Ana Sayfa Blog Sayfa 2474

Rusya’da sel: 14 ölü, 13 kayıp

Irkust’da aşırı yağış yüzünden yaşanan sellerde, 14 kişi hayatını kaybetti, kayıplar var. Altı bölgede, 83 yerleşimi etkileyen sellerde 3 binden fazla ev kullanılamaz hale geldi.

Rusya’nın Sibirya İrkutsk bölgesinde ağır sağanaktan dolayı yaşanan sel facialarında birçok kişi evsiz kalırken 14 kişi yaşamını yitirdi, 13 kişinin kayıp olduğu ve en az 153 kişinin yaralandığı belirtildi.

Rus Haber Ajansı Tass’da yer alan habere göre şehrin en büyük nehri İya Nehri’nin taşması nedeniyle Rusya’nın kuzeyinde bulunan Sibirya bölgesine bağlı İrkutsk’ta yaşanan sel felaketinde, yaklaşık 3 binden fazla ev sel suları nedeniyle kullanılmaz hale geldi. Binlerce insan güvenli bölgelere tahliye edildi.

Rusya Acil Durumlar Bakanlığı tarafından yapılan açıklamaya göre altı bölgede 83 yerleşim yeri felaketten etkilendi. 32 bin kişinin yaşadığı 6 bin 600 konut sular altında kaldı. 9 bin 63 kişinin evsiz kaldığı İrkutsk şehri için OHAL ilan edildi. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, İrkutsk bölgesindeki sellerle ilgili olarak Bratsk şehrinde yaptığı acil toplantıda, sel mağdurlarına acil yardımda bulunulması talimatını verdi.

Rusya’nın diğer bölgeleri de aşırı yağışlardan etkilendi. Karadeniz’e kıyısı olan Soçi’de aşırı yağışlar nedeniyle birçok evi su bastı. Moskova’da da etkili olan yağışlardan dolayı tamamen sular altında kalan Şeremetyevo Uluslararası Havalimanı faaliyetlerini durdurmak zorunda kaldı.

 

Geçen yıl 3 binden fazla habere erişim engeli geldi, sitelerde otosansür arttı

İfade Özgürlüğü Derneği’nin raporuna göre, 2018’de 245 binin üzerinde internet sitesine ve buralardan yayımlanan 7 bin 334 habere erişim engeli geldi. Haber siteleri, haberleri erişime engellendikten sonra kendileri siteden kaldırıyor.

2018 sonu itibariyle Türkiye’de 245 bin 825 siteye ve bu sitelerde yayımlanan 7 bin 334 habere erişim engellendi. EngelliWeb 2018: Türkiye’den erişime engellenen web siteleri, haber ve sosyal medya içeriklerinin analiz raporu İfade Özgürlüğü Derneği tarafından yayınlandı. Hukukçular Yaman Akdeniz ve Ozan Güven tarafından hazırlanan raporda sadece 2018 yılında 3 bin 306 haber adresi olmak üzere 54 bin 903 siteye erişimin engellendiği kaydedildi.

Sözcü ve Cumhuriyet ilk iki sırada

2018 yılı içinde ‘en çok haberi engellenen haber sitesi’ kategorisinde 204 haberle Sözcü gazetesinin internet sitesi ilk sırada yer aldı. İkinci sırada 196 haberi erişime engellenen Cumhuriyet ve üçüncü sırada ise 190 haberi erişime engellenen Hürriyet gazetesi bulunuyor.

2018 yılı içinde ‘en çok haberi engellenen haber sitesi’ kategorisinde 204 haberle Sözcü gazetesi ilk sırada yer aldı.

Sadece Diken ve NTV haberlerini kaldırmadı

2018 içinde değerlendirmeye alınan bir diğer kategori ise ‘erişime engellenen haberleri sayısal olarak en çok kaldıran ve silen’ haber sitelerinin tespiti oldu.

Buna göre, OdaTV erişime engellenen 138 haberinin 135’ini (yüzde 98) bu haberler erişime engellendikten sonra haber sitesinden kaldırarak birinci sırada yer aldı. İkinci sırada erişime engellenen 133 haberinin 115’ini (yüzde 86) kaldıran T24 haber sitesi, üçüncü sırada erişime engellenen 77 haberinin hepsini (yüzde 100) kaldıran Akşam gazetesi, dördüncü sırada 77 haberinden 73’ünü (yüzde 95) kaldıran Posta gazetesi, beşinci sırada erişime engellenen 40 haberinin hepsini (yüzde 100) kaldıran ABC gazetesinin haber sitesi yer aldı.

Erişime engellenen 35 haberin 32 tanesini (yüzde 91) kaldıran Gazete Duvar ve 56 haberinin 35 tanesini (yüzde 63) kaldıran Evrensel gazetesinin web sitesi de listede yer aldı.

2018 yılı içinde sadece iki haber sitesi erişime engellenen hiçbir haberini kaldırmadı. Diken erişime engellenen 55 haberinin hiçbirini kaldırmayarak birinci sırada yer alırken, ikinci sırada ise 33 haberi erişime engellenen fakat bu haberlerin hiç birini kaldırmayan NTV bulunuyor.

2018 sonu itibariyle ‘en çok haberi engellenen haber sitesi’kategorisinde 721 haberi engellenen Hürriyet birinci sırada, 641 haberi engellenen Sabah ikinci sırada, 585 haberi erişime engellenen T24 üçüncü sırada, 580 haberi erişime engellenen Sözcü dördüncü sırada ve 549 haberi erişime engellenen Cumhuriyet beşinci sırada yer alıyor.

