Tarım Bakanı, eriklerin geri gönderilme nedeni olarak gösterilen ‘meyve sineği’ne karşı 45 ilde proje başlatıldığını açıklamıştı
Rusya, kırmızı renkli meyvelerde ürün kaybına neden olan Akdeniz meyve sineği bulunduğu gerekçesiyle 23 ton kırmızı eriği sınırdan geri çevirdi. Sözcü’den Başak Kaya’nın haberine göre, Rusya’ya ihraç edilen ancak meyve sineği barındırdığı tespit edilen 23 ton kırmızı erik, sınırdan geri çevirdi. Domates ve çilekten sonra erikler de Türkiye’ye geri gönderildi.
CHP Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer ‘’Novorossiysk limanında Türkiye menşeli 23,4 ton kırmızı eriğe Akdeniz meyve sineği larvaları içerdikleri gerekçesiyle el konuldu ve erikler geri gönderildi” dedi. Tarım ve Orman Bakan Bekir Pakdemirli geçen hafta yaptığı açıklamada, Akdeniz meyve sineğine karşı 45 ilde proje yürütüldüğünü açıklamıştı.
Japonya’nın güneybatısındaki Kagoshima bölgesini etkisi altına alan şiddetli yağışlar nedeniyle olası afetlere karşı üç şehirde yaklaşık 800 bin kişinin tahliye edilmesi emri verildi.
Japonya’nın Kyodo Ajansı‘nın haberine göre, ülkenin güneybatısında bulunan Kogoshima bölgesinde, aşırı yağışların neden olduğu riskler yüzünden 800 bin kişi tahliye edilecek. Devam eden sağanağın su baskınları ve toprak kaymaları riskini artırdığını belirten yetkililer, Kagoshima bölgesine bağlı Kagoshima, Kirishima ve Aira şehirlerinde tahliyeye başlanması emri verdi.
Japon Meteoroloji Ajansı‘nca ülkenin güneybatısı ve batısını bir sonraki güne kadar aşırı yağışlar konusuna işaret edilirken, Kagoshima’daki 8 diğer belediye ve komşusu Miyazaki bölgesinde de yaklaşık 310 bin kişinin de tahliye edilebileceği uyarısında bulunuldu. Ajans yetkilileri, düzenlenen acil durum toplantısında, halkı yoğun yağışlara karşı dikkatli olmaya çağırdı.
Ülkenin batısını da geçen yıl temmuzda etkisi altına alan aşırı yağışların yol açtığı sel ve toprak kaymalarında 222 kişi hayatını kaybetmişti.
TBMM Hayvan Haklarının Araştırılması Komisyonu, Adalar’a giderek faytonlara koşulan atların durumunu ve ahırlarını yerinde inceledi. Komisyon Başkanı Yel, ‘Gördüğümüz manzaraya üzüldük. Burada hayvan hakları ihlalleri olduğu gibi insan hakları ihlallerine varan noktalar da var’ dedi.
TBMM Hayvan Haklarının Araştırılması Komisyonu bugün Adalar’a giderek, sürekli tartışma konusu olan faytonlara koşulan atların durumunu inceledi. Komisyona Adalar Kaymakamı Dr. Mustafa Ayhan, Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) Adalar İlçe Başkanı Uğur Sina Şen, Faytoncular Odası Başkanı Hıdır Ünal da eşlik etti. Başkanlığını AKP Tekirdağ Milletvekili Mustafa Yel’in yaptığı Hayvan Haklarının Araştırılması Komisyonu, Büyükada’da fayton duraklarında, ardından Fayton Park’ta ve 9 atın öldüğü yangının çıktığı alanda incelemelerde bulundu.
