Ana Sayfa Blog Sayfa 2293

Türkiye’de hava kirliliği alarm veriyor

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Ulusal Hava Kalite İzleme Ağı’nın gün ve saat bazında kontrol ettiği ve paylaştığı hava kalitesini gösteren değerler, Türkiye’de yaşayan insanların 24 saat boyunca zehir soluduğunu ortaya çıkardı. Geçen yıl yedi il “tehlike” alarmı verirken bu yıl zehirli hava soluyan yerleşim yeri şehir sayısı dokuza yükseldi.

Normal değeri dokuz kat aştı

BirGün’den Burcu Cansu‘nun haberine göre Çevre ve Şehircilik Bakanlığı verilerine göre, Edirne Keşan, Ankara, Zonguldak, Adana, Sivas, Karabük, Hakkari, Yozgat ve Iğdır’da hava kalitesi değerleri, Dünya Sağlık Örgütü’nün normal kabul ettiği değeri dokuz kat aştı.

Geçen yıl hava kalitesi tehlikeli olarak nitelenen Konya, Çanakkale Biga, Bolu, Muş, Tokat Erbaa ile Tekirdağ, bu yıl bu kategoriye girmezken Ankara her iki yılın en kirli iller listesindeki yerini korudu.

Gaz maskesi uyarısı

Dünya Sağlık Örgütü’nün normal kabul ettiği Hava Kalitesi İndeksi 0-50 aralığında iken 2019 yılında hemen hemen bütün illerde hava kirliliği günün bazı saatlerinde “sağlıksız” olan 150-200 aralığını sıklıkla geçti. Bu illerde hava kirliliği, “tehlikeli” olarak nitelenen 300-500’e aralığına kadar yükseldi.

En sık rastlanan ve “sağlıksız” olarak nitelenen 150-200’lük indeks düzeyinde, yurttaşlar açık hava sporları ve piknik gibi etkinlikler yapmamaları, maske takmaları yönünde uyarıldı. Bunun üzerindeki kirliliğin yaşandığı günlerde koruyuculuğu daha yüksek maske, kirlilik 300-500 aralığında iken ise gaz maskesinin kullanılması önerildi.

Hava kalitesi değerleri

Bakanlığın hava kalitesini ölçerken kullandığı değerler şöyle sınıflandırıldı:

0-50 ‘İyi’ hava kalitesi memnun edici,
50-100 ‘Orta’ orta düzeyde sağlık endişesi,
100-150 ‘Hassas’ hassas gruplar için sağlık etkisi,
150-200 ‘Sağlıksız’ herkes sağlık etkileri yaşamaya başlayabilir,
200-300 ‘Kötü’ sağlık açısından acil durum,
300-500 ‘Tehlikeli’ ciddi sağlık etkisi ile karşılaşılır.

Aylara göre değerler:

Ulusal Hava İzleme Ağı verilerine göre, Türkiye’de yaşayan insanları ciddi sağlık sorunları ile karşı karşıya bırakacak düzeye kadar çıkan hava kirliliği değerleri aylara göre bazı illerde şu şekilde gerçekleşti:

Ocak

Manisa Soma 154, Hakkari 155, Erzurum Aziziye 168, Edirne Keşan 180, Iğdır 194, Ağrı Patnos 162 ile hava kalitesi, sınırın 3.5 kat üzerine çıkarak ‘sağlıksız’ olarak nitelenen değere ulaştı. Erzurum Taşhan’da ‘kötü’ olarak tanımlanan ve maske takılması önerilen 204 değeri görüldü.

Tokat 108, Amasya 116, Sinop Boyabat 121, Manisa 103, Burdur 101, Yozgat Sorgun 130 ile ‘hassas’ olarak tanımlanan ve açık hava sporlarının önerilmediği havayı soludu.

Şubat

Iğdır 169, Ağrı Patnos 172, Bitlis 177, Muş 154, Edirne Keşan 196, Manisa Soma 154, Sinop Boyabat 169, Erzurum Taşhan 156, Zonguldak Karabük 166, Balıkesir 160 ile ‘sağlıksız’ olarak nitelenen havaya maruz kaldı. Edirne Keşan ise aynı ay içerisinde önce 289 ile ‘kötü’ sonra da 361’e kadar çıkarak ‘tehlikeli’ uyarısı veren ciddi sağlık sorunlarına sebep olabilecek havayı solumak zorunda kaldı.

Sinop, Ordu, Ardahan, Ağrı, Hakkari, Düzce, Kocaeli, Manisa, Amasya, Çorum, Yozgat‘ta ise hava kalitesi ise sık sık ‘hassas’ olarak değerlendirilen 100-150 kriterinde seyretti.

Mart

Edirne Keşan için önce 187 ile ‘sağlıksız’ uyarısı verilirken defalarca indeks 278’e ulaşarak ‘kötü’ alarmı verdi. Konya Karabük 191, Balıkesir de 167 ile ‘sağlıksız’ uyarısı verdi. Çanakkale, Balıkesir, Manisa Soma, Yozgat, Kırıkkale, Bilecik, Bursa, Isparta, İstanbul-Göztepe-Sultangazi-Kartal-Aksaray-Esenyurt, Tekirdağ, Sivas, Balıkesir, Zonguldak , Niğde de Hava Kalitesi İndeksi 0-50 aralığını aştı.

Nisan

Balıkesir 170, Çanakkale 197, Adana 151, Çankırı 153, Edirne Keşan 164, Ankara 171, İzmir 155 ile sınırın 3.5 katı üzerine çıkarak ‘sağlıksız’ olarak nitelenen değere ulaştı. Erzurum Taşhan 285, Ankara ise 236 ile ‘kötü’ uyarısı verdi.

Mayıs

Ankara 171, Çanakkale 155 ile sağlıksız uyarısı verirken, Ankara 250 ile ‘kötü’ 321 ile de ‘tehlikeli’ uyarısı verdi. Ordu, Çorum, Bilecik, Niğde Çanakkale Biga, Samsun, İçel de Hava Kalitesi İndeksi 0-50 aralığını defalarca aştı.

Haziran

Ankara önce 197 ile ‘sağlıksız’ 206 ile ‘kötü’ 320 ile de ‘tehlikeli’ uyarısı verdi. Zonguldak 180 ile sağlıksız, Isparta da 181 ile “sağlıksız” 203 ile de “kötü” alarmı verdi. Ankara 308 ile ‘tehlikeli’ alarmı verdi.

