Ana Sayfa Blog Sayfa 4571

Galatasaraylı akademisyenler rahatsız

Galatasaray Üniversitesi’nde akademisyenler isyan etti: Sebahat Tuncel’in veto yemesi tek olay değil. Konferans başkanlarının değiştirilmesi istendi. Akit gazetesinin haberiyle başka bir toplantı engellendi

Galatasaray Üniversitesi Eğitim-Sen İşyeri Temsilciliği tarafından yapılan açıklama şöyle:

Galatasaray Üniversitesi ’nde son zamanlarda art arda gerçekleşen vahim akademik özgürlük ihlalleri üzerine duyduğumuz rahatsızlığı kamuoyuyla paylaşma gereği hissediyoruz. İsveç ve Türkiye ’de benzer alanlarda deneyimli kadınlar ile kadın kurumlarını buluşturmak, ekonomik ve politik katılım, eşitsizlik, şiddetle mücadele ve kadın-erkek eşitliğinin inşası pratiklerine dayalı somut deneyimleri paylaşmak amacıyla Filmmor, GSÜ-MEDİAR, KADER ve Mor Çatı tarafından düzenlenen ve 5-6 Ekim’de üniversitede yapılacağı duyurulan ‘Cinsiyet Eşitliğinin İnşası, İsveç – TürkiyeDeneyimleri Konferansı’ programı ve katılımcıları üniversite rektörlüğüne çok önceden bildirildi ve rektörlük tarafından onaylandı. Üniversite Rektörlüğü 17 Eylül 2012 tarihinde Sebahat Tuncel’in konferans katılımcıları arasından çıkarılmasını talep etti, aksi halde konferansın iptal edileceğini bildirdi. Konferans düzenleme komitesi kararın ayrımcılık içerdiğine dikkat çekerek Sebahat Tuncel’i program dışı bırakmayı kabul etmediği için Rektörlük konferansa yer tahsisi konusundaki iznini iptal etti.

Toplumsal Araştırmalar Merkezi bünyesinde Adalet Bakanlığı’nın izni ile yürütülen « Türkiye’de Kadın Suçluluğu ve Cezaevinde Kadın Olmak » konulu araştırma projesi kapsamında Toplumsal Araştırmalar Merkezi ve Ceza İnfaz Sisteminde Sivil Toplum Derneği tarafından Doğuş, Bilgi, Maltepe ve Sabancı Üniversitelerinin, Meclis’te gurubu bulunan siyasi partilerin, cezaevi üzerine çalışan sivil toplum örgütlerinin ve medya temsilcilerinin de katılımıyla 3-4 Ekim 2012 tarihlerinde düzenlenmesi planlanan ve izni aylar önce alınan ‘Ceza İnfaz Kurumlarının Yönetiminde Sivil Toplumun ve Üniversitelerin Rolü”2 konulu toplantı Üniversite Rektörlüğü’nün 6 Eylül 2012 tarihinde Prof. Dr. Ahmet İnsel , Prof. Dr. Turgut Tarhanlı, Prof. Dr. Yasemin İnceoğlu, ve Doç. Dr. Levent Korkut’tan oluşan oturum başkanlarının değiştirilmesi talebi ve bu talep yerine getirilmediği taktirde toplantının yapılmasına izin verilmeyeceği yönündeki beyanı üzerine iptal edildi.

Bundan birkaç ay önce ise, Merkezi Londra’da bulunan Demokratik Gelişim Enstitüsü (DPI) 28 Nisan 2012 tarihinde yapılması öngörülen ‘Çatışmalarda Medyanın Rolü’ başlıklı kapalı toplantı için Galatasaray Üniversitesi’nden yer talep etti. Üniversite, çeşitli partilerden milletvekillerinin, akademisyenlerin, yazarların katılımcı olacağı toplantı için yer tahsis etmeyi kabul etti. Ancak Akit gazetesinin söz konusu toplantıyı ‘ PKK toplantısı’ olarak lanse eden haberinden sonra Galatasaray Üniversitesi Rektörü gazeteyi arayarak toplantının ve DPI’nin bu bağlantısını bilmediğini ve toplantıya katılmayacağını bildirdi. Bunun üzerine düzenleyiciler tarafından toplantı yerinin değiştirilmesi kararlaştırıldı. Galatasaray Üniversitesi internet sitesinde toplantının üniversite kampüsünde yapılmasının söz konusu olmadığını belirten bir duyuru yayınlandı.