‘Yeni, modern ahırlar yapılmalı’
Burada konuşan Komisyon Başkanı Mustafa Yel şunları söyledi: “Bu yılın başında meydana gelen yangın faciası neticesinde hayatını kaybeden ve yaralanan atlar oldu. Gördüğünüz gibi hemen yanı başında aynen yanan yerdeki şartları taşıyan, gerçekten hepimizi üzen görüntülerin olduğu ahırlarla yan yanayız. Bu tür ahırların derhal ortadan kaldırılması, kaçak yapıların yıkılıp yerlerine çağımıza uygun yeni, modern ahırların yapılması ve hijyenik şartların sağlanması gerekir. Biz tespit ettiğimiz hususları ve alınması gereken tedbirleri raporumuza yazıp hem Valiliğimize, Belediye Başkanlığımıza ve Bakanlıklara ileteceğiz ve yapılacak yasal değişiklikler ve düzenlemelerde bu hususlara dikkat edilmesini takip edeceğiz. Hem sokak hayvanları hem de Adalarda olduğu gibi ülkemizin değişik yerlerinde faytona sürülen atların da sağlıklarının iyi olabilmesi, onlara karşı kötü muamele işkence, eziyet önlenebilmesi için mutlaka Kabahatler Kanunu’na değil Türk Ceza Kanunu’na atıfta bulunarak, bu şartlarda yaşamalarını sağlayan insanların da cezalandırılmasını isteyeceğiz.”
Görevlerinin hayvan hakları ihlali olup olmadığını tespit etmek olduğunu söyleyen Yel insan hakları ihlallerine de tanık olduklarını anlattı: “Şu şu ana kadar çok sayıda hayvan hakları ihlalini tespit ettiğimiz gibi, insan hakları ihlallerine varabilecek durumlarla da karşılaştık. Ahırlarda birlikte yaşamak zorunda kalan insanların karşılaştıkları hastalık riski, onların yaşam standartlarına uyulmaması, küçük yaşta çalıştırılması gibi çok sayıda sorunla karşı karşıyayız. İnsanların da sağlık koşulları bakımından, hayvanlarla iç içe yaşamaktan kaynaklanan pek çok hastalığa yakalanabileceğini gördük. Yine veteriner sağlık hizmetleri konusunda eksiklikler olduğunu, söz gelimi düşkün, bitkin, güçten düşmüş haldeki hayvanların da bakılmayıp ormana bırakıldığı konusunda çok güçlü düşüncelerimiz, bize gelen iddialar var. Bu hayvanların da korunması barınması için onlarla ilgili bakım evi, rehabilitasyon merkezlerinin yapılmasının zorunluluk olduğunu görüyoruz.”
‘Koşullar düzeltilmeli, elektrikli araç desteklenmeli’
Yel önerilerini de şöyle sıraladı: “Burada bakımlarının yapılabileceği, barınakların olabileceği, düşkün zayıf terk edilmiş hayvanların da bakılabileceği yerler yapıldıktan sonra atla çekilen faytonların olabilmesi mümkün.Ama bir yandan da buradaki ulaşım hizmetlerini sağlamak adına elektrikli araçlar da olmalı. Burada biri belediyede, ikisi Tarım İl müdürlüğüne bağlı üç veteriner olduğunu öğrendik. Aslında burada 277 fayton sahibinin veteriner istihdam edebileceğini kendilerine hatırlatmak istiyorum. Bunda da sorumlulukları var.”
Tarihin en yüksek haziran sıcaklarının ölçüldüğü Avrupa’da, Copernicus Gözlem Programı’nın son çalışmasında, havadaki ozon seviyesinin günün en sıcak saatlerinde çarpıcı şekilde arttığı belirlendi.
Haziran ayında özellikle de Orta Avrupa’da etkili olan aşırı sıcaklar, ölümcül hava kirliliğine yol açan maddelerin yoğunlaşmasına neden oldu. Avrupa Uzay Ajansı bünyesinde faaliyet gösteren Copernicus Atmosfer Gözlem Programı, ozon seviyelerinin hafta boyunca nasıl değişim gösterdiğine dair görseli euronews ile paylaştı.
Euronews’in 11-16 Haziran tarihlerinde ozon seviyelelerinin videosuyla da yaptığı karşılaştırmada, yeni yayımlanan animasyon günün en sıcak saatlerinde ozon seviyelerinin çarpıcı bir şekilde arttığını gözler önüne serdi.
MustafaBag’ın haberine göre, Copernicus Gözlem Ajansı yetkilisi Vincent- Henri Peuch, yüksek atmosferik ozonun güneş ışığının yoğunluğuna bağlı olduğuna işaret etti.
