Ana Sayfa Blog Sayfa 4445

Çin ve Avustralya’dan “karbon bombaları”

Serbest gazeteci Oliver Milman‘ın Guardian’da yayımlanan haberini, Yeşil Gazete gönüllü çevirmenlerinden Bora Kabatepe‘nin çevirisiyle sunuyoruz.

***

Greenpeace tarafından yayınlanan bir rapora göre Çin ve Avustralya, yeni petrol, gaz ve kömür projeleri içerisinde başı çeken ve “karbon bombası” olarak adlandırılabilecek projelerle gezegeni felaket boyutlarında bir iklim değişikliğine itmeye devam ediyor.

Danışmanlık şirketi Ecofys tarafından Greenpeace için hazırlanan “Geri Dönülmeyecek Nokta” çalışması, bahsedilen 14 dev projenin 2020 yılına gelindiğinde yılda 6.3 gigaton CO2 –yani ABD’nin mevcut yıllık salımı kadar- salacağını hesapladı.

En büyük oyuncular ise kömür üretimlerini 2015 yılına kadar 620 milyon ton arttırmayı hedefleyen ve buna bağlı olarak 1.4 milyar ton sera gazı salacak olan Çin’in beş kuzeybatı bölgesi.

 

İç Moğolistan Özerk Bölgesi’ne bağlı Xilin Hot’taki Shengli açık ocak kömür madeni. Çin’in beş kuzeybatı bölgesi, kömür üretimini 2015’e kadar 650 milyon ton arttırmayı hedefliyor. Fotoğraf: Lu Guang/Greenpeace

 

Avustralya’nın dünyanın en büyüğü olan kömür ihracatı endüstrisi ise 2025 yılına kadar planlanan 408 milyon tonluk artış ve buna 760 milyon ton CO2 salımı ile ikinci sırada.

Bu arada, kutup bölgesindeki tartışmalı petrol ve gaz istismarı ise yılda 520 milyon ton CO2 salımına neden olurken, diğer büyük katkı da Kanada’daki katran kumulları ve ABD’deki kaya gazı gibi yeni fosil yakıt cephelerinden gelecek.

Greenpeace raporuna göre “karbon bombası” olarak adlandırılan bu 14 proje yüzünden küresel salımlar %20 artacak. Bu, Uluslararası Enerji Ajansı tarafından tehlikeli iklim değişiklikleri için kritik eşik olarak açıklanan 2 C’lik ısınmayı engellemek için önerilen salım limitlerinin üçte birini doldurmuş olacak.

Analiz gösteriyor ki, şu an farklı onay ve planlama aşamalarında olan bu 14 proje iptal edilirse, salımlar 2015 yılında tepe noktasına ulaştıktan sonra yıllık %5 düşecek,  böylece sıcaklık artışını 2 C’nin altında tutmak için %75 şansımız olacak.

Greenpeace Avustralya’dan Georgina Woods, “Eğer bu projeler geri çekilmezse, 2050 yılına kadar 300 milyar ton ekstra CO2 salımına katlanacağız demektir, ki bu da 2 C hedefini tutturabilmek için işleri oldukça zorlaştırıyor” diyor.

 

 

Woods, “Fosil yakıt endüstrisi çeşitleniyor ve kaynakları çıkarmak için çoğunlukla tehlikeli ve zehirli yeni yolllar buluyor. Bu, şirketlerin değişen enerji piyasasında tutunmak için yaptıkları son hamle. BM iklim müzakerelerinde 2 C’yi aşmamak gerektiği konusunda anlaşmaya varan ülkeler bu projelerin devamına izin veremezler.” diye devam ediyor

Rapor, en büyük iki artışın sahibi konumundaki Çin ve Avustralya’nın büyük çaplı fosil yakıt projeleri konusunda tekrar düşünmeye zorlandığı bir zamanda yayınlandı. Pekin endüstriyel çıktılara bağlı olağanüstü hava kirlilikleri ile boğuşurken Avustralya da iklim değişikliği ile bağlantılı rekor seviyelerinde ısı dalgaları ile mücadele ediyor.

Greenpeace’in listesindekine benzer projeler ekonomik istikrara sistematik bir risk getirdiği için bilim insanı, yatırımcı ve politikacılardan oluşan bir grup tarafından geçtiğimiz yıl “eşik altı” varlıklar olarak ilan edilmişti.