Biz Galatasaray Üniversitesi çalışanları olarak Rektörlük makamının üniversitede yapılması planlanan bu üç etkinlikteki keyfi ve ayrımcılık içeren tavrının akademik özgürlüğümüzü kısıtlayan bir nitelik taşıdığını düşünüyor ve idarenin bu tutumunu kınıyoruz. Çağdaş ve demokratik bir üniversite anlayışına yakışmayan bu tarz olayların tekrarlanmaması için üniversite idaresinin katılımcıların siyasi görüşü, etnik kimliği gibi unsurlardan hareketle bilimsel faaliyetlerimize müdahale etmekten bir an önce vazgeçmesini diliyoruz. Üniversitede özgür düşünceye ve farklı görüşlerin tartışılmasına, sadece bilimin ve üniversitenin değil, toplumun da ihtiyacı olduğunu hatırlatmak istiyoruz.

Akademik özgürlüklerimizden taviz vermeyeceğimizi ve bilimsel faaliyetlerimize gelecek her türlü engellemeye karşı kararlılıkla mücadele edeceğimizi belirtiriz.

Kamuoyuna saygıyla duyurulur. “

(Radikal)

HES inşaatında kaza

Trabzon’un Köprübaşı ilçesinde yapımı süren HES inşaatının su tüneli kısmında çalışan 9 işçi , tünel içeriisndeki makinelerden sızan gazdan zehirlenerek hastaneye kaldırıldı.

Zehirlenen işçiler tedavilerin tamamlanması amacı ile Trabzon merkez, Sürmene ve Araklı ilçelerindeki hastanalere kaldırıldı. Kaza ile ilgili soruşturma açıldığı belirtildi.

Nükleerde ‘kervan yolda düzülür’ stratejisi – Metin Münir

Almanya’dan sonra geçen hafta Japonya da nükleer enerji üretiminden çıkmaya karar verdi.
Bu iki karar bizi iki soruyla baş başa bırakıyor.
Dünyanın en büyük dört ekonomisinden ikisi nükleere mendil sallarken bizim sıfır deneyimle bu işe girmemiz ne kadar doğru?
Ve, neden bu iki ülke, ekonomilerine büyük yük bindirecek bu kararı aldı?
Bu sorulara cevap vermeden önce, konuyu doğru perspektife oturtmak için söylenmesi gereken bir şey var. Fukuşima’dan on sekiz ay sonra, nükleerde kalmak (29) veya nükleere (14) girmek isteyen ülkelerin sayısı çıkmak isteyenlerden çok fazladır.
Almanya’nın reaktörlerini kapatmak istemesinin ana nedeni kamuoyunun nükleer enerjiye şiddetle karşı çıkmasıdır. Almanya, Avrupa’nın en çevreci ve pasifist ülkesidir.

Halk baskısı güçlü
Fukuşima’dan sonra, atom bombası yemiş Japonya’da kamuoyu nükleere Almanya’dan da karşıdır. Halk baskısı o kadar güçlü ki, gözden geçirilmek üzere kapatılan 54 nükleer ünitenin sadece ikisi yeniden üretime geçebildi. Gerisi aylak bekliyor.(*)
Bunların dışında en önemli neden nükleer enerjinin risklerini hesaplamanın mümkün olmamasıdır. Almanya ve Japonya bu riskleri artık göze almak istemiyor.
Nükleer santrallar kuruldukları yerdeki deprem ve deniz koşullarına dayanıklı olacak şekilde dizayn edilir. Bunda iki sorun var. Deprem riski belirli bir marj dahilinde tahmin edilebilir ama tam olarak ölçülemez. Ayrıca, Fukuşima’da da görüldüğü gibi, doğa herhangi bir marja veya tahmine uymak zorunda değildir.
Ülkemizden örnek vermek gerekirse: Bugüne kadar kaydedilen en güçlü depremin Richter ölçeğinde 7-8 arasında olması bu çerçevenin çok üstünde bir sarsıntı olmayacağı anlamına gelmez. “Akdeniz’de tsunami olmaz,” savı da bir efsanedir.
Bunlardan da büyük risk insan faktörüdür. Bugüne kadar meydana gelen üç büyük nükleer santral kazasının ikisi insan ihmali sonucu meydana geldi. İhmale karşı alınacak önlem yoktur.

