EkolojiManşet

[Özel Haber] Bakana cevap: “Çevre, mal değil emanet”

0

Çevre ve Şehircilik Bakanı İdris Güllüce’nin son açıklaması, çevre kavramının bambaşka bir boyutta yorumladığını ortaya koydu. Açıklamayı kısaca hatırlatalım: Güllüce, Mimar ve Mühendisler Grubu’nda yaptığı konuşmada “bazı ülkelerin Türkiye’yi rakip gördüğünü, çevre bilincinin gelişmesini kırbaç olarak kullandıklarını” söylemiş, ardından “Çevre, Müslümanların özbeöz anasının ak sütü kadar helal, kendi mallarıdır. Kimse Müslümanlara, Türkiye’deki insanlara ne çevreciliği öğretmeye kalksın ne de çevrecilik edebiyatı yapsın” diye eklemişti.

Haliyle kafamız karıştı. Kim kime çevreciliği öğretiyordu? “Düşman ülkeler”in ülkemizi engellemek gibi bir emeli varsa bunun için neden çevreyi kullansınlardı?Ve çevre neden müslümanlara ak sütü kadar helaldi? İnsan içine doğduğu doğayı nasıl malı olarak görebilirdi?

Soruların içinden çıkamayınca, özellikle islamiyet ve ekoloji konuları üzerine çalışmalar yapan ya da “mücadelenin içinde” olan kişilere danıştık:

“Müslümanların abdest alırken bile suyu fazla kullanmaları yasaktır”

ibrahim özdemir

İbrahim Özdemir

Prof. Dr. İbrahim Özdemir  (Gaziantep Hasan Kalyoncu Üniversitesi kurucu rektörü, ilahiyat profesörü. İslam perspektifinden ekolojiyle ilgili pek çok makalesi bulunuyor.)

Öncelikle belirteyim, Çevre Bakanı makamını biz çevrecilere borçludur. Şu anda dünyada devam eden çevre mücadelesi ve bunun için çaba sarf eden insanların katkısı sayesinde çevre bakanlıkları kuruldu. Sanıyorum sayın bakan konuya vakıf değil. Ben ekoloji konusunda Ortadoğu’da doktora yaparken çevre bakanları bizimle görüşürdü, söylediklerimizi dinlerdi.

Birçok Müslüman yazar ve düşünür, “Allah’ın buyruklarını umursamayan şu insanların kendi tercihleri ile yaptıkları işler yüzünden karada ve denizde (bütün dünyada) bozukluk (fesat) ortaya çıktı, nizam bozuldu.” (30/Rûm, 40), ayetini çevre sorunlarına işaret bağlamında anlamaktadırlar. Zira tabiattaki ilahi dengeyi bozan en büyük etkenin başta aşırı tüketim, israf ve doğal kaynakları kendini yenileyemeyecek şekilde tahrip etmek olduğunu biliyoruz.

Şimdi, “Batının komplosu, batı islam ülkelerinin kalkınmasını istemiyor” söylemi var. Kalkınmak için çevreyi tahrip etmemiz gerekmiyor. Etraftaki her şey Allah’ın bize emaneti.

Associated Press ajansı Çevre Günü’nde bir araştırma yapmış, Katar’daki vaazlarla ilgili. Katar’daki camilerde iklim değişikiliği, çevre tahribatı, bunlarla ilgili vaaz yok. Denilebilir ki “Müslümanların o kadar acil sorunları var ki, çevreye sıra gelmiyor”. Halbuki Mevlana’dan Yunus Emre’ye, Hacı Bektaşi Veli’ye o kadar çevreci unsur var ki dinde.

Dünyadaki diğer canlıların bize güvenebileceği bir varlık olmalıyız. Müslümanların abdest alırken bile suyu fazla kullanmaları yasaktır. Evindeki çiçeklerin, hayvanların susuz ve aç bırakılmasından insan sorumludur. Velhasıl dindarlık sorumluluk getirir. Kalkınalım da keselim demekle olmaz. 

