Soma’da birbirinden farklı görünen ama birbiriyle ilintili toplumsal süreçler ve mücadeleler ve ekolojik yıkımdan söz ediyorum bu yazıda. Kazanın sorumluları hakkında görülmekte olan duruşma vesile oldu, Ocak ayında bölgeye gittim, gördüm dinledim.
Şehit Maden İşçileri Aileleri, 13 Mayıs 2014’te Soma Kömürleri şirketinin işlettiği Eynez Kömür ocağında 301 işçinin ölümüyle sonuçlanan kazanın tüm sorumlularının yargılanması ve kazanın tümüyle aydınlatılması için çabalıyor. Başarılı olurlarsa bu bütün Türkiye’de maden sektöründe işgüvenliği ve çalışma şartlarının iyileştirilmesinin önünü açabilir daha doğrusu devleti ve patronları bu konuda adım atmaya zorlamaya yardımcı olabilir diye düşünüyor Sosyal Haklar Derneği‘nin gönüllüleri.
Ailelere destek olan Sosyal Haklar Derneği aktivistleri arasında sendikal haklar mücadelesinde yer alan emektar sendikacılar ve her yaştan işçiler var. Sendika seçme özgürlüğünün hayata geçmesi demek, patronları işçi güvenliğine yatırım yapmaya zorlamak demek. Bol israflı enerji düzeni kömürden elektrik üretmeye dayanıyor; ucuza-daha ucuza- en ucuza ve bol- daha bol- bol bol kömür çıkartıp ve bunu en az masrafla yakıp elektrik üretmek ancak „kaderin“ eşlik ettiği kol gücüyle mümkün. Makina kullanmak, işgüvenliği tedbirleri almak maliyeti artırmak demek, daha pahalıya geliyor o zaman elektrik. Bol bol elektriği bol bol israf ile tüketmek mümkün. Nasıl olsa yok edilen zeytinlikler de bu çarka kurban giden insanlar da hesap sormuyor. Soma’da buna karşı itiraz var, yaşamı savunan bir itiraz.
Tıkır tıkır büyüyor, hızla kalkınıyor bu Soma. Çünkü davul da tokmak da Soma’da tek elde. Madenler devletin ve adına rödevans denilen bir yoldan şirketlere icara veriliyor. Ruhsat verme ve denetim de devletin elinde. Sistem dizayn edilirken yürütme enerji bakanlığından alınıp Başbakanlığa bağlanmış. Özel sektör de –biz bize benzeriz- siyasete bağlanmış. Bir zamanların Garp Linyitleri İşletmesi de tümör gibi bir sistemi besliyor olmuş. 10 yılda çıkartılması planlanan kömür 2-3 yıl içinde çıkartılır olmuş. Ciro arttıkça artmış, madene inen insan sayısı arttıkça artmış, ama hava alacakları, çalışacakları alan genişletilmemiş.
Aslında bunca farklı alanda bir tek mücadele veriliyor: Yaşamı savunmak, yaşamı korumak.
Kahkahanın, bir çocuk gülüşünün ve yaşamın hiç de ceza tehdit yahut yasak tatbikinden ibaret olmadığının çocuksu tecrübesinin adresinin bir yaz okulu olduğu Soma’da yaşamı savunmak bazen birbirine tutunmakla mümkün oluyor.
Ekmek parası bugün var. Yarın hiç belli değil. Ekmek aslanın ağzında derler ya burada da ekmek kapısını güç sahibi partinin üyesi olmak açabiliyor. Garantisi yok tabii çünkü çok fazla sayıda parti üyesi var. Soma’da iş bulma umudu olduğunu duymayan kalmamış, ülkenin dört köşesinden göç alır olmuş. 5 tane özel firma burada ve bunlardan birisi Soma Kömürleri AŞ. Eynez ve Atabacası kömür ocaklarını işletiyor. Kaza olunca devlet bu iki işyerinde de üretimi durdurma kararı aldı. Sonrasında işçi eylemleri yükselince bu defa 6 ay boyunca bu işyerlerinde çalışan işçilere 2 maaş tutarında ücret ödeme kararı çıkıyor ve böylece infiali önlüyor. 6 ayın sonunda 30 kasım 2014 tarihinde bu ödemeler sona eriyor. Ocaklar bakanlık kararı ile gerekli iş güvenlikleri olmadığı gerekçesiyle üretime başlayamadığı için ertesi günü 2.883 işçinin iş akitleri kıdemine göre işsizlik ödeneği ödenerek feshediliyor, toptan işsiz kalıyorlar.
Soma’da öksürük aksırık çok ve kanser hastalıkları fazla, hava kirliliğinden dolayı. Her gün siliyoruz her gün gene aynı toz, diyorlar Soma’da. Verimliliği artırıp daha az kömür yakmayı hedef edinmek, havada partikül ölçümleri yapmak hava kirliliği belli limitleri aşınca kömür yakmamak yok. Bunları talep edecek etkin sivil toplum girişimi de yok.
