ManşetDünyaEkolojiİklim Krizi

Sağlık örgütleri temiz suya ulaşım hakkına dikkat çekti: Güvenli suya erişim ranta kurban edilemez

0
Fotoğraf: Randy Colas - Unsplash

22 Mart Dünya Su Günü‘nde, Halk Sağlığı Uzmanları Derneği (HASUDER) ve Türk Tabipleri Birliği (TTB) temiz suya erişimin önemini vurgulayan açıklamalar paylaştılar.

Güvenli suya erişimin sağlık için vazgeçilmez olduğunu belirten HASUDER açıklamasında devletleri su kirletici faaliyetleri önlemeye çağırırken, TTB açıklamasında da “Suyumuzu koruyan ormanlarımız sürekli gerçekleştirilen yasal düzenlemeler ile yağmalanmakta; doğal SİT alanlarımız, havzalarımız koruma amacı ile yapıldığı söylenen planlama ve düzenlemeler ile ranta açılmaktadır” denildi. Açıklamada Türkiye‘nin en önemli su havzaları olan Ergene, Gediz, Küçük Menderes, Büyük Menderes‘teki su kalitesinin en düşük seviye olan dördüncü kalitede olduğunu altı çizilerek, “Suyun yaşamsal bir insan hakkı olduğunu ve insanımızın ücretsiz olarak temiz ve sağlıklı suya erişim hakkını savunacağımızı bir kez daha kamuoyu ile paylaşırız” ifadeleri kullanıldı.

HASUDER: Ülkemiz sanılanın aksine su zengini değil

Güvenli içme suyu ve sanitasyona erişim 2010’da Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından kabul edildiği gibi insan sağlının korunması için temel insan hakkı olduğuna değinilen HASUDER açıklamasında şunlara yer verildi:

Birleşmiş Milletler Alma-Ata Bildirgesi’nde en az bakım kavramını (minimal care) oluşturan sekiz faaliyetten birisi temiz su sağlanması ve sanitasyondur. Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Hedefi 6’da, 2030’a kadar herkes için su ve sanitasyonun varlığının ve sürdürülebilir yönetiminin sağlaması yer almaktadır. Sürdürülebilir Kalkınma Hedefi 6, Dünya Su Günü’nün temel odak noktalarından birisini oluşturmaktadır. Bununla birlikte Birleşmiş Milletler tarafından yapılan değerlendirmede dünya ülkelerinin 2030’da  Sürdürülebilir Kalkınma Hedefi 6’ya ulaşmaktan uzak olduğu ifade edilmektedir.”

‘Her yıl kirli sular kaynaklı 485 bin ölüm’

Mikrobiyolojik açıdan kirli suların neden olduğu ishalli hastalıklar nedeniyle her yıl 485 bin ölüm gerçekleştiğine de değinilen açıklamada “İshalli hastalıklar küresel hastalık yükünün yaklaşık yüzde 3,6’sını oluşturmaktadır. Gelişmekte olan ülkelerde hastalıkların yüzde 80’inden fazlası yetersiz içme suyu ve sanitasyon ile ilişkilidir9. Hastalıkları önlemek ve kontrol altına almak için güvenli suya ve sanitasyona erişimin ne kadar önemli olduğu COVID-19 pandemisinde bir kez daha gözler önüne serilmiştir” denildi.

Su kaynaklarının artan nüfus, kentleşme, sanayi, madencilik ve tarım faaliyetleri sonucu ortaya çıkan kirleticilerden korunması gerektiğine dikkat çekilen açıklamada şu ifadelere yer verildi:

“Ülkemizde kişi başına düşen su miktarı 2020 itibariyle 1346 m3’tür. Buna göre ülkemiz sanılanın aksine su zengini değil, su azlığı çeken ülkeler arasında yer almaktadır. Bu değerin 2050’de 1120 m3’e düşeceği ve su kıtlığı için sınır değer olan bin m3’e çok yaklaşacağı tahmin edilmektedir. NASA 2021 başı itibariyle ülkemizin büyük bölümünde şiddetli kuraklık yaşandığını, İstanbul çevresindeki çok sayıda rezervuarda depolanan su miktarının 15 yılın en düşük seviyesinde olduğunu açıklamıştır.”

‘İklim krizi su kirliliğini şiddetlendiriyor’

Açıklamada ekonomik gelişme ve nüfus artışının, tarım ve sanayi alanındaki su ihtiyacının artmasına neden olduğu belirtilerek kişi başına düşen su miktarının azaldığı, diğer taraftan artan kirleticiler su kaynaklarını kirlettiği ifade edilerek şu sözlere yer verildi:

“İnsanlar tarafından kullanılan suyun tümü, eklenen kirleticilerle birlikte çevreye geri dönmektedir1. Bu nedenle yaşam için vazgeçilmez olan su kaynaklarının kirleticilerden korunması son derece önemlidir. Çevreyi ve özelde de su kaynaklarını korumaktan uzak politika ve uygulamalar su kaynaklarının kirlenmesine neden olurken, yaşanan iklim krizi de durumu şiddetlendirmektedir.”

