Ana Sayfa Blog Sayfa 4581

‘Afyon’daki bombalar Suriye’ye gidecekti’

CHP’den, Afyonkarahisar’daki mühimmat deposunda meydana gelen patlamaya ilişkin bir iddia daha geldi: O bombaların Suriyeli muhaliflere gönderileceği duyumu alındı, Bakan’a sorulacak.

Afyonkarahisar’da 25 askerin şehit olduğu patlamanın nedenine ilişkin bilinmezlik ve tartışmalar sürerken, CHP İzmir Milletvekili Aytun Çıray bir iddia ortaya attı.

Çıray, Twitter hesabında, partisinin genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun ‘sabotaj’ dediği olayda patlayan bombaların, Suriyeli muhaliflere gönderileceği duyumu aldığını yazdı.

Çıray, konuyu hafta başında Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz’a önerge ile soracağını kaydetti.

Çıray Twitter hesabından şunları yazdı:
“Çok önemli ve emin kaynaktan Afyon’daki patlama ile ilgili bir bilgi aldım ve bunu Pzt. günü bir önerge ile Milli Savunma Bakanına soracağım.

Aldığım bilgiye göre TSK’nın elinde bulunan 1936-37 Amerikan tipi elbombalarını gizlice Suriyeli muhaliflere gönderiyorlardı.

Sayımın gece yapılmasının ve askerlerin acemi kısa dönem erlerden seçilmesinin nedeni bu sevkiyatları gizli tutma amacına yönelikmiş.

CHP milletvekillerini hazırlıksız olarak Apaydın kampına almamalarının nedeni orada karşılaşacakları bu tür silâhlarla da ilgiliymiş.

Bunları burada yazmamın nedeni bu olayı Türk milleti ile birlikte şeffaf bir şekilde takip etme isteğimdir. Yoksa medya prangalı..

Anayasal görevlerini yapmakta olan evlâtlarımızın şehit olmalarının gerçek nedenlerini bilmek ailelerinin ve Türk milletinin hakkıdır.”

(NTV)

ABD’nin Libya Büyükelçisi öldürüldü

ABD’nin Libya Büyükelçisi Bingazi’de düzenlenen saldırıda öldürüldü. Saldırıda üç elçilik çalışanının da hayatını kaybettiği belirtildi.

Uluslararası haber ajansı Reuters’ın haberine göre, Libya’nın Bingazi kentindeki ABD elçilik binasına düzenlenen roket saldırısında ABD’nin Libya Büyükelçisi Christopher Stevens ve diğer üç elçilik yetkilisi hayatını kaybetti. Libya İçişleri Bakan Yardımcısı Vanis el Şerif, Stevens ve diğer üç yetkilinin öldüğünü doğruladı.

Libyalı yetkililer, dün gece elçiliğe düzenlenen saldırı sonucunda büyükelçinin öldüğünü belirtti. ABD Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Victoria Nuland, dün geç saatlerde yaptığı açıklamada, “Bingazi’deki elçilik binasının militanlar tarafından saldırıya uğradığını ve Libyalı yetkililerle elçiliği koruma altına almaya çalıştıklarını” söylemişti.

Dışişleri Bakanlığı ayrıca, elçilik binası çevresinde yaşanan çatışmalarda bir elçilik çalışanının hayatını kaybettiği bilgisini vermişti. Bakanlık, elçilik etrafındaki yolların kapatıldığını binanın güvenlik kordonuna alındığını belirtti.

RACI ROKETLE VURULDU
Libyalı yetkililer bugün yaptıkları açıklamada, ABD büyükelçisi Stevens ve diğer üç çalışanın, Stevens’ın aracına roket isabet etmesi sonucu öldüğünü belirtti. Yetkililer, Reuters’a verdikleri bilgide, “ABD’nin Libya Büyükelçisi ve üç elçilik çalışanı, militanların düzenlediği roket saldırısında hayatını kaybetti” ifadesini kullandı. Stevens’ın kısa bir süreliğine Bingazi’de bulunduğu öğrenildi.

