Samsun’da da Ladik ilçesine bağlı Akyar Köyü sakinlerinin Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü (MTA) tarafından kuvars ve silis kumu arama sondaj çalışmalarına karşı başladıkları mücadelede yeni bir gelişme yaşandı. Konuyla ilgili olarak 125 mahallelinin vekaletiyle gönüllü avukatlar aracılığıyla hukuki süreç başlatıldı. MTA ve Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü (MAPEG) hakkında Ladik Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunuldu.
MTA’nın köylerinde Kasım 2021’de yaptığı çalışmaları sondajlar açıldıktan bir buçuk ay sonra öğrendiklerini söyleyen köylüler, bilinmezlik içerisinde bırakıldıklarını belirterek Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi (CİMER), MTA, MAPEG ve Çevre Yönetimi ve Denetiminden Sorumlu Şube Müdürlüğü tarafından geçiştirici cevaplar verildiğini ve dolayısıyla bir bilinmezlik içerisinde bırakıldıklarını söylemişlerdi.
Köylüler doğal su kaynaklarını, taşını, toprağını, hayvanlarını korumak için silisyum maden arama çalışmalarına karşı kurmuş oldukları Akyar Çevre Platformu (AÇEP) öncülüğünde direniyorlar. AÇEP tarafından dün çevreyi tahrip eden çalışmalara karşı Ladik’te bir açıklama gerçekleştirildi.
Vatandaşlar, köy halkının huzurunu kaçırmak, köylüde tedirginlikler oluşturmak, yaşam alanlarındaki herkesin, her canlının olumsuzluklarla karşılaşması ve/veya karşılaşabilmesi gibi konularla ilgili olarak şikayette bulunduklarını duyurdular. Silis arama ve sondaj çalışmalarına ilişkin olarak yapılan açıklamada şu ifadeler kullanıldı:
“Mahallemizde veya çevresinde de olası maden ocağı açılmasının; ormanımıza, tabiata, su kaynaklarımıza, tarım arazileri ile tarım hayvancılık gibi geçim kaynaklarına, insan yaşamına ve ekolojik dengeye, kendi yaşam alanlarındaki tüm canlılara zarar vereceği bilinmektedir. Ladik’e, Havza’ya ve komşu köylerimize içme sularının bizim köyümüzün buz gibi soğuk su kaynaklarından gittiğini hatırlatarak; maden çalışması nedeni ile Ladik ilçemiz komşu köylerin, Havza’nın içme suyunda sıkıntı yaşayabileceklerini belirtmek isteriz.”
‘Yaşam hakkı engellenemez’
Köylülerin gönüllü avukatı Melike Özman da şu açıklamalarda bulundu:
“Dilekçelerimizi hazırladık ve Lâdik Cumhuriyet Başsavcılığına sunacağız. Bu zamana kadar yapılan arama çalışmalarının çevreye verdiği zararın daha fazla artmaması için de gerekli uyarıları yapacağız. Sizin mücadeleniz burada çok önemli. Buna sonuna kadar direneceğiz. Her türlü mücadelede birlikteyiz. Kimse yaşam hakkını engelleyemez.”
‘Toprağımıza dokunulmasını istemiyoruz’
Tarım ve hayvancılıkla geçimin sağlandığı köyde sondaja 200 metre uzaklıkta doğal su kaynağı bulunuyor. Çevre ilçelerin suyu da buradan karşılanıyor. Doğal kaynak suyu köylülerin ‘Göz’ü ve madencilik faaliyetleri nedeniyle bunu kaybetmek istemediklerini belirtiyorlar. İşte Samsun’daki Akyar Köylülerinin çağrısı şöyle:
“Doğamıza, suyumuza, taşımıza, toprağımıza dokunulmasını istemiyoruz. Küçük bir taş ocağını bile kabul etmiyoruz. Silis kumunun zararları yokmuş gibi davranılıyor ama bunun çok büyük zararları olduğunu biliyoruz.”
‘Dönüşü olmayan bir hasara sebep olur’
Silis kumunun zararları üzerine daha önce İş ve Meslek Hastalıkları ve Göğüs Hastalıkları Uzmanı Profesör Doktor İbrahim Akkurt ile konuşmuş, silisyum dioksitin toz halinde havaya karışması durumunda insan sağlığında bronşitten kansere kadar olumsuz etkilere sebep olacağı yanıtını almıştık. Akkurt, konunun ciddiyetini şu ifadelerle ortaya koymuştu:
“Silisyum dioksit, parçalanarak ve kırılarak tozunun partiküller şeklinde ortama saçıldığında solunması halinde birçok patolojiye sebep olur. Hava yollarında tahrişe bağlı, zaman içinde bronşitlerden tutun da amfizeme, KOAH’a; akciğer parankimi dediğimiz havalanmanın olduğu alanlarda da silika partikülleri birikme yaparak silikozise (Pnömokonyoz türü) yani geri dönüşü olmayan bir hasara sebep olur.”
Prof. Dr. İbrahim Akkurt bölgedeki birçok kesimin tehlike altında olduğunu söyleyerek öncelikle toza doğrudan maruz kalan işte çalışan insanlar için çok riskli olduğunu belirtmiş, “Toz ortaya çıkacaksa çevrede bulunan halk için, çevresel toz hastalıklarına sebebiyet verebilir. Ortamda çalışan işçilerin kıyafetleriyle tozun evlerine taşınması durumunda ev halkı için de tehlike arz eder. Sonuçta silika, silis, silisyum dioksit bilinen en patojen hava yolu partiküler pnömokoz yapıcı ajanlardır. Çevreye vereceği zarar yadsınamaz. Gerek o işte çalışan işçilere, gerekse de çevre insanlarında çok büyük sağlık sorunlarına yol açacaktır” demişti.