Güvenli içme suyuna erişim açısından bakıldığında; Türkiye nüfusunun yüzde 97,6’sının içme-kullanma suyunu iyileştirilmiş su kaynağından sağladığının görüldüğünün belirtildiği açıklamada “Ancak bunun içinde şebekenin payı yüzde 56,6 iken, şişe suyu ve damacananın sahip olduğu yüzde 28,2 pay düşündürücüdür. Toplumun temel içme-kullanma suyu kaynağı şebeke suyu olması gerekirken ambalajlı suların bu kadar fazla kullanılıyor olması belediyelerin temel görevlerini yerine getirmesi noktasında bir sorun olduğunu düşündürmektedir. Bu konu üzerinde önemle durulmalıdır” denildi.

TTB: Yetersiz su kaynakları madenciliğe feda ediliyor

TTB tarafından yapılan açıklamada ise “Ülkemizin zaten yetersiz olan yerüstü ve yeraltı su kaynakları gerektiği gibi korunmamakta, madenciliğe, endüstrileşmeye ve çarpık kentleşmeye feda edilmektedir” denilerek şu ifadeler kullanıldı:

“Çok sayıda bölgemizde içme suyu havzalarının üzerinde; siyanür liçi yöntemiyle altın madenleri başta olmak üzere maden ruhsatları verilmiş, endüstriyel tesislerin kurulmasına göz yumulmuş; hatta büyük kentlerimizin gereksinimini karşılayan içme suyu havzaları imara bile açılmıştır. Yeraltı su kaynaklarımız da bu talandan payını almaktadır.”

‘Doğal SİT alanları planlama ve düzenlemeler ile ranta açılıyor’

“Suyumuzu koruyan ormanlarımız sürekli gerçekleştirilen yasal düzenlemeler ile yağmalanmakta; doğal SİT alanlarımız, havzalarımız koruma amacı ile yapıldığı söylenen planlama ve düzenlemeler ile ranta açılmaktadır” ifadelerinin yer aldığı açıklamada sürekli olarak yapılan yönetmelik değişiklikleri ile gözden çıkarılan yüzey sularının, yeraltı sularının, denizlerin, kıyı alanlarının, havzaların, ormanların, sulak alanlarının, korunan alanların, biyolojik çeşitliliğinin, doğal ve kültürel varlıkların, yaşam alanlarının rant uğruna yok edilmeye de devam edildiği vurgulandı. 2022 Yılı Dünya Su Günü teması ile ‘Yeraltı Suyunu Görünür Kılma’nın hedeflendiğine değinilen açıklamada şunlar aktarıldı:

“Oysa ülkemizde sadece yeraltı su kaynaklarımız değil, tüm su kaynaklarımız rant uğruna saldırı altında. Bizler bir kez daha suyun temel bir sağlık hakkı olduğunu, hiçbir şekilde ranta kurban edilemeyeceğini ve ticari bir meta haline getirilemeyeceğini haykırıyoruz. Türk Tabipleri Birliği olarak tüm canlılara ait olan su, toprak, doğal varlıklarımızın özelleştirilmesi; çok uluslu şirketlerin eline geçmesi süreçlerine karşı mücadeleyi dün olduğu gibi bugün de kararlılıkla sürdüreceğimizi belirtiriz.”

Yeterli, nitelikli, erişilebilir ve ücretsiz su

Yaşam ve ekosistemin vazgeçilmez bir parçası olan suyun; tüm canlılar için yeterli, nitelikli, erişilebilir ve ücretsiz olması gerektiğinin belirtildiği TTB açıklamasında son olarak şu sözlere yer verildi:

“TTB olarak ülkemizde suya erişimdeki eşitsizlikleri bertaraf edecek, su kaynaklarının korunmasını ve gelecek nesillere aktarılmasını sağlayacak, tarımsal su kullanımını daha verimli hale getirecek, su havzalarımızın kirlilik riski taşıyan konut, sanayi, enerji, madencilik sektörlerine karşı çok daha hassas korunmasını sağlayacak, yeraltı sularımızın kontrolsüz çekimini ve kirlenmesini önleyecek su politikalarının geliştirilmesinin ve uygulanmasının takipçisi olacağız.”

More in Manşet

You may also like

Comments

Comments are closed.