Deprem ve insan riski
Türkiye için hem deprem hem de insan riski aşırıdır. Deprem bakımından dünyanın en tehlikeli birkaç ülkesinden birinde yaşıyoruz. Ve insanımız, bin bir nedenle, kaza yapmaya çok yatkındır.
Havacılıkta en çok kaza yapan ülkeler arasında olmamız da yüksek teknoloji ile çok rahat olmadığımızı gösteriyor.
Bunlara, hükümetin, nükleer enerji üretimine tamamen hazırlıksız, alaturka bir “kervan yolda düzülür” mantalitesiyle giriştiğini eklemek gerekir.
Dolayısıyla, başka ülkeler için geçerli olan riskler bize has özelliklerden dolayısıyla kat be kat büyüktür.
Sonunda, nükleer enerjiye girmek siyasi bir seçimdir. Bu seçimi yapmadan önce hükümet halka sorsaydı çok daha iyi olurdu ama o noktayı çoktan geçtik.
“Başa gelen” çekilir Türk olmanın baş koşulu değil mi?
(*) Japon hükümeti dün reaktörleri kapatma kararından cayar döner gibi oldu ama durum kesin değil.

Metin Münir – Milliyet

Behzat Ç. hasreti bu akşam sona eriyor

Ekranların sevilen dizisi Behzat Ç.’nin 3. sezonu yeni gününde ve yeni saatinde bu akşam 23.00’de Star’da.. Yepyeni karakterlerle ve yepyeni hikayelerle ekran fenomeni haline gelen Behzat Ç. artık Cuma geceleri Star’da.

Geçtiğimiz sezonun son bölümünde dizinin baş karakteri Cinayet Masası Komiseri Behzat Ç’nin (Erdal Beşikçioğlu) hayat arkadaşı Savcı Errsa, en amansız düşmanı Ercüment Çözer’in (Nejat İşler)  adamları tarafından cezaevinin kapısında vurularak öldürülmüştü.

3. sezonun ilk bölümünde Savcı Esra’nın ölümünün ardından zor zamanlar geçiren Behzat Ç. ayakta durma çabası içerisindedir.. Ancak Behzat Ç. için adaleti bulmak ve hayatını bir düzene koymak o kadar da kolay olmayacaktır.

Dizinin 70. bölüm fragmanını buradan izleyebilirsiniz.

(Yeşil Gazete)

Film protestolarında kritik gün, Cuma

İslam karşıtı ‘Müslümanların Masumiyeti’ filmine karşı bugün birçok Müslüman ülkede Cuma namazı çıkışlarında gösteriler düzenlenecek.

Gösterilerin en şiddetli geçtiği ülkelerden biri olan Pakistan’da hükümet bugünü ulusal bayram ilan etti.

Pakistan’da televizyon kanalları, ABD Başkanı Barack Obama’nın İslam karşıtı ‘Müslümanların Masumiyeti’ filmini eleştiren haber videolarından oluşan bir reklam yayınlamaya başladı.

Hükümet ayrıca, bugün düzenlenecek kitlesel eylemler öncesi 15 büyük kentte cep telefonu servislerini durdurma kararı aldı.

Büyük gösterilerin gerçekleşmesi beklenen İslamabad, Karaçi ve Lahor kentlerinde güvenlik önlemleri en üst seviyeye yükseltilirken polisin yetersiz kalma ihtimaline karşı hassas bölgelerde askeri birlikler bekletildiği bildirildi.

Başkent İslamabad’da ABD Büyükelçiliği ve yabancı ülke temsilciliklerinin çevresi ve diplomatik bölgeye çıkan tüm yollar konteyner ve bariyerlerle kapatılırken sabahın erken saatlerinden itibaren kentin üzerinde polis ve askeri helikopterler devriye uçuşuna başladı.

Bu arada, olası şiddet olaylarının yaşanmaması için büyük kentlerde benzin istasyonları, alışveriş merkezleri ve bankaların kapalı tutulacağı bildirildi.

Pakistan hükümeti önceki gün aldığı kararla bugünü ‘Peygamber Sevgisi Günü’ ilan ederek, resmi tatil yapılmasını kararlaştırmıştı.

(BBC)

 

Beyoğlu Sahaf Festivali 25 Eylül’de başlıyor

Beyoğlu Belediyesi’nce düzenlenen Beyoğlu Sahaf Festivali 25 Eylül’de başlıyor. Bu sene 6. kez düzenlenecek olan festival, geçen yıl olduğu gibi bu yıl da Tepebaşı’nda gerçekleştirilecek. 14 Ekim’e kadar sürecek festivale 65 sahaf katılacak.