ABD’nin başkent Trablus’taki elçiliğindeki yetkililer ise ölümler hakkında kesin bir açıklama yapmadı ve sadece bir elçilik yetkilisinin hayatını kaybettiğine dair bilgileri olduğunu söyledi.

Stevens, ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton’la.

Bingazi’deki elçiliğe düzenlenen saldırı, Mısır’ın başkenti Kahire’deki ABD elçiliğinde düzenlenen eylemi takip etti. Militanların, el yapımı bombalar atarak elçiliğin etrafında yangın çıkardığı ve binanın kısa sürede alevler arasında kaldığı belirtildi. Libyalı güvenlik güçleri ağır ateş altında geri çekilmek zorunda kaldı.

Stevens’ın, çatışmaların şiddetlenmesi üzerine araçla daha güvenli bir noktaya gitmek için yola çıktığı ancak bu esnada aracının roketle vurulduğu belirtildi. Libyalı yetkililer, ABD’nin bugün bir helikopter göndererek büyükelçinin naaşını alacağını, ilk önce Trablus’a ardından da ABD’ye götüreceğini söyledi.

GÖREV ESNASINDA ÖLDÜRÜLEN İKİNCİ BÜYÜKELÇİ
ABD, Stevens’ın ölümüyle görev esnasında ikinci kez bir büyükelçisini kaybetmiş oldu. 1978’de Afganistan elçisi olarak atanan Adolph Dubs, Sovyetlerin Afganistan işgalinde yaşanan bir rehine krizinde çıkan çatışmada öldürülmüştü.

ABD, Dubs’ın ölümü sonrasında 2002’ye kadar Kabil’e büyükelçi atamamıştı. Stevens, ABD’nin görev başında kaybettiği ikinci büyükelçi oldu.

OBAMA’DAN KINAMA
ABD Başkanı Barack Obama, Libya Büyükelçisi Christopher Stevens’ın öldürüldüğü saldırıyı ‘en ağır biçimde kınadığını” açıkladı. Obama, “dini inançlara yapılan saygısızlıkları kabul etmediklerini ancak anlamsız şiddete karşı olduklarını” belirtti.

Libya’nın Başbakan Yardımcısı Mustafa Ebu Şagur, ABD Büyükelçisi Christopher Stevens’ın öldürülmesiyle sonuçlanan saldırıyı Twitter üzerinden kınadı.

Ebu Şakur, “ABD elçiliğine düzenlenen ve Stevens ile üç diğer yetkilinin ölümüyle sonuçlanan korkakça saldırıyı kınadığını” ifade etti.

Papa, ABD’li büyükelçinin ölümünün ardından bir açıklama yayımlayarak, Ortadoğu’da barış çağrısı yaptı ve “meşru farklılıklara saygı gösterilmesini” istedi.

FİLM ÖFKESİ
Bingazi’deki saldırının, Müslüman dünyasında öfkeye neden olan İsrailli yapımcı Sam Bacile’nin filminden kaynaklandığı düşünülüyor. Dün, 11 Eylül saldırılarının 11’inci yıldönümnde, Mısır’daki Selefiler Kahire’deki ABD büyükelçiliğine saldırmıştı.

ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton, dün yaşanan saldırının ardından, “Bazıları yapılan bu ahlaksız saldırıyı internette yayımlanan tahrik edici videonun karşılığı olarak kabul ediyor… ABD, her türlü dini inanca leke sürmeye çalışan eylemden acı duyar” ifadesini kullandı.

Müslümanlar arasında öfkeye neden olan video, Müslüman karşıtı Mısırlı Hıristiyan Morris Sadek tarafından internette yayıldı. AP haber ajansına telefonla açıklama yapan Sadek, İslam’ı “kanser” olarak tanımlarken, “Innocence of Muslims” adlı filmin provokatif bir politik açıklama olduğunu ifade etti. İsrailli 56 yaşındaki yapımcı Bacile ise yaşananlardan üzgün olduğunu ifade ederek, “Elçilik saldırısı için üzgünüm. Bu kadar büyük bir öfke doğacağını tahmin etmiyordum” dedi.

