Ana Sayfa Blog Sayfa 2482

Süleyman Soylu’ya ömür boyu Hormonlu Domates ödülü

Hormonlu Domates LGBTİ+fobi Ödülleri Şişli’de düzenlenen törenle sahiplerini buldu.

kaosgl.org’dan Yıldız Tar’ın haberine göre ödül kazananlar arasında ODTÜ rektörü, Donald Trump, Diyanet gibi birçok kişi ve kurum bulunuyor. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’ya ise ömür boyu hormonlu domates verildi.

İstanbul LGBTİ+ Onur Haftası kapsamında her yıl geleneksel olarak LGBTİ+fobik kişi ve kurumlara verilen Hormonlu Domates Ödülleri bu yıl da sahiplerini buldu. 15. Hormonlu Domates LGBTİ+fobi Ödülleri Töreni, “Tanzim” temasıyla Şişli Cemil Candaş Kent Kültür Merkezi’nde dün (25 Haziran) geniş bir katılımla yapıldı.

Kokteyl ve kırmızı halı geçiş töreninin ardından başlayan görkemli geceyi Herhalde Meral ve Semiramis Dölsaçan sundu. Gece boyunca drag ve queer performanslar da yer aldı.

Kurum Ödülü: TİHEK ve Diyanet

Gecenin ilk ödülü kurum kategorisinde verildi. Kıyasıya geçen oylama sonucu bu sene bu kategoride iki kuruma ödül verildi. Hormonlu domatesler “Cinsel kimlik ayrımcılık temelleri arasında sayılamaz” diyen Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu ile kendisine LGBTİ+’lara dönük ayrımcılıkla ilgili yöneltilen sorulara nefret söylemiyle yanıt veren, “Normal değil, patolojik, haddi aşıyor, helak edici büyük günah, yapısal bozukluk, hak değil batıl davası!” diyen Diyanet İşleri Başkanlığı’na gitti.

Sivil toplum: Pedagoji Derneği

Sivil toplum kategorisinde ödülün sahibi trans çocukların birtakım yöntemlerle “kendi biyolojik tasarımlarına uygun bir cinsel kimlik” geliştirebileceğini iddia eden Pedagoji Derneği oldu.

Televizyon: TV5

CHP Beyoğlu Belediye Başkan Adayı Alper Taş’ın katıldığı programda “LGBTİ’ler” demesi üzerine programı yayından kaldıran ve sunucunun işine son veren TV5, Televizyon hormonlusunu aldı.

Siyaset: Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş

Siyaset kategorisindeki hormonlu domates ise Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş’a gitti. Aktaş, seçim sürecinde katıldığı bir televizyon programında Nilüfer Belediyesi’ni hedef alarak, “Belediye marifetiyle cinsiyetsiz tuvalet algısının yayıldığı, mahallelerde LGBT kontenjanı tanınarak onların normalmiş gibi kamuoyunda gösterilmeye çalışıldığı” şeklinde açıklama yapmıştı.

Valilik: Ankara Valiliği!

Yasaklardan dolayı açılan Valilik kategorisindeki ödülün sahibi ise Ankara Valiliği oldu. Hem OHAL döneminde hem de OHAL sonrasında şehirdeki bütün LGBTİ+ etkinliklerini süresiz olarak yasaklayan Ankara Valiliği, hormonlu domatese layık görüldü.

Özel ödül: İstanbul Valiliği
Bu kategoride İstanbul Valiliği’ne de özel ödül verildi. İstanbul Valiliği, belirledikleri gösteri yürüyüşü alanları arasında yer alan Bakırköy’de LGBTİ+ Onur Yürüyüşü’ne izin vermeyeceğini açıklamıştı. Valilik, Onur Haftası Komitesi ile görüşmede de LGBTİ+’lar için “toplumsal tereddütlü grup” demişti.

Medya: Yeni Akit

Medya kategorisindeki hormonlu domates ise sistematik olarak LGBTİ+’ları hedef gösteren Yeni Akit gazetesine gitti.

Eğitim: ODTÜ Rektörü Verşan Kök

ODTÜ Onur Yürüyüşü’nü yasaklayan ve kampüse polisin girmesini sağlayarak birçok öğrencinin gözaltına alınmasına yol açan ODTÜ Rektörü Verşan Kök’e eğitim hormonlusu verildi.

Eğlence: Mustafa Ceceli

Özel hayatın gizliliğini ihlal ederek elde ettiği görüntüler üzerinden İntizar ve Sinem Gedik’i hedef gösteren Mustafa Ceceli, eğlence kategorisinde hormonlu domatesin sahibi oldu.

Mekan: Sensus Şarap Evi
Mekan kategorisindeki hormonlu domates, lezbiyen bir çifte “müşteriler rahatsız oluyor” diyen ve mekandan ayrılmaya zorlayan Galata’daki Sensus Şarap Evi’ne gitti.

Beynelmilel: Donald Trump

Trans karşıtı bildirisi nedeniyle beynelmilel hormonlu domates ödülü Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Başkanı Donald Trump’a verildi.

