EkolojiManşet

‘Telafi’ uygulaması, doğaya ve yaşamlara verilen zararı telafi etmiyor

0
Gine, Hamdallaye sakinlerinin Compagnie des Bauxites de Guinée tarafından iskan edildiği köyün evlerinin yakınında bulunan bir tarlada yangın çıktı. Sakinler, orman yangınlarının kurak mevsimde ayda yaklaşık iki kez meydana geldiğini ve bunun önceki evlerinde katlanmak zorunda olmadıkları bir sıkıntı olduğunu söylüyor.

Yazan: Lisa Song (katkı veren: Jaime Yaya Barry)

Fotoğraflar: Kathleen Flynn

Yeşil Gazete için çeviren: Cemre Nayir

*

Hassanatou Bah günde birkaç kez Gine‘nin kuzeybatısındaki köyünün yakınında bulunan nehir kenarında “tehlike taraması” yapıyor. Bir zamanlar, sıradan bir şey olan su getirme işi, giderek daha korkutucu bir düşman olan şempanzelerle bölgesel bir çekişmeye dönüşmüş durumda. Bazı günler ağaçlardan taş fırlattıklarını görmüş. Bazense, içi ısıran dokumacı karıncalarıyla dolu yaprak topları attıklarını.

Şempanzeler, yaklaşık 350 kişilik çiftçi topluluğu Kagnèka‘ya uzun süredir musallattı, ancak bir zamanlar bölge sakinlerinin onları korkutup kaçırması için bir gong çalmak yetiyordu. Bu durum yaklaşık altı yıl önce bir maden genişletme çalışmasının dereleri kurutması ve ağaçları yerle bir etmesiyle değişti ve yerinden edilen primatları yiyecek ve su için köy ile umutsuz bir mücadeleye sürükledi; Kagnèka’nın ekinleri açık büfeye dönüştü. Ve şempanzeler nehri o kadar agresif bir şekilde korumaya başladı ki Bah artık iki küçük çocuğunu getirirken ya da çamaşırlarını kıyıda yıkarken, hatta tek başına giderken bile kendini güvende hissetmiyor.

Geçen şubat ayında bir öğleden sonra, köyün hemen yukarısında muazzam bir yuva belirdi: Bir şempanzenin yakın zamanda uyumuş olabileceği bükülmüş dallardan oluşan bir tepe. Bah, başına yerleştireceği kovayı dengelemek için bir su kabağı kullanarak su döktü, sonra muzları tamamen toplanmış ağaçları hızla geçerek komşularıyla eve koştu.

Bah ve komşularıyla şimdi onları terörize eden şempanzelerin bilmediği, öncelikleri arasında yoksulluğu azaltmak, çevreyi korumak ve ölümcül hastalıkların yayılmasını önlemek olan, dünya çapında saygı gören Dünya Bankası Grubu‘nun aracılık ettiği bir anlaşmada kabul edilmiş “ikincil zarar” olduklarıydı.

Hassanatou Bah (solda) ve Aissatou Bah; Kagnèka, Gine yakınlarında su getiriyorlar.

Missira, Gine yakınlarındaki bir ormanda şempanze yuvası.

Şu fikir çok asil bir şeymiş gibi görünebilir: Dünyanın doğal kaynak yönünden zengin ancak ekonomik yönden fakir bölgelerinde bankalar biyoçeşitlilik telafisi denen anlaşmalar yapar. Bu, örneğin maden veya petrol şirketleri, nesli tehlike altında olan türleri başka yerlerde koruma altına aldıkları ya da verdikleri ekolojik zararı farklı adımlarla “telafi ettikleri” sürece, bu türlere yuva olan bölgelerde bile çevreye etkisi yıkıcı olan projeler yapabilir demek oluyor.

Dünya Bankası Grubu ise bu şirketlerin faaliyetlerini finanse ettiğinde, şirketlerin kendilerini kamuoyuna çevreye duyarlı olarak lanse etmelerini sağlar. Bazı durumlarda, bunların ürünlerini kullanan ünlü marka şirketleri de aynısını yapabilir.

Açlık, yerinden edilme, tahrip olmuş ekosistem, ölümcül salgınlar…

Grup bu tür projeleri onlarca yıldır destekliyor; özel şirketlerle çalışan birimi olan Uluslararası Finans Kurumu (IFC), biyoçeşitlilik telafisi içeren en az 19 projeye fon sağladı.

IFC standartları oldukça etkilidir ve dünyanın en iyisi olarak kabul görür.

Ancak ProPublica‘nın ortaya koyduğu üzere, Dünya Bankası Grubu’nun aracılık ettiği projeler uygulamada bu idealist hedeflerin gerisinde kalabiliyor. Gine‘de sürdürülen projeleri ardında açlık, yerlerinden edilmiş ve parçalanmış aileler, tahrip olmuş ekosistemler ve ölümcül salgınların yayılması için elverişli koşullar bıraktı.

Ve bazen anlaşmaların kendisi de suya düşüp telafi olarak kullanılan arazi başka bir şirkete veya felakete kurban giderken, şirket veya kredi verenler için neredeyse hiç yaptırım olmaz.

Gine’deki ‘proje’ de diğerleri gibi başladı: Compagnie des Bauxites de Guinée madencilik faaliyetlerini genişletmek için finansman arayışındaydı. Şirket, projenin nesli tükenmekte olan 83 kadar batı şempanzesinin ölümüne yol açacağını tahmin ediyordu; yıkımda öldürülmeseler bile, dişiler stres nedeniyle üremeyi bıraktığından ve erkekler daralan bölge için savaşırken birbirlerini yaraladığından veya öldürdüğünden, bu yer değiştirme zaman içinde nüfusu azaltacaktı.