‘Çevrecilik doğaya uyumdur’

İhsan Eliaçık (Antikapitalist Müslümanlar’dan)

ihsan eliaçık

İhsan Eliaçık

İnsanların herhangi bir yeri sahiplenmesi caiz değildir. Tabiatın mensubu gibi davranmalıyız. Bu yüzden çevreye alabildiğine saygılı olmalıyız. Bağlar, bahçeler, şelaleler, tarlalar, hepsi Allah’ın emanetidir. Bunlar hibe demek değildir. Yani mal da mülk te Allah’ındır, bizim olan birşey yok. Sadece emanet, istendiği zaman da geri vermemiz gerekir. Emanete ihanet diye bir kavram var, aldığın emaneti zamanında geri ödeyeceksin.

Bakanın beyanlarından anlaşıldığı gibi bunlar çevreyi hibe olarak anlamışlar. Böyle birşey yok.

Hud suresi 87. ayet sahip olduğunuz malları dilediğiniz gibi kullanamayacağınızı söyler, buna çevre de dahildir. Yani, yeraltı tüneli kazmamalısın, balıkların göç mevsimini beklemelisin.

Başbakan’ın kendisi “çevreci tipler” diyor. Çiçek ekmeyi, ağaç ekmeyi çevrecilik zannediyor hükümet; halbuki çevrecilik doğaya uyumdur, doğal yaşamın kendisidir. İslamiyet bi taraftan doğalı bir taraftan barışı ima eder. Doğaya bakın, doğal olmayan birşey İslama uymaz. Üçüncü Köprü yapacağım diyorsun, binlerce ağaç kesilecek kanalın geçeceği yerler iktidar yandaşları tarafından parseleniyor. Yağma, talan hepsi var. O nedenle çevre duyarlılığı göremedim ben şimdiye kadar.

“Helalse malımıza başkalarının haram eli uzanmasın”

cengiz hava

Cengiz Hava

Cengiz Hava (Tavşanlı Çevre Platformu Sözcüsü)

Çevre Bakanı, çevreyi Müslümanların malı olarak tanımlıyorsa, biz de malımızı  zehirletmemek için çabalıyoruz. Tavşanlı’daki tehlikeli atık bertaraf tesisi sermayenin ak sütü kadar helal de, bizim için mi haram? Bakış açısı önemli. Bizim köyü 16 ilin, üç bölgenin tehlikeli atık yapma bölgesi haline getirmek itsiyorlar.

Bizi, burada atık tesisi istemeyenleri vatan haini ilan ettiler. “Tavşanlı’nın geleceğine ipotek koyan vatan hainidir” diyen köylüler var. Eğer ekolojik düzeni bozmayan bir fabrika geldiğinde karşı çıkıyorsak eleştirin bizi. Ama buraya 16 ilin atığını gömmek suretiyle kapatmak istiyorlar. ÇED raporu Çevre ve Şehircilik Bakanı’nın önünde. Şirket devamlı baskı yapıyor. Biz de siyasilere bastırıyoruz. Bakanın söylediklerine şu anlamda katılıyorum: Çevre Müslümanın ak sütü gibi helalse, malımıza başkalarının haram elinin uzatmasını istemiyoruz.

“İnsan sahip değil”

Ahmet Tiryaki (Gerze’de termik santral yapılmak istenen Yaykıl köyünün muhtarı)

Çevre kimsenin kendi malı değil, bu topraklardan ekmek yiyen insanlar var. Devletin de bize verdiği tapu vardı. Burada ÇED dosyasıyla bakanlığa müracaat ettiler, Orman Genel Müdürlüğü dedi ‘burada 1. derece arkeolojik sit alanının yarısından fazlası devlet ormanı olduğundan bir faaliyet yapılamaz, ormana zarar verecek’. Termik santral alanı durduruldu. Biz bu işi başardık, halkın gücünü kimsenin yenme şansı yok.

Deniz Ataç (TEMA Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı)

İnsan doğanın bir paçasıdır, kesinlikle sahibi değildir. Sahibi olduğunu düşünerek devam ederse de gezegen varlığına insansız devam edecektir.

(Yeşil Gazete)

More in Ekoloji

You may also like

Comments

Comments are closed.