Özel bi+fobi ödülü: Söylemezsem Olmaz

Özel bi+fobi ödülü ise biseksüel kelimesini sansürleyen “Söylemezsem Olmaz” magazin programına gitti.

Ömür boyu hormonlu: Süleyman Soylu
LGBTİ+’ları çeşitli açıklamalarla hedef gösteren İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’ya ise ömür boyu hormonlu domates ödülü verildi.

 

 

Ekrem İmamoğlu İstanbul’da tarım ve gıda için neler yapabilir? – Ali Ekber Yıldırım

Bu yazı tarimdunaysi.net sitesinden alındı

Ekrem İmamoğlu,İstanbul’da tarım ve gıda için neler yapabilir?

İstanbul, tarım ve gıda sektörü için çok önemli bir kent. Anadolu’da,Trakya’da üretim yapan hemen herkesin öncelikli hedef pazarı İstanbul. Trakya’daki süt üreticisinin, Antalya’ daki seracının, Kars’taki hayvan yetiştiricisinin, Karadeniz’deki çay ve fındık üreticisinin ürettiği ürün ağırlıklı olarak İstanbul’da tüketiliyor.

Göçmenlerle birlikte 16 milyon nüfuslu bir tüketim kenti olan İstanbul, aynı zamanda tarım ve gıda ürünlerini hammadde olarak alan, işleyen,ambalajlayarak ülkenin her yanına ulaştıran büyük bir sanayiye sahip. Gıda ithalat ve ihracatında da en önemli kent konumunda. Bütün bu özellikleriyle İstanbul’un önemi yadsınamaz.

İstanbul’un tarımsal yapısı

Tarım ve Orman Bakanlığı’nın İstanbul İli Tarımsal Yatırım Rehberi’nde yer alan verilere göre, İstanbul’un 843 bin dekar (yüzölçümünün yüzde 15’i) tarım alanı var. Bu alanın 663 bin 108 dekarında tarla bitkileri, 27 bin 141 dekarında meyve ve uzun ömürlü bitkiler, 29 bin 853 dekarda ise sebze üretimi yapılıyor.Tarla bitkileri üretimi 313 bin 667 ton,meyve üretimi 5 bin 886 ton ve sebze üretimi 66 bin 939 ton.

Hayvancılık sektörü açısından bakıldığında , 99 bin 31 büyükbaş,132 bin 330 küçükbaş hayvan varlığına sahip.

İstanbul’da 2017 verileri ile Çiftçi Kayıt Sistemi’ne kayıtlı 4 bin 158 çiftçi var.

Sahip olduğu bitkisel üretim ve hayvan varlığı ile İstanbul’un 16 milyonu beslemesi olanaksız. Buna rağmen İstanbul’un tarımsal arazileri hızla azalıyor.

Tarım arazileri rant uğruna yok edildi

İstanbul Tarım ve Orman İl Müdürlüğü verilerine göre son 5 yılda İstanbul’un tarım alanları rant uğruna yok edildi.. Sulu tarım arazisi 2013 yılında 8 bin 448 hektar iken 2018’de yüzde 9.98 azalarak 7 bin 605 hektara düştü. Aynı dönemde kuru tarım arazisi yüzde 30.61 azalarak 131 bin 359 hektardan 91 bin 153 hektara geriledi.Mera alanlarındaki daralma yüzde 21.74 azalma ile 6 bin 408 hektardan 5 bin 14 hektara geriledi.Orman alanı 253 bin 815 hektardan 192 bin 60 hektara düştü. Orman alanlarının yüzde 24.33’ü kaybedildi. 2-B arazisindeki azalma yüzde 78.96 oranında. 2013 yılında 15 bin 837 hektar olan 2B arazisi 2018’de 3 bin 332 hektara geriledi.Buna karşılık yerleşim alanı yüzde 18.1 artışla aynı dönemde 98 bin 970 hektardan 116 bin 898 hektara çıktı.

Ekrem İmamoğlu’nun vaatleri ve projeleri

Tabloya bakıldığında 16 milyon insanın sağlıklı ve güvenilir gıdaya erişimi için yerel yönetimin uygulamaları çok önemli olacak. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı görevine seçilen Ekrem İmamoğlu’nun kentin trafik,ulaşım,imar,yapılaşma,kentsel dönüşümden daha çok gıda konusuna odaklanması gerekecek. Yapacağı doğru çalışmalar ile gıda enflasyonunun düşürülmesine de katkı sağlayabilir.

Seçim sürecinde “İstanbul’a Yeni Bir Başlangıç” adıyla kapsamlı bir program hazırlayan Ekrem İmamoğlu gıda konusundaki vaatleri özetle şöyle:

Sağlıklı gıdaya erişim için kooperatifler desteklenecek

1- Üreticiden tüketiciye,ucuz ve sağlıklı tarım ürünlerine aracısız olarak kavuşması sağlanacak. Okullardan başlayarak sağlıklı gıdanın ve beslenmenin önemi anlatılacak ve ilgili meslek kuruluşlarının ve sivil toplumun katılımıyla kampanyalar düzenlenecek.

2- Anadolu’daki belediyeler ve kooperatifler ile işbirliğine gidilip,ortak projeler üretilecek.