Temmuz

Balıkesir 152, Ankara 160 ile normal değerin 3,5 katı yüksek çıkarak ‘sağlıksız’ hava soludu. Aydın 151 ‘sağlıksız’ 204 ile de ‘kötü’ alarmı verdi.

Ağustos

Balıkesir 151, Aydın 181, Kırşehir 161, Muş 153 ile ‘sağlıksız’, Aydın 218, Çankırı 206 ile ‘kötü’, Adana 453 ‘tehlikeli’ olarak nitelenen değere ulaştı.

Eylül

Muş 160, Bursa 159, Iğdır 153, Ankara 156’lik değerle ‘sağlıksız’ kategorisinde yer aldı. Çanakkale 198 ‘sağlıksız’ değerin ardından 202 ile ‘kötü’ değerine çıktı. Balıkesir Erdek’te ‘kötü’ olarak tanımlanan ve maske takılması önerilen 230 görüldü.

Ekim

Sivas 155, Ankara 157, Muş 173, Karabük 176, Iğdır 156 ‘sağlıksız’ hava soludu. Karabük 300 ile ‘kötü’, 324 ile de ‘tehlikeli’ düzeye çıktı. Sivas 485, Zonguldak’ta hava kalite indeksi 346 ile ‘tehlikeli’ alarmı verdi.

Kasım

Balıkesir 199, Ankara 171, Hakkari 152 ile ‘sağlıksız’ havaya maruz kaldı. Balıkesir Erdek 201, Hakkari 275, Iğdır 169 ‘kötü’ hava soludu. Hava kalitesi Iğdır’da 319, Yozgat’ta 341, Hakkari’de 310’la ‘tehlikeli’ seviyede seyretti.

Aralık

Ankara 193, Manisa Soma 181, Hakkari 150, Edirne Keşan 161, Tokat 155, Erzurum 155 ile ‘sağlıksız’ Hakkari’de 295, Kayseri’de 263, Düzce’de 208 ile ‘kötü’ Hakkari’de de 319 ile ‘tehlikeli’ hava hakim oldu.

AYM Wikipedia için ihlal kararı verdi

Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu, internet ansiklopedisi Wikipedia‘nın Türkiye’de 29 Nisan 2017 tarihinden beri erişime kapalı olmasını ifade özgürlüğünün ihlali olarak değerlendirdi.  İnternet ansiklopedisi Wikipedia’nın sahibi Wikimedia Vakfı erişim yasağı nedeniyle Anayasa Mahkemesi‘ne bireysel başvuruda bulunmuştu.

Anayasa Mahkemesi daha önce, başvuruyu ele almış, ancak başvurunun niteliği itibarıyla Genel Kurul tarafından karara bağlanması gerekli görüldüğünden, Genel Kurula sevkine karar vermişti.

Oy çokluğuyla karar verildi

Başvuruyu görüşen Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu, sitenin tamamına erişimin engellenmesinin, ifade özgürlüğünün ihlali olduğuna karar verdi. İhlal kararının 6’ya karşı 10 üyenin oyuyla alındı.

Neden yasaklanmıştı?

Wikipedia’nın çevrimiçi tüm yayınlarına erişim, “Türkiye’yi çeşitli terör gruplarıyla aynı düzlemde ve iş birliği halinde göstermeye çalışan içerikler” nedeniyle BTK tarafından 29 Nisan 2017 tarihinde engellenmişti. Wikipedia’nın bağlı bulunduğu Wikimedia Vakfı, 5 Mayıs 2017 tarihinde Ankara 1. Sulh Ceza Hakimliği’ne başvurarak yasağa itiraz etmiş, ancak itiraz “iki ayrı URL adresinde bulunan içerikten dolayı” reddedilmişti.

Mahkemeye yapılan itiraz sürecinde, erişim yasağına neden olan içeriklerin İngilizce Wikipedia’da yayımlanan “Foreign Involvement in the Syrian Civil War” (Suriye İç Savaşına Yabancı Müdahalesi) ve “State-sponsored Terrorism” (Devlet Destekli Terörizm) başlıklı makalelerde Türkiye’ye ayrılan bölümler olduğu ortaya çıkmıştı.

Mahkemenin gerekçeli kararında, “İki ayrı URL adresinde bulunan ve talebe konu edilen içeriklerde, ‘Türkiye Cumhuriyeti devletinin, Suriye’de yaşanan iç savaşı başlatanlardan olduğu, terör örgütlerini desteklediği, silah yardımında bulunduğu’ gibi uluslararası platformda ve ülke içerisinde saygınlık ve itibarını zedeleyecek, terörü destekleyen bir devlet olduğu izlenimi verecek derecede haksız nitelikte saldırının bulunduğu anlaşılmıştır” ifadelerine yer verilmişti.

AİHM’e taşındı

Geçtiğimiz Mayıs ayında da Vakıf, konuyu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne taşımıştı. Konuyu öncelikli olarak ele alan AİHM getirilen erişim yasağının Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ile uyumlu olduğunu kanıtlaması için hükümete ekim ayı sonuna kadar süre vermişti.

CHP’li Oran’dan Kanal İstanbul’a 34 maddelik itiraz

Milletvekilliği döneminde de konuyu TBMM’de yakından takip eden CHP’li Umut Oran, Kanal İstanbul projesinin son şekli verilen 1595 sayfalık Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) raporunu okuyarak hazırladığı 34 Maddelik dilekçe ile Çevre ve Şehircilik Bakanlığına itiraz etti.

‘Proje maliyeti 75 milyar liradan çok olacak’

Dilekçesinde ÇED raporunda yer alan ve satır aralarına gizlenmiş olan bazı kritik olası gelişmelere yer veren Umut Oran, projedeki hafriyat miktarının İstanbul’un 30 yıllık molozuna denk geldiğini söyledi. Hangi taşınmazın etkilenebileceğinin eldeki verilerle net olarak belirlenemediği itiraf edildiğini söyleyen Oran,  bu durumda proje maliyetinin 75 milyar TL’den çok daha fazla olacağını belirtti.