Grup, Bank of England yöneticisi Sir Mervyn King’e açık bir mektup yazarak küresel sıcaklık artışını 2 C altında tutma hedeflerinin Londra borsalarında işlem gören karbon-yoğun varlıkların değerlerini düşüreceğini ve bunun da kurumsal yatırımcıları ve emeklilik fonlarını etkileyeceğini söylemişti.

 

Yeşil Gazete için çeviren: Bora Kabatepe

Haberin özgün metni için tıklayınız.

(Guardian, Yeşil Gazete)

 

 

Fantastik edebiyat şenliği başladı

Fantastik edebiyat konusunda faaliyet gösteren, hem bir bilgi portalı hem de buluşma noktası olan Kayıp Rıhtım, yayıma başlayışının 5. yılını iki hafta sürecek şenliklerle kutluyor. Şenlik günlerini dünya yazarlarıyla röportajlar, benzersiz makaleler, şenlik günlerine özel radyo programları, öykü çevirileri ile dolduracak olan Kayıp Rıhtım, ilk olarak “Yaşlı Adamın Savaşı” evreninin yaratıcısı, dünyaca ünlü yazar John Scalzi ile yapmış olduğu röportajı yayıma koydu.

Kayıp Rıhtım 5 yaşında

Röportajda John Scalzi’nin Yaşlı Adamın Savaşı serisi irdeleniyor, yazarın SFWA (Amerikan Bilimkurgu ve Fantastik Kurgu Yazarları Derneği) başkanlığını, yazarlığını, Türkiye’ye gelmek isteyip istemediğini, genç yazarlara tavsiyelerini, bilimkurguyu ve çok daha fazlası konuşuluyor.

Kitap değerlendirme ve duyurularının yer aldığı, hem bir forum hem de haber sitesi gibi davranan internet sitesi, şenlikler süresince daha bir çok sürprizin yer alacağını duyuruyor.

Kayıp Rıhtım Fantastik Edebiyat bilgi portalının John Scalzi ile yaptığı röportaj için tıklayınız.

*Kayıp Rıhtım artık facebook ve twitter hesapları üzerinden takip edilebilir.

– Yeşil Gazete –

Son iki gösterim; Pencere

Pencere, neredeyse her gün N.Ç., O.C., H.H. gibi kısaltmalarla bir habere konu olduğu halde sürekli üzeri örtülmeye çalışılan, maruz kalanın suçlu bulunduğu, faillerinse korunduğu çocuk cinsel istismarı konusuna odaklanıyor. Bu odaklanma sürecinde yaşanan şiddete bir pencere açmak yerine, baskın söylemlerden ve yargılamalardan sıyrılıp sözü konunun öznesi olan çocuklara bırakıyor.

Maya Cüneyt Türel Sahnesi: 1/8 Şubat Cuma 20.30

Ray Performans Kolektifi, 2012 yılında Doğu Anadolu ve Doğu Karadeniz Bölgelerinde çocuklarla Ezilenlerin Tiyatrosu üzerine yaptığı çalışmaların deneyiminin ivmesiyle üretken yolculuklarında yan yana ve beraber hareket etme heyecanında bir grup oyuncu, yönetmen, yazar, ressam, akademisyen, tasarımcı ve müzisyenin ortak çalışma zemini olarak ilk ürününü ortaya koyuyor.

Kollektif, Pencere ile bir yandan tiyatro üzerinden ortak bir dil oluşturmaya çabalarken bir yandan da Ezilenlerin Tiyatrosu alanında çalışmaları ile bireysel ve ortaklaşa üretimlerini çok çeşitli alanlarda sürdürüyor.

Ayşe Bayramoğlu’nun yazdığı Doğu Yaşar Akal’ın yönettiği Pencere’de Lara Aysal ve Sedat Can Güvenç rol alıyor.

İlk olarak 30 Kasım’da sahnelenen oyun, son iki gösterimini 1 ve 8 Şubat tarihlerinde Maya Cüneyt Türel Sahnesi’nde gerçekleştirecek.

Oyun Tarihleri

Maya Cüneyt Türel Sahnesi: 1/8 Şubat Cuma 20.30

NOT: Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi Kadıköy İlçe Örgütü üyeleri oyuna gitmek üzere küçük bir organizasyon gerçekleştiriyor. Katılmak isteyenler Ezgi Özcan ([email protected]) ile iletişime geçebilir.