Bossou, Gine’de şempanzeler. Kaynak:Fotoğraf Maegan Fitzgerald’ın izniyle

Paraya ihtiyacı olan yakındaki bir şirket de madenin iki kat daha fazla  şempanzenin ölümüne yol açacağını tahmin ediyordu. IFC, şirketlerin yaklaşık 200 mil ötede, binlerce şempanzenin yaşadığı Moyen-Bafing Ulusal Parkı‘nı kurmalarına yardımcı oldu. Bu nüfusun desteklenmesi ve korunmasının diğerlerinin kaybını telafi edeceği düşünülüyordu.

Ancak primatolog Genevieve Campbell ve meslektaşlarının daha sonra telafiler hakkında yaptıkları bağımsız bir incelemede, şirketlerin danışmanlarının şempanze ölümlerini hafife aldıklarını ortaya çıktı. Danışmanlar, madenlerin yakınındaki şempanzelerin bir kısmının hayatta kalacağını varsayıyordu fakat incelemeyi yapanlar, bu projenin tüm şempanzelerin (yaklaşık 180 ila 400) nihayetinde ölümüne katkıda bulunacağı neticesine ulaştı.

Denetim neredeyse yok

Bu “telafi” aynı zamanda varoluşsal bir tehditi de içeriyordu: IFC ya da maden şirketleriyle birlikte çalışmayan bölgesel bir kalkınma otoritesi, 8.700 kişiyi yerinden etmenin yanı sıra, bölgenin bir bölümünü sular altında bırakacak ve 1.500 kadar şempanzeyi öldürecek bir baraj inşa etmeyi önerdi.

Küresel Güney‘deki koruma programlarını inceleyen bir araştırmacı ve çevre savunucusu olan Jutta Kill, “telafilerin” “asıl amacının sürekli yıkımı desteklemek için bir araç” olduğunu söylüyor.

Jutta Kill, araştırmacı ve savunucu, ‘[Telafiler] esasen sürekli yıkımı desteklemek için kullanılan bir araçtır’ diyor.”

Biyoçeşitlilik telafileri hükümetler, bankalar ve sektörler tarafından 37 ülkede en az 13.000 kez kullanılmış olsa da, bu düzenlemeler, araştırmalarıma göre son derece kusurlu olduğunu tespit ettiğim karbon telafilerine kıyasla çok daha az denetime tabi tutulmuş.

Biyoçeşitlilik telafilerinin çok küçük bir kısmı üzerine yapılan çalışma literatürünü incelediğimde en iyi ihtimalle bunların kayıtlarının yetersiz ya da ispatlanmamış olduğunu tespit ettim. En kötü durumda bunlar, yıkıcı sanayiler için yeşil aklama işlevi görüyorlardı.

Bölge sakinleri giderek artan şempanze baskınlarını, her geçen gün azalan kaynakları, kuruyan kuyuları ve evlerinin temellerini çatlatan patlamaları anlatıyor.  Daha iyi maaşlı iş umutları, madenin çok az fırsat sunmasıyla suya düşmüş.”

Dünya Bankası Grubu ile ilişkili kuruluşlar ise en tartışmalı olanlar arasında yer alıyor, çünkü diğerlerinden farklı şekilde bazıları şirketlerin soyu tükenmekte olan türlerin hayatlarını karartmasına olanak tanıyor.

Ülkeler, elektrikli otomobillere yönelik küresel talebi karşılamak için vahşi yaşam alanlarından metal çıkarma yarışına girdikçe bu tür değiş tokuşlar giderek daha olası hale geliyor.

Dünya Bankası Grubu’nun bir “telafisi”nde nelerin gözden çıkarıldığını araştırmak için binden fazla insanın yaşadığı beş Gine köyüne gittim. Madencilik; alüminyum yapımında kullanılan maden cevheri boksit açısından zengin olan Boké bölgesinde uzun zamandır sorun teşkil ediyor. Ancak bölge sakinleri, IFC’nin Compagnie des Bauxites de Guinée’ye genişlemesi için 200 milyon dolar kredi vermesinden bu yana etkilerin belirgin bir şekilde daha da kötüye gittiğini ve onlarca yıllık madencilikten kaynaklanan hasarı daha da artırdığını söyledi.

Bölge sakinleri giderek artan şempanze baskınlarını, her geçen gün azalan kaynakları, kuruyan kuyuları ve evlerinin temellerini çatlatan patlamaları anlattı. Daha iyi maaşlı iş umutları, madenin çok az fırsat sunmasıyla suya düşmüştü. Bir köy, gölgeli bir koruluktan, Mars yüzeyi kadar çorak, kavurucu, rüzgarlı bir tepeye yerleştirildi. Köy sakinleri bu konuda çok az tercih hakkı tanındığını söyledi.

IFC, bir projeyi finanse etmeye karar verirken öncelikli değerlendirmesinin, projenin yoksulluğun azaltılmasına ve acil finansman ihtiyacı olan ülkelerin ekonomilerinin desteklenmesine yardımcı edip etmeyeceği olduğunu ve müşterilerinin denkleştirmeleri ancak doğa üzerindeki etkileri en aza indirmek için uygun adımları attıktan sonra kullandıklarından emin olmak için büyük çaba sarf ettiğini söylüyor. Konuyla ilgili yaptıkları açıklamada, şirketleri katı standartlara uymaya zorlayarak, “korumanın ekonomik kalkınmaya dahil edilmesine yardımcı olduğunu” ifade ettiler. Bir sözcü, IFC’nin nispeten az sayıda telafi uygulamasının, bunlara olan ihtiyacı ne kadar azalttığını yansıttığını aktardı.

‘Hiç bir şeyimiz kalmamış gibi, kendimizin bile sahibi değiliz’

Ancak bazıları, böylesine saygın bir kurumun vereceği her türlü onayın zararlı olduğunu söylüyor.

Kalkınma projelerinden etkilenen marjinalleştirilmiş toplulukları savunan Uluslararası Kapsayıcı Kalkınma‘nın hukuk ve politika direktörü Natalie Bugalski, “Dünya Bankası’nın katılımı, sürdürülebilirlik referansları oldukça şüpheli olan bir şirketin profilini parlatmaya yardımcı oldu” diyerek, böyle bir desteğin yıkıcı projelerin daha fazla fon çekmesine yardımcı olduğunu  söylüyor.