‘Kullanılacak beton Fatih’ten Avcılar’a kenti baştan inşa eder’

Oran ayrıca,  proje için toplamda 66,6 milyon metreküp beton kullanılacağını bu kadar betonla istenseydi İstanbul’a 148 bin yeni bina yani 1 milyon 480 bin adet bağımsız bölüm, daire yapılarak Fatih’ten Avcılar’a kadar kentin yeni baştan inşa edilebileceğine dikkat çekti.

34 soruda itiraz

Kanal İstanbul projesinin yapılmasına ve 23 Aralık 2019’da söz konusu ÇED raporunun kabul edilmesine itiraz ettiğini ve itirazına yazılı yanıt talep ettiğini belirten Umut Oran’ın 34 sorusu şöyle:

  • Dünyada, mevcut doğal ve işleyen bir boğaz var iken buna paralel, insan yapısı, alternatif bir kanal örneği var mıdır?
  • ÇED raporunun 6-28 sayılı bölümünde Montrö Antlaşmasına üstünkörü biçimde atıf yapılmış. Kanalın gerçekleşmesinin, sadece Türk Boğazlarından geçişi düzenlemeyen aynı zamanda Karadeniz-Marmara ve Çanakkale bölgesinde bir güvenlik rejimi de tesis eden, Montrö Sözleşmesine etkisi için neden sadece Eski Danıştay Üyesi, Deniz Ulaştırması Genel Müdürü Ali Kurumahmut’un görüşü ile yetinilmiştir? Bu konuda Dışişleri Bakanlığı, Milli Savunma Bakanlığı ve/veya Genelkurmay Başkanlığından görüş alındı mı, alınmadıysa neden? Ulusal savunmamızla doğrudan ilgili bir konuda bunu yapılmamasının yaratacağı vahim sonuçlar nasıl önlenebilecektir?
  • Montrö Sözleşmesinin omurgası olan Türk Boğazlarının bütünlüğünü bozarak, değiştirebilecek süreçlere karşı bir planınız var mıdır?

Maliyeti 75 milyar liranın üzerinde

  • ÇED raporunda, “Projeden etkilenecek tarım arazilerinin miktarı ve bina/yapıların sayısı, projenin inşaat aşamasından önce yapılacak harita ve kamulaştırma işlemleri sırasında belirlenecektir. Eldeki mevcut veriler temelinde, mülkiyet düzenlemesi gerektiren yerlerde hangi tür taşınmazın etkilenebileceği hakkında kesin bilgi verme olanağı yoktur” denilmesi projenin halen birçok eksiği bulunduğunu göstermiyor mu? Bu saptama karşısında proje için 75 milyar TL maliyet açıklanmış olması kamuoyunu yanıltmıyor mu? Bu durumda proje maliyeti 75 milyar TL’nin çok üzerine çıkmayacak mı?

66,6 milyon metreküp beton lullanılacak

  • Kurulacak iki beton santrali 24 saat yılda 320 gün çalıştığında 15 milyon m3 beton üretimi gerçekleşecek, ancak proje için toplamda 66,6 milyon metreküp beton kullanılacağı doğru mudur? 5 katlı 10 daire bir bina kabaca İnşaat Mühendislerine göre 450 m3 beton ile yapılabiliyor ise 66.6 milyon m3 beton  ile İstanbul’a 148 bin yeni bina yani 1 milyon 480 bin adet bağımsız bölüm, daire yapılamaz mıydı? Bu kadar betonla Fatih’ten Avcılar’a kadar kent yeni baştan inşa edilerek, depreme karşı hazırlık yapılamaz mıydı?
  • Kanal İstanbul’un hafriyat işleri sırasında İstanbul’un 30 yıllık molozu çıkarılarak taşınacağı hesabı doğru mudur?
  • Arnavutköy ve Kemerburgaz’da açılacak taş ocakları ormanlık alana zarar vermeyecek mi?
  • Proje nedeniyle TEM otoyolunda aktif olarak günlük olarak 816 ağır taşıtın dahil olması, otoyola bağlantı yolları açsanız bile geçiş yapılacak yerleşim yerlerindeki vatandaşın hayatını zora sokmayacak mı? Trafik terörü estiren hafriyat kamyonlarının hızları mekanik olarak sabitlenecek mi, konum ve hızları GPS ile takip edilecek mi?
  • ÇED raporunda, “Uğraksız olmayan bir geçişin Kanal İstanbul yoluyla yapılmasının zorlanması ve önemle tavsiye edilmesi, Boğazlardan denizden geçiş ve ulaşım özgürlüğü ilkesinin açık bir ihlali olacaktır” denilmesi karşısında yabancı bayraklı bir gemi ücretsiz Boğaz geçişi dururken neden ücreti karşılığında Kanal İstanbul’dan geçecek, bu konu neden açıklanmıyor?

Kaç ağaç kesilecek?

  • Söz konusu kanal, Doğu Trakya’nın ekolojisini ne şekilde değiştirecektir? Kaybedilecek tarım arazisinin yıllık getirisi hesap edilmiş midir? Bu devasa projede alt yapı gereksinimleri nedeniyle kaç ağaç kesilecektir?
  • Raporda belirtildiği gibi deprem ve tsunami anında kanaldan geçiş eşzamanlı olarak nasıl kapatılacaktır? Deprem veya tsunami esnasında kanalda geçiş yapmakta olan gemilerin-yolcuların güvenliği nasıl sağlanacaktır?

Deprem riski nedir?

