Ekolojiİklim KriziManşet

Ormanlara dair öngörü: Kuzey Kutup Dairesi’nin ‘yeşermesi’ ne anlama geliyor?

0
Kongo yağmur ormanları, Kinsasha. Fotoğraf: Thomas Einberger / Greenpeace

Yazan: Fred Pearce

Yeşil Gazete için çeviren: Hatice Pehlevan

***

Bugünler Kuzey Sibirya’nın yerli Nenet halkının ren geyiği çobanları için tuhaf zamanlar. Kuzey Buz Denizi (Arktik Okyanusu) kıyılarındaki topraklarında çıplak tundra çözülüyor, çalılar filizleniyor ve diz boyuna ulaşmak için bir nesil önce çırpınan söğütler şimdi ren geyiklerini kapatarak üç metre boyuna ulaşıyorlar. Araştırmalar, Florida büyüklüğünde bir alan olan Nenet özerk bölgesinin şu anda, 1980’lerde kaydedilen resmi envanterlerin dört katı kadar ağaca sahip olduğunu gösteriyor.

Avusturya Uluslararası Uygulamalı Sistem Analizleri Enstitüsü’nün orman çevrebilimcisi Dmitry Schepaschenko, Sibirya’ya özgü tundranın yeşermesini haritalandırdı. Schepaschenko, bazı bölgelerde ağaçların geniş bir cephe boyunca ilerlediğini, ama diğer yerlerdeki kazanımların yarım yamalak ve düzensiz olduğunu söylüyor. “Birkaç ağaç şurada, burada ortaya çıkıyor ve bazı çalı vari ağaçlar daha boylanıyor.”

Kuzey Kutup Dairesi’nin her tarafına iklim ısındıkça ağaçlar akın ediyor. Norveç’te huş ağacı ve çam tundrayı örterek kutup yönünde ilerliyor. Alaska’da ladinler yosun ve likenin yerine geçiyor. Küresel olarak yakın zamanda yapılan araştırmalar, ormanların -ormanların tundralara dönüşme noktası- Dünya’nın 12.000 kilometre uzunluktaki kuzey ağaç hattının üçte ikisi boyunca genişlerken, sadece yüzde 1’i boyunca gerilediğine işaret ediyor (aşağıdaki haritaya bakınız).

(Grafik) K. Franklin/ Science; (veri) Logan Berner ve Scott Goetz kuzey Arizona Üniversitesi, NASA kuzey kutup bölgesi kırılganlık deneyi

Orman kazanımları uzak kuzeyle de sınırlı değil. Aşağı enlemlerde bazı sıcak ve kurak bölgeler de ağaçlarda kısmen bir artış yaşıyor, çünkü karbondioksidin (CO2) artan yoğunluğu -gezegeni ısıtan temel gaz- bitkilerin suyu daha verimli bir biçimde kullanmasını ve daha kuru topraklarda serpilmesini sağlıyor. CO2’nin gübreleme etkileri mevcut ormanların biokütlelerini artırarak daha fazla yaprak ve odun ilave etmesine olanak sağlıyor.

Bu, her yıl binlerce hektar ormanın motorlu testere ve yangınlar yüzünden yok olduğu ve iklim değişikliğinin geride kalan ağaçları baskıladığı tropikal kuşakta görülenlerden şaşırtıcı şekilde farklı bir manzara. Ancak bu tropikal kayıplar başka bir yerdeki kazanımların karşılığından daha fazla olabilir ve bazı çalışmaların tahminlerine göre gelecek yıllarda daha fazla ve daha hızlı büyüyen ağaçların olduğu bir dünyaya yol açacak.

‘Ormanlar sadece karbon süngeri değil’

Bunlar, küresel ısınmayı kontrol altına almak için oldukça iyi haberler gibi görünebilir. Ormanlar genellikle bulutların oluşmasını teşvik eden organik bileşenler ve su buharı salarak bir soğutma etkisine sahipler. Üstelik daha hızlı büyüyen ağaçlar daha fazla atmosferik karbonu emer ve onu gövdelerine hapseder.

