‘Toz ve gölgeden başka bir şey değiliz’

B o ş l u k: “Boş olma durumu, içinde, üzerinde bir şey bulunmama durumu. Eksiklik, yoksunluk duygusu. Bir kimsenin yoksunluk duygusunu uyandıran yokluğu. İçinde hiçbir cisim bulunmayan uzay.” [1]

Toz’un sözlük anlamı ise şöyle: “Un gibi çok ince duruma gelmiş toprak. Çok küçük parçacıklara bölünmüş olan herhangi bir madde.” [2]

“Toz”un tanımında sorun var: “Toprak” ve “madde” deniyor. Hareketli ve hareketsiz tüm canlı türlerinin de bir parçası olmasından, canlı ya da cansız olma durumundan, dölleyici karakterinden… söz edilmiyor.

Başa (= boşluğa) dönerek açalım: Hareketli ve hareketsiz canlı türleri yeme-içme, barınma, çiftleşme edimleri üzerinden varlıklarını yeniden ve yeniden üretirken bir tek insan benzeri olmayan bir nesne üretir. Doğada kendi başına var olmayan, doğada çözünmeyen bir nesnedir (= örneğin strafor, plastik, pil… gibi) bu. Bu nesnenin üretilmesiyle birlikte “toz”un da karakteri değişir. Öncesinde doğanın bir parçası olarak boşlukta salınan “toz”, sonrasında doğada çözünemeyen bir özellik de edinir. Bu durumu “kültür” adlandırması içerisinden düşünmeyi biraz sonraya bırakıp “toz”da kalalım.

Ötekisi olmayan, sınırsız, sorumsuz…

“Toz” boşluğun (ilk ve tek) nesnesidir. Aile’nin, ev’in, devlet ve düzenli ordu’nun, kısaca, yerleşik düzenin kural bozucusudur: Bodruma, tavan arasına, kapı ve kilit ardına, sandık ve çekmece içerisine, tünellere, köprü altına, gökyüzüne, saraylara, bankalara ve kasalara, kışlalara ve mabetlere, üniversite kampüslerine ve gökdelenlere, yeraltına sızar.

“Toz”un sınırları yoktur: Devlet, vatan, ümmet, millet, halk, sınıf, aile dinlemez. Yurt özlemi duymaz. Bayrak sallamaz. Secde etmez. Esas duruşa geçmez. Milli marş söylemez. Aşağı ve yukarı, sağa ve sola, öne ve arkaya sürekli hareket eder. Hiç kimseye ait değildir. Yersiz ve yurtsuzdur. Yeri değiştirilebilir ama yok edilemez: “Toz zerreleri, zamanın, uzayın ve anlamın enginliğinde dolanıp duran (…) göçebelerdir.” [3]

“Toz” yabanıldır. Evcilleştirilemez ve öngörülemezdir. Hareketli ve hareketsiz tüm canlı türlerinin en küçük parçacıkları bir tek boşlukta “toz”a dönüşerek yan yana gelir. Kaya gibi el değmemiş ya da plastik ve pil gibi el değmiş nesnelerin aynı boşlukta yan yana geldiği tek boyut “toz”dur.

“Toz”un içerisi ve dışarısı yoktur.

“Toz” bedenimize davet edilmeden girer ve tüm savunma mekanizmalarımızı çökertir. Şehir yakınlarına inşa edilen mezarlıklara gömülmüş cesetler “toz”a dönüşerek yerleşik canlılara tekrar ve tekrar katılır. Her yerleşik canlı ölümün bir parçasını bedeninde taşır. Bu yüzden Kutsal Kitap hatırlatır: “Çünkü topraksın, topraktan yaratıldın. Ve yine toprağa döneceksin.” [4]

“Toz”da kara mamba, aslan kral, zehirli akrep, ari ırk, dünyayı fetheden imparator, dünyanın efendisi beyaz adam, benzeri olmayan ulu önder, Tanrı’nın gölgesi kutsal kişi… gibi tüm yaftalar boşa düşer: “Yani tozda hane-içi ve kozmos, farklı türler ve biyolojik krallıklar, insan yapımı paçavralar ve bitkilerin, hayvanların ve insanların yan ürünleri arasındaki sınırlar her daim zaten aşılmıştır.” [5]

“Toz”lar arasında hiyerarşi yoktur. “Toz”lardan müteşekkil bir topluluktan söz etmek mümkün değildir. “Toz” sadece tozdur. Bu anlamda bütün diğer tozlarla kurduğu ilişkisiz ilişki hem adil ve eşit hem de yakın ve uzaktır.

“Toz”un ötekisi yoktur.

“Toz” cinsiyetsiz ve renksizdir.

“Toz” hemen yakınımızdadır; anne, baba, sevgili ve çocuktan daha yakındadır.

“Toz” insan öncesinden beri vardır; düşünülmüş olanın nesnesinden önceye uzanan bir geçmişe aittir.

“Toz” her şey ve hiçbir şeydir. [6]Varlığı olan her şeyden (= ama her şeyden) parçacıklar edinir, ama bu parçacıklarla yeni bir biçim oluşturmaz.

“Toz” her şeye gebe olan boşlukla [= hiçlikle (= sonsuzlukla)] ilişki içerisinde olan, evcilleştirilemez ve öngörülemez ilk ve tek yabanıldır.

“Toz” toprak ile havanın, hava ile suyun, su ile toprağın, doğa ile kültürün arasındaki ayrımlara hiç aldırış etmeyen tek nesnedir.

“Toz” eskiyeni ve yenieskidir [7]; ölüm ve doğumun (= polen) alanıdır.

“Toz” strafor, plastik, pil… gibi doğada çözünmeyen maddeleri “kültür” adına üreterek insan-merkezci kibrin tahribatlarını her an ve sürekli hatırlatan tek nesnedir.

“Toz” çöp, ceset ve dışkı kurularından dönüşerek ve çoğalarak hem tek adamı ve seçenlerini hem de onlara isyan edenleri ziyaret eder.

Hatırlatır: “Pulvis et umbra sumus (= Toz ve gölgeden başka bir şey değiliz). Stevens Horatius.” [8] [9]

*

[1] Türkçe Sözlük, s. 293.
[2] Türkçe Sözlük, s. 1917.
[3] Marder, M., Toz, s. 14.
[4] Kutsal Kitap: Eski ve Yeni Antlaşma, Yaratılış 3: 19, s. 3, 4.
[5] Marder, M., Toz, s. 60.
[6] Marder, M., Toz, s. 83.
[7] Marder, M., Toz, s. 18.
[8] Marder, M., Toz, s. 44.
[9] Yeni İnsan Yayınevi tarafından yayımlanacak olan Yarabıçak adlı deneme kitabından bir bölüm.

Paylaş
Yazar:
Ömer Faruk