Azotdioksit (fosil yakıtlar tarafından yayılan azot oksitin yer seviyesindeki ozonla birleşmesinden oluşan toksik gaz) ve ısı dalgaları sırasında daha yoğun bir şekilde salınan uçucu organik bileşiklerden oluşuyor. Diğer yandan güneş ışığı sadece ilkbahardan yaz sonuna kadar geçen süre zarfında ozon kirliliğini tetikleyecek güce ulaşıyor.
Ozon seviyesi, metreküp başına 100 – 120 mikrogram civarında (µg / m³) normal kabul ediliyor. Ancak Dünya Sağlık Örgütü’ne göre Avrupa‘da geçen hafta ozon seviyesi 180 mikrogram seviyesinin üzerinde bir noktaya ulaştı. İnsan sağlığına doğrudan zarar veren alarm seviyesi ise 240 mikrogram olarak kabul ediliyor.
Avrupa Çevre Ajansı, bu eşiğin aşılması durumunda hükümetlerin ölümcül risklere karşı kamuoyunu bilgilendirmesinin zorunlu olduğunu belirtiyor. Çeşitli çevresel etkenlerin yanı sıra iklim değişikliği ve iklimi tetikleyen faktörlere bağlı artan sıcak hava dalgaları, ozon kirliliğini daha da arttırıyor. Bu durum ölümcül sonuçlara bile yol açabiliyor. Uzmanlara göre insan sağlığı için ideal olan ozon seviyeleri 120 mikrogram olmalı.
Haziran, kayıtlara geçen en sıcak ay oldu
Copernicus İklim Değişikliği Servisi (C3S), Haziran’ın yeryüzünde kayıtlara geçen en sıcak haziran ayı olduğunu açıklamıştı. Avrupa Birliği için C3S tarafından hazırlanan rapora göre, geçen ay Avrupa genelinde sıcaklıklar, mevsim normallerinin ortalama 2 derece üzerinde ölçüldü. Ayın son günlerinde ise özellikle Fransa, Almanya ve kuzey İspanya’da sıcaklıklar mevsim normallerinin 6-10 derece üzerine çıktı. Küresel olarak ise Haziran 2019, bir önceki en sıcak ay olan Haziran 2016’ya göre yaklaşık 0,1 derece daha sıcak geçti.
C3S Başkanı Jean-Noel Thepaut, “Yerel sıcaklıklar bu tahminlerin altında veya üstünde olmasına rağmen verilerimiz Avrupa’nın güneybatı bölgesindeki sıcaklıkların haziran ayının son haftasında alışılmadık derecede yüksek olduğunu gösteriyor” dedi. Thepaut, bu sıcaklıklar istisnai olmasına rağmen iklim değişikliği nedeniyle gelecekte bu gibi olayların daha çok görülmesinin mümkün olduğunu bildirdi.
Uzmanlar da sıcaklıklardaki artışın insan kaynaklı küresel ısınmanın bir sonucu olarak meydana gelen sıcak hava dalgasından kaynaklandığını belirtiyor. Geçen ay sıcak hava dalgasının etkisiyle Fransa‘da 45,9 dereceyle ülke tarihindeki en yüksek sıcaklık ölçülürken, İspanya’da sıcaklığın 40 dereceyi bulması nedeniyle orman yangınları görülmüştü. Almanya, Polonya ve Çekya‘da da geçen hafta en yüksek sıcaklıklar kayda geçmişti.
Verisk Maplecroft, dünya genelinde her yıl 800 bin olimpik yüzde havuzunu dolduracak kadar çöp üretildiğini açıkladı. Çöp şampiyonu ABD7de katı atık miktarı küresel ortalamanın üç katı. Almanya en fazla çöp geri dönüştüren ülke.