  • “Deprem Riskleri Raporu” olarak hazırlanan ÇED Raporu Ek-16’nın içeriği nedir, bu rapor neden açıklanmıyor?
  • Gezi Teknesi Navigasyon Kuralları’na (R13) göre; Balıkçı tekneleri, turizm botları, küçük yat tekneleri ve Kanal İstanbul’un içinden geçen feribotların gezinmesi yasak mı olacak?
  • Tuzluluk nedeniyle Karadeniz’den Marmara’ya doğru, saatte 8 kilometreden daha büyük bir hızla akacak yeni satıh akıntısı gerek Marmara ve gerekse Batı Karadeniz’de yaratacağı hidrografik etkiler ile eko sistem dengesi üzerindeki olumsuz etkileri modellemeler yapılarak irdelendi mi? İrdelendiyse bu akıntının, Karadeniz’de hakim kuzeyli rüzgarların da etkisi ile artacağı ve Tuna Havzası nedeniyle halen Karadeniz’in en kirli bölümünü teşkil eden (Tuna deltası) Batı Karadeniz’in kirli satıh sularını Marmara’ya taşıyarak ve zaten çok kirli olan Marmara’daki kirlenmeyi kat be kat artırması tehlikesi yok mudur?
  • Genişliği en dar yerinde 275 metre ve 20,75 metre derinliğinde olan Kanalda herhangi bir gemi batması veya 1979’da yaşandığı gibi İndependenta benzeri bir süper tanker günlerce yanarsa, Boğaziçi’nden çok daha dar olan bu kanalda kazaya nasıl müdahale edilecek, gemi enkazları nasıl kaldırılacaktır? Acil durum prosedürleri oluşturuldu mu? Römorkörlerin ve kılavuz kaptanların planlanmış olması örneğin dümeni kilitlenen 340 metre boyundaki bir konteyner gemisinin kaza yapmasını tek başına önleyebilecek midir? Demirleme havzaları için kaç adet anti-kirlilik kiti bulundurulacaktır?
  • Batı İstanbul’u bir adaya çevirecek bu proje kabaca 5-6 milyon insanın bir kısmının doğal felaket veya radyoaktif serpinti durumunda tahliyesi gerektiğinde doğuda iki köprü ve Marmaray tüneline; batıda bu kanal üzerinde kurulacak köprülere mecbur kalınması halinde bu felaket durumunda tahliye nasıl gerçekleşecektir? ÇED raporunda bu konuya neden yer verilmemiştir?
  • Batı İstanbul adasının tüm dış lojistiğinin doğudan ve batıdan birkaç köprüye bağımlı kalmasının yaratacağı zafiyet neden ÇED raporunda irdelenmedi?

Deniz seviyeleri değişecek

  • Kanal İstanbul projesi nedeniyle ortalama deniz seviyeleri de değişmektedir. Karadeniz’deki seviyenin 5 cm kadar düşebileceği ve Marmara Denizi’nde ise yaklaşık 2 cm artış (bölgesel olarak 3 cm’ye kadar) olabileceği belirtilmektedir. Küresel ısınmanın sonuçlarıyla birlikte deniz yükselmesi İstanbul’da boğaz kıyısındaki ikamet edenlerin yaşamlarına nasıl etki edecektir? Yaratacağı olumsuzluğu nasıl gidereceksiniz? İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve ilçe belediyelerine bu konuda hangi yardımları yapacaksınız?
  • Bu örnekleme yaklaşık %12 mertebesinde fazla suyun Karadeniz’den Marmara Denizine girişine tekabül etmektedir. Bu oransal olarak büyük bir değişiklik değil midir? Bu değişim İstanbullunun günlük yaşamına, Marmara Denizindeki ekosisteme, canlılara olumsuz yansımayacak mı?  Deniz suyunun küresel ısınmanın da etkisiyle 1,65 metre yükselecek olması İstanbul’u olumsuz etkilemeyecek mi?
  • Çanakkale Boğazı için yapılan Hidrodinamik model çalışması sonucunda, Karadeniz’den Marmara Denizi’ne, güncel durumdaki akımın yaklaşık % 12 üzerinde olan 20 km3/yıl fazla akım olacağı” saptaması ne anlama gelmektedir? Söz konusu akım artışının yarattığı yıllık 20 km3’lük fazladan akışın Ege Denizine ve dolayısıyla Çanakkale, Balıkesir, İzmir’e etkileri ne olacaktır, bu yönde niçin çalışma yapılmadı?

Su yeterli olacak mı?

  • Yaklaşık 5-6 milyon insanın yaşayacağı, yeni Batı İstanbul adasının doğal kaynakları, başta su olmak üzere adayı beslemeye yetecek midir? Melen Projesi ile yıllık toplam 1,08 Milyar m³ suyun İstanbul’a iletilmesinin mümkün olacağı sonucuna nasıl ulaştınız? Melen baraj gövdesinde çatlak varken burada nasıl su tutulacak ve aktarılabilecek?
  • Küçükçekmece ve Avcılar’ın atıksuları, projenin inşa edileceği noktada arıtılarak derin deniz deşarjı sağlanıyordu. Bunlar iptal edilirse ÇED raporunda 500.000 m3/gün kapasiteli arıtma tesisleri planlandığını belirtiyorsunuz, bu arıtma tesisini kim yapacak? Avcılar ve Küçükçekmece halkının mağduriyetini nasıl önleyeceksiniz?
  • Kanal projesi inşaat aşamasına geçerse 23 milyon metrekare orman alanı, 45 kilometre uzunluğunda ve ortalama 150 metre genişliğinde 136 milyon metrekarelik çok verimli tarım ve orman alanı yok edilmiş olmayacak mı?
  • Tayakadın’da benzer deneyimler yaşayıp havaalanı inşaatında çalışmak durumda kalan çiftçilerin işçi olarak çalışmaya ayak uyduramadıkları ve işten ayrılmak zorunda kaldıkları bilgisi de ÇED raporunda paylaşılmıştır. Bu nedenle, proje nedeniyle kaybedilecek tarım ve mera alanlarındaki istihdamın kaybedilmesini engellemeye yönelik çalışma yapıldı mı? Ortaya çıkacak etki konusunda ilgili kurum/kuruluşlarla kırsal faaliyetleri teşvik etmeye yönelik projeler geliştirildi mi? Örneğin kaybedilen tarım arazileri ve mera alanları yerine alternatif tarım ve meralar sağlanarak bu sektörlerdeki istihdam kaybı önlenemez mi ? Veya il genelinde tahribata uğramış mera alanları ıslah edilerek kullanıma açılamaz mı, bunların hangisi yaptınız?
  • İnşaat faaliyetleri için yaklaşık 6 şantiye sahasının kurulması ve yaklaşık 10.000 işçinin çalışması öngörülmektedir. Bunların ne kadarlık kısmı evi arazisi elinden alınarak başka bölgeye gitmeye zorlanacak bu bölgenin insanlarından karşılanacak?
  • Kamulaştırma bedellerinin tanzim edilmesi ve gerekmesi durumunda yeniden yerleşim uygulamalarının gerçekleştirilmesinde, ulusal mevzuatların yanı sıra uluslararası finans kuruluşlarının (IFI) standartları da dikkate alınacak mıdır, bunlar hangi kuruluşlardır, isimleri nelerdir?
  • Kanal İstanbul Projesi kapsamında 440 adet mera, yaylak, kışlak vasıflı taşınmazından 418 adet (13.437.022,67 metrekare) taşınmazın mera niteliği kaldırılmıştır. 22 adet mera nitelikli taşınmazın tapu kaydında tescile engel tedbir ve davalı takyidat bulunduğundan çalışmalar henüz sonuçlandırılamamıştır. Bu kapsamda, alternatif mera alanlarının ve/veya hayvancılık faaliyetlerine ilişkin örneğin yem desteği gibi desteklerin sağlanması neden sağlanmıyor?
  • Kanal İstanbul Projesi’nin, proje ve etki alanındaki hayvancılık faaliyetlerine olabilecek etkileri, riskler ve bu etkileri azaltmaya yönelik tedbirler ayrıca detaylı olarak SED raporunda (ÇED Raporu Ek-36) irdelendiği belirtilmektedir. Özelikle Arnavutköy’de tarımla uğraşan vatandaşları yakından ilgilendiren söz konusu Ek-36’daki tedbirler nelerdir?