‘Otosansür’ artıyor

OdaTV, erişime engellenen 138 haberinin 135’ini (yüzde 98) bu haberler erişime engellendikten sonra haber sitesinden kaldırarak bu kategoride birinci sırada yer aldı.

Raporda, “Çok sayıda haber sitesinin sıklıkla ve giderek artarak erişime engellenen haber ve içeriklerini web sitelerinden kaldırmakta ve çıkartmaktadır” dendi. Bu uygulamanın bir sonucu olarak içerik sahipleri tarafından ‘kendi kendine kaldırılan içeriklerle’ oto-sansürün arttığı belirtildi.

52 bin siteyi BTK kapattı

2018’de sitelere getirilen engelleme kararlarının hangi kurumlar tarafından alındığı şöyle sıralandı:

52 bin 156 site Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu başkanı, 1196 site hakimlik, savcılık ve mahkeme kararlarıyla, 789 site Sağlık Bakanlığı, Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu, 369 site Spor Toto Teşkilat Başkanlığı, 140 site Gümrük ve Ticaret Bakanlığı, 89 site Sermaye Piyasası Kurulu, 74 site Milli Piyango İdaresi Genel Müdürlüğü, 57 site Tarım ve Orman Bakanlığı, Tütün ve Alkol Dairesi Başkanlığı ve Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Gıda ve Kontrol Genel Müdürlüğü, 33 site de Türkiye Jokey Kulübü tarafından erişime engellendi.

Türkiye sosyal medyaya erişim engelinde dünya lideri

Dernek, ayrıca, sosyal medya platformları tarafından yayınlanan şeffaflık raporlarını da inceleyerek, Türkiye’nin dünyadaki durumunu  detaylı bir şekilde değerlendirdi. Raporda, 2012-2018 Twitter şeffaflık raporlarında 2012-2018 itibariyle Türkiye’den Twitter’a toplam 5099 mahkeme kararı gönderildiği; aynı dönemde Twitter’a Rusya’dan 385 ve Brezilya’dan 290 mahkeme kararı gönderildiği belirtildi.

Buna göre, 75 bin 265 Twitter hesabının kapatılması talep edilmesine rağmen Twitter tarafından sadece 1979 hesap Türkiye’den kapalı veya görünmez kılındı. Rusya, 12 bin 400 Twitter hesabının kapatılmasını talep etti. Buna karşılık 301 hesap kapatıldı veya Rusya’dan görünmez kılındı. Üçüncü sırada yer alan Hindistan’dan yapılan 5 bin 695 talebe istinaden ise sadece 132 hesap kapatıldı veya bu ülkeden görünmez kılındı.

Diyanet Başkanı’ndan nefret söylemi: LGBTİ’ler yaradılışa aykırı, sapkın

Ali Erbaş, ‘İslama Karşı Küresel Meydan Okumalar’ konferansında, “Anne olmayı devreden çıkaran bir kadın ve baba olmayı devreden çıkaran bir erkek tasavvuru, fıtrata, yaratılışa aykırı bir sapkınlıktır” dedi, herkesi eşcinsellerle mücadeleye çağırdı.

Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, 30 Haziran’da 27’ncisi düzenlenen Onur Yürüyüşü’ne değindiği konuşmasında LGBTİ’ler için ‘sapkın‘ dedi. Diyanethaber’deki habere göre, Konya’da bir otelde düzenlenen ‘İslam’a Karşı Küresel Meydan Okumalar Bağlamında Yeni Stratejiler’ konferansında konuşan Erbaş, eşcinselliğin ‘yaradılışa aykırı’ olduğunu savundu.

Çocukları ve gençleri bu ‘sapkın anlayış’tan korumanın ‘herkesin vazifesi’ olduğunu öne süren Erbaş şunları söyledi: “Dünyanın çeşitli yerlerinde şimdi ülkemizde de yavaş yavaş olmaya başladı, zaman zaman bazı kavramlar, organizasyonlar, cinsiyet eşitliği gibi sloganlar adı altında birtakım sapkınlıkların gündeme getirildiğini ve yaygara yapıldığını görmekteyiz. Aileyi tahrip eden, insani ve ahlaki değerleri hiçe sayan söz konusu propagandanın, özgürlük, onur gibi kavramlarla servis edilmesi bir algı operasyonu ve aldatmacadır. Anne olmayı devreden çıkaran bir kadın ve baba olmayı devreden çıkaran bir erkek tasavvuru, fıtrata, yaratılışa aykırı bir sapkınlıktır ve tarih boyunca bütün inançlar tarafından hem reddedilmiş, hem de lanetlenmiştir. Bu manada çocuklarımızı, ümmetin ve tüm insanlığın çocuklarını evrensel değerlerdir bunlar. Annelik ve babalıktan vazgeçen cinslerin birbiriyle evlenmelerine varıncaya kadar ileri götüren bu işi bütün insanlığın meselesidir, sadece Müslümanların meselesi değil. Bu yüzden çocuklarımızı, gençlerimizi sapkın anlayışlara karşı eğitmek, bilinçlendirmek ve korumak hepimizin vazifesidir.”