Arap basını, Bingazi’deki saldırının ardından Tunus’taki Selefilerin de ABD büyükelçiliğinde eylem düzenleyebileceğini belirtti.

KAHİRE’DE ORTALIK KARIŞTI
İnternette yayımlanan amatör filmin ardından, dün birçoğunu Selefi hareketine bağlı üç bin kişi Kahire’deki ABD Büyükelçiliğine yürüdü. Birçok protestocu elçiliğin duvarına çıkmaya çalışırken, ABD bayrağı indirildi ve yerine siyah bir bayrak çekildi.

El Cezire muhabiri Sherine Tadros, protestocuların sloganlar atarak İslam karşıtı filmin yayımdan kaldırılmasını talep ettiklerini belirtti.

(NTV)

4. büyük Andy Murray

0

Futboldan dilimize dolanan 4 büyükler terimi tenis dünyasında da gerçekleşti. Son yıllarda yapılan Grand Slam turnuvalarında her zaman Federer, Nadal ve Djokovich’in gerisinde kalan, daha önce 4 finalden boynu bükük ayrılan Andy Murray, Amerika Açık (US Open) finalinde Novak Djokovich’i 3-2 mağlup ederek ilk grand slam şampiyonluğuna ulaştı.

Karşılaşmaya karşılıklı kırılan servislerle başlandı. Rüzgarın çok etki olduğu koşullarda iki raket de servis atmakta zorlandı ve agresif oyundan kaçındı. Kontrollü oyun nedeniyle 54 vuruşluk rallilerin yaşandığı bu setin kazananını tie-break oyunu belirledi. Uzun süren bu oyunu, altıncı set puanında 12-10 kazanan Murray setlerde öne geçti.

Britanyalı bu setten aldığı momentum ile ikinci sete de servis kırarak başladı. Hem de iki kez. 4-0 öne geçen Murray’ye dünya iki numarasından cevap gecikmedi. Bir anda oyun seviyesini yükselten son şampiyon, iki kez servis kırarak durumu 5-5’e getirmeyi bildi. Ancak basit hata sayısını azaltamayan Sırp raket 12. oyunda servis kırdırarak seti rakibine hediye etti.

Üçüncü setin son şansı olduğunu bilen Djokovic, iyi bir giriş yaptı. İlk oyunda bulduğu servis kırma puanlarını kullanamayan Nole, üçüncü oyunda elde ettiği fırsatı değerlendirdi ve Murray’nin servisini kırarak 2-1’i yakaladı. Bu avantajı yitirmeyen beş kez Grand Slam şampiyonu rüzgarın ara sıra kendini göstermesiyle bocalasa da seti bir kez daha servis kırarak kazandı ve derin bir nefes aldı.

Djokovic dördüncü sete servis kırarak girince Murray’nin de panik butonuna basılmış oldu. Britanyalı tenisçi, rakibinin servis oyunlarında 30’u bulsa da ötesini görmekte zorlanırken Sırp tenisçi 5-3’te rakibinin servisini kırarak seti noktaladı.

Karar setine iyi başlayan Murray’di. Bir önceki sette “Bacaklarım jöle gibi oldu” diyen Britanyalı tenisçi üst üste iki kez servis kırarak 3-0 öne geçti. Bir sonraki oyunda birini kaybeden üç numaralı seribaşı skorun 3-2’ye gelmesine engel olamadı.

Oyundan yavaş yavaş düşmeye başlayan Djokovic, bir kez daha servisini kırdırınca 5-2 öne geçen Murray maç için servis atacaktı. Rakibinin sağ arka adale sakatlığı nedeniyle aldığı molanın bitmesini bekleyen Britanyalı, harika bir servis performansı ile üç kez maç puanı yakaladı ve ikincisinde yıllardır beklediği zafere ulaştı.

Andy Murray tıpkı koçu Ivan Lendl gibi kariyerindeki beşinci Grand Slam finalinden ilk şampiyonluğunu çıkartmış oldu. Bu zafer 1936’dan bu yana erkeklerde bir Grand Slam şampiyonu çıkartamayan Büyük Britanya’nın bu kuraklığına da son vermiş oldu.