Balıkçıların nasıl etkileneceği yer almıyor

  • Karaburun’da geçimini balıkçılıktan sağlayanların hanelerin sayısı 300’ü bulmaktadır. Proje’nin inşaat ve işletme aşamasına geçilmesi halinde denizdeki faaliyetlerden etkilenecekleri, balıkçılık yapmaya şu an avlandıkları alanlarda devam edemeyecekleri belirtilmektedir. Değerlendirme çalışmalarına sadece teknesi olanlar değil, tayfalar gibi balıkçılıktan gelir elde eden diğer gruplar da dâhil edilerek, proje nedeniyle balıkçıların nasıl etkileneceği, gelir kaybı yaşayıp yaşamayacakları konusunda ek bir çalışma neden yapılmadı, balıkçıların gelir kaybı yaşamamaları için hangi önlemler alınacaktır?
  • Gemi Akış Simülasyon çalışmasına göre mevcut sayının 2 katından fazla gemi gelmesi öngörüldüğüne göre Küçükçekmece Nükleer Araştırma Merkezi ve Kanal İstanbul’un uyumluluğunu kontrol etme amacıyla ayrı bir risk çalışması yapıldı mı, yapıldıysa içerik ve sonucu nedir?
  • İnşaat alanını koruyabilmek için yüklenici tarafından silahsız güvenlik güçleri istihdam edilecek ve bu uygulama, Projenin hizmete açılmasına kadar devam edecek, İşletmenin kabulünden sonra, tesis, Yatırımcı tarafından istihdam edilen silahlı özel güvenlik ile mi korunacak? Yatırımcının Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmaması durumunda söz konusu silahlı güvenlik personeli yabancı uyruklulardan mı teşkil edilecektir?
  • Yapılan etki değerlendirme çalışmaları sırasında proje güzergahı ve etki alanı içerisinde 1 arkeolojik alan ile 1 tarihi köprü ile 50 tescilli arkeolojik alan veya tarihi alanın var olduğu saptanmıştır. Bu alanlarla ilgili olarak ÇED Raporu Ek-2.2.7.’de sunulan İstanbul 1 Numaralı Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu Müdürlüğü kurum görüşünde belirtilen iş ve işlemler nelerdir? Söz konusu ek raporun içeriği nedir?

Toplumsal sorunların çözümü belirsiz

  • Bölgeye yaşanacak işgücü akımının, toplum için potansiyel faydalar sağlayabileceği belirtilen raporda; bölgede yaşayan halkın mevcut sosyo-kültürel dinamiklerinden dolayı yabancı işçilerin gelmesinden rahatsız olması, hırsızlık, fiziksel saldırılar, cinsiyete dayalı şiddet, insan ticareti, alkol ve uyuşturucu kullanımı, kaçakçılık vb. gibi suç hareketlerinde artış, trafiğin yoğunlaşması ve kazalarda artış, ulaşım altyapısında ilave yük oluşması gibi Potansiyel olumsuz etkilerden söz edilmektedir. Bu olumsuzlukların giderilmesi için hangi önlemleri alacaksınız?
  • Kapatılan Maden İşleri Genel Müdürlüğü (MİGEM)  tarafından projenin yapılması halinde kaynak kaybı olup olmadığı ve mevcut ruhsatları etkileyip etkilemeyeceğini inceleyerek Kanal İstanbul projesi ile şahıs ve tüzel kişiler uhdesinde bulunan kuvars kumu işletme, mermer işletme, 6 adet linyit işletme, alüminyum + kil + kuvars kumu işletme, ruhsat sahalarının projeden olumsuz etkileneceğini saptadığı bildirilmektedir. Saptanan kaynak kaybının devlete toplam maliyeti kaç TL olacaktır?

Valencia’dan Kanal İstanbul’a dünyanın ‘beyaz filleri’…

“Rivayet o ki, Siyam (günümüzün Tayland’ı) kralı saray çevresinde iflas ettirmek istediklerine kutsal olarak kabul edilen beyaz fil hediye edermiş. Kimse kralın hediyesini geri çeviremezmiş tabii ki. Üstelik kutsal beyaz fillerin çalıştırılması da söz konusu bile değilmiş. Bir müddet sonra filin sahibi masrafların ağırlığı altında iflas edermiş.”

Dünyanın dört bir tarafında bu tür mega, çılgın, lüzumsuz ve dayatılmış projeler bulunuyor. Bunlara sahiplerini iflas ettirdiklerinden ötürü beyaz fil projeleri de denmesi bu yüzden.

Aşağıda bugün kullanılmadan bekleyen, ama maliyeti halka ve doğaya yüklenmiş bu tür projelerden bir öbek listeledik.

Tel Aviv Merkez Otogarı, bugün mezbele olmuş durumda.

Tel Aviv Merkez Otogarı

230 bin metrekarelik, sekiz katlı otogar 1993 yılında açılmış. Labirent gibi koridorlarından ötürü insanların ayağı kesilmiş, dükkanlar iflas etmiş. Bugün mezbele halinde uyuşturucu trafiğinin ve sarhoşların mekanı halinde duruyor.

Bükreş Parlamento Sarayı

360 bin metrekarelik yapı Romanya diktatörü Nikolay Çavuşevsku’nun ülkesine armağanı! Burayı inşa etmek için 40 bin kişi yerinden edilmiş, hastaneler, kiliseler ve dini binalar yıkılmış. Günümüzde %70’I boş olsa da ısıtma ve ışıklandırma için her yıl 6 milyon dolar harcıyor.