Sinop’ta nükleer santralin geleceği belirsiz

Sinop Nükleer Karşıtı Platform’a göre Erdoğan’ın ‘santralin istediğimiz gibi ilerlememesi üzücü’ sözleri projenin iptalini göstermiyor. Açıklamanın, projenin ‘şimdilik’ durdurulduğuna işaret ettiği vurgulanıyor.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan geçen hafta Japonya’nın Osaka kentinde düzenlenen G20 Zirvesi öncesi, Sinop’ta kurulması plananlan nükleer santral hakkında açıklamada bulundu. Erdoğan’ın, “Hem maliyet hem de proje takvimi açısından ilk anlaşmamız ile uyumlu olmayan bir tabloyla karşılaştık. Sinop nükleer santralinin istediğimiz gibi ilerlememesi üzücü” sözleri, santralin iptal edileceği yönünde yorumlandı. Sinop’ta kurulması planlanan nükleer santralin 40 milyar dolara mal olacağı ve bu maliyetin yüzde 49’unun Türkiye tarafından karşılanması öngörülüyordu.

Daha önce dört kere durduruldu

Türkiye’nin en kuzey noktası Sinop’taki İnceburun Yarımadası’na kurulması planlanan nükleer santral için imzalar 2013 yılında atılmıştı. Japonya ve Fransa ortaklığıyla inşa edilmesi planlanan santrala Sinoplular tepkili. Deutsche Welle Türkçe’den Burcu Karakaş’a konuşan Sinop Nükleer Karşıtı Platform (NKP) Sözcüsü Zeki Karataş, bugüne kadar projenin dört kez durdurulduğunu belirtiyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklamasının da nükleer santral projesinin maliyet nedeniyle durdurulduğuna işaret ettiğini dile getirerek, “Bu açıklama, ‘Şimdilik’ anlamına gelir. Yani, ‘Proje her zaman elimizin altında’ anlamına geliyor” diyor. Karataş, Sinop NKP olarak yalnız Sinop’taki projenin durdurulmasını değil, Türkiye’de nükleer santral projelerinin tamamının “tarihin çöp sepetine atılması” gerektiğini söylüyor.

Biri Mersin Akkuyu, diğeri Sinop’ta olmak üzere iki nükleer santrali hayata geçirmek, AKP’nin 2023 hedefleri arasında bulunuyor. Rusya’nın inşa ettiği Akkuyu’daki nükleer santral çalışmaları ise devam ediyor. Öte yandan, geçen sene Ağustos ayında Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez Kırklareli İğneada’ya Çin ortaklığıyla Türkiye’nin üçüncü nükleer santralini yapacaklarını açıklamıştı.

‘650 binden fazla ağaç kesildi’ iddiası

Karataş, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklamasının bekledikleri açıklama olmadığını özellikle vurguluyor. Enerji sektöründe 31 yıl çalışmış olan Karataş, nükleer enerji santral projelerinde için meselenin “enerji” olmadığını, Türkiye’nin talep edilenden daha fazla enerji ürettiğini dile getiriyor.

Devlet ormanı arazisinin katledildiğini belirten Karataş, “Şu an santralin inşa edilmesi planlanan alanda kesilmedik yer kalmadı” diyor. Santralin inşa edilmesi planlanan 10,1 milyon metrekarelik alanda şimdiye kadar 650 binden fazla ağaç kesildiği tahmin ediliyor. Traşlama yönteminin kabul edilemez olduğunu dile getirerek, ağaçların bir kısmının 1970’lerde dikildiğini söyleyen Karataş, bazı köy yollarındaki meşe ağaçlarını bile kesildiğini görünce şaşırdığını, “Onları bile kesmişlerse dönüşü olmayan bir yoldayız” diye düşündüğünü anlatıyor.

Sinop’ta nükleer santral projesi için ağaç kesiminin yapıldığı alanın Google Earth görüntüsü.

Karataş, Sinop NKP olarak ağaç dikme konusunda görev alabileceklerini dile getirerek, “Erdoğan’ın açıklaması gönlümüzü serinletiyor ama proje ilk defa durdurulmuyor. O alanı yeniden yeşertebiliriz fakat bir ağacın bir metrelik boy atması için en az 10 yıl gerekiyor” diyor.

 ‘Sanayi için diyorlar, hangi fabrikada kâğıt üretiliyor?’

Sinop’ta binlerce ağacın kesildiği alan, santral projesi öncesi de “seyreltme” yöntemiyle ağaç kesiminin yapıldığı bir bölge olarak biliniyor. Söz konusu ormanlık alan Sinop Belediye Meclis Üyesi Fuat Aydın’a göre, “sanayi bahanesi” ile traşlama yapılan bir alana dönüştü. Sinop NKP üyesi de olan Aydın, Orman İşletme Müdürlüğü’nün traşlanmış bölge ile ilgili olarak kendilerine, “Bu alandaki ağaçların selüloz oranı yüksek, kâğıt sanayide kullanılmak üzere kesiliyor” dediğini aktarıyor. Aydın, “Orada ekolojik bir alan vardı, bu yaşam alanı santral nedeniyle yok edildi. Türkiye’de kâğıt sanayi mi kaldı? Kâğıt, dışarıdan ithal ediliyor. Hangi fabrikada kâğıt yapılıyor” diye soruyor.

 Sinop Nükleer Karşıtı Platform ve yöre halkı uzun süredir nükleer santralin yapımına karşı direniyor.

‘Santral kurulursa depolama alanı olarak kullanılabilir’

Samsun Çevre Platformu Sözcüsü Mehmet Özdağ, Sinop’ta yapılması planlanan nükleer santral için hazırlanan Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) raporunu detaylı olarak incelemiş bir isim.  Aynı zamanda Samsun Elektrik Mühendisleri Odası (EMO) Enerji Komisyonu Başkanı olan Özdağ, ÇED toplantısına Sinop halkının alınmadığını hatırlatıyor.