Soma’nın karşısında Yırca köyünün zeytinlikleri kesilmişti ikinci bir termik santral kurmak için. İyi bir mücadele buna engel oldu ama sonuçta yalnızca planlanan santralin yeri değişti. Soma’da güzel yer çok, verimli topraklar daha çok. 2 termik santral daha kurulacakmış diyorlar, her yıl daha fazla kömür çıkartılıp yakılacakmış diyorlar. Gittim gördüm. Kozluören köyünü, dağlardan gelen büyükçe derenin kömürü yıkamak için hapsedileceği barajın inşaatını, yok edilen derenin yanındaki yolun da yokolduğunu, dağ yamaçlarına yol yapılırken ormanın yok edildiğini gördüm.
Bir de Soma Emekçi Kadınlar (üretici topluluğu) var. Şimdi güzel şeyler duymak için Aysun Hanımla sohbete başlayalım.
Aysun Gökçe, Soma Alevi Kültür Derneği Başkanı ve Alevi Kültür Derneklerinin genel merkez yönetiminde genel sekreter olarak görev yapıyor.
„Soma Emekci Kadınlar adına derneğimizin bünyesinde işletme kurduk. Çıkış noktamız kazada eşini kaybeden kadınlardı ama yardımlar ve toplu paralar verilince çalışmayı bırakanlar oldu„ diye anlatıyor. Giderek eşi işsiz kalan kadınlar ve çalışmak zorunda olan kadınlarla bugünkü üretici topluluğu oluşmuş.
“Genel kurulda Cem Evi mutfağını kullanma kararı çıktıktan sonra işe elle başladık, kazandıkça makinalarımızı almaya başladık. Hiç kimseden yardım almadık. Benim ve eşimin 17.000 TL sermayesiyle başladık ve bugün sezonda 30 kadın çalışır hale geldik”
Aramızda, aldığı ilk ücretle pazara koşup çocuklarına kazandığı parayla aldığı muzu tattırmış olmaktan mutlu olan bir anne var. Lise mezunu olmasına rağmen hiç çalışmamış memleketine giderken yakınlarına hediye alamamaktan üzüntü duymuş, şimdi ise kazandığı parayı biriktirip hediye almanın mutluluğunu yaşayan bir kadın var. Kocasının durumunun iyi olmasına rağmen kendisi için harcayabileceği azıcık parayı ancak eşinden ve çocuklarından esirgeyerek bir araya getirebilen bir anne, bir eş var.
“Facebookta SOMA EMEKÇİ KADINLAR veya Aysun Hamza Gökçe diye girerseniz görebilirsiniz. Öncelikle belirteyim burada kazancın bir kısmı eğitime ayrılıyor. “2 ton tarhana 2 ton erişteyi rahat satıyoruz. Güneşte domates salçası ve güneşte reçel üretiyoruz doğal ürünler kullanıyoruz. İşletme Sermayemiz olsa, gıda toplulukları ile ilişkilerimiz artsa ve kentli gönüllülerimiz olsa üretim kapasitemizi rahatlıkla artırabiliriz. Sermayemiz kısıtlı olduğundan kullandığımız (cam şişe gibi) ürünleri perakende alıyoruz. Tarlalardan ürünleri parakende almak zorunda kalıyoruz. Büyük firmalar daha sebzeler çiçekteyken üreticiye parasını veriyor bizim doğal ürünleri alabileceğimiz alanlar azalıyor.Bizim ürün aldığımız tarlalar sunii gübre kullanmıyor. o nedenle kimyasal olmuyor”
““Üreticilerle doğrudan, aracısız çalışıyoruz. Üreticinin nasıl ürettiğini biliyoruz Bulunduğumuz çevrede hava kirliliğinin yoğun olmasından dolayı (termik santral zehir saçıyor) en az 100 km uzaktan sebze alıyoruz. Bu bile bizim nakliyeden dolayı maliyetimizi artırıyor.
“İstek olursa farklı şeyler de üretebiliriz: ceviz reçeli, patlıcan reçeli, balkabağı reçeli, incir reçeli, portakal kabuğu reçeli, elma reçeli, gibi çeşitli reçeller gibi. Kurutma makinamız olsa her türlü meyvenin kurusu yapılabilir. Kekik,nane, biberiye pul biber, adaçayı yapılabilir. Önümüzdeki sezon da sebze kurusu (Domates, Biber, Patlıcan) gibi. zeytin, zeytinyağı gibi ürünler ekleyebiliriz.
Cemevinde Güneş Enerjisi?
Soma kömür madenlerinde uzak yakın köylerden çalışan çok. İzmir Kınık ilçesi köylerine dek çalışmaya geliyorlar. Köylünün geliri neoliberal politikalar sonucu düştüğü gibi madencilik de köyde üretimin ihmaline, azalmasına yol açtı. Aysun Hanıma, “Acaba pazar ekonomisinin yıkıcı etkilerinden nisbeten korunabilen köy üretici toplulukları oluşabilir mi?” diye soruyorum , acaba Soma Emekçi Kadınlar bunda rol oynayabilir mi?