Montreal Olimpiyat Stadyumu

Montreal olimpiyatları için inşa edilmiş stadyum, bugün çatısındaki problemlerden ötürü kullanılamaz halde duruyor. Tasarımının karmaşıklığı ve gecikmeler olimpiyat bütçesini 1,2 milyar Kanada dolarına çıkarmış ve borç ancak 2006’da bitirilebilmiş.

Jantar Mantar neredeyse hiç kullanılamamış.

Jantar Mantar

1734’te Hindistan’da inşa edilmiş gözlem evi. Batlamyus’un küçük çaplı araçlarıyla yaptığı gözlemlerin doğru olmadığını iddia eden kral, dünyanın en büyük güneş saatini inşa ettirse de, büyüklük tam tersi hassasiyeti düşürmüş, çünkü araçlar büyüyünce eğrilmeye başlamışlar. Bugün kullanılamaz durumda.

Galiçya Kültür Merkezi

2011’de kısmen açılmış merkez, bir türlü istenilen sayıda misafir çekemediğinden ve çok yüksek işletim maliyetlerinden ötürü 2013’te terkedilmiş.

2350 mağazalı Çin AVM’si açıldığından bu yana boş. 

Yeni Güney Çin AVM’si

10 milyar yoksul Çinli göçmen işçinin yaşadığı Dongguan şehrinde açılmış AVM’nin 2350 mağazası açılıştan bu yana geçen 17 yıla rağmen hala boş.

Ciudad Real Merkez Havaalanı

İspanya’daki havalanı 1.1 milyar avroya inşa edildikten üç yıl sonra kapanmak zorunda kalmış. Havaalanın ilk sahibi 300 milyon avroluk borçla iflas etmiş. Dört yıl aralıksız yapılan açık arttırmalarda alıcı çıkmayınca fiyatı 56 milyon avroya düşmüş.

1.1 milyar avroya inşa edien Ciudad Real Havalimanı üç yıl sonra kapanmak zorunda kalmış.

Nepido Şehri

Astrologların uyarılarıyla 2006 yılında Myanmar’ın yeni başkenti olarak ilan edilmiş. New York’un altı katı bir arazi üzerinde, 20 şeritli yollara sahip kentten kaçış devam ediyor. Hükümet bile bakanlık binalarını eski başkente taşımaya başlamış.

Ryugyong Oteli

Kuzey Kore’nin başkenti Pyonyang’da dünyaya gösteriş olsun diye inşa edilmiş 105 katlı bina dünyanın boş halde duran en yüksek binası ünvanına sahip. Yapımı 30 yıl sürmüş ve 750 milyon dolar harcanmış.

Yapımı 30 yıl süren Ryungyogn Oteli, boş halde duruyor.

Valensiya Sanat ve Bilim Kenti

Hedeflenen bütçenin 4 katına yani 1,5 milyar avroya mal olsa da çatısındaki çatlaklardan ötürü kullanılmaz halde öyle duruyor.

Ulusal Popüler Müzik Merkezi

Sheffield İngiltere de inşa edilen merkez 15 milyon pounda 1999’da bitmiş. Hayal edilen misafir sayısına ulaşılmayınca bir yıl sonra kapanmış. Bir üniversite, öğrenci merkezi yapmak için binayı 1,2 milyon pounda satın almış.

Valensiya’daki israf turlarına “utanç yürüyüşü” adı veriliyor ve çok sayıda turist katılıyor.

Valensiya’da ‘turistik’ israf turları

Yolsuzluğu arttıran ve kamu parasını heba eden projelere muhalefet eden Valensiyalı Miguel Angel Ferris Gil isimli kişi kentte israf turları düzenlemeye başlamış. Her Cumartesi kiraladığı otobüsle turistleri gezdiriyor. İlk durak, tüm bu israfın merkezi olarak gördüğü Valensiya Parlamentosu.

Valensiya Parlamentosu.

Daha sonra 1,5 milyar avroya inşa edilip boş duran bilim ve sanat merkezine, sonra da yarısı bitmiş halde duran futbol stadyumuna uğruyor tur. Bilet fiyatı 10 dolar olsa da 50 kişilik kontenjan her hafta hızla doluyormuş.

İBB önündeki yaşam nöbeti sekizinci gününe girdi

Hayvan hakları aktivistlerinin faytonların kaldırılması için başlattığı İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) önündeki çadırlı yaşam nöbeti sekizinci gününe girdi. Adalar Kaymakamlığı geçtiğimiz hafta bir açıklama yayınlayarak ruam hastalığı tespit edilen 81 atın öldürüldüğünü söylemişti. Sonrasında İstanbul Valiliği de Adalar’da fayton kullanımının üç ay durdurulacağını, Büyükada’nın karantina altına alınacağını açıklamıştı.

Geçmiş yıllarda da benzer önlemler alındığını ancak fayton kullanımının sürmesi sebebiyle atların ölümünün sürdüğünü söyleyen hayvan hakları aktivistleri İBB önünde çadır kurarak yaşam nöbetine başladı. Adaylık sürecinde Hayvan Hakları Yasama İzleme Delegasyonu’nun kendisine sunduğu SÖZ VERİYORUM taahhütnamesini imzalayan Ekrem İmamoğlu’na seslenen eylemciler, belediye başkanından sözünü tutmasını ve atlı faytonları kaldırmasını talep ediyor.

Nöbet büyüyor

İlk gün üç çadırla Saraçhane Parkı’nda başlayan nöbet, şu anda daha da geniş katılımla devam ediyor. Büyük çadırlar, sobalar, kışlık uyku tulumları gibi malzemelerin getirildiği alanda eylemciler soğuk ve yağmurun olumsuz etkilerine rağmen nöbetlerini sürdürmekte kararlı. Yedinci gecede alanda 20 kişinin çadırlarda geceyi geçirdiği belirtiliyor.