3- Üreticiden doğrudan temin ile gönüllü manav ve bakkalların katılımı sağlanarak,yoksul semtlerde sağlıklı ve ucuz gıdanın ihtiyaç sahiplerine ulaştırılması amacıyla satış kooperatiflerine öncelik tanınarak örgütlenmeler desteklenecek.

4- İstanbul’un doğu ve batı yakasında başarılı bir hayvancılık için Organize Hayvancılık Bölgeleri Kurulacak.Tarımsal Alt Bölgeler ile Organize Hayvancılık Bölgeleri’nden temin edilen hayvansal ürünlerin işlenmesi, denetlenmesi, paketlenmesi,korunması ve pazarlanması için Tarıma Dayalı İhtisas Organize Sanayi Bölgeleri oluşturulacak.

5- İstanbul Halk Süt ile İstanbul’un ve çevresinin tarım alanlarında süt üretimi teşvik edilerek, İstanbullunun süt ihtiyacının sağlıklı, güvenilir, ucuz ve hatta ücretsiz bir şekilde karşılanması sağlanacak.

Tarımsal koruma,üretim planı ve kent tarımı

6- İstanbul çevresi, Trakya ve Güney Marmara Bölgesi’ne yönelik hazırlanacak “Üretim Planı” doğal yaşam alanlarının korunmasına, sosyal adalet ve halk sağlığı sorunlarına çözüm önerisi geliştirilmesine ve istihdam yaratmaya yönelik bir proje olarak gerçekleştirilecek.

7- İstanbul’un yakın çevresi başta olmak üzere alan ayrılabilecek her yerde kent tarımı ve bahçeciliği yapılabilmesi için gerekli organizasyonlar gerçekleştirilecek. Kentsel açık alanlarda bostan ve bahçe üretiminin teşvik edilmesi ve halk katılımının sağlanması, uzun vadeli üretim planlanması gibi tarım uygulamalarına uygun üretimler organize edilecek.

Kırsalda nitelikli tarıma destek

8- İstanbul’daki 100’ün üzerinde kırsal nitelikli mahalleyi kent merkeziyle uyumlu hale getirilecek. Organik tarım, hayvancılık ve ormancılık faaliyetlerine yönelik eğitimler ve projelerle tarımsal üretim arttırılacak. Belirlenen merkez mahallelerde semt pazarları açılarak üreticiden tüketiciye doğrudan ürün satışı gerçekleştirilecek.

Bu vaatlerin gerçekleşmesi için önemli bir organizasyona ve ekip çalışmasına ihtiyaç var. İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin kırsal kalkınmada İzmir Modeli’nin deneyimi ve diğer belediyelerdeki örnek çalışmaların incelenerek ders alınmasında yarar var.Ekrem İmamoğlu’nun tarım ve gıda konusunda atacağı her olumlu adım sektöre ve gıda enflasyonunun düşürülmesine önemli katkılar sağlayacaktır.

Ali Ekber Yıldırım – Tarım Dünyası

Bir avuç dut – Nurcan Baysal

Bu yazı Ahval internet sitesinden alındı

Dut ağaçlarından yere düşen dutları ezip geçenimiz ne çoktur. Hele zaten Mezopotamya’nın her şey gibi dut açısından da bereketli coğrafyasında yaşıyorsan, dut her yerdedir. Yerlerde, sokaklarda, üstümüzdeki lekede…

Havalar ısındı mı dut lekesi kaplar her yanı, hele kırmızı dutsa tadına doyum olmaz ama lekesi de çıkmaz. Çocukluğumda her Diyarbakır evinde bahçeye önce bir dut ağacı ekilirdi. Yaşamımızın bir parçasıydı dut. Artık sinek geliyor diye ekilmiyor bu güzelim ağaçlar.

Dut bizim dışımızda başka yaşamların da bir parçasıydı…

Süryani soykırımı olarak da adlandırılan Sayfo’dan bir gün önce bir resim ve kısa bir mesaj aldım. 32 yıldır sürgünde olan bir Süryani’den, ismi Ferit Sağ. Bir avuç dut resmi paylaşmıştı ve kısa bir not:

“Bizler Mezopotamya’nın üzüm, incir, dut yiyerek büyüdüğümüz toprağımızdan, soğuk kuzey ülkelerine savrulduk. Çoğunuz için sıradan ve önemsiz olabilir bu, siz hiç bir avuç duta hasret kaldınız mı?”

Hani sokaklarda üstüne basıp geçtiğimiz, sinek yapıyor diye kesip attığımız dut ağacı meyvesi. Çoğumuz için ne kadar sıradan değil mi? Ama ya gidenler için, gitmek zorunda kalanlar için ve dönemeyecek olanlar için?

Yurtdışına her çıkışımda, Mezopotamya’nın sıcak topraklarında incir, üzüm, dut yiyerek büyüyenlerin, güneş yüzü görmedikleri ülkelerde tutunma hikâyelerine tanıklık ediyorum. Valizim hep dolu. Kimi incir getirmemi istiyor, kimi isot, kimi cevizli sucuk, kimi kavrulmuş kavun çekirdeği, kimi Diyarbakır ekmeği! Burada bizler için önemli olmayan birçok şey, gidenler için özlem, acı ve hasret demek.