Beyoğlu Belediye Başkanı Ahmet Misbah Demircan, en çok önem verdikleri etkinliklerin başında Sahaf Festivali’nin geldiğini belirterek, şu bilgileri verdi: “Sahaflarımızla kitap dostlarını buluşturacak olan bu festivalimiz her yıl büyük ilgi görüyor. Bu yıl programımızı daha da zenginleştirerek ünlü yazar ve şairlerimizle edebiyat sohbetleri gerçekleştirecek, çok anlamlı bir mekanda edebiyatçılarımızı okurlarıyla buluşturacağız. Birbirinden kıymetli eserlerin ve zengin etkinliklerin yer alacağı Beyoğlu Sahaf Festivali’ne tüm İstanbulluları bekliyoruz.”

Festival boyunca; kitapların yanı sıra tarihe tanıklık eden dergiler, yazılar, eski fotoğraflar, filmler, tiyatro afişleri, nadide levhalar, mektuplar, kartpostallar ve özel koleksiyonlar da stantlarda meraklılarının ilgisine sunulacak.

(Ntvmsnbc)

Kazım Koyuncu Karadeniz Bisiklet Turu: 30 Eylül – 23 Ekim

Bisikletin önde gelen isimlerinden Cengiz Yargıç ve Gönül Tekes, “Kansere Dikkat”  sloganıyla 30 Eylül’de İstanbul’da start alıp 23 Ekim’de Artvin’de sona erecek ve Çernobil Nükleer Santral kazasının ardından kanser nedeniyle hayatını kaybeden pekçok karadeniz bölgesi insanından biri olan sanatçı Kazım Koyuncu anısına yapılacak bir karadeniz turuna çıkıyorlar.

Bisikletçiler tur süresince sırası ile İstanbul, İzmit, Karasu, Ereğli, Zonguldak, Bartın, Cide, İnebolu, Ayancık, Sinop Alacam, Çarşamba, Ünye, Ordu, Giresun, Tirebolu, Vakfıkebir., Trabzon, Sürmene, Rize, Pazar, Hopa Artvin etaplarını geçecekler ve yaklaşık 1500 km pedal basacaklar.

Tura katılan bisikletçilerden Cengiz Yargıç Pedallıyorum” adlı bisiklet Tv.  programının yapımcısı Cengiz Yargıç ve Gönül TEKEŞ ise ülkemizin önde gelen kadın bisikletçilerde. Kazım Koyuncu’nun kendisi gibi müzüisyen kardeşi Niyazi Koyuncu’da tura destek vererek son etap pşan Artvin’deki şenlik sırasında bir konserde abisinin eserlerini seslendirecek..

Geleneksel hale getirilip her yıl düzenlenmesi planlanan tur ile ilgili organizasyon komitesi tarafından yapılan açıklamada tüm tura iki bisikletçinin dışında katılımın güvenlik ve lojistik gerekçelerle mümkün olmadığı ancak ilçe girişlerinin 10 – 20 km öncesinde karşılanma ve il / ilçeye toplu olarak bisikletlerle giriş. İl / İlçe içinde şehir turu. İl / ilçe çıkışları 20 km kadar uğurlama şeklinde katılımın mümkün olduğu açıklandı.

Kazım Koyuncu Karadeniz Bisiklet Turu için hazırlanan tanıtım filmini buradan izlemek mümkün.

Bisiklet Turunun ayrıntılarını takip etmek ve tur anında fotoğraf, video paylaşımlarını izlemek için kurulan facebook grubu ise burada.

PROGRAM

1. Gün 30 Eylül Pazar İSTANBUL – İZMİT (103 km)

“Kansere Dikkat” İstanbul Bisiklet Turu. Bisikletçiler ve Halkın yoğun katılımıyla İstanbul şehir içi bisiklet turu.

İstanbul Valiliği, İstanbul Belediyesi, Sivil Toplum Kuruluşları, Sponsor Firma Yetkilileri ve Halkın katılımıyla

CaddeBostan Bisiklet Yolu Meydanı Niyazi Koyuncu Konseri

Kansere Dikkat! Sunum Konuşmaları

Basın Açıklaması

Karadeniz Bisiklet Turu Startı

İzmit’e Varış ve İzmit Bisikletçilerinin karşılaması

2. Gün 1 Ekim Pazartesi İZMİT – KARASU (106 km)

Karasu girişinde yerel yönetim, yerel STK lar, yerel bisikletçiler, Basın ve halkın karşılaması.