(Yeşil Gazete, Eurosport)

 

Hakem böyle istedi: 3 – 0

Türkiye, Brezilya’da 2014 yılında düzenlenecek Dünya Kupası için gerçekleşen eleme müsabakalarının ikincisinde 3 – 0’lık sonuç ile ikinci maçında 3 puan ile tanışmış oldu.

Maçın 19. dakikasında son adam olmamasına karşın Estonya’nın defans oyuncusu Jaager’e yaptığı faul sonrası hakem Marcin Borski tarafından kırmızı kart gösterilmesi maç skoruna etki eden en önemli faktör idi.

Dakikalar 11’i gösterdiğinde benzeri bir poziyon bizim kalemizde yaşandı. Estonyanın forvet oyuncusu Lindpere, Semih Kaya’nın tedavi edilmek üzere dışarı alınması sırasında yaşanan defans boşluğunu değerlendirerek kaleci Tolga ile karşı karşıya kaldı. Arkasından gelen defans oyuncularının müdahalesi ile kendini yerde bulan Lindpere’nin haklı penaltı ve kırmızı kart beklentisi gerçekleşmedi.

19. dakikaya kadar gelişen hemen her Estonya atağında gerek defans gerek kaleci Tolga’nın acemice hataları nedeni ile gol tehlikeleri yaşadık. Kırmızı kart sonrasında ise ibre tam tersine döndü. 1 kişi eksik kalan rakibe karşı oynama avantajını iyi değerlendiren milli takım 43. dakikada Emre, 59. dakikada Umut ve 75. dakikada Selçuk İnan’ın golleri ile karşılaşmadan 3 – 0 galip ayrıldı.

Maçın ilk golünü kaydeden Atletico Madridli Emre Belözoğlu’nun gol sonrası yedek kulübesine saldırması ise bu futbolcunun karakterini bilen sporseverler için şaşırtıcı bir gelişme değildi.

Maçın 66. dakikasında oyuna dahil olan Selçuk İnan’ın 75. dakikada kaydettiği gol sonrası bakışlar teknik direktör Abdullah Avcı’ya çevrildi. Genç teknik adam hafta sonu oynanan Hollanda karşılaşmasında tecrübeli orta saha oyuncusuna görev vermediği gerekçesi ile eleştirilerin hedefi olmuştu.

(Yeşil Gazete)

#DilanaNeOldu

Şanlıurfa’nın Siverek ilçesinde 3 yaşındaki Dilan B.’nin yuttuğu “boncuk” nedeniyle hayatını kaybettiği açıklandı. Ancak twitter’da “#DilanaNeOldu” hashtagi altında yapılan yorumlarda “tecavüz” iddiası ortaya atıldı.

Şanlıurfa’nın Siverek ilçesinde evinin önünde 3 yaşındaki Dilan B.’yi yerde gören yakınları sağlık ekiplerine bildirdi. Dilan B. Yapılan tüm müdahalelere rağmen kurtarılamadı.

Olay Şanlıurfa’nın Siverek İlçesi Gürakar Beldesi’nde meydan geldi. İddiaya göre evinin önünde oynayan 3 yaşındaki Dilan B.’den bir süre haber alamayan yakınları evin önüne çıktı. Küçük kızı yerde hareketsiz gören yakınları ilk yardım ekiplerine bildirdi. Sağlık ekipleri nefes almadığını tespit ettikleri küçük kıza müdahale etti. Yapılan müdahalenin ardından Dilan B. Siverek Devlet Hastanesine kaldırıldı. Küçük kız yolda yapılan tüm müdahalelere rağmen kurtarılamadı.

Hayatını kaybeden Dilan B.’nin ilk boncuk yuttuğu açıklandı. Ancak hastanede Dilan’ın “tecavüz sonucu öldüğü” iddiaları ortaya atıldı.

Ölüm sebebi tam olarak tespit edilemeyen küçük kızın cenazesi otopsi yapılmak üzere Diyarbakır’a gönderildi. Küçük Dilan’ın sır ölümü ile ilgili soruşturma başlatıldı.