Pencere

Yazan: Ayşe Bayramoğlu

Yöneten: Doğu Yaşar Akal

Oynayanlar: Lara Aysal, Sedat Can Güvenç

 

Yardımcı Yönetmenler: Ozan Cihan, Damla Ekin Tokel, H. Merve Kaya

Müzik: Fırat Yükselir

Kostüm Tasarım: İlayda Saran

Dekor Tasarım: Gökçe Erverdi

Görsel Tasarım: Cihan Önder

Proje Koordinatörü: Ziya Cemre Kutluay

 

İletişim

https://rayperform.com

https://www.facebook.com/RayPerformansKolektifi

https://www.twitter.com/rayperformans

[email protected]

– Yeşil Gazete –

Kaz Dağlarındaki yangına zehirli suyla müdahale

CHP Balıkesir Milletvekili Ayşe Nedret Akova’nın Kaz Dağlarında 500 hektarlık alanı yok eden yangının nasıl söndürüldüğüne ilişkin sorusunu Orman ve Su İşleri bakanı Veysel Eroğlu’ndan çarpıcı yanıt geldi.

T24’den Hülya Karabağlı’nın haberine göre, Eroğlu, “En yakın su kaynağı 6,3 km uzaklıkta bulunduğundan; yangın söndürmek maksadıyla yangın alanına bitişik maden göletinden bir miktar su, zorunlu olarak kullanılmıştır” dedi.   Eroğlu’nun yanıtını ‘inanılmaz’ bulan Akova, “Çevre sağlığı düşünüldüğünde zehirli maden atık suyunu kullanmak için ciddi ve gerçekçi bir bahane olamaz” dedi.  Akova’nın,  bakanın yanıtına yer verdiği değerlendirmesi şöyle: ‘Yangına bitişik maden göletinden bir miktar su kullanıldı.’

Eylül ayında çıkan ve 500 hektarlık orman alanını yok eden yangının, nasıl söndürüldüğü ile soru önergesine inanılmaz bir cevap verildi. Bilindiği üzere, Kaz Dağlarında başlayan yangının söndürülmesinde Orman İşletmeye ait helikopterlerin denizden su almak yerine Kaz Dağlarının tam ortasında bulunan bakır ve molibden madeninin çökertme havuzundaki suyu kullandıkları dile getirilmişti. Yangının söndürülmesinde kullanılan bu zehirli suların yanan alanın zemininde kalıp, yağan yoğun yağmurlarla da süzülerek Havran çayına ulaştığı ve böylece balıkların ölmesine sebep olduğu belirtilmişti. Bu bağlamda verilen soru önergesine Orman ve Su İşleri Bakanı Prof. Dr. Veysel Eroğlu’nun verdiği cevaba göre; “Havran yangınında aşırı rüzgar sebebiyle Tepeoba, Kalabak ve Fazlıca Köyleri yangın tehlikesine düşmüştür. Mülki Amirce, köylerin boşaltılması için hazırlık yapılması talimatı verilmiştir. Köylerde yaşayan vatandaşlar açısından hayati tehlike bulunması sebebiyle can ve mal kaybını önlemek için zamanla yarışılmıştır. En yakın su kaynağı 6,3 km uzaklıkta bulunduğundan; yangın söndürmek maksadıyla yangın alanına bitişik maden göletinden bir miktar su, zorunlu olarak kullanılmıştır.”

Yangın helikopterle söndürülmeye çalışıldığına göre, en yakın su kaynağının 6,3 km uzakta olması uzun dönemli insan ve çevre sağlığı düşünüldüğünde zehirli maden atık suyunu kullanmak için ciddi ve gerçekçi bir bahane olamaz.

(T24)

Ferdi Özbeğen hayatını kaybetti

Ünlü  sanatçı Ferdi Özbeğen tedavi gördüğü Okmeydanı Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde tüm müdahalelere rağmen kurtarılamayarak hayata veda etti.

Sanatçı Ferdi Özbeğen, solunum yetmezliği nedeniyle dün öğle saatlerinde tedavi altına alındığı  İstanbul Okmeydanı Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde saat 21.45 sıralarında  hayata gözlerini yumdu.