Hamdallaye’de futbol oynayan çocuklar.

Mamadou Lamine Barry, Gine’deki Fassaly Foutabhé’nin idari şefi. Köy, Compagnie des Bauxites de Guinée tarafından yürütülen madencilik faaliyetleri nedeniyle bir akarsuyun yüzlerce metre ötesine taşındı.

Compagnie des Bauxites de Guinée’nin %49’u Gine hükümetine, %51’i ise Rio Tinto ve Alcoa‘nın da aralarında bulunduğu küresel madencilik şirketlerinden oluşan bir konsorsiyuma ait ve tescil adresi Delaware‘de bulunuyor. Bir sözcü, IFC ile işbirliği çerçevesinde köylerle “yapıcı” bir diyalog içinde olduklarını, arabuluculuğun “uygulamalarını geliştirmeye devam etmek için bir fırsat” olduğunu belirtti.

Köy reisi yardımcısı Ousmane Bah ise madencilik anlaşmasından önce Kagnèka’nın su konusunda hiç bu kadar kaygılanmadığını söyledi. Efsaneye göre, köyün kurucusu bir zamanlar nesiller boyu yeterli su sağlamak amacıyla dini bir törenle bir inek kurban etmiş. Şimdilerdeyse köyün çocukları bunaltıcı sıcaklarda, okuldan saatler süren yürüyüşlerde susuz kalıyor. Ve birçoğunun babası artık onlarla yaşamıyor, evdeki aileleri için ekin ve sığır yetiştirmek üzere yaklaşık 50 km. uzaklıktaki yerlere göç etmek zorunda kalmışlar.

Bah, madenlerin “tüm araziyi yok ettiğini” ve bölge sakinlerine çok az bir seçenek bıraktığını anlatıyor: “Sanki hiçbir şeyimiz kalmamış gibi. Biz kendimizin bile sahibi değiliz.”

Khadijatou Bah M’Bouroré, Gine’de yemek pişiriyor.

Gine kırsalından dünyalar kadar uzakta, geçen aralık ayında Montreal‘de Birleşmiş Milletler Biyoçeşitlilik Konferansı için bir araya gelen delegeler, yaklaşık 200 ülkenin doğayı korumak için alacakları önlemler konusunda bir anlaşma imzalamayı umuyordu. Katılımcılar doğada çözünebilen çatal-bıçak kullanarak salata yedi ve Gine boksitinden elde edilmiş olabilecek teneke kutulardan maden suyu içti.

Ölü filleri nasıl telafi edebilirsiniz?

Geldiğimde, karbon telafi programlarından bile daha karmaşık görünen biyoçeşitlilik telafi programları hakkında hızlandırılmış bir eğitim almayı umuyordum. Çünkü en temel ihtiyaçlarımız sağlıklı ekosistemlere bağlıdır: Ekinleri döllemek için arılar, içme suyunu arıtmak için ormanlar vb…  Bu karmaşık sistemlerin evrimleşmesi milyonlarca değilse bile binlerce yıl aldı. Ölü filleri telafi etmeye nereden başlayabilirsiniz peki?

Montreal’de ölü herhangi bir şeyden bahsedildiğini duymadım. Bunun yerine, kavrama atıfta bulunan konferans oturumları son yıllarda artık tartışmalı hale gelmiş olan “telafi” kelimesini bile kullanmadı ve bunun yerine üst düzey toplantılara nüfuz eden türden muğlak bir çevre jargonuyla ince noktaları geçiştirdi: “Rehber ilkeler” ve ” risk yönetimi ve bilgilendirme çerçevesi oluşturma” yoluyla “çıtayı yükseltmekten” bahsedildi.

Geri kalanını bir araya getirmek, sonraki aylarda bir takım röportajlar gerektirdi.

Ekosisteme verilen zararın telafi edilmesi fikri en az 60’lı yıllardan beri var olmakla birlikte, biyoçeşitlilik telafileri 80’li yıllarda Amerika Birleşik Devletleri‘nin Temiz Su Yasası ile sulak alan tahribatını düzenlemeye başlamasıyla yaygınlaştı. Kurallara göre, bir alışveriş merkezi için 20 dönümlük bir sulak alanı yok etmek istiyorsanız, başka bir yerde en az 20 dönümlük bir sulak alanı korumanız veya restore etmeniz gerekecekti. Diğer ülkeler de benzer programlar oluşturdu ve kavram yaygınlaştı.

Günümüzde kullanılan telafilerin büyük çoğunluğu hükümetler tarafından belirlenen yönetmeliklere uymak için oluşturuluyor; diğerleri şirketler tarafından gönüllü olarak kabul ediliyor veya finansman koşulu olarak bankalar tarafından aracılık ediliyor. Dünya Bankası Grubu, Chevron ve ExxonMobil‘den rüzgar ve güneş enerjisi tesislerine kadar çeşitli şirketlerle telafiler kurmak için çalışıyor.  Gine’deki iki proje de dâhil pek çok proje aynı anda başka bankalardan da fon alıyor.

Gine’nin Boké bölgesindeki boksit madenlerinin yakınındaki bir köyden kamyonlar geçiyor.

Uzmanlara göre en iyi biyoçeşitlilik telafilerinin ekosistem tahribatına karşı tüm alternatifler değerlendirildikten sonra son çare olarak kullanılmaları gerekiyor. Zarar gören habitat ve türlerle aynılarını koruyor olmalılar. Vaat edilen biyoçeşitliliği uzun süre (ebediyyen ya da en azından onlarca yıl) sürdürmeliler.  Önceden var olan koruma çabalarından elde edilen kazanımlar gibi zaten gerçekleşecek olan şeyler üzerinden değil, sadece yarattıkları fayda üzerinden kendilerine pay çıkarmalılar. Son olarak, biyoçeşitlilikte “net kayıp” yaratmamalılar. Diğer bir ifadeyle, bir doğal gaz santrali nesli tükenmekte olan kurbağaların yaşadığı 30 dönümlük bataklık alanını yok ediyorsa, en az 30 dönümlük aynı türden habitatı restore ederek bunu dengeleyebilir. (Bu projelerden etkilenen insanları korumak için ayrı kurallar olsa da bunlar tutarlı bir şekilde uygulanmıyor).