“Gerçek terörist ayağa kalksın!” bu akşam Mersin’de

“Gerçek terörist ayağa kalksın!” (“Will The Real Terrorist Please Stand Up?”) filmi bu akşam 18:30’da Mersin Ütopya Kültür Merkezi’nde gösterilecek.

Film, 14 yıl önce 5 Küba vatandaşının haksız suçlamalar ile ABD’de tutuklanmasının hikayesini konu alıyor. 5 Küba vatandaşı halen ABD cezaevlerinde tutuklu bulunuyor.

Film gösterimi Mersin Jose Marti Küba Dostluk Derneği tarafından düzenleniyor. Gösterim öncesinde “Küba Beşlisi” olarak tanımlanan ve filmde de hikayeleri anlatılan kübalıların yaşadıkları ile ilgili bir sunum yapılacak.

Filmin fragmanını buradan izleyebilirsiniz. Küba Beşlisi hakkında ayrıntılı bilgi için wikipedia.org/wiki/Küba_Beşlisi

(Yeşil Gazete)

12 Eylül: 2 senenin ardından biz neyi tartışıyoruz?

12 Eylül, 1980 yılında yaşadığımız darbe nedeniyle yakın tarihimizin en önemli dönüm noktalarından birincisi iken 2010 referandumu ile iki senedir bir başka anlam daha kazandı. Birinci 12 Eylül demokrasiden yana en ufak derdi olan milyonlarca insanı ortak bir duyarlıkta birleştirirken, ikincisi kendini demokrasiden yana sayanları tam anlamıyla iki kutuba ayırdı.

Öyle ki, referandumda farklı pozisyon alan kesimler birbirlerini aymazlıkla, cahillikle ve hatta giderek ihanetle suçlamaya başladı, iki kutup arasında diyalog yolları tükendi ve tartışmanın düzeyi öyle bir noktaya taşındı ki bugünden sonra kimin doğru, kimin yanlış olduğunun hükmünün verilmesi bir yana, anlamı da kalmadı. Tabii ki bu durumdan, iktidar blokunun dışındakilerin bu bölünmüşlüğünden, bu diyalogsuz ortamdan en kazançlı çıkan siyasi iktidar oluyor.

***

AKP medyayı ve  iktidarın bütün olanaklarını kontrolü altına aldığı üçüncü hükümet döneminde gücünün sarhoşluğuna kaptırmış kendisini. Otoriterleşmenin dozunu artırmakla kalmıyor, bu dikensiz gül bahçesinde toplumu istediği gibi muhafazakârlaştırma yoluna gidiyor. Kürt sorununda açılım politikalarını terk edip şiddeti tek geçerli dil olarak ilan ediyor, dış politikada sıkıştığı çıkmaz yoldan kurtulamadığını gördükçe direksiyon hâkimiyetini kaybeden şoför gibi kullandığı otobüsle birlikte savruluyor.

AKP ilk iki hükümet döneminde toplumda başarılı yönetim algısı yaratmıştı. Ekonomi tıkırında görünüyordu. Senelerdir yapılmayan bazı reformlar sayesinde ve kamu kaynaklarını seferber ederek yaptıkları duble yollar, göz boyayan sağlık politikaları, her ile ulaşan havayolu taşımacılığı gibi icraatçi görüntünün de yardımıyla alternatifsiz bir durumdaydı. Her seçimden daha sağlam bir sayısal destekle çıkarken özgüveni pekişiyor, muhalefeti iyiden iyiye pasifize ediyordu. Oysa son zamanlarda işler pek iyi gitmiyor. En azından AKP’nin vermekte başarılı olduğu iyi yönetim algısı her gün yeni bir olayla sarsılıyor ve soru işaretleri büyümeye devam ediyor. AKP’nin demokrat görüntüsü zaten inandırıcılığını çoktan yitirmişti, üstüne bir de gündelik hayatı yönetmekteki beceriksizliği her gün yeni bir örnekle gözler önüne serildikçe AKP’nin hırçınlığı ve saldırganlığı saklanamaz oluyor.