Süryaniler gibi kırıma uğramış halklar için anılar da çok acı…

104 yıl önce, tam da bu zamanlarda Ermeniler gibi onlar da yürüyorlardı. Mezopotamya’nın kadim evlatları nereye gidecekleri söylenmeksizin yola koyulmuşlardı. 15 Haziran 1915’te başlayan bu yürüyüş, kimse kalmayıncaya dek sürecekti…

Kalan erkeklerin bir kısmı kurşunlarla katledilecek, kadınlar satılacaktı. Çocuklar, din değiştirecek, iyi birer “Müslüman Türk” olmak üzere yetimhanelere verilecekti. Süryanilerin Seyfo (Sayfo) (Kılıç/ Kılıçtan Geçirme) adını verdikleri 1915 olaylarında yüzbinlerce Süryani böyle katledildi. Yüzlerce Süryani köyü yakıldı, yıkıldı. Süryanilerin yurduna ıssızlık çöktü. 700.000 olan Süryani nüfusundan bugün yaklaşık 20 bin kişi kalmış durumda.

Bir zamanlar Süryanilerin yaşadığı illerin çoğunda bugün tek bir Süryani bile bulmak mümkün değil. “Gâvurun malı helaldir” yaklaşımı bugün de devam ediyor.  Kalan bir avuç Süryani’ye her türlü zorluk çıkarılıyor, kalmanın bedeli burunlarından getiriliyor.

Dut resmini sosyal medyada paylaşınca, “kafamızı kıra kıra çıkardılar bizi köyümüzden” diye yazmış bir Süryani. Başka biri “Kaldı işte; Çayımız bardakta… Çocukluğumuz sokaklarda… Sevdiklerimiz uzaklarda…  Gülüşlerimiz fotoğraflarda” diye yazmış. “Benim için incir” demiş bir başkası. “Ülkeleri ikiye ayırırım” diye eklemiş. “İnciri olan ülkeler ve inciri olmayan ülkeler.”

Bu yorumları okurken aklıma Naze düşüyor ve tüm bu kadim halkların dostu, avukatı Tahir Elçi düşüyor. 2014 Mayısında tanışmıştım Naze ve ailesi ile. Keldaniydiler. 13 Haziran 1993’te Görümlü köyünü  basan jandarma, Naze’nin kayınbabası Hamdo Şimşek ve eşi Hükmet Şimşek ile aralarında köy imamının da olduğu 6 kişiyi evlerinden zorla çıkararak gözaltına aldı. Askerler, Naze’nin evindeki haçı köy imamının boynuna takarak, bu 6 kişiyi köy meydanında sürükleyerek götürdüler. Bir daha onları gören olmadı.

Naze bir sürü çocukla, Belçika’ya mülteci olarak gitmek zorunda kalmıştı.  Rahmetli Tahir Abi yıllarca davalarına gönüllü bakmıştı. O Mayıs günü, Tahir Abi yoğundu, yıllar sonra ilk defa bu topraklara ayak basan Naze ve ailesini alıp kahvaltıya götürmüş, Tahir Abi’yi beklemiştik orada. Naze ile Tahir Abinin ölümünden birkaç gün sonra da Brüksel’de buluştuk. Bu onu son görüşüm oldu.

Tahir Abi’nin katledilmesinden dolayı çok üzgündü;  “Keşke dönmeseydim, o topraklara hiç gelmeseydim. Hâlbuki bu ülkeden tek isteğim bir özür ve bir avuç kemik” demişti.

Bu insanlara bir avuç kemiği çok gördük bu ülkede, ölüleri için bir avuç toprağı, bir tabak aşı, bir yudum suyu, bir inciri, bir salkım üzümü, bir avuç dutu… Sonu gelmez bir sürgünler ülkesindeyiz. Bu ülke yüz binlerce mülteci yarattı, kendi evlatlarını bir avuç duta hasret bıraktı.

Hiç dut özlemek zorunda kaldınız mı?

Nurcan Baysal – Ahval

Gezi davasında Aksakoğlu’na tahliye, Kavala’nın tutukluluğuna devam

Gezi davasında sekiz aydır tutuklu bulunan Yiğit Aksakoğlu tahliye edildi. Aksakoğlu, gece saatlerinde Silivri Cezaevi’nden bırakıldı. Osman Kavala’nın ise tutukluluğunun devamına hükmedildi. Bir sonraki duruşma 18-19 Temmuz’da.

Gezi davasında sanıkların iki gün süren savunmalarının ardından, ilk ara kararda, yaklaşık sekiz aydır tutuklu bulunan Yiğit Aksakoğlu tahliye edildi.  602 gündür tutuklu bulunan iş insanı Osman Kavala hakkında ise tahliye kararı çıkmadı. Mahkeme Kavala’nın tutukluluğunun devamına hükmetti.

İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi, tahliye edilen Aksakoğlu hakkında adli kontrol tedbiri olarak yurtdışı yasağı uygulanmasına karar vererek, haftada bir gün ikametine en yakın karakolda imza atma şartı getirdi.