Özdağ, Sinop ile Mersin için hazırlanan ÇED raporlarını karşılaştırınca vahim sonuçlarla karşılaştığını söylüyor. Özdağ’a göre, kurulması halinde Sinop’taki santralin nükleer nihai atık alanı olarak dizayn edilme riski var: “Akkuyu santrali için ayrılan alan 2 milyon metrekare iken Sinop için 10 milyon metrekare. Bu alanın sadece 1 milyon metrekaresine santral kurulacak. Diğer yandan, Sinop için öngörülen kazı miktarı 32,6 milyon metreküp iken bu rakam Akkuyu’da 11 milyon metreküp. Dehşet bir büyüklük. Sinop’un derin bir yeraltı inşaatıyla nihai atık depolama alanı olarak kullanılabileceği sonucunu çıkartıyorum.”

Mehmet Özdağ da, NKP Sözcüsü Zeki Karataş gibi Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yaptığı açıklamayı yeterli görmüyor. Japonya’nın mali itirazları nedeniyle Erdoğan’ın projenin aksadığını ilan ettiğini belirten Özdağ, Türkiye’nin nükleer santralin üreteceği enerjiye ihtiyacı olmadığını da savunuyor: “Ekonomik darboğaz nedeniyle elektrik enerjisi tüketiminde azalma var. Elektrik enerjisi açısından bu ülkenin altyapısındaki durumu nedir? Bu santrale ihtiyaç yok. Cumhurbaşkanı’nın açıklaması bizi tatmin etmiyor bizi. Ne olursa olsun nükleer karşıtı mücadeleye devam edeceğiz.”

‘Bir dişi kutup tilkisinin buzul üzerinde uzun yürüyüşü’

Takip cihazı takılan bir tilkinin Norveç’ten Kanada’ya 3.500 km. yolculuğu, iklim değişikliği yüzünden erimekte olan buzulların canlıların yaşamını ne kadar etkileyeceğine dair bir ipucu sunuyor.

Norveç Kutup Enstitüsü‘nün takip cihazı taktığı bir kutup tilkisi 3500 km yol katederek Norveç‘ten Kanada‘ya yürüdü. The Guardian’da yer alan habere göre, mavi tilki olarak da bilinen dişi tilkiye Temmuz 2017’de bir takip cihazı takıldı. Tilki, Norveç’in Spitsbergen bölgesinden 26 Mart 2018’de yola çıktı. 21 günün ardından takip cihazı tilkinin yerini Grönland‘da gösterdi. Tilkinin buz denizinin 1512 km ötesinde olduğu görüldü. Tilkinin yolculuğu 1 Haziran 2018’de Kanada’nın Ellesmere Adası‘nda sonlandı.

Dişi tilkiyi takip eden Eva Fuglei, “Başta doğru olduğuna inanmadık” dedi. Enstitünün “Bir dişinin buzul denizinde uzun yürüyüşü” başlıklı araştırma raporu, kutup tilkileri arasında bir rekor olarak belirlendi.  76 gün süren yolculuk boyunca araştırmacılar yer yer tilkinin takip tasmasının çıkarıldığından ve rotadan şaştığından şüphelendi.

Araştırma bir ilk niteliğinde 

Tilkiye takılan takip tasması enstitüye üç saatte bir veri gönderiyordu. Buzulların üzerinde hareket eden tilkinin günde ortalama 46.3km yürüdüğü tespit edildi. Fakat tilkinin Grönland’da bir buz tabakasının üzerinde olduğu tek bir gün 155km adım attığı görüldü. Araştırmacılar o günde tilkinin kopan buzul parçalarını ‘araç’ olarak kullandığını düşünüyor. Fuglei, “Buzul denizi, tilkilerin bölgeler arası hareket etmesi başka cinslerle karşılaşması ve yemek bulmasında kilit bir rol oynuyor” diyerek yapılan araştırmanın kutuplarda türlerin nasıl hareket ettiği ve barındığına dair ilk belgeyi oluşturduğunu söyledi.

‘Isınma korkunç bir hızla gerçekleşiyor’

Tilkinin yolculuğu aynı zamanda iklim değişikliği sebebiyle erimekte olan buzulların canlıların yaşamını ne kadar etkileyeceğine dair bir ipucu sunuyor.

Norveç İklim ve Çevre Bakanı Ola Elvestuen, “Yapılan araştırma buzulların Kutup’ta yaşayan vahşi doğa için ne kadar önemli olduğunun bir kanıtı. Kuzeydeki ısınma korkutucu bir derecede hızlı gerçekleşiyor. Buzulların yok olmasını istemiyorsak, olabilecek en hızlı şekilde emisyonları kesmeliyiz” dedi.

Kutup tilkileri, aşırı soğuklarda yaşayabilen güçlü canlılar. 3 ile 6 yıl arasında bir yaşam süreleri var. Tilkinin takip cihazının Şubat ayından itibaren çalışmaması sebebiyle Kanada’dan sonraki durumu henüz bilinmiyor.

 

Endonezyalılar hava kirliliği yüzünden hükümete dava açıyor

Jakarta’da yapılan bir hava kalitesi endeksine göre kirlilik seviyesi 240’a çıktı. Bu, Londra’nın 20 San Francisco’nun  10 katı.

Dünyada en fazla hava kirliliği görülen şehirlerden biri olan Endonezya‘nın başkenti Jakarta‘da bir grup aktivist ve çevreci Endonezya hükümetine dava açmaya hazırlanıyor.