Ancak ormanların iklime olan etkisine dair hesaplamalar anlaşılır olmaktan uzak. Yakın zamanda ortaya çıkan araştırmalar daha çok ormanlaşmış bir dünyanın olması gerektiği gibi daha serin bir dünya olmayacağını ileri sürüyor. Yeni ormanlar, örneğin uzaya yansıtılan güneş ışığı miktarını azaltarak bazı bölgelerde ısınmayı artırabilir. Zamanla bu, karbon emilimindeki herhangi kazanımları etkisiz hale getirebilir.

Virjinya Üniversitesi’nde çevre bilimcisi olan Deborah Lawrence “Ormanların sadece karbon süngerleri olmadığını,” söylüyor. Ancak bu karmaşıklık “mevcut karbon-merkezli ölçü birimleriyle (metrikleriyle) yeteri kadar ele alınmış değildir” diye ekliyor.

Ormanların önümüzdeki iklimi nasıl etkileyeceğini izah etmek için, araştırmacılar sadece kalkınma yönelimli ormansızlaşma gibi güncel yönelimlerin çetelesini tutmakla kalmamalı, ayrıca bunun yanında kontrol edilemeyen yangınlar ve sıcak dalgalarındaki artış gibi bazen onların atmosferik karbonu içine çekme yeteneğine yardımcı olan, bazen de zarar veren güçlü faktörlerin ormanları nasıl etkileyebileceğine dair öngörüde bulunmalıdırlar.

Tarihsel olarak araştırmacılar, dikkatlerini çoğunlukla örneğin gezegenin başlıca karbon yutaklarından biri olan tropikal ormanların istikrarlı erozyonunu ölçerek bilanço tablosunun kayıp yönüne yoğunlaştırdı. Dünyanın en geniş tropikal ormanı olan Amazon’dan haberler neredeyse aralıksız olarak kötü. Genel olarak 1970’lerden beri ormansızlaşmadan dolayı yaklaşık olarak %18’e kadar küçüldü.

2007’de Brezilya Uzay Araştırmaları Ulusal Enstitüsü’nün (INPE) meteoroloji uzmanı Carlos Nobre, süregiden kayıpların Amazon’u küresel bir karbon yutağı olarak işlev görmekten önemli yeni bir karbon kaynağına doğru çevirebileceğine dair uyarılarda bulunmuştu. Nobre, Amazon’un hidrolojik döngüsünün benzerlerinin, ormansızlaşmanın yağmur ormanlarını daha kuru hale getireceğini, ağaçların büyümesini azaltacağını ve atmosfere net bir karbon salınmasıyla sonuçlanan ağaç kayıplarını artıracağını gösterdiğini ortaya çıkardı.

Yutaktan kaynağa dönüşmek

INPE iklim araştırmacısı Luciana Gatti ise, bu tahminin şimdi gerçekleşmiş göründüğünü belirtiyor. 2010-2018 yılları arasında Amazon üzerindeki 590 araştırma uçuşu boyunca toplanan atmosferik karbonun ölçümlerini kullanarak yaptığı ve Temmuz 2021’de Nature’da yayımlanan çalışmasında Güneydoğu Amazon’un -çoğunlukla tarımın, ağaçların büyük çoğunluğunu yuttuğu “ormansızlaşma yayı” olarak adlandırılan bir bölge- yutaktan kaynağa dönüştüğünü belirtti. Sonuçta bir bütün olarak Amazon da dönüştü: “Bir devrilme noktasına vardık.”