Yapılan sınırlı sayıdaki çalışma, oldukça karışık sonuçlara işaret ediyor. 2019 yılında yürütülen ve telafi alanlarının kaybedilen biyoçeşitliliği yeniden yaratıp yaratmadığına ilişkin 32 makalenin incelendiği bir araştırmada, tamamı sulak alanlardan oluşan bu alanların yaklaşık üçte birinin belli bir düzeyde başarılı olduğu, orman temelli telafilerin ise hiçbirinin bu hedefe ulaşamadığı görüldü.  Bilim insanları geçen yıl, en kayda değer başarılardan biri olan Madagaskar‘da ağaç kaybını telafi etme yolunda ilerleyen büyük bir projenin bile diğer biyoçeşitlilik zararlarını telafi edebileceğini kanıtlamadığı sonucuna vardı. Madagaskar araştırmasının yazarlarından Galler‘deki Bangor Üniversitesi‘nde koruma bilimi profesörü olan Julia Jones, önemli bir siyasi araç haline gelmelerine rağmen ” telafilerin verimliliği hakkında utanç verici derecede az şey biliyoruz” diyor.

Inclusive Development International‘nın hukuk ve politika direktörü Natalie Bugalski: Dünya Bankası’nın katılımı, sürdürülebilirlik referansları başka türlü oldukça şüpheli olan bir şirketin profilini parlatmaya yardımcı oldu.”

IFC, telafi çalışmalarının net kayıp yaratmamasını şart koştuğunu ve karışık sonuçlar gösteren makalelerin çoğunun “mevcut IFC ve sektördeki iyi uygulamalardan önce gelen eski siyasi sistemler altında tasarlanan” projelere odaklandığını söyledi. Tehlike altındaki türlerin veya şempanzeler gibi büyük maymunların yaşam alanlarını etkileyen telafiler için neredeyse her zaman biyoçeşitlilikte “net kazanç” ve büyük maymunlar söz konusu olduğunda uzmanlardan oluşan özel bir ekibin katılımını şart koştuğunu belirttiler. Büyük maymunların yaşam alanlarını etkileyen projeleri sınırlandırmak için 2019’da kurallarını daha da sertleştirdiler ancak o tarihten sonra Gabon‘da gorilleri ve tehlike altındaki merkez bölgedeki şempanzeleri tehdit eden bir hidroelektrik barajına fon sağladılar. Proje geliştiricisi söz konusu hayvanlar üzerindeki etkinin “ihmal edilebilir ” olduğunu söyledi, ancak projeyi inceleyen Campbell dahil dışarıdaki uzmanlar projeden kaç sayıda büyük maymunun etkileneceğini söylemek için yeterli veri bulunmadığı görüşüne vardı.

Birçok muhalif, telafilerin ekosistem tahribatı için bir “hapisten çıkış kartı” olmaya devam ettiğini ifade ediyor. Proje geliştiriciler, ilgili telafinin başarıya ulaşıp ulaşmayacağını kimsenin bilemeyeceği kadar uzun bir süre önce temel atmış olabiliyor. Şirketler genellikle uzun vadeli sonuçları temin edecek kadar yatırım yapmazlar; örneğin Gine’deki madencilik şirketleri milli parkı 20 yıllığına finanse edecek ama şempanzeler bundan iki kat daha uzun süre yaşayabiliyor.  Ve telafi projesinin gerçekten işe yaradığından emin olmak ve bunu takip etmek için çok sınırlı kaynak bulunuyor.

Telafiyi telafi etmek için yeni telafi!

Yakın zamanda yaşanan bir başarısızlık fazlasıyla tanıdık: Uganda‘da IFC tarafından fonlanan bir baraj, Viktorya Nil Nehri boyunca geniş bir orman alanını ve birkaç adayı korumayı da içeren telafisini desteklemek için yıllarca mücadele etti. İkinci bir barajın telafi alanının bazı kısımlarını sular altında bırakmasıyla 2019’da durum daha da kötüleşti ve telafiyi telafi etmek için yeni bir telafiye ihtiyaç doğdu.

Daha sonrasında bir Dünya Bankası panelinde “bir telafinin kısmi kaybını başka bir telafi yaratarak hafifletmenin telafinin dayandığı temel prensipleri aşındırdığı” sonucuna ulaşıldı. Yine de bu, Dünya Bankası’nın, madenlerin şempanze habitatını yok etmesini telafi etmesi beklenen parkın bir kısmını sular altında bırakmayı planlayan proje geliştiricisi için önerdiği çözümün aynısı. Bir IFC sözcüsü, kurumun Gine hükümetinin destekleyip onamaya karar verdiklerini, bunu hükümsüz kılma yetkisine sahip olmadığını belirtti.

Boké bölgesinde Gine Alümina Şirketine ait bir tabela.

Parkı fonlayan şirketler ise, barajın parkın bir kısmını sel suları altında bırakması halinde, yaptıkları telafinin yine de geçerli olacağı konusunda ısrar ediyor.  Compagnie des Bauxites de Guinée, madenlerin yakınındaki şempanze kaybını “büyük ölçüde karşılayacak” kadar şempanze kalacağını söyledi. Parkı kurmak için IFC ile birlikte çalışmış bir diğer şirket olan Guinea Alumina Corporation, barajın biyolojik çeşitlilik için bir “fırsat” olabileceğini, çünkü “parkın içi ve çevresindeki su mevcudiyetini artıracağını” ve baraj işletmecisinden ek koruma fonu getireceğini belirtti.