Çiğdem Mater ve Mine Özerden’in adli kontrol tedbiri olarak yurtdışı yasaklarının kaldırılması talebi ise mahkeme tarafından reddedildi.Mahkeme, İnanç Ekmekçi’nin bir sonraki celseye hazır olması halde savunmasının alınmasına karar verdi, ancak istinabe (bulunduğu yerdeki mahkemede ifadesinin alınması) talebini kabul etmedi.

Ara kararda, hakkında yakalama kararı bulunan sanıklar Mehmet Ali Alabora, Ayşe Pınar Alabora, Can Dündar, Gökçe Yılmaz, Handan Meltem Arıkan ve Hanzade Hikmet Germiyanoğlu için kararın infazının beklenmesine karar verildi. Gezi davası duruşmaları, 18 ve 19 Temmuz’da yeniden Silivri’de görülmek üzere ertelendi.

‘Osman Bey için çok üzgünüm, 20 aydır sebebsiz içerde’

Gece saatlerinde Silivri Cezaevi’nden çıkan Yiğit Aksakoğlu, cezaevi önünde yaptığı konuşmada “Bugün çıktığım için çok mutluyum. Ama Osman bey için çok üzgünüm. 20 aydır sebepsiz içeride” ifadelerini kullandı. Tahliye kararından saatler sonra salıverilen Aksakoğlu’nu eşi Ünize Aksakoğlu ve yakınları alkışlarla karşıladı. Aksakoğlu, cezaevi önünde yaptığı konuşmada “Ne tutuklanmayı ne de tahliyeyi bekliyordum. Bugün çıktığım için çok mutluyum. Ama Osman bey için çok üzgünüm. 20 aydır sebepsiz içeride. İçeride haksız yere tutuklu çok sayıda insan var. Bize piyango çıkmadı. Bir an önce bu ülkeye adalet gelmeli” diyerek konuştu.

 

Kadınlar Dünya Kupası’nda Almanya ve Norveç çeyrek finalda

FIFA Kadınlar Dünya Kupası son 16 turu maçları başladı. İlk maçları kazanan Almanya ve Norveç çeyrek finale yükseldi.

FIFA Kadınlar Dünya Şampiyonası’nda dün gece oynanan maçlarda Almanya ve Norveç adını çeyrek finale yazdıran ilk takımlar oldu. Son 16 turunun ilk maçında Almanya Nijerya’yı 3-0 yendi. Norveç Kadın Milli Takımı ise Avustralya’yı normal süresi 1-1 biten maçta penaltılarla 4-1 yenerek çeyrek finale yükseldi. .

Almanya’nın golcü oyuncusu Alexandra Popp, Nijerya karşısında milli formayla 100. maçına çıktı. Popp ‘dalya’ maçında bir de gol attı. Çeyrek finale yükselen Almanya, İsveç-Kanada maçının galibi ile yarı final mücadelesi verecek. Avustralya’yı geçen Norveç ise İngiltere-Kamerun maçının galibiyle çeyrek final karşılaşması oynayacak.

FIFA Kadınlar Dünya Kupası’nda son 16 turu bugün oynanacak iki maçla devam edecek. Saat 18.30’da başlayacak maçta İngiltere-Kamerun karşı karşıya gelecek. Saat 22.00’de ise Fransa-Brezilya müsabakası başlayacak.

Son 16 turunda oynanacak diğer karşılaşmalar şöyle :

İspanya-ABD

İsveç-Kanada

İtalya-Çin

Hollanda-Japonya

 

IPBES Başkanı Hernández: Çevresel değişim adına oy verin

IPBES’in yeni başkanı “Konfor alanımızdayız ve değişmek çok zor. Ancak değişmezsek korkarım ki gelecek 50 yıl oldukça dramatik geçecek” diyor

Birleşmiş Milletler bünyesindeki Biyoçeşitlilik ve Ekosistem Hizmetleri Konulu Hükümetlerarası Bilim-Politika Platformu’nun (IPBES) yeni başkanı Ana María Hernández, toplumu ‘konfor alanından’ çıkartmanın zorluğunu vurguluyor ancak genç neslin ilham kaynağı olduğunu da belirtiyor: Gıdayı, temiz havayı ve suyu mümkün kılan yaşam ağları, sürdürülebilir olmayan üretim ve aşırı atık üreten yaşam biçimlerimize bağlı. IPBES’in Mayıs ayında başına gelen Hernández insanlığın dayandığı doğal hayatın tehlikede olduğunu söylüyor. Hernandez, bazı bilim insanlarına göre kitlesel yok oluşun başlangıcı olan vahşi hayatın yok olmasını engellemek adına gereken büyük değişikliklerin, toplum tarafından yerine getirilip getirilmeyeceğinden emin olmadığını belirtiyor.

İklim Haber’den Gülce Demirer’in haberine göre, Hernández, toplumu her zamanki mevcut ‘konfor alanlarından’ çıkarmanın zor olduğunu ancak genç nesil arasındaki yüksek çevresel farkındalığın iyimser olmak için iyi bir neden olduğunu düşünüyor.