Guardian’ın haberine göre, Jakarta’da yapılan hava kalitesi endeksine göre kirlilik seviyesi 240’a çıktı. Aynı endekste Londra‘nın seviyesi 12, San Francisco‘nun ise 26. Başkentte aralarında aktivistler, kamu çalışanları, sanatçılar ve iş insanlarının bulunduğu 30 kişi hükümete dava açmak için toplandı. Davanın Endonezya Başkanı, Sağlık Bakanı, Çevre Bakanı ve Jakarta Valisi‘ne açılacağı belirtildi.

Avukat Ayu Eza Tiara, “Umarız bu dava hükümete varolan politikaları geliştirmek ve hava kirliliğini önlemek için işe yarar adımlar atmak konusunda harekete geçirir. Haziran ayının son ayında yapılan araştırma, hava kirliliği seviyesinin kırmızı alarm seviyesinde, sağlıksız seviyede olduğunu gösterdi” dedi.

Yetkililer: Hava kalitesi ‘ortalama’

Jakarta, geçen yıl da Greenpeace ve AirVisual‘ın yaptığı bir araştırmada Güneydoğu Asya’nın en kirli havaya sahip şehri olarak belirlenmişti. Greenpeace, kirliliğin sebepleri arasında ilk olarak trafiği daha sonra şehrin sanayi bölgesinin bulunduğunu kaydetmişti.

Endonezya hükümetinin duruma ‘duyarsız’ kaldığı yolundaki eleştiriler ise sürüyor. Jakarta’nın çevre biriminin yöneticisi araştırma sonuçlarını görmezden gelerek, hava kalitesinin ‘ortalama’ seviyede olduğunu söyledi. Jakarta Valisi ise kirlilik sorununu yalnızca trafikle bağdaştırıp yoldaki araç sayısını düşürmek konusunda adım attı. Greenpeace ise bunun sadece ‘büyük fotoğrafın bir kısmı’ olduğu kanısında.

 

‘Aşırı sıcaklar iklim değişikliğinin en doğrudan sonucu’

Türkiye ve Avrupa’nın içinden geçtiği ‘sıcak dalgası’nın iklim değişikliği nedeniyle giderek büyüyen tehdit olduğunu söyleyen Dr. Ümit Şahin uyardı: Kesin bilgi: Sıcak dalgası öldürüyor. Türkiye’nin de Avrupa gibi acilen bir Sıcak-Sağlık Eylem Planı’na ihtiyacı var.

Türkiye ve Avrupa son haftalarda ağır bir sıcak dalgasıyla boğuşuyor. Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da ortalama sıcaklıklar 40 derece ve üzerine yerleşti, Urfa’da termometreler 53 dereceyi gördü, İstanbul ve Ege kentlerinde alışılmadık sıcaklıklar, günler boyu etkisini sürdürdü.

Avrupa’da ise durum daha da vahim. Geçtiğimiz hafta tarihinin en sıcak gününü yaşayan Fransa’da 45.9 derece ölçüldü. Meteo France, rekor sıcaklığın ülkenin güneyinde bulunan Gallargues-le-Montueux şehrinde kaydedildiğini ve 2003’te görülen en yüksek sıcaklık olan 44.1 dereceyi geçtiğini açıkladı. Fransa Sağlık Bakanı Agnes Buzyn toplumun her kesiminin risk altında olduğunu belirterek uyarıda bulunurken, ülkenin güneyinde en yüksek ikinci seviye olan turuncu alarm verildi. Adeta kavrulan İspanya’da 42 dereceye kadar çıkan aşırı sıcaklar yüzünden iki kişi hayatını kaybetti; Katalonya’da son 20 yılın en büyük yangınları çıktı. Ülkede sekiz bölgede kırmızı alarm verildi.

İtalya’da aşırı sıcak sebebiyle Sağlık Bakanlığı 16 kentte acil tedbir alınmasını istedi. Milona’da evsiz bir adam hayatını kaybetti. Britanya’da Manhester şehrinde aşırı sıcaklar yüzünden Irwell Nehri’ne giren 12 yaşında bir kız çocuğu boğularak hayatını kaybetti.

Almanya’da 1974’den bu yana Haziran ayının en sıcak günü yaşandı. 39 dereceyle haziran ayı sıcaklık rekorunun kırıldığı ülkede, bazı yerlerde otoyollar eridi, trafik akışı sağlanamadı.

Avusturya da aşırı sıcaklarla boğuşuyor. Meteoroloji ve Jeodinamik Enstitüsü Merkezi, ülkedeki aşırı sıcak günlerin oranında da artış yaşandığını, önceki yıllara oranla 25 derecenin üzerindeki günlerin sayısının yüzde 50 arttığını kaydetti. Sağlık ve Gıda Güvenliği Ajansı tarafından yapılan araştırmada da  aşırı sıcakların trafik kazalarına olan etkisi ele alınırken, geçen yıl aşırı sıcakların yol açtığı kazalar sonucunda 409 kişinin yaşamını yitirdiği belirtildi.

Avrupa’yı etkisi altına alan sıcak hava dalgası nedeniyle kıta genelinde en az 4 kişi hayatını kaybederken, meteoroloji uzmanlarına göre, son 500 yıın en sıcak yaz ayları içinde bulunduğumuz 21’inci yüzyılda gerçekleşti.