Şirket, madenin yakınındaki şempanzelere yardımcı olmak için adımlar attığını, ağaçlar diktiğini ve hayvanların yaşamayı tercih ettiği ormanlara yakın akiferlerin korunmasına özen gösterdiğini açıkladı. Madenlerin şempanzelere verdiği zararın eksik hesaplandığı yönündeki bulguya ilişkin olarak, bu tahminin yıllarca süren bir araştırmadan elde edildiğini, bu tür tüm çalışmaların “bir dereceye kadar belirsizlik” içerdiğini ve “amacın yineleme ve hakem değerlendirmesi yoluyla bu belirsizliği zaman içinde azaltmak olduğunu” söylediler.

Ancak telafi projesinin tahmin çalışmalarında rol oynayan primatolog Campbell, bu görevin bir bilim kadar sanat da olduğunu dile getirdi. Şempanzeler ve diğer büyük maymunlarla çalışırken “telafiler bir miktar zırvadan ibarettir. Tüm dünyada süregelen bir avuç büyük maymun telafi projesinin hiçbiri başarısını kanıtlamış değil” dedi.

Geçmişte her iki maden şirketine de danışmanlık yapmış olan Campbell, bu matematiğin kompleks ve zeki hayvan topluluklarının tamamını kaybetmenin yarattığı etik meseleleri hesaba katmadığını da vurguladı: İnsanların en yakın akrabası olan şempanzeler, DNA’mızın %98’inden fazlasını bizimle paylaşıyor. Şempanzeler yavrularıyla yıllarca ilgilenirler ve annelerin bebeklerini ölümlerinden günler sonra bile kucaklarında taşıdıkları görülmüştür. Her topluluğun kendine özgü kültürü vardır. Bazı gruplar alg avlarken, diğerleri el yapımı aletlerle fındık kırarlar. Bir topluluktaki şempanzeler öldüğünde, bu nitelikler de ebediyen kaybolur.

Bölge yerlisi Youssouf Mané, Missira yakınlarındaki ormanda Guinée Ecologie’nin yönetici müdürü Mamadou Diawara ve primatolog Genevieve Campbell ile konuşurken. Diawara ve Campbell bölgede madenciliğin şempanzelere olan etkilerini araştırıyordu.

Diawara, Missira civarındaki ormanda yaptığı bir yürüyüş esnasında Batı Afrika primatları hakkında bir kitaba göz atıyor.

İngiliz hükümetine biyoçeşitlilik telafisi konusunda danışmanlık yapan Oxford Üniversitesi araştırmacılarından Sophus zu Ermgassen‘ın değerlendirmesi şöyle: Telafiler asla tehlike altındaki türlere verilen zararı meşrulaştırmak için bir mazeret olmamalı. Bunu yapmak, en iyi uygulamaları açıkça çiğnemektedir, ancak bu tür telafiler, kalkınma projesinin aşırı yoksulluğu hafifletmesi yönünde çok iyi bir argüman ortaya konabilirse bu yine de mantıklı olabilir.”

“Hiçbir şey olmamasındansa bir şeylerin olması evladır” sözünü tekrar tekrar duydum. Aralarında telafileri eleştiren bilim insanlarının da bulunduğu çok sayıda uzman, kalkınma projelerinin doğaya olan tüm etkilerinden kaçınmanın mümkün olmadığı ve bunların çoğunun nasıl olsa yapılacağı düşünüldüğünde, telafilerin faydacı bir araç olduğunu belirtti. En iyi uygulama kurallarının sürekli gelişmekte olduğunu ve bunların iyi niyetli kişiler tarafından kaleme alındığını ifade ettiler.

Avukat ve aktivist Manga Kounsa, Fassaly Foutabhé’nin bir maden şirketi yüzünden tahliye edilmesinden önceki evinin yanında dururken.

Compagnie des Bauxites de Guinée tarafından madencilik yapılan alanların yakınlarındaki köyler açısından biyoçeşitlilik her zaman elektronik tablolarda hesabı tutulacak bir şeyden öte anlam ifade ediyor. Nesiller boyu çiftçiler bu topraklardan ve çevredeki ormana bel bağlamış, buralarda avlanmış, balık tutmuş ve derelerden su toplamış. Aileler manyok ve pirinç ekmiş, sığır yetiştirmiş. Halimatou Barry, mango mevsiminde çocuklarını doyurmak için fazla bir şey yapmaya gerek olmadığını, çocuklarının karınlarını meyvelerle doyurduklarını hatırlıyor. Bah Mamadou Lamarana, bölge yerlilerinin ekim mevsiminin başladığını işaret eden bir kuşun ve ötüşü hasat zamanının geldiğini işaret eden başka bir kuşun ortaya çıkışlarını takip ettiklerini anlatıyor.

İnsanlar hastalandıklarında başlıca ilaçlarını ormandan alıyor, uyuz için bantora, doğum sonrası ağrı kesici için garba ve uykusuzluk tedavisinde kullanılan bir bitki çayı için kinkeliba toplarlarmış. Manga Kounsa, köyündeki çiftçilerin ekin ekmek için ağaç kestiklerini, fakat toprağı aşırı sömürmemeye özen gösterdiklerini anlatıyor. Komşularından biri yaşamını idame ettirebilmek için odun kömürü satmaya başladığında, topluluk ona ağaç kesmeyi bırakması için tarım arazisi vermiş. Kounsa, ormanları ve hayvanları çıkarınca, köylerin artık sadece ismen köy olduğunu söylüyor: “Köy köylükten çıkıyor böyle olunca.”

Gittiğim köylerin hepsi birbirine birkaç mil mesafede, toprak yollarla ve bazen de sadece yürüyerek ulaşılabilen yerlerdi.

Bunlardan üçü, Kagnèka, Bandoji ve M’Bouroré, şimdi yerinden edilmiş şempanzeler tarafından talan ediliyor.