IPBES, Mayıs ayında bir milyona yakın türün yok olma tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu ve insanlığın da, doğal yaşamı destekleyen sistemlerin giderek yok olmasıyla risk altında olduğunu belirten en kapsamlı gezegen sağlık raporunu yayınlamıştı.

1970’den beri doğanın tahribatı, ormanların talan edilmesi, aşırı avlanma ve balıkçılık, kirlilik ve iklim krizi vahşi hayatın %60’ının yok olmasına sebep oldu. Bunun yanı sıra bilim insanları bitki türlerinin ise korkunç bir hızla tükendiğini söylüyor. Çevre koruyucuları gıdayı, temiz havayı ve suyu mümkün kılan yaşam ağları, sürdürülebilir olmayan üretim ve aşırı atık üreten yaşam biçimlerimiz yüzünden bozulduğunu ifade ediyor.

‘Değişmek zor ama gençlere baktığımda iyimserim’

Hernández şunları söylüyor: “Şirketleri ve ülkeleri yöneten kendi neslime baktığımda, bu noktadan sonra büyük değişiklikler yapabileceğimiz konusunda emin değilim çünkü işleri her zaman yaptığımız şekilde yapmayı seviyoruz. Konfor alanımızdayız ve değişmek çok zor. Ancak değişmezsek korkarım ki gelecek 50 yıl oldukça dramatik geçecek. Fakat çevre için endişe duyarak büyüyen genç insanlara baktığımda, iyimserim. Gelecek 50 yıl içinde bu değişimi eski toplumdan yeni çevreci bir topluma geçerek gerçekleştireceğimizi düşünüyorum. Ancak ‘alıştığımız’ düzeni değiştiremezsek, büyük bir sorunun içindeyiz.”

IPBES tarafından gelecek yıllarda gerçekleştirilecek biyoçeşitlilik, gıda, su ve insan sağlığı arasındaki ilişkileri değerlendiren birçok yeni projeyi yönetecek Hernández, “İnsanlık için gereken en temel ihtiyaçlarımızla biyoçeşitlilik arasındaki ilişkiyi anlamazsak, biyoçeşitliliğin hayatta kalmamız için önemini de anlayamayız” diye konuşuyor.

IPBES ayrıca fakirlik, çatışmalar ve diğer politik ve ekonomik faktörleri de dahil etmek adına ekosistemin yok olmasındaki ve vahşi yaşamın doğrudan sömürüsünün ötesindeki nedenleri de inceleyecek. Yapacakları arasında, küresel ısınmanın biyoçeşitliliği ve iş dünyası ve biyoçeşitlilik arasındaki ilişkiyi nasıl zedelediğine dair önemli çalışmalar da olacak.Bazı kıdemli doğal kaynak koruyucuları doğal yaşamı korumak adına dünyanın yarısını korumalı bölge ilan etmek için çalışıyor.

Ancak Hernández korunmaya alınması düşünülen bölgenin, efektif ve sağlam yaptırımlar uygulamaktan daha az önemli olduğunu çünkü bazı mevcut koruma alanlarının sadece kağıt üzerinde koruma alanı olarak geçtiğini belirtiyor: “%30, 50 ya da 70, rakamları umursamıyorum. Biyoçeşitliliğin azalmasına sebep olan nedenleri azaltacak gerçekten verimli araçlarınız yoksa, pek bir şey yaptığınız söylenemez.”

Uluslararası ilişkiler ve biyoçeşitlilikte uzman olan Kolombiyalı Hernández, çalışmasında kendi memleketindeki, Guainia yağmur ormanları gibi olağanüstü doğal ortamlardan etkilendiğini söylüyor. İnsanların sürdürülebilir gıda ürünleri alarak vahşi yaşamı korumaya yardımcı olabileceğini belirten Hernandez,  “Bu tarz değişikler çok yardımcı olabilir. Ben kendi evimde et tüketimimi azaltıyorum” diyor.

Ayrıca Hernandez, insanların değişim adına oy vermeleri gerektiğinin de altını çiziyor: “İnsanlar genellikle siyasetçilerin önerilerini bildiklerinden değil, karizması veya ünlü olduğu için oy veriyor. Ancak seçmenler adayların çevreye önerilerini bilmelidir.”

Gezegen sağlık raporunun özetine buradan ulaşabilirsiniz.

 

‘Nafaka hakkı’ için 10 günde 10 bin kadından imza

‘Nafaka Hakkına Dokunmayın kampanyası’nda 10 günde 10 bin kadın imza verdi. Kampanya sürüyor.

Kadınların nafaka hakkının sınırlandırılması yönündeki girişimlere karşı kadın örgütlerinin oluşturduğu Nafaka Hakkı Kadın Platformu’nun 11 Haziran’da başlattığı “Kadınların Nafaka Hakkına Dokunmayın” imza kampanyası, 10 günde 10 bin imzaya ulaştı. İmzalara ilişkin açıklama yayımlayan Platform, ev emekçisi kadınlardan politikacılara, sanatçılardan iş insanlarına, hukukçulardan akademisyenlere, sporculardan mühendislere kadar uzanan geniş bir yelpazedeki çeşitli kesimlerden kadınların kampanyada imzacı olduğunu söyledi.