Sabancı Üniversitesi İstanbul Politikalar Merkezi, İklim Değişikliği Çalışmaları Koordinatörü ve Yeşil Gazete yazarı Dr. Ümit Şahin, aşırı sıcakların artışının küresel iklim değişikliğinin en doğrudan sonucu olduğunu söyledi. Yapılan araştırmaların sıcak dalgalarının sıklığının Avrupa, Asya ve Avustralya kıtalarının büyük bölümünde arttığını ve bu artışın da insan etkisine bağlı olduğunu gösterdiğini belirten Şahin, “küresel sıcaklıkların artmaya devam etmesiyle birlikte 21. yüzyıl sonuna kadar sıcak dalgalarının sıklığının artacağını ve daha uzun süreceğini net olarak söyleyebiliriz” dedi.

Türkiye’de dalgalar geliyor ama…

Sabancı Üniversitesi İstanbul Politikalar Merkezi’nde hazırladıkları, ‘Sıcak Dalgaları: İklim Değişikliğiyle Artan Tehdit ve Sıcak-Sağlık Eylem Planları’ başlıklı raporu açıklayan Dr. Şahin, “sıcak dalgası”nı şöyle anlattı: “Dünya Meteoroloji Örgütü’ne göre sıcak dalgası, insanların ölümüne ve tarımsal kayıplara neden olan, sıcakla ilgili sağlık riskleri, orman yangınları ve elektrik kesintileri gibi pek çok riski artıran yaygın bir meteorolojik fenomendir.” Sıcak dalgası tanımlarında ortak noktalardan biri olarak olayın en az birkaç gün sürmesi gerektiğini belirten Şahin, sıcaklık derecelerinin ise her ülke veya kentin yapısına göre değişebileceğini söyledi.

İstanbul’da geçtiğimiz hafta yaşanan 32 derece civarında gündüz ve 24 derece gece sıcaklıklarının beş gün sürdüğünü hatırlatan Şahin, “Bu, tüm tanımlara uygun, tam bir sıcak dalgasıdır. Şu an bilemediğimiz etkilerini yakın gelecekte göreceğiz” dedi.

Türkiye’nin de bulunduğu Akdeniz havzasının iklim değişikliğinin sıcaklık artışı, yağışların azalması, toprak neminin azalması, bunlara bağlı kuraklık ve aşırı sıcak dönemlerin yaşanması gibi etkileri açısından ‘en sıcak noktalardan biri’  olarak kabul edildiğine dikkat çeken Şahin, yapılan araştırmaların sonuçlarını şöyle özetledi: “Sadece Türkiye’yle ilgili çalışmalarda da sıcak dalgalarındaki artış net olarak görülmektedir. Türkiye’nin batı bölgelerinde 1965 ile 2006 yılları arasındaki sıcak günlerin, sıcak dalgaları sayısı ve süresi, incelenen 41 yıl içinde artış göstermiş, özellikle de 1998’den sonra çok artmıştır. Meteoroloji Genel Müdürlüğü’nün yaptığı bir başka araştırmada da 1971-2016 yıllarında bütün Türkiye’de toplam sıcak dalgasının arttığı bulunmuştur. İklim değişikliği nedeniyle sıcak dalgası yaşanan gün sayısı, senaryolara göre değişmekle birlikte yılda ortalama 42 ila 78 gün artacağı belirlenmiştir.”

İklimbilimci James Hensen’in dünyanın ısısı 1 derece arttığında aşırı sıcakla eğrisinin nasıl kaydığını gösteren grafiği.
Kaynak: NASA

Şahin, gündüz görülen yüksek sıcaklıklar kadar gece saatlerindeki en düşük sıcaklıkların normalden yüksek olması da sıcak dalgalarının neden olduğu sağlık etkileri için önemli olduğunu anlatarak, hem Türkiye hem de tüm Avrupa’da yaşanan sıcak dalgasının en belirgin özelliklerinden birinin de 20’li derecelerin altına düşmeyen gece sıcaklıkları olduğuna dikkat çekti.

Sorumluluk Sağlık Bakanlığı’nda

Ümit Şahin, aşırı sıcakların hastalık ve ölüm sayılarında neden olduğu doğrudan artışa da dikkat çekerek, “Sıcak dalgalarının ölüm ve hastalık sayılarında artışa neden olduğu, yaşlılar, kronik hastalığı olanlar, küçük çocuklar, kadınlar, açık havada ağır işlerde çalışanlar, barınma koşulları uygun olmayanlar, yalnız yaşayanlar ve hareketliliği kısıtlı olanların özellikle risk altında olduğu bilinmektedir” dedi. Sağlıklı insanların da vücudun tolere edebileceğinden daha yüksek ortam sıcaklığına maruz kalması sonucunda en hafif durumda cilt döküntülerinden en ağır durumda yaşamı tehdit eden sıcak çarpmalarına kadar bir dizi tıbbi durum veya belirtinin ortaya çıktığını anlatan Şahin,  öncelikle duyarlı kişiler ve risk grupları başta olmak üzere, sıcak dalgasına maruz kalan tüm yurttaşlar için koruyucu önlemler alınmasının önemine vurgu yaptı; konuyla ilgili başlıca sorumluluğun ise Sağlık Bakanlığı’nda olduğunu bildirdi.

1995 Temmuz’unda Chicago’daki sıcak dalgasında ölüm oranlarındaki değişiklik.
2003’ün yaz aylarında 70 bin kişinin ölümüne neden olan sıcak dalgasında Avrupa genelinde ölüm oranlarındaki değişiklik.