Dünya genelinde her yıl 800 bin Olimpik yüzme havuzunu dolduracak kadar; iki milyar tondan fazla çöp üretiliyor. ABD‘de plastik ve yiyecek dahil kişi başına üretilen katı atık miktarı küresel ortalamanın üç katı. Çöplerin geri dönüştürülmesinde kötü bir sicile sahip ABD’de çöplerin sadece yüzde 35’i yeniden kullanıma kazandırılıyor. Almanya ise yüzde 68’le en fazla çöp geri dönüştüren ülke.
Bir ABD’li, bir Etiyopyalıdan yedi kat fazla çöp üretiyor
BBc’nin haberine göre, bu veriler, küresel risk analizleri yapan Verisk Maplecroft adlı şirkete ait. Şirket bu yıl atık üretimi ve geri dönüşüm konusunda iki endeks yayımladı. Verisk Maplecroft yetkililerine göre, akademik araştırmalar ve kamuya açık bilgilere dayalı endeksler ülkelerin başta plastik olmak üzere artan çöp kriziyle nasıl baş ettiklerini gösterecek bir tablo ortaya koymak amacıyla hazırlandı.
Çöp üretimi endeksi, kişi başına düşen belediye atıklarını kapsıyor. Bunlar plastik, gıda ve tehlikeli maddelerden oluşan katı atıkları kapsıyor. Belediye katı atıkları, yerel yönetimlerin evler, kurumlar ve ticari kaynaklardan topladığı çöpleri ifade ediyor.
Endekse göre, dünya genelinde her yıl 2,1 milyar ton çöp üretiliyor ve bunların sadece yüzde 16’sı geri dönüştürülüyor. Çöplerin yüzde 46’sı geri dönüştürülemeyecek şekilde atılıyor.
Çin ve Hindistan‘ın toplam nüfusu küresel nüfusun yüzde 36’sını oluşturuyor. İki ülkenin ürettiği toplam çöp oranı ise yüzde 27. Amerika Birleşik Devletleri’nde bir kişi her yıl ortalama 773 kilogram çöp üretiyor. Buna göre, bir Amerikalının ürettiği çöp miktarı bir Çinlininkinden üç, bir Etiyopyalınınkinden yedi kat fazla.
ABD, tek başına dünyadaki çöplerin yüzde 12’sinden sorumlu. Dünyada geri dönüşüm kapasitesinden daha fazla çöp üreten tek zengin ülke de ABD. Şirket bunu ABD’deki siyasi irade ve altyapıya bağlıyor.
‘Asya ülkeleri dünyanın çöplüğü olmak istemiyor’
Verisk Maplecroft’un çevre araştırmaları birimimin sorumlusu Will Nichols, “Tüm araştırmalar, ABD’nin geri dönüşüme odaklanmadığına işaret ediyor. Çok miktarda çöp artık Çin’e de gönderilemediği için yakılıyor ve sorunun çözümü için yatırım yapılmıyor” diyor.
Çin, Tayland, Vietnam ve Malezya‘nın çöp ithalatını yasaklama kararları, küresel dinamikleri değiştiriyor. Çöp sorunu Filipinler ile Kanada arasında gerginliğe yol açmıştı. Filipinler, Kanada’ya 69 konteyner çöpünü gemiyle geri göndermişti. Will Nichols, “Asya ülkeleri artık dünyanın çöplüğü olmak istemediklerini söylüyor” diye konuşuyor.
Başkent Trablus yakınlarındaki Tajoura’da meydana gelen saldırıdan General Hafter’e bağlı Libya Ulusal Ordusu sorumlu tutuldu
Libyalı yetkililer, göçmenlerin tutulduğu bir merkezi hedef alan hava saldırısında en az 40 kişinin öldüğünü, 80 kişinin de yaralandığını açıkladı. Ölenlerin çoğu Afrikalı göçmen.
BBC Türkçe’nin haberine göre, acil yardım servisi sözcüsü Osama Ali, hava saldırısının hedef aldığı hangarda 120 kadar göçmenin bulunduğunu ve ölü sayısının artabileceğini belirtti.
Bu, General Hafter‘e bağlı güçlerle Trablus merkezli Ulusal Mutabakat Hükümeti arasında Nisan’dan bu yana artan çatışmalarda, tek seferde en çok kaybın yaşandığı saldırı. Uluslararası toplumun tanıdığı Ulusal Mutabakat Hükümeti’nin Başbakanı Fayez el-Sarraj, saldırıdan General Hafter’e bağlı Libya Ulusal Ordusu‘nu sorumlu tuttu.