‘Kadınların tüm haklarına saldırı’

Metnin yeni imzacıları arasında eski bakan İmren Aykut, sanatçı Melike Demirağ, iş insanı Vuslat Doğan Sabancı, Dünya Felsefe Derneği Başkanı Prof. Dr. İoanna Kuçuradi, Emeritus Profesör Deniz Kandiyoti, tiyatro oyuncusu Melek Baykal, İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı Eski Başkanı Şebnem Korur Fincancı, dilbilimci yazar Necmiye Alpay gibi alanında tanınmış birçok kadın olduğuna dikkat çekilen açıklamada şu ifadeler kullanıldı:

“Bu gruplar, toplumsal cinsiyet eşitliğini ve kadınları şiddetten ve ayrımcılıktan koruyan yasaları hedef almaktadırlar. Uygulamada genellikle çalışan kadınlara zaten yoksulluk nafakası bağlanmamaktadır. Nafaka asıl olarak ev kadınları açısından önem taşımaktadır. Nafaka hakkına saldırılar, büyük oranda kadınların üzerine bırakılmış olan ev içi emeği değersizleştirme ve görünmez kılma çabasıdır.

Oysa ki, ev içi emek de, aynen ev dışındaki emek gibi ekonomik bir değere sahiptir. İster ev içi, ister ev dışı olsun, her iki emek de, ailenin geleceği, huzur ve refahı için harcanmaktadır. Medeni yasadaki nafaka ve mal rejimleri ile ilgili düzenlemeler bu nedenle yapılmıştır. Bu nedenle, Medeni Yasa’nın tek bir kelimesi bile değiştirilmemelidir. Ayrıca uygulamada yargı eliyle nafaka hakkına erişimin engellenmesi gayretlerinden de vazgeçilmelidir.

Nafaka süresinin hakimlerin takdirine bırakılması önerisine kesinlikle karşı çıkıyoruz. Son zamanlarda yasanın yapılış amacının tam tersine, yasanın amacının ortadan kaldırılmasına yönelik bu tür kararların verildiğini kaygıyla takip etmekteyiz. Özetle, yasanın değiştirilmesine de fiili olarak etkisiz hale getirilmesine de karşıyız”

Bakanlıklar, komisyonlar birleşti

“Ömür boyu nafaka” ödenmesine yönelik itirazları değerlendiren Hükümet, Adalet Bakanlığı’nı ‘çözüm araması’ için görevlendirmişti.   Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın “Boşanılan eş hiçbir zaman SGK gibi görülmemeli” değerlendirmesi üzerine de çalışmalar başladı. Meclis’teki Boşanma Komisyonu kendisine bu yönde ulaşan çok sayıda başvuruyu değerlendirip, hazırladığı önerileri Adalet Bakanlığı’na sundu. Adalet Bakanlığı’nda hem Meclis Komisyonu’ndan gelen öneriler, hem de Yargıtay başta olmak üzere ilgili birimlerden alınan görüşler doğrultusunda bir hazırlık başlatıldı.

Bakanlığın çalışması sonrasında henüz tasarı aşamasında olduğu ifade edilen teklifte nafakanın “evli kalma süresi”, “çocuk olup olmaması”, “boşanan kadının yaşı”, “gelir durumu” ve “kusur durumu” dikkate alınarak hesaplanacağı belirtiliyor.

Kampanyaya imza vermek için tıklayın

 

Kuzey Ormanları’ndaki Velika deresi foseptik çukuruna döndü

Kırklareli’nin Demirköy ilçesine bağlı Balaban (Velika) köyünün foseptik kanalizasyonu Velika Deresine ve köyün içme suyuna karışıyor. Kuzey Ormanları Savunması (KOS) Twitter hesabından yaptığı paylaşımda, atıkların yalnızca dereye karışıp köyün içme suyu kaynağını kullanılmaz hale getirmekle kalmayıp, Istranca Dağları’ndaki orman ekosistemini de bozduğunu bildirdi.

Velika Deresi’nde biriken foseptik kanalizasyon atıkları önce Rezve Deresi’ne ardından da Karadeniz’e ulaşıyor. Dere yatağına ve çevresine büyük zarar veren kirlilik olayıyla ilgili Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ve Kırklareli İl Özel İdaresi’ne geçen sene müracaat edildiğini söyleyen KOS, şu ana kadar herhangi bir adım atılmadığını belirtti.

Atıklar nedeniyle Ergene Havzası’nda yaşanan tahribata ve halk sağlığı sorunlarına dikkat çeken KOS, Velika ve Rezve derelerinin koruma altına alınması için Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü’ne çağrıda bulundu.

LGS’de binlerce öğrenci sıfır çekti

Matematik testinde erkek öğrencilerle eşit oranda doğru yanıt veren kız öğrenciler, kalan bütün derslerde erkeklere fark attı

Bir milyonu aşkın öğrencinin 139 bin kontenjan ayrılan liselere girmek için yarıştığı Liselere Giriş Sınavı’nda (LGS) 72 bin öğrenci Matematik testinde, bin 338 öğrenci Türkçe testinde sıfır çekti. Öğrencilerin 20 soruluk Matematik testindeki doğru yanıt ortalaması 5 olurken kız öğrenciler bütün derslerde erkek öğrencilerden daha başarılı oldu.