Gatti, Amazon’un karbon depolama kapasitesi için 2018’den sonraki yılların “daha da kötü” olduğunu belirtiyor. Çünkü ısınma dereceleri ormansızlaşmanın etkileriyle birleşti. Daha uzun süren kurak mevsimler ağaçları sıkıntıya sokıyor,  daha açık, büyük ovaların dönüşümünü hızlandırarak yangın risklerini artırıyor. Birleşik Krallık Meteoroloji Ofisi’nde iklim bilimci Chris Jones ve çalışma arkadaşları tarafından yürütülen modelleme çalışmalarının sonuçlarına göre eğer bölgesel sıcaklıklar 4 derece yükselirse, gelecek on yıllarda Amazon’un toplam karbon deposu üçte bir oranında düşebilir.

Bu arada, yine de bazı tropikal ormanlar büyük miktarda karbona el koymaya devam ediyor. Borneo adasındaki düz arazi ormanlarındaki uzun dönemli bir alan çalışması, yakın zamanda ağaç ölümlerinin nadiren olduğu bozulmamış 1 hektar arazi parçasının temel olarak CO2 gübrelemesi nedeniyle günümüzde, 1958 yılında tuttuğundan ortalama 20 ton daha fazla karbon tuttuğunu bildirdi.

Ancak devam etmekte olan ısınma, tropikal ormanlara karşı hatta hala bozulmamış olanlara karşı da etkili oluyor. 30 yılın üzerinde bozulmamış tropikal ormanların 500’den fazla arazi parçasında 300.000 ağacı izleyen uluslararası bir çalışma, ormansızlaşma olmadan bile onların CO2 tutma yeteneğinin 1990’larda zirve yaptığını ve bu zamanlardan itibaren üçte biri oranında azaldığını ortaya çıkardı. Ortak yazar ve Londra Üniversite Koleji’nde bitki ekologu Simon Lewis, düşüşün Amazon’da başladığını ve 2010’dan itibaren tropikal Afrika’ya uzandığını söylüyor. Ağaçlar ve diğer bitkiler tarafından üretilen toplam yaprak alanındaki değişimleri inceleyen uzaktan algılama teknikleri de ayrıca birçok tropikal ormanın karbon alımlarını yavaşlattığını öne sürüyor.

Bu kara tablo tropiklerin dışında berraklaşıyor. Araştırmalar soğuk bölgelerde iklim yönelimlerinin ormanın hem kapsam hem de verimliliğinde, tropiklerdeki kayıpların telafisinden daha fazlası olabilecek kazanımlara öncülük ettiğini öne sürüyor. Lawrance, “Ormansızlaşmayı sınırlandırmak için dünyanın kendi amaçlarına ulaşabileceğini farz etmek” diyor. (Şimdiye kadar ulaşacağı net değil.)

Beklenmedik koşullar ve yerlerdeki ‘yeşillenmeler’

İyimserliğin çıkış noktasından biri, yüksek CO2 düzeylerinin ormanların biokütle katmasına yardımcı olduğunu gösteren çalışmalar. Örneğin, Pekin Üniversitesi’nde uzaktan algılama araştırmacısı Zhu Zaichun tarafından yürütülen ve oldukça atıf yapılan 2016 yılındaki bir çalışma, gezegenin bitki ve ağaçlarla kaplı yerlerinin çeyreği ile yarımı arasında 1982’den itibaren yaprak alanında bir artış, öte yandan sadece %4’ünün bir düşüş görüldüğü ortaya çıkardı. Zhu’nun takımının simülasyonları CO2 gübrelemesinin küresel orman biokütlesindeki artışın %70’ini açıkladığını gösteriyor.