İddiaları yalanlayan Libya Ulusal Ordusu, Pazartesi yaptığı açıklamada “geleneksel yöntemlerin” tükendiğini belirterek bundan sonra Trablus çevresine ağır hava saldırıları düzenleyecekleri uyarısında bulunmuştu.
General Hafter’e bağlı güçler, ülkenin doğusu ve güneyinin büyük bir kısmını kontrolünde bulunduruyor. Ordu, Libya’nın uluslararası toplum tarafından tanınan hükümetine karşı savaşıyor.Ülke 2011’de Muammer Kaddafi’nin NATO destekli operasyonlarla indirilmesinden ve öldürülmesinden bu yana kaos içinde.
Libya, tüm istikrarsızlığa rağmen, Akdeniz üzerinden Avrupa’ya geçmeye çalışan Afrikalıların ana rotası. Avrupa Birliği, göçmenlerin Akdeniz’e açılmadan durdurulabilmesi için Libya Sahil Güvenliği‘ne destek veriyor. Binlerce göçmen devletin kurduğu göçmen merkezlerinde tutuluyor. İnsan hakları örgütleri ve Birleşmiş Milletler bu merkezlerdeki koşulların çok kötü olduğunu belirtiyor.
25 kişinin öldüğü Çorlu tren faciası davasında, mahkeme heyeti kanunsuz emir verdikleri iddiasının ardından, bağımsız kalamayacağı için dosyadan çekildiğini açıkladı.
Tekirdağ’ın Çorlu ilçesinde meydana gelen ve 25 kişinin hayatını kaybettiği tren faciasına ilişkin dört TCDD çalışanı hakkında açılan davanın ilk duruşması bugün Çorlu 1’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nde başladı. Faciada hayatını kaybedenlerin ailelerinin duruşma salonuna alınmamasına tepki gösteren avukatlara polis saldırdı.
Yeni heyet beklenecek
Mehkeme heyeti kanunsuz emir verdikleri iddiasının ardından bağımsız kalamayacağı için dosyadan çekildiğini açıkladı. Açıklamanın ardından mahkeme, 5271 CMK’nun 22-31. madde kapsamında mahkeme heyetinin duruşmadan çekilmesi, duruşmadan çekilecek olması halinde yeni bir heyet belirlenmesi için Çorlu savcılığına talebin gönderilmesine karar verdi. Mahkeme heyeti çekilme gerekçesini “Davadan önce gerçekleşen polis saldırısının heyetimizin talimatı ile yapıldığı iddia ediliyor” sözleriyle açıkladı.
Aileler avukatların kararını alkışlarla protesto etti. Heyetin çıkmasının ardından kazada eşini kaybeden bir kadın, sanık sırasına giderek, “Size yazıklar olsun” dedi. Sanıklar duruşma salonunda bir süre bekledi.,
Ailelere polis engeli
Dava öncesi Orion AVM önünde buluşan Çorlulu aileler, elinde ‘Adalet İstiyoruz’ yazılı pankartla bir araya geldi. “Biz adalet için buradayız” diyen ailelerin önü polis tarafından kesildi. Duruma itiraz eden avukatlarla polis arasında gerginlik yaşandı. Aileler, polis engelini “Hak, hukuk, adalet” ve “Kaza değil cinayet” sloganlarıyla protesto etti.
Mısra Öz Sel: Adalet için yürüyenleri polis yolun kenarına itemez
Katliamda hayatını kaybeden 9 yaşındaki Oğuz Arda Sel’in annesi Mısra Öz Sel, polis müdahalesine şu sözlerle tepki gösterdi: “Biz burada adalet aramak için geldik. O gün trenin altından bedenleri daha çıkmadan müdahale edemeyen kamu kuruluşları bugün bizim karşımıza bir sürü polis dikmiş. Bu ülkenin 25 vatandaşı, bu ülkenin ihmalleri yüzünden öldü. Ben ve buradaki insanlar, tabi ki giden insanların adaletini aramak için burada olacağız. Ben bu yolda adalet için yürürken hiçbir polis memuru beni yolun kenarına itemez. ‘Sizi kapıdan geçirmiyorum’ diyemez. Bizi itip kakamaz.”