Twitterda Yaşam Nöbeti ismiyle paylaşım yapan eylemciler, “Bugün #TBT günü. Tam 8 gün önce Büyükada’da faytonlarda çalıştırılan 81 atın Ruam sebebiyle öldürüldüğünü haber aldık. Tam 8 gündür #YaşamNöbeti ‘nde, Büyükada’da atların nasıl öldürüldüğünü soruyor, atlı faytonun yasaklanması için mücadele ediyoruz. Buradayız, gitmiyoruz!” dedi.  Atların yaşama hakkını destekleyen herkesi sosyal medyada ve alanda desteğe çağıran eylemciler haftasonu da çeşitli etkinlikler ve forumlar düzenlemeyi planlıyor.

https://twitter.com/NobetiYasam/status/1210135174446489600

 

Gelecek Partisi Başkanlar Kurulu ve Gölge Kabinesi belli oldu

Eski AKP’li Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun genel başkan olduğu Gelecek Partisi’nin Başkanlar Kurulu ve “gölge kabine” olarak belirtilen Politika İzleme Kurulu’nda kimlerin yer aldığı açıklandı. Partinin sözcüsü Selim Temurci olurken genel sekreteri ise Şenol Gürşan olarak belirlendi.

Başkanlar Kurulu listesi

Davutoğlu’nun Ankara Meyra Palaca’te düzenlediği basın toplantısında açıkladığı listeye göre Başkanlar Kurulu’nda şu isimler yer aldı:

  • Siyasi İşler Başkanlığı ve Parti sözcüsü Selim Temurci
  • Teşkilat Başkanlığı: Nedim Yamalı
  • Seçim ve Hukuk İşleri Başkanlığı: Ayhan Sefer Üstün
  • Yerel Yönetimler ve Şehircilik Başkanlığı: Doğan Demir
  • Politika İzleme Kurulu Koordinatörlüğü: Feridun Bilgin
  • Sivil Toplum ve Halkla İlişkiler Başkanlığı: Selçuk Özdağ
  • Sosyal Politikalar Başkanlığı: Feramuz Üstün
  • İletişim Başkanlığı: Neslihan Çevik
  • İnsan Hakları Başkanlığı: Vahdettin İnce
  • Parti İçi Eğitim Başkanlığı: Mehmet Ali Pulcu
  • Dış İlişkiler Başkanlığı: Ümit Yardım
  • Araştırma, Geliştirme ve Bilişim Başkanlığı: Etyen Mahçupyan
  • Kültür ve Sanat Politikaları Başkanlığı: Sema İlkin
  • Kadın Politikaları Başkanlığı: Habibe Çiftçioğlu Başar
  • Gençlik Politikaları Başkanlığı: Mustafa Güzel
  • İdari ve Mali İşler Başkanlığı: Abdullah Bağcı
  • Genel Sekreter: Şenol Gürşan

Basın açıklamasında Davutoğlu, “gölge kabine” olarak nitelendirilen 16 kişilik Politika İzleme Kurulu’nda yer alan isimleri de açıkladı. Parlamenter yönetim sistemlerinde görülen bir uygulama olan gölge kabinede hükümetin atadığı her bakanlık için muhalefet partisi de kendi gölge bakanını belirliyor.  Bu uygulamadaki asıl amaç ise hükümeti denetlemek, daha sıkı muhalefet etmek ve alternatif politika ve çözüm önerileri sunmak. Davutoğlu’nun açıkladığı listeye göre bu kurulda şu isimler yer alacak:

  • Adalet Politikaları Başkanlığı: Ali Aydın
  • Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Politikaları Başkanlığı: Selen Yıldız Öztürk
  • Çevre ve Şehircilik Politikaları Başkanlığı: Cesim Gökçe
  • Dış Politika Başkanlığı: Kani Torun
  • Enerji ve Tabii Kaynaklar Politikaları Başkanlığı: Mehmet Fatih Arslan
  • Gençlik ve Spor Politikaları Başkanlığı: Cuma İçten
  • Hazine ve Maliye Politikaları Başkanlığı: Serkan Özcan
  • İçişleri Politikaları Başkanlığı: İzzettin Küçük
  • Kültür ve Turizm Politikaları Başkanlığı: Yeşim Karadağ
  • Eğitim Politikaları Başkanlığı: Yusuf Ziya Özcan
  • Savunma Politikaları Başkanlığı: Salih Aynural
  • Sağlık Politikaları Başkanlığı: Serpil Bulut
  • Sanayi ve Teknoloji Politikaları Başkanlığı: Mehmet Nuri Görenoğlu
  • Tarım ve Orman Politikaları Başkanlığı: Ali Akmaz
  • Ticaret Politikaları Başkanlığı: Mustafa Mente
  • Ulaştırma ve Altyapı Politikaları Başkanlığı: Mustafa Öztürk

Adana’da son 56 yılın en şiddetli yağışı

Adana’da dört gündür etkisini sürdüren sağanak yağmur sonucunda bazı sulama kanalları taştı; caddeler, sokaklar ve tarım arazileri su altında kaldı.  Kent merkezindeki çeşitli mahallelerde de su baskınları yaşandı.

Son 56 yılın en yüksek yağışı

Meteoroloji metrekareye düşen 147 kilogramlık yağışın son 56 yılın en yüksek miktarı olduğunu açıkladı. 1963 yılından itibaren tutulan yağış grafiklerine göre Adana’da aralık ayı yağış ortalaması 121 kilogram oldu. Bugüne kadarki en yüksek yağış ise 22 Eylül 2015’te 129 kilogram yağış ile görülmüştü. Yıllık yağış ortalamasının, 648 kilogram olduğu ilde, son iki günde merkez ilçelerde metrekareye ortalama 249 kilogram yağış düştüğü kaydedildi.

Kriz merkezi kuruldu

Meteoroloji Genel Müdürlüğü’nün öncesinde “turuncu uyarı” yayınladığı sağanağın sebep olduğu sele karşı Adana Valisi Mahmut Demirtaş başkanlığında kriz merkezi oluşturuldu. İlgili tüm kamu kurumu temsilcileri ve yerel yöneticilerin katılımıyla oluşturulan 3 komisyonda, hızlı kararlar alınıp olaylara müdahale edilmesi için gerekli işlemler yapıldı..

Kurum: Vatandaşlarımızın yaralarını saracağız

Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum yaşanan sel felaketi üzerine sosyal medyada paylaşım yaptı. Kurum açıklamasında, “ Adana’da yoğun yağış nedeniyle meydana gelen selin ardından hasar gören binalarda Valiliğimiz koordinesinde bütün ekiplerimiz tespit çalışmalarını sürdürmektedir. En kısa sürede vatandaşlarımızın yaralarını saracağız. Tüm vatandaşlarımıza geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum” dedi.