Okmeydanı Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde tedavisi süren Özbeğen’in doktorları bugün yaptıkları açıklamada sanatçının hayati riskinin devam ettiğini söylemişlerdi. Doktorları sanatçının solunum yetmezliğinden değil tedavisi devam eden kanser hastalığı nedeniyle risk altında olduğunu açıklamışlardı.

Yeşil Gazete olarak değerli sanatçının yakınlarına ve sevenlerine başsağlığı diliyor ve Ferdi Özbeğen anısına en bilinen eserlerinden  Dilek Taşı’nı tüm sevenleri ile paylaşıyoruz.

http://www.youtube.com/watch?v=aGMHjtCDuDo

(Yeşil Gazete)

Didier Drogba Galatasaray’da

Ve yılın transferi Galatasaray Spor Kulübü resmi sitesi www.galatasaray.org üzerinden de açıklandı. Didier Drogba Galatasaray’da.

Drogba’nın transfer olacağı dedikodusu yılın ilk derbisi öncesi önce kulaktan kulağa yayıldı. Galatasaray taraftarı, Beşiktaş maçı için konsantre olmuşken bu haber üzerine derbi günü başka bir heyecana yelken açtı.

Daha dünyanın en iyi 10 numaralarından Wesley Sneijder’in floryada antrenmana çıkmasının şaşkınlığı atılamamışken hiç beklenmedik şekilde Drogba’nın da sarı kırmızı forma yolunda olduğu haberleri derbi heyecanının bile üzerine çıktı.

Bu sabah gene resmi site üzerinden Drogba transferi hakkında girişimlerin başladığını açıklayan Sarı Kırmızılı ekibin teknik kurmayları az önce görüşmelerin mutlu son ile noktalandığının müjdesini de galatasaray aşıkları ile paylaştı.

Şimdi herkes sezon başında Başkan Ünal Aysal’ın çilek esprisinin geldiği son noktayı konuşuyor. Sneijder ve Drogba akla hemen bir başka dünya yıldızını, Barcelona efsanesi ile Guardiola henüz ortaya çıkmamışken gezegenin en iyi teknik direktörü olduğu konusunda herkesin hemfikir olduğu Jose Mourinho’yu getiriyor.

Sosyal Medyada Galatasaray taraftarları şimdiden çilek derken Sneijder ve Drogba ile manavda meyva bırakmamaya başladık, acaba manavın sahibi Jose Mourinho mu esprilerini dillendirmeye başladı.

Wesley Sneijder da Florya’daki ilk toplantısında Galatasaray’a gelmesi konusunda kendisini ikna edenlerin başında eski hocası Mourinho’nun geldiğini belirtmişti. Mourinho’nun iki vazgeçilmezi şimdi Galatasaray’da. Ne var ki Galatasaray  taraftarı ile imparatorunun arasına girmek Mourinho’nun bile harcı olmayabilir

http://www.youtube.com/watch?v=Qu2yMbVp7Cc

(Yeşil Gazete)

Bulgaristan Nükleer Enerji referandumundan eli boş döndü

Bulgaristan ‘da “Yeni bir nükleer santral kurularak nükleer enerji sektörü geliştirilsin mi?” sorusu için yapılan referanduma katılım düşük oldu.

Ülkede dün, yeni bir nükleer santral kurularak nükleer enerji sektörünün geliştirilip geliştirilmemesi konusundaki düşüncesi sorulan Bulgaristan halkları, araştırma şirketlerinin erken analizlerine göre, referanduma fazla ilgi göstermedi ve katılım yüzde 20 civarında kaldı.

Yapılan referandumun geçerli olabilmesi için, oy kullanan seçmen sayısının ülkedeki son parlamento seçiminde oy kullanan 4,3 milyon kişinin altında kalmaması gerekiyordu.

Başbakan Boyko Borisov da, referandumun geçerli olabilmesi için gereken katılım oranına ulaşılamadığına dikkati çekerek, “Referandumun yapılması için toplanan 500 bin imza boşa gitti. Yaptığımız masraflar da boşa gitti. Öyle olacağını zaten bekliyorduk. Boş bir çabanın sonucunu gördük” açıklamasında bulundu.

Merkez Seçim Komisyonu’nun kesin sonuçları 3 gün içinde açıklaması bekleniyor.

