Geçen hafta bir haber düştü önüme. Haber o kadar absürt görünüyordu ki önce Zaytungvari bir işin ciddiye alınmış hali zannettim ancak detaylara bakınca haberin ciddi olduğunu anladım. Haberde adeta Avrupa Birliği’nin (AB) yasakları öncesi Almanların sime hücum ettiği ifade ediliyordu. Sim üretiminin yasaklanacağını duyanlar marketlere akın etmiş ve sim depolamaya başlamışlardı. Acaip ama gerçek bir haber. Gelin bu sime hücuma neden olan şeyi yani AB’nin mikroplastik yasağını konuşalım biraz. Biz henüz poşet parasını bile artıramazken nasıl oluyor da AB bu tür yasak kararları alıyor anlamaya çalışalım biraz.

2017 yılında Avrupa Komisyonu, Avrupa Kimyasallar Ajansı‘ndan (ECHA), bazı ürünlerde kullanılan mikroplastiklerin neden olduğu kirliliğe yönelik tedbirler önermesini istedi. İki yıl sonra ECHA, biyolojik olarak parçalanabilir olma gibi belirli kriterleri karşılamadıkları sürece, kasıtlı olarak eklenen tüm mikroplastiklerin yasaklanması için iddialı bir teklifte bulundu. Ancak, teklif kapsamında aşırı uzun geçiş süreleri de önerdi. Üstelik bu geçiş sürelerine gerekçe yapılan “yerine ne konulacak” yaklaşımına gerek bile yokken. Çünkü hali hazırda piyasada bunların muadilleri zaten mevcut. Bununla beraber AB, 2030 yılına kadar da mikroplastik kirliliğinin en az yüzde 30 oranında azaltılması gibi bir hedef oluşturdu. Geçtiğimiz ay, ECHA’da yıllarca süren tartışmaların ve Avrupa Komisyonu ile AB üye ülkeleri arasındaki müzakerelerin ardından, önerilen kısıtlama kabul edildi. 20 gün içerisinde de yürürlüğe girmesi kararlaştırıldı. Yani AB sınırları içerisinde yeni bir yasağımız mevcut. Yasak organik, çözünmeyen ve bozunmaya dirençli beş milimetrenin altındaki tüm sentetik polimer parçacıklarını kapsayan geniş bir mikroplastik tanımı kullanıyor. Bu tanımdan hareketle artık mikroplastiklerin peeling (mikro boncuklar) veya belirli bir doku, koku veya renk elde etmek gibi birden fazla amaç için kozmetik ürünlerde kullanılmasına artık izin verilmeyecek. Kurallar ayrıca deterjanları, yumuşatıcıları, oyuncakları, ilaçları ve tıbbi cihazları da kapsıyor. Yani kişisel bakım ürünlerinde mikroplastik kullanımı yasak. Bu yasağın kişisel bakım ürünlerindeki mikroplastiklerle ve yine AB ile sınırlı kalmayacağını söylemek mümkün. Öyle ki geçtiğimiz hafta yayımlanan yeni bir öneriyle plastik ham peletler, halı sahalarda kullanılan yapay çim ve kaymayı önleyici plastik parçacıklar gibi bazı plastiklerin de kirliliğe neden olmasını önlemeye dönük bazı önlemler de yolda.

Peki, neden doğal ortamlardaki en yoğun mikroplastik türü olan ikincil mikroplastikleri yani daha büyük plastiklerin parçalanarak dönüştüğü formları değil de toplam kirlilik içerisindeki payı oldukça sınırlı olan birincil yani kasıtlı olarak üretilen ve kullanılan mikroplastikler hedefte? Cevabı basit. Çünkü önce en zayıf halkadan başlamak her zaman başarı hanesine erkenden bir tik atmanıza neden olabilir. Ayrıca AB’nin yasak kapsamına aldığı simler ve kişisel bakım ürünlerindeki mikroplastikler yasaklandıklarında çok fazla direnç ile karşılaşılmayacağı da bir etken. Öyle ki plastik endüstrisi bu tür yasaklara karşı ciddi bir lobi faaliyeti gerçekleştiriyor. Bu da yasa yapıcıları yavaşlatmanın yanında manipüle edebiliyor çünkü ciddi miktarda rüşvet ve manipülasyon söz konusu olabiliyor. Hatırlayın geçtiğimiz yıllarda Avrupa Komisyonu üyesi birinin odasında yüzbinlerce Euro bulunmuş ve bunların lobicilik için alınan rüşvetler olduğu ortaya çıkmıştı. Ayrıca olay sadece rüşvet de değil. Bu tür düzenlemelerde raportörlük yapanlara dönük yıldırma taktikleri de AB’nin en ciddi problemlerinden biri. İşte bu tür durumlar en kolay olanın yasaklanmasında pek gerçekleşmiyor ve bu da açıkçası yasa yapıcıların işine geliyor. Yine bu tür bir yasağın “mağdurları” da oldukça sınırlı. Bu da bir faktör. Ama en önemli nedenlerden biri de “Komşular pazarda görsün” yaklaşımı! Pahada hafif ama etkide ağır bir şeyler yapmak istediğinizde, yaptığınız şeyin sizi nasıl da önemli işler yapan biriymiş gibi göstermesini istediğinizde ve tabii başkalarının sizi doğayı koruyan bir yapıymış gibi görmesini isterseniz bu tür işlere girişebilirsiniz. Çünkü birçok çalışmada çıkmamasına rağmen sanki doğada en fazla bu mikroplastikler varmışçasına davranmanın başka bir açıklaması olamaz. Ayrıca düşünün ki ortaya bir hedef koyuyorsunuz ve bu hedefi karşılamak için o hedef kadar katkı sağlayan kaynakları engellemek varken onun onda biri kadar bile katkı sağlamayan bir kaynağı önceliyorsunuz. Bu tercih açıkçası samimiyet sorgusuna da neden olabilir.

Ancak yine de plastiğin herhangi bir türünün hayatımızdan çıkartılacak olması gibi bir gerçekliği ve olumlu adımı yadsımamak gerekir. Rezervimizi de koymak suretiyle bu tür adımların motivasyon yaratıcı etkisini göz ardı edemeyiz. Çünkü şimdi bir anda insanların gündemine mesela simin plastik olduğu girdi. Yine insanlar artık kişisel bakım ürünlerinde mikroplastik olmayacağını bilecekler. Bu da beraberinde “Acaba başka nerelerde mikroplastik var?” sorgulamasına da neden olabilir ki olacaktır da. İşte tüm bunlar yasağın neden olumlu bir karar olduğunun göstergesi. Ayrıca Türkiye’deki yasa yapıcıların AB’de çıkan yasal düzenlemeleri takip ettiği gerçeğinden hareketle bu tür değişikliklerin bize de bazı yansımaları olacağını biliyoruz. Bu da iyimser olmamız için bir başka gerek ve yeter sebep.

‣ Avrupa’da mikroplastik içeren ürünlerin satışı yasaklandı