İklim krizi şu anda yaşanıyor

Son yıllarda iklim krizinin sebep olduğu aşırı yağışlar Türkiye’yi de etkisi altına aldı. Meteoroloji Genel Müdürlüğü kayıtlarına göre 2018 yılında 2018 yılında toplamda 331 sel olay yaşandı. Böylece 2018 yılı 1940 yılından bu zamana kadar sel afetinin en fazla görüldüğü yıl oldu. Kayıtlar, 2000’li yıllardan itibaren sel olaylarında ciddi artışlar görüldüğünü ortaya koyuyor.

Yokoluş İsyanı’nın İngiliz polisine vegan yemek faturası: 107 bin lira

Birleşik Krallık’ta kurulan ve dünya çapında örgütlenen iklim hareketi Extinction Rebellion’ın (Yokoluş İsyanı) gözaltına alınan üyeleri için polisin geçen yıl binlerce sterlinlik vegan yemek harcaması yaptığı belirtildi.

MailOnline tarafından bilgi edinme özgürlüğü kapsamında yapılan başvuruya yanıt veren Metropolitan Polisi, gözaltına alınan aktivistlerin vegan yemekleri için 14 bin sterlin (yaklaşık 107 bin TL) harcadıklarını açıkladı.

Yokoluş İsyanı’nın 10 günlük eylemlerinin gerçekleştiği 30 Eylül ve 17 Ekim tarihleri arası ‘en fazla harcamanın’ yapıldığı dönem olarak kayıtlara geçti.

1832 aktivistin gözaltına alındığı bildirilen söz konusu tarihlerde vegan menüler için 4651 sterlin (yaklaşık 36 bin TL) ödendi. Grup üyelerinin kendilerini trenlere yapıştırdığı, Shell’in Londra merkezinin camlarını kırdıkları nisan ayı protestolarında gözaltına alınan 1100 kişi içinse 3228 sterlin vegan yemek harcaması yapıldı. 28 Ocak ile 9 Şubat arası dönemde ise en düşük harcama kaydedildi, bu tarihler arasında 215 sterlinlik vegan yemek siparişi verildi.

Pek çok sivil itaatsizlik eylemi gerçekleştiren Yokoluş İsyanı, daha önce Waterloo Köprüsü ve Parlamento Meydanı gibi bazı kalabalık caddelerle yolları trafiğe kapatmış, Thames Nehri üzerinden geçen köprülere barikat kurmuş, Oxford Circus meydanına, üzerinde dev harflerle “Gerçekleri anlatın” yazan pembe bir tekne yerleştirmişti.

Gözaltına alınan eylemcilerin en az 150’sine ‘kamu malına zarar vermek, trafiği engellemek’ gibi suçlamalar yöneltildi. Bu dönemde pek çok polis normal görevlerinden alınarak protestoların yapıldığı alanda görevlendirildi.

Sivil itaatsizlik eylemlerine 33 ülkede 80’e yakın şehirde destek veriliyor.

 

 

Mızraklı’ya da tahliye yok

Terör soruşturması kapsamında tutuklanan ve İçişleri Bakanlığı’nca görevden alınan HDP’li Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Selçuk Mızraklı’nın yargılanmasına başlandı.

19 Ağustos 2019’da görevden alınan ve 22 Ekim’de tutuklanan Mızraklı hakkında ‘silahlı terör örgütüne üye olmak’ suçundan 7 yıl 6 aydan 15 yıla kadar hapis cezası, mahkumiyeti halinde ise TCK’nin 53/1 maddesinde görülen hak yoksunluklarına hükmedilmesi talep ediliyor.

Tanıklar iddiaları doğrulamadı

Diyarbakır 9. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmaya Mızraklı, Kayseri 2 No’lu T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’ndan Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi’yle (SEGBİS) katılırken, avukatları da salonda hazır bulundu.

Bugünkü duruşmada, hastane çalışanı tanıklar dinlendi. Tanıklara Mızraklı’nın doktorluk yaptığı dönemde örgüt üyelerini tedavi ettiği yönündeki iddialar soruldu. Mızraklı ile birlikte aynı dönemde çalışmış olan tanıklar, bu ifadelerin doğru olmadığını; Mızraklı’nın kayıt dışı hasta ameliyat ettiğine de tanık olmadıklarını anlattı.  Mızraklı ise, kendisine isnat edilen suçlamaları reddederek tahliye talebinde bulundu.

Cumhuriyet savcısı ibe mütalaasında mevcut delil durumu, isnat edilen suçla ilgili somut delillerin bulunması, kaçma ve saklanma şüphesi, suçlamaya ilişkin cezasının alt ve üst sınırı ile verilmesi beklenen cezaya göre tutuklama tedbirinin ölçülü olduğunu dikkate alarak; Mızraklı hakkında tutukluluk halinin devamı yönünde görüş bildirdi.

Mızraklı’nın avukatlarının tahliye taleplerine karşın, Mahkeme, tutukluluk halinin devamına karar vererek duruşmayı 10 Şubat 2020’ye erteledi.

Zonguldak’ta kaçak maden ocağında patlama: Bir işçi öldü, biri ağır yaralı, biri göçük altında

Zonguldak’ın Kilimli ilçesine bağlı Gelik beldesindeki kaçak maden ocağında metan gazı patlaması meydana geldi. Bir işçi hayatını kaybetti. Bir işçi ağır yaralandı. Göçük altında bir işçinin daha bulunduğu belirtiliyor.

Gelik beldesindeki ormanlık arazide bulunan kaçak maden ocağında, saat 11:00’de meydana gelen patlama sonrasında dumanların yükseldiğini görenler 112 Acil Servis’e haber verdi. Ocağa Türkiye Taş Kurumu (TTK), AFAD, polis ve sağlık ekipleri sevk edildi.

Ağır yaralanan 51 yaşındaki maden işçisi Bahri Yeniay ocaktan çıkarıldı. Sağlık görevlileri, vücudunda yanıklar oluşan Yeniay’a ilk müdahalede bulundu. Yeniay, ambulansla Zonguldak Atatürk Devlet Hastanesi’ne kaldırıldı.

Ocakta mahsur kalan iki işçi için arama-kurtarma çalışmaları başlatıldı. Bir işçinin cansız bedenine ulaşıldı. Diğer işçi için çalışmalar sürüyor.