Hatırlanacağı gibi, kıtanın kuzeyi başta olmak üzere Afrika’dan Avrupa Birliği’ne (AB) yoğun bir göç baskısı bulunuyor. Bu göçün itici nedenleri arasında AB ülkelerinin Afrika kıtasının ekonomik yaşam alanlarını ihlal etmesi de bulunuyor. Örneğin, İspanya ve Fransa gibi AB üye devletlerinin büyük balıkçı filoları Afrika ülkeleriyle karşılıklı anlaşmalar yoluyla bu ülkelere ait ‘münhasır ekonomik bölge’ler içinde avlanma hakkı elde ediyorlar. Bunun sonucunda ise bu ülkelerin yerli balıkçıları rekabet güçlerini ve dolayısıyla geçim kaynaklarını kaybediyor.
Avrupa Birliği ise, kıta ülkeleriyle ikili anlaşmalar yoluyla göç baskısını azaltmayı deniyor. 2008’de Libya ile imzalanan bir anlaşmaya göre bu ülke üzerinden gelen göçmenler iltica başvuruları dahi alınmadan geri gönderiliyorlar. Bu gibi ‘önlemler’ sayesinde geçen yıl İtalya’ya göç edenlerin sayısı 36.000’den 4300’e düşmüştü.
Son göç dalgası başta İtalya, İspanya, Fransa ve Malta gibi Akdeniz ülkeleri olmak üzere Avrupa Birliği’nde kaygı yarattı. Konuyla ilgili olrarak İtalya ve Malta “Afrika’daki kriz” ile ilgili özel AB zirvesi yapılması çağrısında bulunurken, İtalya İçişleri Bakanı Roberto Maroni’nin “Tunus’a polis gönderelim” önerisi iki ülke arasında diplomatik krize neden oldu. Tunuslu yetkililer söz konusu öneriyi içişlerine karışmak olarak yorumladılar.
Öte yandan, Lampedusa’ya ulaşabilen göçmenlerin sorunları sona ermiş değil. Önce bir stadyumda barındırılan göçmenlerin bir kısmı, adadaki göçmen işleme merkezinin yeniden açılması üzerine buraya aktarılmıştı. Yine de adada şartların son derece yetersiz olduğu belirtiliyor.
(Yeşil Gazete)