Kültür-SanatManşet

SO Duo ya da günümüze uyarlanan Türk halk müziği

0
Fotoğraf: Pınar Gediközer

Rodrigo Tavares ve Brezilya’nın ardından Addict-Culture üzerinden dünya müzik turumuza devam etsek mi? İtalyan denizlerinin derinliklerine dalmadan, SO Duo adlı grupla Türkiye’de kısa bir mola vermeyi öneriyorum sizlere.

Bu haftaki yazıya girişmeden önce, geçmişe kısa bir dönüş yapalım. Bildiğiniz gibi, 90’lı yıllardan önce, tamamen Manesçi olan Dünya Müziği, iki kutupta özetlenebilirdi: Ocora tarafından onaylanmış, kırsal kesimin kalbinden gelen, sert ve neredeyse erişilmez olan, bulabileceğimiz en saf haliyle geleneksel müzik ve yanı sıra, yeni bir nefes arayışında olan starların, yumuşatılmış ticari müzikleri (örneğin Paul Simon).

Tabii ki yaptığım çok kaba bir gruplandırma. Byrne ve Eno gibi müzisyenler, 70’li yılların sonunda, deneyimlerini Afrika ritimlerine açarak, son derece ilginç müzikal öneriler getirdiler. 80’li yıllarda, Peter Gabriel gibi başka müzisyenler, “dünya” sanatçılarına daha fazla görünürlük kazandırmak için, onlara adanmış olan bir marka yaratmaya kadar gittiler. Real World, birkaç başyapıt üretti (bunların arasında Eno’nun yapımını üstlendiği, Geoffrey Oryema’nın muhteşem albümü Exile ya da Nusrat Fateh Ali Khan’dan Devotional Songs sayılabilir); ancak markanın varlığı bilhassa paha biçilemez hazinelerin dünyasına ve yeni teknolojilere açılmak için elverişli bir ortam çağrısı yarattı. İşte bu yüzden, dünya müziği ve elektronik (Oryema özelinde new age’den bahsedebiliriz) arasındaki bu karışım, bazı sanatçılara yeni fikirler sundu.

Özellikle 90’lı yılların başında, İngiltere’de, drum’n’bass sahnesi su yüzüne çıktığında, Hintli bazı müzisyenler, müziklerini kendi köklerinin etkilerine açtılar. Hem iyisiyle (Nitin Sawnhey’in bazı şarkıları, Transglobal Underground ya da OK albümü ile Talvin Singh), hem de kötüsüyle (Nitin Sawnhey’nin ya da Asian Dub Foundation’ın bazı albümleri mesela) …

Bu melez müziğin başarısı sayesinde (ve ticari başarının da yardımıyla), hareket, farklı tarz ve stillere doğru yayıldı (rastgele bir örnek vermek gerekirse, Cornershop’un, indie pop ve dünya müziğinin başarılı bir kültürel karşılaşması olan muhteşem When I Was Born For The 7th Time adlı albümünü sayabiliriz).

Yine de her harekette olduğu gibi, yenilikçi olarak ortaya çıkan çabucak özümlendi ve yıllar içerisinde bir standarda dönüştü. İşte SO Duo ve albümleri Ay Ana, bu bağlam ve bir anlamda metrukiyet içerisinde çıkageldi.

Grafik Tasarım: Yeşim Tosuner 

SO Duo, Sumru Ağıryürüyen (ses, mandolin, klavye) ve Orçun Baştürk (geriye kalan her şey), 2013’ten beri birlikte çalışan hem geleneksel hem avangard alanında üreten Türk müzisyenler. Daha önceki işbirliklerinin aksine Ay Ana, yerli kültürlerin sözlü tarih geleneğinden ve Lao Tsu gibi bilgelerden, eski Türkçe yazılmış bir fal kitabı olan Irk Bitig’den ilham alan orijinal şarkıların (müzik ve söz olarak) içinde yer aldığı ilk gerçek albümleri. Kısaca, daha önce söylenilenlerin semantik bir analizini yapmak gerekirse, Ay Ana, new age ve avangard müzik ile flört eden, bir tür glubi bulga mistik-dünya müziğine benzetilebilir. Ağız sulandırıcı, değil mi?