2003 yaz aylarında Avrupa’da yaşanan ve yaklaşık 70 bin kişinin ölümüne neden olan büyük sıcak dalgasının ardından dünyada bu dalgalarla ilgili araştırma ve yayınların artış gösterdiğini, eylem planlarının hazırlandığını söyleyen Şahin, Türkiye’de ise henüz bir eylem planı olmayışını eleştirdi; küresel iklim değişikliği yüzünden sıcak dalgaların sıklığı, süresi ve şiddetinin artacağı bir ortamda, eylem planının içeriğinde olması gerekenleri şöyle sıraladı: “Sıcak dalgalarının tahmin edilmesi, izlenmesi, gerektiğinde uyarılar yapılması, sıcak dalgalarının sonuçları üzerine araştırmalar yapılması ve koruyucu sağlık hizmetlerinin geliştirilmesi gerekir. Dünya Sağlık Örgütü’nün uyarılarına göre, bu önlemler meteorolojik erken uyarı sistemleriyle koordineli çalışan sağlık hizmetlerinin hazırlıklı olmasından, gerekli durumlarda kamuoyuna yönelik uyarı ve duyurular yayınlamaya, barınma şartlarının iyileştirilmesinden kentsel planlamanın sıcağın etkilerine göre geliştirilmesine kadar değişir.”

Şahin’in sıcak dalgalarında bireysel olarak alınabileceğini belirttiği önlemlerden bazıları şöyle:

*Evinizi serin tutun.(Gündüz 32, gece 24 dereceyi geçmemeli)

*Günün sıcak saatlerinde, özellikle güneş gören yerlerdeki pencere ve perdelerinizi kapalı tutun.

*Gece dışarıdaki sıcaklık yüksek değilse pencerelerinizi açın.

*Ortam sıcaklığını artıracağı için gereksiz aydınlatmaları ve elektrikli aletleri kapatın.

*Geceleri evin en serin odasında uyuyun.

*Mümkünse vantilatör, gerektiğinde klima kullanın.

* Günün en sıcak saatlerinde dışarı çıkmayın. Çıkmak zorundaysanız gölge yerlerde bulunun.

*Çocukları ve ev hayvanlarını park halindeki araçlarda bırakmayın.

*Vücudunuzu serin tutun. Soğuk suyla duş alın, vücudunuza soğuk havlu ve kompres uygulayın.

*İnce, bol, açık renkli ve doğal malzemelerden üretilmiş giysiler giyin, dışarıda geniş siperlikli şapka ve güneş gözlüğü takın.

*Aşırı fiziksel aktiviteden ve spor yapmaktan kaçının.

*Bol sıvı alın, susamasanız da düzenli olarak su için.

*Sık ve hafif (salata, meyve vb.) yiyin. Yüksek proteinli yiyeceklerden kaçının.

*Çok şekerli sıvılar almayın. kafeinli içecekleri fazla tüketmeyin. alkol almayınç

* Küçük çocukları, yaşlıları (öz. 65 ve üzeri) ve kronik hastalığı olanları dışarıda ve güneş altında uzun süre kalmaktan koruyun.

*Ailenizde, çevrenizde, arkadaşlarınız ve komşularınız arasında yaşlılar, yalnız yaşayanlar, kronik hastalıkları olanlar, küçük çocuğu olanlar ve barınma şartları uygun olmayanlar varsa sıcak dalgaları sırasında kontrol edin, arayın veya ziyaret edin, yardımcı olun, gerekli önlemleri almasını sağlayın.

*Aşırı sıcağa maruz kaldığınızda kendinizi iyi hissetmezseniz (özellikle aşırı susama, baş ağrısı, sersemlik hissi, kendini güçsüz hissetme ve gerginlik hali, kas krampları olursa) hemen serin bir yere gidin, dinlenin, vücudunuzu soğutun ve su veya meyve suyu için. Devam ederse tıbbi yardım alın.

 

G20’den dünyaya iklim şakası: ABD emisyonların azaltılmasında dünya lideri

Geçtiğimiz hafta sonu tamamlanan G20 Zirvesi’nden oybirliği ile yayımlanan bildiride ABD’nin emisyonların azaltılmasında dünya lideri olduğu belirtildi.

Japonya’nın Osaka şehrinde 28-29 Haziran tarihlerinde düzenlenen G20 Zirvesi’nin  oybirliği ile yayımlanan sonuç bildirisinde, iklim değişikliğiyle ilgili ilginç ifadelere yer verildi. Bildiride ABD’nin emisyonların azaltılmasında dünya lideri olduğu ifade edildi.

İklimhaber’e göre, zirvedeki en büyük mücadele iklim değişikliği yüzünden oldu. Bildiride, Fransız Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un seragazı emisyonlarını azaltma konusunda Paris Anlaşması’na güçlü bir atıfta bulunma talebi karşılık buldu. Geçen yıl Buenos Aires’teki zirvede olduğu gibi, bildiride Paris Anlaşması’nın geri döndürülemez olduğuna vurgu yaparak tam anlamıyla uygulanmasının önemine işaret edildi. Ancak ayrı bir paragrafta ise ABD’nin anlaşmayı reddettiği vurgulandı.

Liderlerin iklim değişikliği konusunda “değişikliğe karşı olduğunu” belirten Macron, Trump’ın Türkiye ve Brezilya’yı da Paris Anlaşması’ndan çekilmeye ikna etme tehdidini engellediğini açıkladı.