Birgün’den Mustafa Mert Bildircin‘in haberine göre,2017-18 eğitim öğretim yılında ilk kez uygulanan liselere geçiş sınavında binlerce öğrenci Matematik ve Türkçe sınavlarında başarısız oldu.

MEB’in istatistiklerine göre, 1 milyon 29 bin 555 öğrenci sınava katıldı. Sınava, ortaokuldan mezun olan öğrencilerin yüzde 85’i girdi.

Sözel ortalamaları düşük

MEB’in LGS Değerlendirme Raporu’nda sınava giren öğrencilerin Matematik testindeki başarısızlığı dikkat çekti. Buna göre, adaylar 20 soruluk Matematik testinde ortalama 5 doğru yanıt verebildi. Öğrencilerin 20 soruluk Fen Bilimleri testindeki doğru yanıt ortalaması ise 9,97 oldu.

Öğrenciler, sözel bölümde de beklenilen başarıyı gösteremedi. Türkçe testindeki 20 soruya ortalama 11,75 doğru yanıt verebilen öğrencilerin İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük testi ile Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi testindeki doğru yanıtlarının ortalaması sırasıyla 6,88 ve 6,83 olarak gerçekleşti. Sınava giren ve ortaokul mezuniyetine kadar yedi yıl zorunlu İngilizce dersi alan öğrenciler, 10 soruluk İngilizce testine ortalama 4,65 doğru yanıt verebildi.

Binlerce öğrenci sıfır çekti

LGS’nin sayısal bölümü için cevaplama süresi bu yıl 80 dakikaya çıksa da öğrencilerin büyük bölümü, soruların yarısını boş bıraktı. Buna göre;

Matematik sorularının yüzde 40’ı,

Yabancı dil sorularının yüzde 22’si,

Fen bilgisi sorularının yüzde 10’u,

Türkçe sorularının ise yüzde 6,8’i boş kaldı.

Verilere göre,

Türkçe testinde bin 338 öğrenci,

İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük testinde 13 bin 700,

Din Kültürü testinde 8 bin 236,

Fen Bilimleri testinde 4 bin 837,

Matematik testinde 72 bin öğrenci sıfır çekti.

Yabancı dil alt testinde de 100 bin öğrenci hiçbir soruyu doğru yanıtlayamadı.

Başarı aileyle ilişkili

Ailelerin eğitim düzeyi arttıkça öğrencilerin başarılarının da arttığı görüldü. Buna göre, anne eğitim düzeyi ilkokul olan öğrencilerin puan ortalaması 278,89, lisansüstü olan öğrencilerin puan ortalaması ise 406,75 olarak belirlendi.

Kız öğrenciler daha başarılı

LGS’ye giren kız öğrencilerin başarısı, erkek öğrencileri katladı. Matematik testinde erkek öğrencilerle eşit oranda doğru yanıt veren kız öğrenciler, kalan bütün derslerde erkeklere fark attı. Kız öğrenciler en fazla başarıyı Türkçe dersinde gösterdi. Bu seneki LGS’de dikkat çeken bir diğer nokta ise 565 öğrenci soruların tamamını doğru yanıtladı. 2018 yılındaki sınavda 18 öğrenci soruların tamamını doğru yanıtlamıştı.

Dört ilde dört nokta ‘kesin korunacak hassas SİT alanı’ ilan edildi

İstanbul, Balıkesir, Kayseri ve Trabzon’daki doğal sit alanı kapsamına giren bazı alanlar, ‘kesin korunacak hassas alan’ olarak ilan edildi.

Resmi Gazete’de yayımlanan kararlarda, İstanbul, Balıkesir, Kayseri ve Trabzon’daki doğal sit alanı kapsamına giren bazı alanların harita ve krokileri ile sınır ve koordinatları yer aldı. Buna göre, İstanbul’un Sarıyer ilçesi Rumeli Feneri mahallesi sınırları içerisinde bulunan Marmaracık Tabiat Parkı Doğal Sit Alanı kapsamına giren alanın, ‘kesin korunacak hassas alan’ olarak tescil ve ilan edilmesi kararlaştırıldı.

Ayrıca Balıkesir’in Ayvalık ilçesi Büyük Maden ve Küçük Maden Adaları 1. Derece Doğal Sit Alanı kapsamına giren alanların, ‘kesin korunacak hassas alan’ olarak tescil ve ilan edilmesine karar verildi.

Öte yandan, Kayseri’nin Yahyalı ilçesinde bulunan Kapuzbaşı Şelaleleri Doğal Sit Alanı kapsamına giren alan ile Trabzon’un Köprübaşı ilçesindeki Trabzon Ağaçbaşı Turbalığı Doğal Sit Alanı kapsamına giren alanın ‘kesin korunacak hassas alan’ olarak tescil ve ilan edilmesi kararlaştırıldı.