Açıklamadan sonra mahkemeye geçen aileler duruşma salonuna alınmayı bekledi. Bu sırada bir sivil polisin adliye içinde savcılık kararı olmadan kamerayla davaya gelenlerin görüntüsünü çekmesi tepkilere yol açtı.
Ailelerin çoğunun alınmadığı duruşma salonunda, polis kapıları açtırmak isteyen avukatlara saldırdı. Yaşananlar sırasında faciada kızını ve üç yakınını kaybeden Zeliha Bihter Bilgin duruşma salonunda sinir krizi geçirdi.
‘Aleniyet ilkesi ihlal edildi’
Tepkilerin ardından başlayan duruşmada, avukat Can Atalay, sivil giyimli bazı kişilerin avukatlara saldırdığını belirterek bu kişilerin kimliğinin tespit edilmesini ve soruşturma açılmasını talep etti. Atalay ayrıca duruşma salonundaki silahlı polislerin dışarıya çıkarılmasını istedi. Atalay’ın istemi kabul edilerek, silahlı polisler duruşma salonunun dışına çıkarıldı.
Avukat Mürsel Ünder de ailelere yürüyüş yaparken suçlu muamelesi yapıldığını, adliye ve x-ray girişlerinde zorluk çıkarıldığını anlatarak, “ “Duruşmanın aleniyet ilkesi ihlal edildi. Duruşma başlamadan kapılar kilitlenemez. Bizim hürriyetimiz tahdit edildi. Bu sorumluluğunuzda gerçekleşti. Burada birinin başına gelmiş olsaydı, ne yapacaktınız? İsmail Kartal’ı dövdüler. (Çorlu’da anne babasını kaybeden mağdurlardan) Niçin? İçeriye girmek istediği için” diye konuştu.
Mahkeme, 5271 CMK’nun 22-31. madde kapsamında mahkeme heyetinin duruşmadan çekilmesi, duruşmadan çekilecek olması halinde yeni bir heyet belirlenmesine Çorlu savcılığına talebin gönderilmesine karar verdi.
Duruşmayı İstanbul Barosu Başkanı Mehmet Durakoğlu’nun yanı sıra çok sayıda baro, milletvekilleri ve STK temsilcileri takip etti.
Neler olmuştu?
Uzunköprü-İstanbul seferini yapan yolcu treninin 8 Temmuz 2018’de Çorlu yakınlarında vagonlarından bazılarının devrilmesi sonucu 25 kişi yaşamını yitirmiş, 340 kişi yaralanmıştı.
Faciadan aylar sonra Çorlu Cumhuriyet Başsavcılığı‘nca kazayla ilgili yürütülen soruşturmada tren şefi Hüseyin Kahraman, makinistler Halil Altınkaya ve Suat Şahin ile siyasetçiler, bürokratlar, TCDD’nin üst yönetiminde yer alan kişiler hakkında kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilmişti.
Savcılık tarafından hazırlanan iddianamede sadece dört TCDD çalışanı hakkında ‘taksirli ölüme ve yaralanmaya neden olmak‘ suçundan ikişer yıldan 15’er yıla kadar hapis istemiyle iddianame hazırlanmış, Çorlu 1’inci Ağır Ceza Mahkemesi iddianameyi kabul etmişti.
Greenpeace’in hazırladığı, “Derin Sularda” isimli yeni rapora göre derin deniz madenciliğine karşı güçlü bir koruma mekanizması oluşturulmazsa okyanuslar, geri dönüşü olmayan zararlarla karşı karşıya kalacak.
Greenpeace‘in hazırladığı “Derin Sularda” raporu derin deniz madenciliğinin benzersiz türlerin tükenmesine yol açabileceğine, endüstrinin de bunun farkında olduğuna dikkat çekiyor. Raporda aynı zamanda derin deniz madenciliğinin karbon depolayan deniz tabanına zarar vererek iklim değişikliğini daha da artıracağı belirtiliyor.