Ancak bunun karşılığında ABD, itirazlarının güçlü bir ifadesini içeren ve kendi iklim politikasına övgüler düzen bir paragrafı bildiriye sokmayı başardı. Bildiride, “ABD, Amerikalı işçilerin ve vergi mükelleflerinin dezavantajları nedeniyle Paris Anlaşması’ndan çekilme kararını yineliyor. ABD emisyonların azaltılmasında bir dünya lideridir” ifadesi yer aldı. Özellikle Trump yönetiminin başa gelmesinden bu yana, sert bir iklim karşıtı pozisyon alan ABD hakkındaki bu ifade soğuk duş etkisi yarattı.

ABD başkanı, Macron’u Türkiye ve Brezilya’yı da Paris Anlaşması’ndan çekilmeye ikna etmekle tehdit etmiş.

G20 müzakerelerinde yer alan yetkililer, son ana kadar uzayan iklim değişikliği tartışmalarının ticaret, çevre ve dijital ekonomi konuları ile birlikte en zorlu konular olduğunu söylüyor.

“Küresel ısınmaya önlem almak ABD ekonomisini etkiler’

ABD Başkanı Donald Trump zirvede yaptığı konuşmasında, ABD’nin “şimdiye kadarki en temiz hava ve suya sahip olduğunu” söyleyerek “Ancak uzun bir süre boyunca kurduğumuz şeyin muazzam gücünü feda etmeye istekli değilim” dedi.

Trump, rüzgar gücünün “işe yaramadığını” çünkü çok ciddi oranlarda sübvanse edilmesi gerektiğini iddia etti: “Çok fazla güç kaybediyorlar. Enerji üretim tesislerinden bahsediyorum. Rüzgar enerji santralları her zaman işe yaramıyor. Rüzgar esmeyi durduğunda santral çalışmıyor. Güneş her zaman işe yaramıyor çünkü güneş yeterince güçlü değil. Çoğu rüzgarı kullanmak istiyor, bu da birçok probleme neden oluyor. Rüzgar çoğu zaman sübvanse edilmeden işe yaramıyor. ABD rüzgar için çok yüklü miktarda destek ödüyor. Bundan hoşlanmıyorum, bundan hoşlanmıyorum.”

Paris İklim Anlaşması’ndan çekilme kararını da savunan Trump sorunu “görmezden geldiğini” reddetti. Trump, küresel ısınmayla ilgili önlem almaya çalışmanın ABD ekonomisini etkileyeceğini ileri sürdü.

ABD Başkan Yardımcısı Mike Pence de bu hafta başında iklim değişikliğinin bir tehdit olup olmadığının sorulması üzerine “Amerika dünyadaki en temiz hava ve suya sahip” açıklamasında bulunmuştu. Bu ifadesinin doğruluğu sorulan Pence “Karbon salımını azaltmada ilerleme kaydediyoruz” şeklinde karşılık vermişti.

Libya’da alıkonulan altı Türk serbest

Libya’da General Hafter’e bağlı güçler tarafından gözaltına alınan altı Türk gemici serbest bırakıldı. Türk çalışanlar gemilerine döndü. MSB da bir açıklama yaparak, alıkonulanlar arasında askeri personel olduğu iddialarını yalanladı.

Dışişleri Bakanlığı Libya’da Hafter‘e bağlı güçler tarafından alıkonulan altı Türk vatandaşı gemicinin serbest bırakıldığını bildirdi. Serbest bırakılan Türk çalışanların, Libyalı şirket sahipleriyle gemiye geri döndüğü ve kendi istekleriyle çalışmaya devam etme kararı verdikleri öğrenildi.

Dışişleri Bakanlığı tarafından pazar günü yapılan bir açıklamada “Libya’da Hafter’e bağlı illegal milis güçler tarafından altı vatandaşımızın alıkonulması haydutluk ve korsanlık niteliğinde bir eylemdir. Vatandaşlarımızın derhal serbest bırakılmalarını bekliyoruz. Aksi takdirde Hafter unsurları meşru hedef haline gelecektir.” ifadesine yer verilmişti. Bakanlık ayrıca Libya’daki Türk vatandaşlarının kendi güvenliklerini tehlikeye atacak adımlardan kaçınmaları ve çatışma bölgelerinden uzak durmaları tavsiyesinde bulunmuştu.

MSB: Aralarında asker yok 

Gözaltına alınanlar arasında askeri personel bulunduğu iddialarına yönelik bir açıklama yapan Milli Savunma Bakanlığı da (MSB) iddiaların gerçek dışı olduğunu belirtti. Bakanlıktan konuya ilişkin yapılan yazılı açıklamada, “Bazı sosyal medya hesaplarında Libya’da gözaltına alınanlar arasında askeri personel olduğuna yönelik bilgiler paylaşılmaktadır. Söz konusu bilgiler gerçek dışı olup, dış güçlere hizmet eden düşmanca bir tavır niteliğindedir” denildi.

 

‘Kazdağları katliamı’ havadan görüntülendi

Çanakkale Belediye Başkanı Ülgür Gökhan, Çanakkale’nin Kirazlı bölgesinde Kanadalı Alamos Gold şirketinin, yaptığı ağaç katliamını drone çekimleriyle belgeledi. İlçe merkezine 30 km uzaklıktaki Kirazlı Siyanürlü Altın Madeni projesi,  Atikhisar Barajı‘nın su toplama havzasında yer alıyor. İşletme, 180.000 insanın tek içme suyunu tehdit ediyor. Proje Danıştay’dan dönmesine, şimdi de temyiz aşamasında olmasına karşın Kazdağları’nda ormanlık alanı yok etme çalışması hızla sürüyor.  Aktivistlerin çektiği görüntüler, Kazdağlarında siyanürle altın aramak için yapılan ağaç katliamını gözler önüne seriyor.