Karasu şehir turu ve basın açıklaması

3. Gün 2 Ekim Salı KARASU – EREĞLİ  (84 km)

Ereğli girişinde yerel yönetim, yerel STK lar, yerel bisikletçiler, Basın ve halkın karşılaması.

Ereğli şehir turu ve basın açıklaması

4. Gün 3 Ekim Çarşamba EREĞLİ – ZONGULDAK (50 km)

Zonguldak girişinde yerel yönetim, yerel STK lar, yerel bisikletçiler, Basın ve halkın karşılaması.

Zonguldak şehir turu ve basın açıklaması

5. Gün 4 Ekim Perşembe  ZONGULDAK – BARTIN (75 km)

Bartın girişinde yerel yönetim, yerel STK lar, yerel bisikletçiler, Basın ve halkın karşılaması.

Bartın şehir turu ve basın açıklaması

6. Gün 5 Ekim Cuma   BARTIN – CİDE (83 km)

Cide girişinde yerel yönetim, yerel STK lar, yerel bisikletçiler, Basın ve halkın karşılaması.

Cide şehir turu ve basın açıklaması

7. Gün 6 Ekim Cumartesi   CİDE – İNEBOLU (103 km)

İnebolu girişinde yerel yönetim, yerel STK lar, yerel bisikletçiler, Basın ve halkın karşılaması.

İnebolu şehir turu ve basın açıklaması

8. Gün 7 Ekim Pazar  İNEBOLU – AYANCIK  (90 km)

Ayancık girişinde yerel yönetim, yerel STK lar, yerel bisikletçiler, Basın ve halkın karşılaması.

Ayancık şehir turu ve basın açıklaması

9. Gün 8 Ekim Pazartesi   AYANCIK – SİNOP (60 km)

Sinop girişinde yerel yönetim, yerel STK lar, yerel bisikletçiler, Basın ve halkın karşılaması.

Sinop şehir turu ve basın açıklaması

10. Gün 9 Ekim Salı   SİNOP – ALAÇAM  (90 km)

Alaçam girişinde yerel yönetim, yerel STK lar, yerel bisikletçiler, Basın ve halkın karşılaması.

Alaçam şehir turu ve basın açıklaması

11. Gün 10 Ekim Çarşamba   ALAÇAM – SAMSUN  (80 km)

Samsun girişinde yerel yönetim, yerel STK lar, yerel bisikletçiler, Basın ve halkın karşılaması.

Samsun şehir turu ve basın açıklaması

12. Gün 11 Ekim Perşembe   SAMSUN – ÇARŞAMBA (36 km)

Çarşamba girişinde yerel yönetim, yerel STK lar, yerel bisikletçiler, Basın ve halkın karşılaması.

Çarşamba şehir turu ve basın açıklaması

13. Gün 12 Ekim Cuma   ÇARŞAMBA – ÜNYE (56 km)

Ünye girişinde yerel yönetim, yerel STK lar, yerel bisikletçiler, Basın ve halkın karşılaması.

Ünye şehir turu ve basın açıklaması

14. Gün 13 Ekim Cumartesi   ÜNYE – ORDU (63 km)

Ordu girişinde yerel yönetim, yerel STK lar, yerel bisikletçiler, Basın ve halkın karşılaması.

Ordu şehir turu ve basın açıklaması

15. Gün 14 Ekim Pazar   ORDU – GİRESUN (47 km)

Giresun girişinde yerel yönetim, yerel STK lar, yerel bisikletçiler, Basın ve halkın karşılaması.

Giresun şehir turu ve basın açıklaması

16. Gün 15 Ekim Pazartesi   GİRESUN – TİREBOLU (43 km)

Tirebolu girişinde yerel yönetim, yerel STK lar, yerel bisikletçiler, Basın ve halkın karşılaması.

Tirebolu şehir turu ve basın açıklaması

17. Gün 16 Ekim Salı   TİREBOLU – VAKFIKEBİR (46 km)

Vakfıkebir girişinde yerel yönetim, yerel STK lar, yerel bisikletçiler, Basın ve halkın karşılaması.

Vakfıkebir şehir turu ve basın açıklaması

18. Gün 17 Ekim Çarşamba   VAKFIKEBİR – TRABZON (52 km)

Trabzon girişinde yerel yönetim, yerel STK lar, yerel bisikletçiler, Basın ve halkın karşılaması.