Oysa ki, Ay Ana son yılların avangard ve geleneksel müzik alanındaki en etkileyici hibridlerinden biri.

Güzelliği, aldığı riskler, halk müziği ve elektronik müzik arasındaki olağanüstü dengesi ile insanda şaşkınlık uyandıran bir albüm. Böyle bir sonuca ulaşabilmek için,Türkler, herkes tarafından çok iyi bilinen bir formülü kullanıyorlar: arılaştırmak. Hem de en üst düzeyde. Ve bunun yanı sıra, bestelerin kalbine Sumru Ağıryürüyen’in muhteşem sesini yerleştirmek. Sesinin etrafına eklemlenen basit ve riskli düzenlemeler… Bir ayağı neredeyse sabit bir şekilde Türk halk müziğinde, diğeri ise birkaç türün, yani popun (Ey Dost), indie folkun (Yağmur), trip hopun (Dağ Yanar), deneyselin kıyısında (iki interlüd). Ta ki ikili, bir o kadar zengin, ama aynı zamanda, şehrin kimi gerçeklikleriyle bağlantı halinde olduğu için insanda daha fazla kaygı uyandıran başka bir diyara doğru yol almak üzere halk müziğinden tamamen kopana kadar: Sözcükler’in biraz klostro ambient’i ya da Yele’nin tüyler ürpertici elektro yükselişi…

Fotoğraf: Pınar Gediközer

Kısaca, ikilinin keşfe çıktıkları her alanda konularına hakimiyetleri kusursuz ve her seferinde, müziğin olabildiğince ulaşılabilir olması için, deneysellik ve folk arasındaki doğru dengeyi bulmayı başarıyorlar.

Ama ikilinin yeteneği, halk müziği alanından ziyade, sessizlik anlarında zirveye ulaşıyor: AyAna ve onun geleneksel enstrümanlar ile new age dokunuşu arasındaki ince dengesinde, Sözcükler’de akortsuz piyanonun arasından sese karışan ve tedirginlik hissi yaratan alan kayıtlarında ya da albümün doruk noktası olan görkemli Derdimi Dökersemde. Burada, nesnel olmak gerekirse, ulu olana dokunuyoruz. Birkaç elektronik dokunuş ya da pandurinin akorlarıyla biraz bozulsa da sessizlik kendi kuralını koyuyor.Sadece Sumru Ağıryürüyen’in sesi onunla boy ölçüşebilir ve aşık atabilir gibi görünüyor. İşte tam da yüzden, sessizlik sürekli parçaya müdahale etmeye, boşlukların arasından içeri girmeye ve vokali sarmaya çalışıyor ama, nafile. Sumru Ağıryürüyen ustalıkla duruma hâkim oluyor. Sonunda sessizlik tahttan feragat ediyor; savaşmak yerine iş birliği yapmayı tercih ediyor. Böylece, bilgece ve ölçülü new age dokunuşları olan, nefes kesen güzellikte bir parça ortaya çıkıyor; bu muhteşem albüme doğru açılan ulu bir kapı işlevi gören, muhtemelen bu yılın başından beri çıkmış olan en etkileyici parçalardan biri.

Derdimi Dökersem‘i diğer şarkılardan daha yükseğe koyup muhteşem olarak nitelediysek, bu sizi yanıltmasın; onlar da dünya müziğinin çok yükseklerinde, Geoffrey Oryema’nın Exile albümünün pek yakınında uçuyorlar.  Hem hafif hem melankolik hem de gergin ve hem şehirli hem geleneksel; kısacık otuz dakikada dünyanın nabzını tek başına tutabilen, dünya müziğinin 30 yıllık gelişimini özetleyebilen bir albüm. Sonuç olarak, çok güzel bir albüm.  

Yazan: Jism

Bu yazı 19 Haziran 2018’de Addict – Culture’de (Fransa) yayımlandı. Çeviri için Sibil Çekmen’e, katkıları için Şehsuvar Aktaş ve Selim Birsel’e teşekkürler.

Yazının aslına buradan ulaşabilirsiniz: https://addict-culture.com/so-duo-kalan-2018/

You may also like

Comments

Comments are closed.