Biyoçeşitlilik incelemeleri, maden genişletme çalışmalarından önce bu köylerin yakınlarında şempanzelerin bulunduğunu doğruladı. İnsanlara her zaman yakın yaşamışlar, ormanlık alanların, savanların, çiftliklerin ve genellikle yuva yaptıkları nehircil ormanların oluşturduğu mozaikte meyve ve böcek toplamışlar. Uzmanlar, yabani meyvenin kısıtlı olduğu durumlarda ekinlerin yedek bir besin seçeneği olarak değerlendirilebileceğini söylüyor. Ancak habitatları madenler nedeniyle yok edildikçe ya da gürültü çıkaran iş makineleri onları kaçırdıkça, çiftlikler ve meyve bahçeleri giderek daha cazip ve hayatta kalmaları için elzem hale geliyor. Kendi bölgelerinden kovulma korkusu ve stresi şempanzelerin daha agresif olmasına neden olabilir.

‘Artık hasadı şempanzelerle paylaşmak zorundayız’

Bölge sakinleri, Bandoji‘ye gelen şempanzelerin akıllı olduğunu söylüyor. Sabahları ekinleri talan etmeye köyün bir ucuna geliyor ve orada insanları görürlerse, akşam diğer uca geçiyorlarmış.  Çiftçiler, ekinlere daha fazla alan açmak amacıyla ağaçları kesmek zorunda kaldıklarını, çünkü artık hasadı şempanzelerle paylaşmak zorunda olduklarını anlatıyor.

M’Bouroré’de bir avcı olan Mamadou Hocha Diallo, “Keşke her şey eskisi gibi olsa, o zamanlardaki gibi şempanzelerin yeterince büyük bir ormanı olsa da çoğunlukla orada kalsalar” diyor: “Artık her iki ya da üç günde bir köye geliyorlar, bir sonraki kaju fıstığı partisinin olgunlaşacağı kadar bir sürede. Eldeki yiyecek için hepimizin savaşması gerekiyor.”

Mamadou Hocha Diallo kaju bahçesindeki mesaisindeyken.

Diallo, kızı Mariama ile birlikte köyün yakınındaki kaju ağaçlarının arasında yürüyor.

Kagnèka’da kaju hasadı.

İnsanlar ve şempanzeler arasındaki bu yeni temas, sıçrama olarak bilinen bir olayla vahşi hayvanlardan insanlara bulaşan ölümcül virüs salgınlarına yol açabilir. Bu risk, 2013 yılında  yarasa dolu bir ağacın altında oynayan bir çocuğun, 2013 yılında, bilim insanlarının dünyanın en kötü Ebola salgını olduğuna inandıkları Gine‘nin Meliandou köyünde gerçekleşti.

Ortaya çıkan bulaşıcı hastalıkların çoğu da zaten bu can alıcı anlarla başlar.

Yaban Hayatı Koruma Derneği‘nde epidemiyolog olan Sarah Olson, “Türler arasında doğal olmayan etkileşimlere neden olduğunuzda ve kaynaklar sınırlı hale geldiğinde, ortamdaki viral yükü potansiyel olarak yoğunlaştırırsınız” dedi.

Şempanzeler, Ebola da dahil olmak üzere koronavirüs ve filovirüslerle enfekte olmuş olabilir. Aynı hastalıklar yarasalar ve daha küçük maymunlar da dâhil diğer yerli yaban hayatında da görülür. Vermont Üniversitesi‘nde bulaşıcı hastalıklar ve çevre değişimi üzerine çalışan doktora sonrası araştırmacı olan Laura Bloomfield, şempanzeler köylere daha sık giriyorsa, daha az fark edilse bile diğer hayvanların da bunu yapıyor olabileceğini söyledi.

Yaban hayvanlarıyla ‘örtüşen alanlarda’ yaşamının riski

En büyük sıçrama riski, enfekte bir hayvanın kanı, tükürüğü veya dışkısına dokunan insanların direkt temasından kaynaklanır. Bölge sakinlerinin çoğu şempanzeleri avlamanın ya da öldürmenin tabu olduğuna inandığından, şempanzeler kısmen de olsa koruma altındadır. Compagnie des Bauxites de Guinée sözcüsü, şirketin şempanzeleri bir kamera ve İHA ağı ile izlediğini ve yetkililerin şempanzeler ile insanlar arasında “herhangi bir doğrudan ihtilaf durumu” görmediklerini veya duymadıklarını söyledi.

Ancak Olson, dolaylı temastan kaynaklanan risklere karşı hala savunmasız olduklarını söyledi. Örneğin bir kişi yakın zamanda hasta bir şempanzenin tükürüğüyle kontamine olmuş bir meyveyi yerse, bu hastalık insan popülasyonuna sıçrayabilir. Yakın zamanda bir sabah, yağmalanmış bir meyve bahçesinde, Diallo‘nun küçük kızı Mariama yere düşen kaju meyvelerinin arasında oynuyordu.

Fatoumata Bah, M’Bouroré’deki yağ palmiyelerinin çekirdeklerinden elde edilen yağı işlerken. Bah, geçimini sağlamak için yağı satıyor ve madenden çıkan tozun köyündeki mahsul verimini etkilediğini söylüyor.

M’Bouroré’de kaju fıstıkları yerde kurutuluyor.

Bloomfield, sıçrama riskinin sayılarla alakalı olduğunu söyledi. Ne kadar çok etkileşim olursa, hayvanın belli bir hastalığı insana bulaştırma ihtimali o kadar artar ve o kişinin hastalanıp komşularına bulaştırma riski de o denli yükselir. Riski azaltmanın en iyi yolu ise ” birbiriyle örtüşen habitatlara sahip olmamak.”

Dünya Bankası Grubu daha yakın zamanda bu konuda uyarıda bulunmuş olsa da  IFC’nin standartları en son 2012 yılında güncellenmiş durumda ve Batı Afrika‘daki Ebola salgını sonrasında yapılan kapsamlı virüs araştırmalarını hesaba katmıyor.

IFC sözcüsü, telafiyi gerçekleştiren her iki maden şirketinin de personelin şempanzeleri öldürmesini engelleyen politikaları olduğunu ve kurumun “müşterilerini giderek artan bir şekilde proje sahalarında büyük maymunlarla karşılaşma protokollerine patojen transferi risklerini de dahil etmeye teşvik ettiklerini” söyledi.