Trabzon şehir turu ve basın açıklaması

19. Gün 18 Ekim Perşembe   TRABZON – SÜRMENE (40 km)

Sürmene girişinde yerel yönetim, yerel STK lar, yerel bisikletçiler, Basın ve halkın karşılaması.

Sürmene şehir turu ve basın açıklaması

20. Gün 19 Ekim Cuma   SÜRMENE – RİZE (43 km)

Rize girişinde yerel yönetim, yerel STK lar, yerel bisikletçiler, Basın ve halkın karşılaması.

Rize şehir turu ve basın açıklaması

21. Gün 20 Ekim Cumartesi   RİZE – PAZAR (41 km)

Pazar girişinde yerel yönetim, yerel STK lar, yerel bisikletçiler, Basın ve halkın karşılaması.

Pazar şehir turu ve basın açıklaması

22. Gün 21 Ekim Pazar   PAZAR – HOPA (53 km)

Hopa girişinde yerel yönetim, yerel STK lar, yerel bisikletçiler, Basın ve halkın karşılaması.

Hopa şehir turu ve basın açıklaması

23. Gün 22 Ekim Pazartesi   HOPA  – ARTVİN (72 km)

Artvin girişinde yerel yönetim, yerel STK lar, yerel bisikletçiler, Basın ve halkın karşılaması.

Artvin şehir turu ve basın açıklaması

24. Gün 23 Ekim Salı    ARTVİN

İSstanbul – Artvin Bisiklety Turu Final Gecesi

 

(Bisiklet Haber.com, Yeşil Gazete)

Kanıtlandı: GDO ve Roundup kanser ediyor!

Yeşil Gazete için Türkçe’ye çeviren: Tuğçe Tuğran

Bu hafta yayınlanan bir araştırma, dünyanın en çok satan zararlı bitki öldürücüsü ve ona dirençli genetiği değiştirilmiş mısır’ın tümöre, çoklu organ tahribatına ve erken ölümlere yol açtığını gösterdi.

Söz konusu araştırma; Monsanto’nun ürettiği Roundup bitki öldürücüsünün ve yine aynı firmaya ait Roundup dirençli NK603 GDO’lu mısırın uzun vadeli etkilerini inceleme konusunda bir ilk teşkil ediyor.  Bilim insanlarının bulgularına göre bu maddelere düşük miktarlarda bile olsa maruz kalan farelerde, erkeklerde dört ay, dişilerde ise 7 ay gibi kısa bir sürede meme dokularında tümor, ciddi karaciğer ve böbrek tahribatı ortaya çıktı. Kontrol grubunda bu süre erkekler için 23, dişiler için 14 aydı.

‘Bu araştırma özellikle dişi hayvanlarda inanılmaz sayıda erken ve agresif biçimde gelişen tümörler olduğunu gösteriyor. Sağlık üzerindeki bu aşırı negatif etkileri beni şoke etmiş durumda’ diyor King’s Collage Londra’da moleküler biyoloji üzerine çalışan ve aynı zamanda CRIIGEN(araştırmayı destekleyen bağımsız bilimsel konsey) üyesi olan Dr.Michael Antoniou.

GDO’lu ekinler, hayvanlar üzerinde yapılan 90 günlük testler sonrası insan tüketimi için onay almıştı. Ama üç ay, neredeyse iki yıl yaşayabilen(700 gün) farelerde geç ergenlik dönemine denk geliyor ve uzun zamandır, testlerin farelerin tüm yaşam süresini kapsaması gerektiği konuşuluyordu.

Bilimsel hakem kurulu tarafından kontrol edilen çalışma Caen Universite’sinden bir grup araştırmacı tarafından yürütüldü. Araştırmanın bulguları, NK603 Roundup dirençli mısır içeren bir diyetle beslenen veya içme suyunda izin verilen oranlarda Roundup içeren su verilen farelerin, iki yıllık süre baz alındığında,  standart diyetle beslenen farelerden çok daha önce öldüğünü ortaya koydu.

Erkek farelerin yarıya yakını ve dişi farelerin yüzde 70’i erken öldü. Bu oranlar kontrol grubunda erkeklerde yüzde 30 ve dişilerde yüzde 20’ydi. Araştırmacılar, iki cinsiyet için de, Roundup karıştırılmış su verilen veya NK603 ile beslenen farelerde kontrol grubundakilere göre 2-3 kat daha büyük tümörlere rastlandığını ortaya çıkardı. 24. ayın sonunda dişilerin yüzde 50 ila 80’inde büyük tümörler gözlendi. Bazı hayvanlarda aynı anda üç tümör birden oluştu. Buna karşılık kontrol grubundaki hayvanların sadece yüzde 30’unda tümöre rastlandı.