(Ajanslar, Yeşil Gazete)

Suriye’den kaçış sürüyor

0

Ülkesinden kaçıp komşu ülkelere sığınanların Suriyelilerin sayısı 665 bini buldu. Türkiye‘deki Suriyeli mülteci sayısı 160 bini aştı. Sayıları her geçen gün artan Suriyeli mültecilerin durumu giderek kötüleşiyor.

Sayıları 600 bini bulan Suriyeli mültecilerin durumu her geçen gün aralarına yenilerinin katılması ve sert geçen kış nedeniyle giderek daha da kötüleşiyor. Hayatta kalabilmek için gerekli en temel ihtiyaçların bile sıkıntısı çekiliyor. Bu nedenle gözler, Suriyeli mültecilerin durumunuh aciliyeti karşısında gözler 30 Ocak’ta Kuveyt’te yapılacak uluslararası yardım konferansında.

BM Mültecilere Yardım Kuruluşu’ndan Sybella Wilkes durumu şöyle özetliyor:

“Şu an her gün 4 bine yakın yeni mültecinin kaydını yapıyoruz. Her gün ortalama 2 bin ila 3 bin kişi kaçarak sınırı geçiyor. Çadır, battaniye ve mutfak gereçlerine ihtiyaç var. Mültecilere malî destek vermemiz de gerekiyor.“

Yardım kuruluşlarının işi zorlaşıyor

Mültecilerin sayısının her geçen gün artması, bölgesel ve uluslararası yardım kuruluşlarının işini de zorlaştırıyor. Suriye’de 22 aydır süren çatışmalar iki milyon kişiyi evinden etti. BM verilerine göre komşu ülkeler Türkiye, Ürdün ve Lübnan’daki Suriyeli mültecilerin sayısı 665 bine ulaştı. Bölgede soğuk geçen kış ve yoğun yağışlar nedeniyle son haftalarda mültecilerin durumu daha da aciliyet kazandı.

Türkiye’deki mülteci kampı

Uluslararası Kızılhaç Komitesi‘nin Şam bürosu sözcüsü Rima Kemal, en temel ihtiyaçların bile lüks haline geldiğini belirterek “Şu an çoğumuz için en basit olarak görülebilecek temel ihtiyaçların bile sıkıntısı çekiliyor. İnsanların hayatta kalabilmesi için içme suyu, gıda, aynı zamanda tıbbî malzeme. Çoğumuzun normal gördüğü bu temel ihtiyaçlar Suriye’de bir lüks“ diyor.

Kendi ülkeleri içinde mülteci konumuna düşenlerin durumu daha da kötü. BM Mültecilere Yardım Kuruluşu’ndan Sybella Wilkes şunları söylüyor: “Suriye içinde evinden olanların durumunun gerçekten de acil olduğunu biliyoruz. Güvenlik durumu, yardımların ulaştırılması önünde çok büyük bir engel teşkil ediyor. Suriye içindeki mültecilere en büyük destek yine Suriyelilerden geliyor.“

BM verilerine göre her beş Suriyeli’den biri insanî yardıma muhtaç durumda. Dört milyon kişinin gıda, ilaç, elektrik ya da su gibi ihtiyaçlarının karşılanması gerekiyor.

Halk dağlara kaçmaya başladı

Suriye’de iç savaştan kaçmaya çalışan halk, “en güvenli yer” diye niteledikleri dağlara çıkmaya başladı. Kent merkezlerinin artık tamamen güvensiz hale gelmesi, diğer ülkelere iltica etmenin de zorlaşması üzerine mağaralara sığınan Suriyelilerin sayısı her geçen gün artıyor. Britanya gazetesi Telegraph’ın muhabiri Ruth Sherlock, Türkiye sınırı yakınlarındaki İdlib’te dağlık bölgeye yerleşen 100 kadar Suriyelinin yaşam koşullarını görüntüledi. Aralarında küçük yaştaki çocukların da bulunduğu bu grup, ağır kış şartlarına rağmen, sarp kayalıklar arasında kurdukları derme çatma evlerde yaşam mücadelesi veriyor. İki ay önce kasabada bulunan isyancı grupların hükümet askerleriyle çatışmasıyla birlikte her gün havadan ve karadan saldırılara maruz kalmışlar. Gün geçtikçe artan çatışmaların ardından çareyi kayalıklar arasında sığınmakta bulmuşlar. Kayalıklara sığınan Suriyeli mülteciler, ülkede 2.5 milyon insanın yerinden olduğunu ancak kendi durumlarının çok daha zorlu olduğunu söylüyor