Ancak IFC standartları sıçrama riskine karşı hiçbir koruma sağlamıyor.

Ousmane Bah, Kagnèka köy reisi yardımcısı.

Gittiğim her köyde halk, eğimli, saz çatılı evlerin yanında çember halinde toplanmış, verilen sözlerin tutulmadığını konuşuyordu.

Fassaly Foutabhé halkından Compagnie des Bauxites de Guinée ve hükümete mektup: Köyümüz bizim için çok değerli. Ama hayatlarımız daha da değerli.”

Dünya Bankası Grubu, dünyanın en yoksul ülkelerinden biri olan Gine’de madenin genişletilmesine destek verme kararı aldığında önemli bir vakıftı.  Madenler uzun zamandır ekonomiyi güçlendirse de, sektörden en fazla etkilenen yerel halk en az faydayı sağlayan kesim olmuştu ve IFC’nin daha fazla zarara ya da sömürüye karşı koruma sağlaması gerekiyordu. 2016 yılında bir IFC yöneticisi bu genişletme faaliyetinin istihdam yaratacağını duyurdu. Standartlara göre, toplulukların kaybettiği tarım arazileri için “eşit veya daha yüksek değerde” mülk veya “tam ikame maliyetinde” nakit ödeme ile tazmin edilmesini gerekiyordu.

Oysa bu beş köyden sadece bir kişinin madenlerde iş bulduğunu öğrendim. Ve her topluluk, hiç ödeme yapılmadan ya da eksik ödeme yapılarak el konulan arazilerden ya da yitirilen mahsullerden bahsetti; bu da bölge sakinlerini geçimlerini sağlamak için başka yollar bulmaya zorladı, bazıları hayatta kalmak için hayvanlarını sattı.

Gelecekteki maden faaliyetlerinin önünü açmak için bir derenin birkaç yüz metre ötesine taşınmış 75 nüfuslu bir köy olan Fassaly Foutabhé‘de bir akşamüstü geçirdim. Orada büyümüş, genç bir avukat olan Kounsa, hukuk fakültesinden mezun olduktan sonra, genişletme çalışmalarının ortasında kalan toplumunu savunmak için geri döndüğünü söyledi. Komşularına kaybolan şifalı bitkiler ya da mahsullerinin azalan verimi için herhangi bir bedel ödenmediğini de ekledi.

Yerel akarsular kuruyor

Köyün elinde kalan küçük bir tarım arazisinde kajular, yakındaki madenden gelen bitmek bilmeyen toz nedeniyle bodur kalmış halde. Kızıl toz, ağaçları kaplamış ve yaprakların paslı görünmesine neden olmuş; toz o kadar yoğunmuş ki Kounsa maske takmak zorunda kalmış.

Şempanzelerin uğrak yeri olan köylerin aksine, burada toplayacak hiçbir şey kalmamış. Topluluğun liderleri, geniş tarım arazileri ve temiz suyu olan bir yere taşınmak için fon bulamazlarsa topluluğun dağılmak zorunda kalacağını söyledi. Geçtiğimiz yıl Compagnie des Bauxites de Guinée’ye ve hükümete yazdıkları mektupta “Köyümüz bizim için çok değerli. Ama hayatlarımız çok daha değerli” dediler

Fassaly Foutabhé sakinleri, topluluk taşınmadan önce bir evin duvarlarını sağlamlaştırırken. Manga Kounsa’nın fotoğrafı

Fassaly Foutabhé, Compagnie des Bauxites de Guinée tarafından yerinden edilen birkaç köyden birisi.

Kounsa’hıh verdiği bilgiye göre dere, 2017 yılında kurumaya başladı ve balıklar ortadan kayboldu. Madenler yollardaki tozu kontrol altına almak için su kullanıyor ve madende iş arama için yakındaki Sangarédi şehrine taşınan insan akını da su kaynakları üzerinde ek bir yük oluşturuyor. Gine’de çalışmış olan Avustralyalı madencilik danışmanı Bob Adam, boksit yataklarının yeraltında suyu depolayan bir tür sünger görevi gördüğünü ve bunların çıkarılmasının yerel akarsuları kurutabileceğini ifade etti. Her iki maden için de temel atılmadan önce yapılan çevre beyanlarında, hava kirliliği ve gürültünün yanı sıra yerel akarsulara potansiyel zarar verileceği hususu da beyan edilmişti.

‘Şirketlerin sömürgesi gibiyiz’

Boksit çıkarmak için kullanılan dinamitlerin yarattığı titreşimler ise evlerin duvarlarını çatlattı. Patlamalar geceleri kimseyi uyutmuyormuş. Kagnèka’da bir tur sırasında bu patlamalardan birini ben de duydum, top gürültülü, yankılı bir patlama.

Sanki “sömürgeleştirilmiş gibiyiz” diyor Diallo.

Bu şikayetlerin birçoğu, 2019 yılında 13 köyün IFC’ye sunduğu bir mektupta belgelendi. İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün 2018 tarihli bir raporunda da benzer ayrıntılar ortaya çıktı.

Aralarında kadın ve toplum haklarını savunan Gineli bir grup olan Centre du Commerce International pour le Développement’ın da bulunduğu çeşitli örgütler, bölge halkına destek oldu.  Grubun program yöneticisi Bamba Ibrahima Kalil, çabaların kısıtlı kazanımlara vesile olduğunu söyledi. Şirket köylerin 1 kilometre yakınındaki alanda patlatmayı durdurmayı kabul etti ve yerleşim yerlerine onlarca içme suyu şebekesi kurdu. “Bu yetmez” diyen Kalil, örgütünün yerel nehir ve derelerde temiz suyun yeniden sağlanması için mücadele ettiğini de belirtti.

Maden şirketinin sözcüsü, projelerinden kaynaklanan “tüm çevresel ve sosyal etkilerin” IFC’ninkiler de dahil olmak üzere geçerli standartlara uygun olarak “tamamen telafi edilmesini her zaman sağladığını” öne sürdü.