Bilim insanları bu kadar büyük tümörlerin sağlık üzerinde yıkıcı etkileri olduğunu bildirdiler. Tümörler farelerin nefes almasını zorlaştırıyordu ve sindirimi zorlaştırarak kanamalara sebep oluyordu.

Geçtiğimiz gün akademik Gıda ve Kimyasal Toksikoloji dergisinde yayınlanan araştırma NK603 ve Roundup’ın, ister tek başlarına, ister beraber tüketilsin; farelerin sağlığı üzerinde benzer etkileri olduğunu ortaya koydu. Ekip, içme suyunda izin verilen en düşük dozajlarda bile Roundup’ın ciddi sağlık problemleriyle bağlantılı olduğunu gösterdi.

‘Fareler uzun süreden beri olası zehirli maddelerin insanlar üzerindeki etkilerini incelemek için kullanılıyor. Tüm farmakolojik ürünler, tarım ve ev ürünleri onaylanmadan önce fareler üzerinde test ediliyor. Bu GDO’lu mısırın ve Roundup herbisit tüketiminin insan sağlığı üzerinde ciddi etkileri olduğu konusunda sahip olabileceğimiz en önemli göstergedir’ diyor Antoniou.

Roundup İngiltere’de yaygın olarak kullanılıyor ve bahçıvan dergileri tarafından öneriliyor. Fakat araştırma aynı zamanda GDO’lu gıdaların yaygınlaşmasına bir darbe anlamına da gelebilir.

2050 yılına gelindiğinde dünya nüfusunun 9 milyar olacağı beklendiğinden; BM küresel gıda üretiminin yüzde 50 artması gerektiğini belirtiyor. DEFRA’nın başını  çektiği ‘Yeşil Gıda Projesi’ de 10 Temmuz 2012 gibi yakın bir tarihte GDO’nun bu duruma olası bir çözüm olarak yeniden değerlendirilmesi gerektiğini belirtmişti.

ABD’de yetiştirilen tüm mısırın yüzde 85’inin genetiği değiştirilmiş durumda. Aynı şekilde işlenmiş gıdaların da yüzde 70’i GDO içermesine rağmen GDO etiketi taşımıyor. İngiltere ve Avrupa’da GDO’lu mısır doğrudan insanlar tarafından tüketilmiyor ama GDO etiketi zorunluluğu olmaksızın hayvanların beslenmesinde yaygın olarak kullanılıyor.

Antoniou, bilimsel hakem kurulu tarafından kontrol edilen araştırmanın sonuçlarından kimsenin şüphe etmemesi gerektiğini söylüyor: ‘Bu şimdiye kadar GDO’lu gıdaların ve Roundup herbisitinin farelerin sağlığı üzerindeki etkileri konusunda yayınlanmış en kapsamlı araştırma’.

Profesör Gilles-Eric Seralini’nin önderliğindeki araştırma ekibi yaşam süreleri boyunca her biri 10 erkek ve 10 dişiden oluşan 10 ayrı grubu inceledi. 3 grubun suyuna üç farklı dozda(ki bu dozlar herbisit sıkılmış ekinlerden yemek zinciri yoluyla maruz kalınan oranlarla uyumluydu) Monsanto tarafından geliştirilen Roundup karıştırıldı.

Üç grup, 11%, 22% ve 33% oranında Roundup’a dirençli Mısır içeren diyetle beslendi. Üç grup aynı oranda Roundup ve GDO’lu mısır içeren diyetlerle beslendi. Kontrol grubu ise Roundup veya NK603 içermeyen ve 33%’ü GDO’suz mısırdan oluşan diyetle beslendi.

Monstanto’dan bir temsilci konuyla ilgili şu açıklamayı yaptı: ‘Ürünlerimiz ve kullandığımız teknolojilerle ilgili yapılan tüm diğer araştırmalar gibi bu araştırmayı da kapsamlı ve ayrıntılı olarak gözden geçireceğiz.’