Derin deniz, gezegendeki yaşanabilir alanın yüzde 95’inden daha fazlasını oluştursa da bugüne kadar derin deniz tabanının sadece milyonda biri bilim insanları tarafından keşfedildi. Bu, Mars ve Ay’ın yüzeyi hakkında derin denizden daha çok bilgiye sahibiz anlamına geliyor. İnsanlık henüz derin denizi keşfedemeden maden şirketleri derin deniz tabanındaki değerli mineralleri akıllı telefon ve bilgisayarlar için kullanmak istiyor.
Okyanuslarda 29 arama ruhsatı
Derin deniz madenciliği henüz başlamamış olsa da Çin, Kore, Birleşik Krallık, Fransa, Almanya ve Rusya gibi ülkelere Pasifik, Atlantik ve Hint Okyanusu’nda yaklaşık 1 milyon kilometrekarelik bir alanda 29 arama ruhsatı verildi.
Amerikan silah devi Lockheed Martin‘in iştiraki de İngiltere tarafından desteklenen iki arama lisansına sahip. Raporda derin deniz madenciliği endüstrisinin düzenlenmesinden sorumlu olan BM Uluslararası Deniz Yatağı Otoritesi‘nin (ISA) deniz yaşamını güçlü biçimde korumak yerine şirket çıkarlarını gözettiği ifade ediliyor.
Güçlü bir Küresel Okyanus Anlaşması şart
Greenpeace’in “Okyanusları Koru” kampanyasından Louisa Casson şunları söyledi: “Hayatta kalmamız sağlıklı okyanuslara bağlı. Okyanusları korumak için şimdi harekete geçmezsek derin deniz madenciliği deniz yaşamı ve insanlık için yıkıcı etkiler doğurabilir. Gezegendeki en büyük ekosistem olan derin deniz, henüz tam olarak tanımadığımız eşsiz canlılara ev sahipliği yapıyor. Bu açgözlü endüstri daha derin denizi inceleme şansımız olmadan onun harikalarını yok edebilir.”
‘2030 yılına kadar üçte biri korunmalı’
Rapor Greenpeace’in “Okyanusları Koru” kampanyası kapsamında Greenpeace gemisi Esperanza’nın, Atlantik Okyanusu seyahati esnasında yayımlandı. Bilim insanları yaban hayatı korumak ve iklim değişikliğinin etkilerini azaltmak için 2030 yılına kadar okyanuslarımızın en az üçte birinin okyanus koruma alanları kapsamına alınması gerektiğini söylüyor. Greenpeace, Birleşmiş Milletler’de sömürüyü değil, korumayı merkeze alan, güçlü bir Küresel Okyanus Anlaşması oluşturulması için hükümetleri göreve çağırıyor.
Küresel Okyanus Anlaşması
Ocak 2015’te hükümetler ulusal sınırların ötesindeki deniz yaşamının biyolojik çeşitliliğinin korunması ve sürdürülebilir şekilde kullanılması için yasal olarak bağlayıcı yeni bir uluslararası anlaşmanın (Küresel Okyanus Anlaşması) görüşmelerine başlanacağını duyurdu. Eylül 2018’de başlayan bu görüşmelerin üçüncüsü Ağustos 2019’da New York’ta yapılacak, sürecin 2020 yılında tamamlanması bekleniyor.
Rakibi Britanya’yı 2-1 mağlup eden ABD, Kadınlar Dünya Kupası’nda finale yükselen ilk takım oldu.
Bu yıl Fransa‘da sekizincisi düzenlenen FİFA Kadınlar Dünya Kupası yarı final mücadelesinde, Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ile Birleşik Krallık, Park Olympique Lyonnais’de karşı karşıya geldi. ABD, 10. dakikada Christen Press ve 31. dakikada Alex Morgan’ın golleriyle ilk yarıyı 2-1 önde kapattı. Britanya’nın golünü 19. dakikada Ellen Toni White kaydetti.