Maden danışmanı Adam, sektörün kendini geliştirdiğini söyledi. Compagnie des Bauxites de Guinée’nin yerüstü madenciliğine geçiş yaptığını, bu makinelerin eski delme ve patlatma yöntemine kıyasla daha az toz ve gürültü çıkardığını belirten şirket, maden sahası boyunca 50 köyde su kuyularını onarmak ve inşa etmek için bir program yürüttüğünü açıkladı.

Kalil, IFC’nin sadece 2016 sonrası genişleme sürecinde değil, şirketin genel sicili konusunda da sorumluluk üstlenmesi gerektiğini vurguluyor. IFC madeni fonlamayı kabul ettiğinde, aslında şirketin mirasını da desteklemişti. Buna, 2020 yılında 600 sakini yerinden edilen Hamdallaye köyü ile süregelen bir anlaşmazlık da dahil.

Bizi, çamaşır gibi kurumamız için güneşin altına serdiler’

IFC standartları, şirketlerin bölge sakinlerine iskan için farklı seçenekler sunmalarını zorunlu kılıyor.

Hamdallaye sakinleri ise bana böyle bir şeyin yaşanmadığını söyledi. Şikâyet mektuplarında, 2007 yılından bu yana şirketin onları yerinden etme planlarına karşı nasıl mücadele ettikleri ve kimi sakinlerin 2018 yılında anlaşmalar imzalamış olmalarına rağmen belgelerin ne anlama geldiğini anlamadıkları anlatılıyor.

Şirket ise, halkı taşınmaya zorladıkları yönündeki suçlamaları reddediyor.  “Hamdallaye köyünün iskânı IFC standartlarına uygun, katılımcı ve kapsayıcı bir süreç izlenerek gerçekleştirilmiştir” diyen sözcü, alınan kararların köyün erkek, kadın ve genç sakinlerinden oluşan bir kurul tarafından alındığını ve ailelere ekin ve tarım arazileri için tazminat ödendiğini söylüyor.

Köy topluluğu, şirket tarafından kıraç bir tepeye taşıdı. Oraya gittiğimde 100 derecenin üstünde seyreden sıcaklıklarda pişen metal çatılı pembe tuğladan evler gördüm. Halimatou Barry, “Bizi buraya getirip çamaşır gibi kurumamız için güneşin altına serdiler” dedi.

Mamadou Oury Bah çamaşırları toplarken.

Compagnie des Bauxites de Guinée şirketinin Hamdallaye halkını iskân ettiği köyün çevresinde orman yangını nedeniyle kavrulmuş bir tarla.

Bölge sakinleri, eski evlerinin sıcaklığı dağıtan kamış çatıları olduğunu ve meyve ağaçlarının gölgesinde korunduklarını anlatırken, bir aktivist ve topluluk önderi olan Bah Mamadou Lamarana, ailelerin dışarı çıkıp avlanabildiği ve balık tutabildiği zamanları yad ediyor.  Yeni köydeki tek yaban hayatının ise sivrisinekler olduğunu söylüyorlar.

Bölgedeki tek bitki örtüsünü bölük pörçük, gevrek çim tutamları ve ancak bir saksı bitkisi kadar gölge veren birkaç ağaç oluşturuyor. Mamadou Maoudoh Bah, şirketin binlerce ağaç dikme vaadinde bulunduğunu, fakat bunun havayı serinletmeye yetmediğini anlatıyor, fidanlardan birini göstererek: Hemen hemen bir metre boyunda, her yaprağı sayılabilecek kadar küçük, cılız bir şey.

Maden danışmanı Adam bile Hamdallaye sakinlerinin durumu karşısında hayrete düşmüş; “Buranın iskân için uygun bir yer olduğunu düşünmüyorum” diyor.

Bah ile bir evin gölgesinde konuştuğum sırada bir sokak ötede alevler patlak verdi. Yangın bir tarlayı boydan boya kasıp kavurdu, siyah duman birkaç kat yükseğe çıktı. Sonradan, yangının yere atılan bir sigaradan çıktığını duydum. Bölge sakinleri, bu orman yangınlarının kurak mevsimde ayda neredeyse iki kez çıktığını anlattı.

Hamdallaye’de bir ağaç.

Hamdallaye’deki evlerin yakınında çıkan yangın.

Şirket sözcüsü ise 2017’den bu yana 1.000 hektardan veya yaklaşık 2.500 dönümden fazla maden arazisini rehabilite ettiğini, 500.000 fidelik bir fidanlık oluşturduklarını ve ağaçları dikmek ve gözlemlemek için her yıl 100’den fazla yerliyi işe aldıklarını söyledi: .

“Toplulukların arazi kullanımına önem verdiklerini ve yeni arazilerinin taşınmadan önce tamamen rehabilite edilmiş olması gerektiği görüşünde olduklarını kabul ediyoruz. Hamdallaye hala, geleneksel ürünlerinin ve meyve ağaçlarının bulunduğu bazı tarihi birinci sınıf tarım alanlarına erişime sahip.”

Sadece 3 km. ötedeki eski köy bomboş duruyor, birkaç yıkık dökük duvar kadim kalıntılar gibi topraktan fışkırıyor. Hava orada 20 derece daha serin gibi. Bah, annesinin evinin kalıntılarının önünde, gençken diktiği, dallarından yeşil mangolar taşan ağacın yanında duruyor. Her bahar meyveler olgunlaştığında, ailesinin bu posayı kaynatıp palmiye yağıyla karıştırarak balık yahnisine sos yaptığını anlatıyor. 

Buraya nadiren geri dönüyormuş, çünkü hatıralar çok acı veriyormuş.

Mamadou Maoudoh Bah, köyü iskan edilmeden önce yaşadığı, terk edilmiş Hamdallaye köyünde.

Makelenin İngilizce orijinali

More in Ekoloji

You may also like

Comments

Comments are closed.