,5-2’sine denk gelse de, tahsis edilen ek yıllık kaynakların yüzde 20-28’i anlamına geliyor.

Çoğu finansal aktör, belirtilen niyetlere rağmen, kısa vadeli çıkarlar, çelişen hedefler ve iklim risklerinin yeterince tanınmaması nedeniyle iklim azaltımı konusunda sınırlı eylem gösterdi.

Hükümetler ve kilit finansal aktörlerin inandırıcı bir şekilde tek bir yöne doğru ilerlemeleri gerekecek: Hükümetleri, merkez bankalarını, ticari bankaları, kurumsal yatırımcıları ve diğer finansal aktörleri dahil ederek finansal sistemin, yapılarının ve süreçlerinin dönüştürülmesi.

Rapor, finans sektörü reformu için eşzamanlı yürütülmesi gereken altı yaklaşım öneriyor:

  1. Taksonomiler ve şeffaflık da dahil olmak üzere finansal piyasaların daha verimli hale getirilmesi
  2. Vergiler veya üst sınır ve ticaret sistemleri gibi karbon fiyatlandırmasının uygulamaya konulması
  3. Kamu politikası müdahaleleri, vergiler, harcamalar ve düzenlemeler yoluyla finansal davranışların yönlendirilmesi
  4. Finansal akışları değiştirerek, inovasyonu teşvik ederek ve standartların belirlenmesine yardımcı olarak düşük karbon teknolojisi için pazarların oluşturulması
  5. Merkez bankalarını harekete geçirilmesi: merkez bankaları iklim krizini ele almakla giderek daha fazla ilgileniyor, ancak düzenlemeler konusunda daha somut eylemlere ihtiyaç var.
  6. İş birliği yapan ülkelerden oluşan iklim “kulüpleri”, sınır ötesi finans girişimleri ve adil dönüşüm ortaklıklarının kurulması; bunlar politika normlarını değiştirebilir ve devlet garantileri gibi güvenilir mali taahhüt araçları yoluyla finansın seyrini değiştirebilir.

You may also like

Comments

Comments are closed.