İngiliz futbolcu Steph Houghton’ın 84. dakikada penaltı atışından yararlanamadığı mücadeleyi ABD, 2-1 kazanarak adını finale yazdırdı.
Birleşik Krallık Milli Takımı’nda forma giyen Millie Bright, 86. dakikada kırmızı kartla oyun dışında kaldı. Kupadaki diğer yarı final mücadelesinde yarın Hollanda ile İsveç karşılaşacak.
ABD kadın futbol milli takımı, 1991’de, Çin’in ev sahipliğinde düzenlenen ilk turnuvanın da, 2015’te Kanada‘da düzenlenen son turnuvanın da şampiyonu.
Libya’dan Akdeniz’e açılan göçmenleri kurtarıp tüm engellere rağmen İtalya’ya getirdiği için tutuklanan Sea-Watch gemisinin kaptanı Carola Racketa, tutulduğu ev hapsinden serbest bırakıldı. Hakim Rackete’nin ‘yapılması gerekeni yaptığını’ söyledi.
Akdeniz’de kurtardığı göçmenleri, engellemelere rağmen İtalya’nın Lampedusa adasına bıraktığı için tutuklanan ve İtalya’da ev hapsinde tutulan, Sea-Watch gemisinin kaptanı Carola Rackete serbest bırakıldı. İtalya hükümetinin aldığı kararla geçen cuma akşamından bu yana ev hapsinde bulunan Alman kaptan Rackete, ülkenin güneyindeki Sicilya adasındaki Agrigento ön soruşturma hakiminin kararıyla serbest kaldı. Hakim, savcılık tarafından, Akdeniz’de kurtardığı düzensiz göçmenleri İtalya’ya getirmek ve Lampedusa adasındaki limana giriş sırasında sahil güvenlik botunun engellemelerine karşı gelerek askerlerin hayatını riske atmakla suçlanan Rackete’nin tutuklanması için yeterli gerekçe olmadığına kanaat getirdi.
Hakim, Rackete’nin ‘düzensiz göçmenlerin hayatını kurtarmak için yapılması gerekeni yaptığını’ savundu.
Salvini öfkelendi: Sınır dışı edeceğiz
İtalya Başbakan Yardımcısı ve İçişleri Bakanı aşırı sağcı Matteo Salvini kararı beğenmedi: “Söyleyecek sözüm yok. İtalya’da cezaevine girmek için ne gerekiyor? Bu ülkeye dışarıdan gelen birinin, yasalara uymadan ve askerlerin hayatını riske atarak kendi bildiğini yapmasının bir suç olmaması ve serbest bırakılması beni utandırıyor. Eğer bu gece İtalyan yollarında devriye gezen bir polis arabasına herhangi biri çarparsa hakkıdır. Sayın hakim çok kötü bir örnek!”
Salvini, sivil toplum kuruluşu Sea Watch’un üyesi kaptanın sınırdışı edilmesi için tüm hazırlıkların yapıldığını açıkladı. Göçmen karşıtı politikalarıyla bilinen Salvini, yeni yasa çıkarılacağını ifade etti.
Sea Watch Racketa’yı ‘saklıyor’
Kaptanın üyesi olduğu sivil toplum kuruluşu Sea Watch, Rackete’nin güvenli bir yere götürüldüğünü açıkladı. Watch’tan yapılan açıklamaya göre, bu süreçte İtalya Başbakan Yardımcısı ve İçişleri Bakanı Matteo Salvini’nin hedef gösterdiği Rackete serbest kaldıktan sonra tehditler aldı. Kadın kaptanın bu nedenle gizli bir yere götürüldüğü belirtildi.
‘Dayanışmanın zaferi’
Sea Watch, “Carola’ya karşı bazı genel tehditler vardı. Bu nedenle onu gizli bir yere götürdük. Gelecekteki seyahat planları hakkında daha fazla yorum yapmayacağız” açıklaması ile yetindi. Sivil toplum kuruluşu, Rackete’nin serbest kalışı hakkında “Bütün göçmenler ve onlara yardım etmek isteyenlerin suçlu gibi gösterilmesine karşı büyük bir dayanışma zaferi” açıklaması yaptığını da duyurdu.