(DW, Taraf)

Alan Turing ve Aaron Swartz – Osman Coşkunoğlu

İkisi de teknoloji dünyasında dahi gözüyle bakılan kişilerdi. İkisi de devletin yaşattığı trajik durumlar nedeniyle intihar etti. İkisinin de intihar etmesinin arkasında kişisel nedenler yanında devirlerinin yanlış değer yargılarının oluşturduğu baskılar vardı. Turing’i intihara zorlayan anlayış ve yasalar bugün gülünç, acı ve utanç verici olarak görülüyor. Swartz’ı intihara zorlayanlar ise yarın gülünç, acı ve utanç verici olarak görülecek.

Alan Turing (1912-1954) hakkında BThaber’de Haziran 2011’de yazmıştım. Bir matematik dehası olan, modern bilgisayarın ve yapay zekanın temel kuramlarını ortaya koymuş olan Alan Turing, 2. Dünya Savaşı sırasında Almanların haberleşme şifrelerini kırarak yüzbinlerce insanın da hayatını kurtarmış bir kahramandır. Fakat, kendi hayatını kurtaramamıştır. Homoseksüel olduğunu açıkladıktan sonra, İngiltere’de mahkeme onu “doğal olmayan” cinsel tercihi nedeniyle suçlu bulmuş ve bir yıl boyunca östrojen iğnesi olmaya mahkum etmiştir. Sonunda dayanamayıp daha 42 yaşındayken intihar etmiştir. Yaşasaydı, geçen senenin Haziran ayında 100 yaşında olacaktı. Geçen sene, toplumsal baskılar sonucu, İngiltere parlamentosu Turing’in intiharına neden olduğu için özür diledi.

Aaron Swartz (1986-2013) hakkında BThaber’de Özgür Uçkan yazmış (http://www.bthaber.com/aaron-swartz-1986-2013/). Daha 14 yaşında Chicago Kamu Radyosu’nda kendisiyle yapılan söyleşiyi (http://chicagoist.com/2013/01/14/listen_aaron_swartz_on_chicago_publ.php) dinlemenizi öneririm. Şimdi bile, o çocuk sesli dehayı dinledikçe insanın tüyleri ürperiyor! Daha 13-14 yaşında semantik web ve XML üzerinde çalışıyordu. Hepimizin kullandığı RSS’i yaratanlardan biriydi. Reddit’in kurucularındandı. Fakat, bir Zuckerberg değildi. Ticari kazanç peşinde değil, bilgi üretmenin ve kamuya ait bilgiyi serbest kılarak bilginin herkesin kullanımına açık olmasının peşindeydi. İşte bu nedenle dünyanın bir numaralı teknoloji okulu ve merkezi olan MIT’in sistemine girerek, akademik makaleleri yüksek fiyatlarla satan JSTOR arşivinden 4.8 milyon makaleyi indirdi. Yakalandı. Massachusetts eyalet savcısı “hacker” suçlaması ile, hapis ve tazminat talepleriyle insafsızca üstüne gitti. Amaç, diğer “hacker”lara caydırıcı olacak bir ceza ile bu genç dahiye haddini bildirmekti.  Zaten depresyon yaşamakta olan Swartz, savcının insafsız tehditleri altında iyice bunalarak daha 26 yaşında, 11 Ocak günü intihar etti.

Swartz’ın bu dünyadan ayrılmak zorunda bırakılması, teknoloji dünyası için telafisi olamayacak bir kayıp, insanlık için de savunulamayacak bir suçtur. ABD’de yer yerinden oynadı 11 Ocak’tan sonra. Yasaları gözden geçirmekten, eyalet savcısını istifaya zorlamaya kadar uzanan baskılar oluşmuş durumda. Kısacık hayatına çok şey sığdırmış olan Swartz, öyle görülüyor ki ölümüyle de internet çağına uymayan yasa ve anlayışların değişmesine neden olacak.