***

Bugün demokratik bir muhalefet hattının örülmesi acil bir gündem maddesi olarak kendini dayatıyor.  Etkin bir muhalefetin olmaması hem AKP’yi yakın siyasi tarihimizde benzeri görülmeyen bir rahatlığa ve tehlikeli bir kibire sürüklüyor, hem de seçeneksizlik AKP’den kurtulunamayacağı duygusu yaratarak kitleleri yılgınlığa sevk ediyor.

Erkene çekilecek yerel seçimler 2014’de yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimlerinin de provasını oluşturacak. Bu seçim atmosferinde ümit yaratacak bir demokratik muhalefet hattı ülkenin siyasi ortamındaki her şeyi değiştirebilir. Öncelikli olarak da AKP’nin kader olmadığını göstermek, muhalefet odaklarını hareketsizliğe mahkum eden yılgınlıktan kurtarmak yolunda bir adım olabilir.

AKP’nin dış politika ve Kürt sorunundaki politikalarının iflasını bütün toplum görüyor. Merkezi sınav fiyaskolarından, Afyon patlaması sonrası yönetimin sergilediği acze kadar bir dolu olgu AKP’nin başarılı yönetim cilasının dökülmeye başladığını gösteriyor.

AKP’yi sarsacak muhalefet hareketini esas olarak AKP’nin kendini en başarılı gösterdiği alanda ekonomi politikalarını teşhir edip, alternatiflerinin var olduğunu göstererek başarılı kılabiliriz. Doğayı hoyratça tahrip eden  sorumsuz kalkınma anlayışının yerine yaşamın sürdürülebilirliğini savunabiliriz. İthalata dayalı tarım politikaları yerine küçük aile işletmelerinin desteklenmesi, büyük sanayi grupları yerine KOBİ’lere daha fazla imkân sağlanması, sadece büyük şirketlerin çıkarları üzerine inşa edilen enerji politikaları yerine rüzgar gibi, güneş gibi bedava kaynakların teşvik edilmesi yoluyla daha eşitlikçi, daha adil bir ekonomi modeli önerebiliriz. Kentlerin sınırlı bir kesim için rant kaynağı olmadığını daha yüksek sesle dile getirebilir, herkes için daha yaşanabilir kentler talep edebiliriz. Kent yönetimlerinin daha katılımcı, daha demokratik olabileceğini gösterebiliriz. Önümüzdeki yerel seçimler bunun için gerçek bir fırsat.

***

Aradan geçen iki seneye rağmen12 Eylül referandumu tartışmaları asıl görevi sistemin temel unsuru olan AKP iktidarının alternatifini ortaya koymak olması gereken  demokrasi unsurlarının bütün enerjisini tüketip aralarındaki farklılıkları düşmanlık çizgisine götürmeye devam ediyor. Taraflar birbirlerini anlamaya çalışmak yerine pozisyonlarını daha sağlamlaştıracak bir dile saplanıp kaldılar.

Önümüzde topluma egemen olan yılgınlık  hissini dağıtmak için eşsiz bir fırsat var. AKP’nin sonunu hızlandırmak için farklılıklar üzerinden değil, birleştirenler üzerinden oluşturulacak bir demokratik muhalefet hattı için silkinip, bugünden harekete geçmek gerek. Bunun ilk adımı da hiç kimseye bir fayda sağlamayan 12 Eylül  referandumu tartışmalarını bir kenara koyarak gün geçtikçe daha fazla otoriterleşen, daha fazla muhafazakarlaşan ve pervasız kalkınmacı politikaları ile toplumsal eşitsizlikleri keskinleştiren AKP’yi geriletmek ortak hedefi için farklılıklarımızı zenginlik olarak gören bir yepyeni bir siyasi yaklaşımı benimsemek olsa gerek.

Euro 2013 bileti son maçta geldi

Türkiye Erkek Basketbol Milli Takımı, elemelerdeki son maçında Çek Cumhuriyeti’ni 81-58 mağlup ederek F Grubu’nu ikinci sırada bitirdi ve EuroBasket 2013’e katılmaya hak kazandı.