“Ormandan toplanan adaçayı, dağ çayı, kekik gibi bitkiler var. Bunlar kontrollü ve sürdürülebilirliğin sağlanması şartıyla toplanabilir. Ceviz ağaçlarının çok olduğu ürünün toplanmadığı yerlerde ceviz toplanabilir. Zeytin ve ürünleri değerlendirilebilir. Katma değerin bir kısmı köyde gerçekleşirse gerçekci girişimler gelişebilir“
Burada güneş gönüllüsü olduğumu hatırlayıp yapılabileceğini düşündüğüm hayallerden söz ediyorum. Güneş enerjisinden yararlanmak, bitki , meyva kurutmaktan paketlemeye kadar ve tabii peynircilik. Üretilen elektriğin fazlası ise satılır. Başka ülkelerdeki tecrübeler bir tarafa Türkiye’de orman köylerine ek gelir için güneş enerjisinden elektrik üretme projeleri de var.
Kaldı ki Soma bölgesinde çok sayıda rüzgar santralleri var (kurulurken çevre etkileri ne kadar gözetildiğini bilmediğim için RES ler konusuna girmiyorum.)
İnternet üzerinden sürdürdüğümüz sohbetimiz planlar yapmaya evriliyor giderek. İlk adım Soma Cemevi’nin çatısına bir GES (Güneş Enerji Santrali) kurmak olacak. Karşıda Yırca köyünde Greenpeace caminin çatısına GES kurdu bir bağış kampanyası düzenleyerek. Kömürden elektrik üretmenin iklim değişikliğine yol açtığını konuşurken alternatiflerini geliştirmek en ikna edici yöntem değil mi?
“Binamız 3 kat, toplam 900 m2, kiracı yok. Çatı 270 m2 ve her tarafı güneş alıyor. Doğal gaz yok ve kışın soğuk olduğu için üretim yapamıyoruz. Klima çalıştırmak akıllıca değil, fatura yüksek geliyor”
“Soğuk hava depomuz yok. Bunun için yerimiz var ama soğuk hava deposu olunca elektrik faturası daha da artacak. Hem bundan çekiniyoruz işletme sermayemiz az olduğu, yetersiz olduğu için. Hem de soğuk hava deposu yatırımı için de sermayemiz yok. İşte saklama imkanımız olmadığından az üretiyoruz.”
“Soma Alevi Kültür Derneği’nin iktisadi kuruluşuyuz. Kooperatif kurmayı başından düşünmüştüm. Bizimkisi gibi bir üretici topluluğu için kooperatif doğru bir model tabii. Ancak sermayemiz yoktu. Derneğin hazır mutfağı olması nedeniyle karar verdik ve böylece hemen başlayabildik.”
“Amatörce başladık, eşim yardım ediyor. İstanbul’dan bir işletme mühendisi ve bir gastronomi öğretmeni bu çalışmamızı, emeğimizi duymuşlar, destek için geldiler. Bize çok şey kattılar. İzmir Ziraat, Makina ve Gıda mühendisleri odaları sesimizi duyuruyorlar.”
“İyi tarım ürünü kabul edilen girdiler ile çalışıyoruz. Organik ürün yapmak için bize destek olacak kooperasyonlar, işbirlikleri içine girmemiz gerekir, o zaman o alanda da gelişmek isteriz”
“Düzenli alıcılarımızın olmasını, onları tanımayı ve isteklerini, eleştirilerini dikkate almayı isteriz. Büyük kentlerdeki gıda toplulukları, tüketici kooperatiflerine ulaşmak isteriz”
Alper Öktem
Haber/Fotoğraflar: Mehmet TEMEL ve Cansu ACAR * Hatay’da depremin üzerinden iki yıl geçmesine rağmen kent…
Sivil toplum örgütlerinin hazırladığı raporda, Türkiye’nin yenilenebilir enerji enerjisi kapasitesini artırma hedefi olumlu bulunurken, nükleer…
İstanbul 5. İdare Mahkemesi, Kanal İstanbul Projesi'ne ilişkin alınan rezerv alan ilanı ve 1/100.000 ölçekli…
Devlet Su İşleri’nin Ağva Plajı’na yapmayı planladığı mahmuz projesi askıya çıktı. Projeye göre, plajın sağ…
Gürcü tiyatro topluluğu The Wandering Moon Theatre’ın ikinci yapımı olan “Pirosmani” kukla tiyatrosu gösterisini 16.…
Mavera Maden şirketi tarafından Devrek, Akçakoca, Alaplı’nın Fındıklı, Belen, Kasımlı, Doğancılar, Kocaman ve Alaplı'ya sınır…