Eşcinsellerin evlenmesine bile izin verilmeye başlanan dünyamızda, Turing’i mahkum eden ve intiharına neden olan yasa ve uygulamalar ne kadar gülünç ve utanç verici görünüyorsa, yıllar sonra da Swartz’ın intiharına neden olan yasa ve uygulamaların o kadar gülünç ve utanç verici görüleceğine inanıyorum. Korsan hareketi ve – kişisel çıkar amacına yönelik olmayan –  hacker faaliyetleri, şu andaki kanunları ihlal etse de, çağdışı kalmış anlayışların aralarından zorla ortaya çıkmaya çalışan yeni kültürlerin filizleridir. Hepimizin buna alışmaya kendimizi zorlayarak çağdışı anlayış, yasa ve uygulamaları gözden geçirmemiz gerekiyor.

Osman Coşkunoğlu – http://www.bthaber.com/

Zonguldaklı Madenciler: “Güzel ölmek istemiyoruz!”

Genel Maden İşçileri Sendikası’nın 27 Ocak 2013 Pazar günü Zonguldak’daki Madenci Anıtı Alanı’ nda düzenlediği Emeğe Saygı mitinginde bir araya gelen binlerce kişi, iş cinayetlerini protesto ederek ölümlere davetiye çıkaran taşeronlaşmanın sona erdirilmesini istedi. Maden işçilerinin “Güzel ölmek istemiyoruz”, “Taşeron bataklığını kurutacağız” pankartları taşıdığı mitingde yapılan konuşmalarda ölümlerin baş sorumlusunun hükümet olduğu vurgulandı.

Miting öncesinde, geçtiğimiz ay 8 madencinin hayatını kaybettiği Kozlu Maden Ocağı önünde   saygı duruşu yapıldı, ardından alana doğru yürüyüş başladı. Yürüyüşte, “Ankara Ankara duy sesimizi, bu gelen madencinin ayak sesleri”, “Madencinin feneri sönmeyecek” “İşçi düşmanı taşeron AKP” sloganları atıldı. İşçilere, KESK, DİSK ve TÜRK-İş’e bağlı sendikaların yanı sıra   çok sayıda siyasi parti ve kurum destek verdi.

Binlerce kişinin katıldığı mitingde konuşan Genel Maden-İş Genel Başkanı Eyüp Alabaş,  8 işçinin öldüğü maden kazasının iş cinayeti olduğunun altını çizdi, “İş cinayeti diyoruz. Çünkü biz, daha 2004 yılında, ‘Yeraltında taşeron olmaz’ demiştik. 2005 yılında eylem yaptık. TTK’nın işçi açıklarının giderilmesini ve bu işlerin de eskiden olduğu gibi TTK tarafından yapılmasını istedik. İşçi almadılar. Taşeron şirketin madenlere girmesini engelledik. Ama devlet çalışmalarını sağladı. Sonra 17 Mayıs 2010 faciasını yaşadık. Bu kez de eylem yaparak uyardık. Taşeron işçilerinin Kuruma devredilmesini istedik. Taşeron şirketin yeterli iş güvenliği önlemlerini almadığı raporlara yansımış olmasına rağmen uygulamaya devam edildi ve 7 Ocak 2013’ü yaşadık” dedi.

Son 10 yılda taşeron işçi sayısı 4 kat artarak 1.5 milyonu geçtiğine dikkat çeken Alabaş, şöyle konuştu: “Taşeron demek, 12-14 saat çalışmak demek. Mesai kavramı yok, maaş düzeni yok, iş güvencesi yok, kıdem tazminatı yok, işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemleri yok, can güvenliği yok, sigorta primleri düzensiz, sendika yok, toplu sözleşme yok. Daha da önemlisi gelecek güvencesi yok. Tıpkı, 200 yıl öncesinin vahşi kapitalizmini yaşatıyorlar.”

“Taşeron düzeni bir bataklıktır ve ıslah edilmesi mümkün değildir” diye konuşan Alabaş, son olarak taşeron uygulamalarına son verilmemesi durumunda;  Hava-İş direnişiyle başlayan sürecin , Şişecam ve Yatağan’dan sonra,  Zonguldak’a dönüşerek devam edeceğini söyledi.

Emeğe Saygı Mitingi konuşmaların ardından sona erdi.

(Sendika.org, TMMOB)