Milli Takım, Çek Cumhuriyeti ile deplasmanda oynadığı maçı 18 sayı fark ile kaybettiği için gruptaki son maçına oldukça stresli çıktı. Maçın sonunda gereken farka ulaşan basketbol takımımız F Grubu’nda ikinci olup önümüzdeki sene Slovenya’da gerçekleşecek EuroBasket 2013’e katılmaya hak kazandı.

A Milli Takım, Çek Cumhuriyeti ile deplasmanda oynadığı ilk maçı 82-64 kaybetmişti.

 

Bisiklet Filmleri Festivali İstanbul’da

 

Bisiklet Filmleri Festivali 13 Eylül Perşembe günü başlıyor. 2001 yılından bu yana Paris, Londra, Milano gibi 20’den fazla şehirde düzenlenerek uluslararası bir etkinliğe dönüşen ve dünyanın her yerinde yoğun ilgi gören “Bicycle Film Festival” için sırada İstanbul var! Efes Pilsen ana sponsorluğunda ve Hollanda Başkonsololuğu’nun desteği ile 13 – 16 Eylül tarihleri arasında bisiklet severlere sanat ve sporla dolu dört gün yaşatacak olan festival, bu yıl ilk kez İstanbul’da yapılacak.

Brendt Barbur’ın New York’ta bisiklete binerken yaşadığı otobüs kazasının etkilerini, olumlu bir etkinliğe dönüştürmek istemesi ile kurulan BFF (Bicycle Film Festival), uluslararası 11. yılında bisikletlerin değerinin müzik, sanat ve sinema üzerinden anlaşılması için İstanbul’da.

Köklerini New York’tan alan ve bugüne kadar Tokyo, Moskova, Atina gibi 20’den fazla şehirde yapılan “Bicycle Film Festival”, bisiklet tutkusunu, moda-müzik-sinema gibi farklı disiplinleri, sporu seven şehirli insanları ve çeşitli bisiklet topluluklarını biraraya getiriyor. (Yol Bisikleti, Dağ, Fixed Gear, BMX, Cyclocross, Downhill gibi…)
Dünyadaki kültür başkentlerinde hızla büyüyen, şehir merkezli küresel “Bisiklet Hareketi” BFF; aralarında Spike Jonze, Amelia Shaw gibi yönetmenlerin kısa metraj bisiklet filmlerinin yer aldığı özel gösterimler, açılış partisi, fotoğraf sergisi, paneller ve bisiklet gezisi gibi çeşitli etkilnliklerle İstanbul’un farklı mekanlarında gerçekleşecek. Geçmiş yıllarda Blonde Redhead, Roisin Murphy, Metronomy ve Glass Candy gibi sanatçıların sahne aldığı kapanış konserinde ise bu yıl, Blonde Redhead’ten Amedeo Pace & Simone Pace ve TV ON THE RADIO’DAN Roofeo performansları ile İstanbul’da olacak.
Festival programı ve en güncel bilgileri bicyclefilmfestival.com/istanbultr adresinden edinmek mümkün.
Festivalin İstanbul ayağı için hazırlanan tanıtım filmini buradan izleyebilirsiniz.

Nazım Hikmet hala yasaklı!

Emniyet’in yasaklı yayınlar listesinde, hakkında toplatma kararı verilen 453 kitap ile 645 gazete, dergi, broşür ve pankart yer alıyor. Yasaklı yazarlar arasında Nazım Hikmet’in yanı sıra…

Ankara Emniyet Müdürlüğü, ”3. Yargı Paketi”ndeki düzenleme doğrultusunda, 31 Aralık 2011’e kadar, Ankara mahkemeleri veya Bakanlar Kurulu kararıyla hakkında toplatma, yasaklama, dağıtım ve satışın engellenmesi kararı bulunan yayınların listesini, yasaklama kararının değerlendirilmesi amacıyla Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderdi.

Hakkında toplatma kararı verilen 453 kitap ile 645 gazete, dergi, broşür ve pankartın yer aldığı liste, piyasada satılan Nazım Hikmet, Yaşar Kaplan, Lenin, Sultan Galiev, İsmail Beşikçi, Karl Marx ve Abdurrahim Karakoç’un da arasında bulunduğu birçok yazarın kitapları üzerinde yıllardır yasak kararı bulunduğunu ortaya çıkardı.