Yeşil Gazete için Türkçe’ye çeviren: Tuğçe Tuğran

(Grocer.co.uk, Yeşil Gazete)

Altın Koza tüm görkemi ile devam ediyor

Soldan Sağa "Gözetleme Kulesi" filminin başrol oyuncuları ve yönetmeni: Olgun Şimşek, Nilay Erdönmez, Pelin Esmer

19. Altın Koza Film Festivali 3 sinema salonu, Okullar Sinema’da Sinemalar Okullarda projesi ile eğitim kurumlarında, Sinema atölyelerinde, Engelsiz Filmler seçkisi ile Belediye Tiyatro Salonu’nda, Türkan Şoray Film Kostümleri sergisi ile şehrin tam göbeğinde bulunan Atatürk Parkı’nda ve daha bir çok etkinlik, film gösterimi, konserler ile Adana şehrinin dört bir yanında devam ediyor.

Sezonun ilk yerli festivali olmasının da avantajı ile Altın Koza, ülkemiz yönetmenlerinin son yapıtlarının galalarına da sahne oluyor. Festivalin 4. günü olan 20 Eylül Perşembe gününe kadar seyirci ile ilk defa buluşan filmler ve yönetmenleri:

18 Eylül Salı günü: Şimdiki Zaman – Belmin Söylemez, Yabancı – Filiz Alpgezmen

19 Eylül Çarşamba günü: Ana Dilim Nerede – Veli Kahraman, Aziz Ayşe – Elife Uluç, Gözetleme Kulesi – Pelin Esmer, Araf – Yeşim Ustaoğlu

20 Eylül Perşembe: Babamın Sesi – Orhan Eskiköy ve Zeynel Doğan, Ateşin Düştüğü Yer – İsmail Güneş, Devir – Derviş Zaim, Yük – Erden Kıral

Altın Koza, 23 Eylül Pazar günü sona erecek

(Yeşil Gazete)

 

Daniel Cohn-Bendit’ten Charlie Hebdo’ya: “Aptallar!”

Fransa’nın tanınmış mizah dergisi Charlie Hebdo’nun ABD’de yapılan “Müslümanların Masumiyeti” isimli islam karşıtı filminin ardından başlayan şiddet dalgasına karşı, Muhammed’in çıplak bir karüikatürünü yayınlaması nedeniyle alarma geçen Fransa’da, mizah dergisinin yaptığını provokasyon olarak niteleyenlerin tepkileri büyüyor. Ancak ifade özgürlüğünün korunmasına yönelik çağrılar da bu tepkileri tamamlıyor.

BBC’nin haberine göre Avrupa Parlamentosu Yeşiller grubu eşbaşkanı olan ve Alman ve Fransız siyasetinde on yıllardır ileri gelen bir isim olan Daniel Cohn-Bendit, Fransız BFMTV kanalındaki röportajında Charlie Habdo’yu “aptallar” diye niteleyerek olayı tartışmaya değer bulmadığını gösterdi. Bu tarz karikatürlerin yasaklanmasını desteklemediğini belirten Cohn-Bendit, “provokasyonun sınırları” olduğunu söyledi.

Fransa Dışişleri Bakanı Laurent Fabius, karikatürlerden “kaygı duyduğunu” belirtti; sorun çıkabilecek ülkelerde özel güvenlik önlemleri alınmasını istediğini kaydetti. Bakan Fabius, Batılı ülkelerin elçiliklerinin tehdit altında olduğu bir dönemde bu karikatürlerin basılmasının “ateşe körükle gitmek” olduğunu belirtti.

Başbakan Jean-Marc Ayrault ise, dışişleri bakanlığının internet sitesinde yayımlanan bir mesajda “İfade özgürlüğü Fransa’nın temel ilkelerinden biridir. Laiklik ve dini inançlara saygı da öyle.” dedi.

Derginin Charb lakaplı editörü Stephane Charbonnier ise, şiddeti teşvik ettiği ve vatandaşlarının hayatını tehlikeye attığı eleştirilerini reddetti.Editör, karikatürlerin amacın ın Peygamber’le değil, filmle dalga geçmek olduğunu savunuyor. Charbonnier, bir başka konuşmasında da “Nasıl ki ben camiye gidip inandığım herşeye ters düşen konuşmaları dinlemiyorsam, Müslümanlardan da Charlie Hebdo’yu okumalarını beklemiyorum” demişti.

Müslüman ülkelerde zaman zaman protesto gösteri Cuma namazının ardından düzenlendiğinden, Fransız hükümeti yaklaşık 20 ülkedeki Fransız büyükelçiliklerini, konsoloslukları ve kültür merkezlerini Cuma günü kapatacak.

(BBC, Yeşil Gazete)