”3. Yargı Paketi” olarak adlandırılan kanunun 78. maddesiyle Basın Kanunu’na eklenen geçici madde doğrultusunda, Ankara Emniyet Müdürlüğü, ”31 Aralık 2011’e kadar mahkemeler, yetkili mülki idari amirlikleri ve diğer makamlarca basılı yayınlarla ilgili verilen toplatma, yasaklama, dağıtım ve satışın engellenmesi kararlarını” içeren listeyi Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı Basın Suçları Soruşturma Bürosu’na gönderdi.

Listede, hakkında toplatma kararı verilen 453 kitap ile 645 gazete, dergi, broşür ve pankart yer aldı.

Listenin üst yazısında, Güvenlik Şube Müdürlüğü’nün koordinesinde İstihbarat ve Terörle Mücadele Şube Müdürlükleri’nin katılımıyla komisyon kurulduğu belirtildi. Komisyon, 67 kitap ile 16 gazete ve dergi üzerindeki yasak kararının devam etmesi gerektiği yönündeki görüşünü de başsavcılığa iletti.

Yayın listesi, Basın Suçları Soruşturma Bürosu Cumhuriyet Savcısı Kürşat Kayral tarafından incelenmeye başlandı.

Kayral; listedeki Sıkıyönetim Mahkemeleri, DGM ve CMK’nın 250. maddesiyle görevli mahkemelerce yasaklanan yayınlarla ilgili listeyi ise gereğinin takdiri için Terörle Mücadele Kanunu’nun (TMK) 10. maddesiyle görevli Ankara Cumhuriyet Başsavcıvekilliği’ne iletti.

Emniyetin gönderdiği listede bulunan 453 kitap ile 645 gazete, dergi, broşür ve pankarttan, 5 Ocak 2013’e kadar yeniden yasaklama kararı alınmayan yayınların tamamı üzerindeki yasak kararları kalkacak.

Kimler yasaklı değil ki?
Emniyetin listesi, piyasada satılan birçok kitap üzerinde yıllardır yasak kararını bulunduğunu ortaya çıkardı. Listede yer alan kitaplardan bazıları şöyle:

YAYIN ADI YASAK KARARI VEREN MAKAM VE KARAR YILI CHP ve Ecevit’i Tanıyalım Ankara 2. Sulh Ceza Mahkemesi, 1973 Devlet ve İhtilal (V.I.Lenin) Ankara DGM, 2000 Demokrasi Risalesi (Yaşar Kaplan) Ankara DGM, 1985 Kürt Aydını Üzerine Düşünceler (İsmail Beşikçi) Ankara DGM, 1991 Komünist Manifesto Ankara 2. Sulh Ceza Mahkemesi, 1968 Kurtuluş Savaşı Destanı (Nazım Hikmet) Ankara 2. Sulh Ceza Mahkemesi, 1968 Makaleler (Rusça, Sultan Galiev) Bakanlar Kurulu, 1985 Vur Emri (Abdurrahim Karakoç) Ankara 14. Sulh Ceza Mahkemesi, 2002 Yeni Şiirler (Nazım Hikmet) Ankara 5. Sulh Ceza Mahkemesi, 1966 Nazım Hikmet’in Bütün Eserleri Ankara 2. Sulh Ceza Mahkemesi, 1968 Türkiye’de İnsan Hakları Panoraması (İHD yayını) Ankara 2 Nolu DGM, 1996 MHP Genel Başkanı Alparslan Türkeş’in MGK’ya Cevabı Bakanlar Kurulu, 1982 National Geographic Atlas of the World Bakanlar Kurulu, 1987 Bolşevik Partisi Tarihi (J.Stalin) Ankara 2. Sulh Ceza Mahkemesi, 1971 Çetenin Kimliği (Salman Yüksel) Ankara 4. Sulh Ceza Mahkemesi, 2002 Dersim Türküleri Ankara DGM, 1993 Azizname (Aziz Nesin) Bakanlar Kurulu, 1987