Gezegen ölçekli diğer simülasyonların işaret ettiğine göre gelecekte daha fazla CO2, ormanları yeni alanlara doğru genişlemeye kışkırtacak. Bu dijital modeller araştırmacılara, ormanların küresel sıcaklıklar ve atmosferik karbon yoğunluklarındaki değişimler dahil geniş yelpazedeki faktörlere nasıl karşılık verebileceğini keşfetme olanağı sağlıyor. Brown Üniversitesi’nde iklim bilimci Jennifer Kowalczyk tarafından 2021 yılının Aralık ayında JGR dergisinde yayınlanan bu tür bir çalışma, daha uzun büyüme mevsimlerine dayanan tropikal olmayan kazanımları aşan aşırı sıcaklık kaynaklı tropikal kayıplarla, ısınmanın tek başına bitkilerin küresel olarak azalmasına neden olduğunu ortaya koydu. Ancak bu bulgu artan atmosferik CO2’nin gübreleme etkilerini eklediğinde tersine döndü. Genel olarak CO2 seviyelerini milyonda yaklaşık 560 parçaya çıkarmak -veya sanayi öncesi düzeylerin iki katına- küresel orman örtüsünü sanayi öncesi genişliğin %15 üzerine kadar artırdı.

Benzeri yapılan simüle edilmiş artışın çoğu, daha uzun büyüme mevsimlerinin ve permafrostun çözülmesinin, ağaçların zemin kazanmasına yardımcı olduğu kuzeyin çok soğuk ormanlarında meydana geldi. Yine ormanlar subtropiklerdeki kurak kıta içlerinde de genişledi.

Bunun biraz şaşırtıcı olduğunu söylüyor Kowalczyk. Çünkü kurak bölgelerdeki yeşillenme “yağış miktarında önemli artışlar olmadan bile gerçekleşiyor.” Kowalczyk, aksine fazla atmosferik CO2’nin ağaçların su kaybını azaltmasını sağladığını, çünkü CO2 almak için gözenekleri çok fazla açmalarına gerek olmadığını belirtiyor. Bu, fidelerin bugün hiçbirinin büyümediği yerlerde köklenmesine imkân tanıyor.

Orman genişlemesi sanıldığı kadar iyi bir şey olmayabilir

Bazı araştırmacılar gelecek yıllardaki orman genişlemesinin iyimser öngörülerini sorguluyor. Vurguladıkları meselelerden biri, diğer faktörlerin nasıl araya girebileceği. Ormansızlaşma, örneğin, küresel kazanımları silip süpürerek giderek büyüyen küresel gıda ve kaynak taleplerini karşılamak için hızlanabilir. Ve fosfor gibi önemli toprak besinlerinin kıtlığının özellikle tropikal ormanlardaki CO2 gübrelemesini etkisiz hale getirebileceğini ifade ediyor İngiltere Ekoloji ve Hidroloji Merkezi’nden Chris Huntingford. Örneğin, 2019’da Nature Geoscience dergisinde yayımlanan, Münih Teknik Üniversitesi’nde ekosistem modelleyici olan Katrin Fleischer tarafından Amazon’da yönetilen bir çalışma, yeterli fosforun olmayışının CO2 gübrelemesinden kaynaklanan orman kazanımlarını yarıya indirebileceğini ortaya çıkardı.

Bir diğer büyük sorun, daha sıcak ve kuru iklimlerin söndürülmesi güç orman yangınlarını nasıl etkileyeceği. Modelleyen çalışmalar uzun süredir iklim değişikliğinin tropikal ve ılıman ormanlardaki yangın risklerini artıracağına dair uyarıyor. Kutupaltı ormanlarında da ayrıca kayıplar görebilir. İlk belirtide Küresel Orman İzleme (Global Forest Watch) bu yılın başlarında kutupaltı ormanlarının çoğunlukla sebep olan orman yangınları ile 2021’de 2020’deki kayıptan %30 daha fazlası olan 8 milyon hektardan daha fazla kaybettiğini belirtti.

Ama bitki ekologları yangınların bazı kutup altı ormanlarının daha az değil, daha çok karbon tutmasını sağlayabildiğini söylüyorlar. Bunun sebebi yenilenen ormanların daha yoğun olan veya yangına daha iyi uyarlanmış daha kuvvetli türleri kapsayan ağaç topluluklarını üretebilmesi.

Söndürülmesi zor yangınlar ormanları tahrip edebilir ama bazılarında karbonu emerek iklim değişikliğini önlemeye yardımcı olan hızlı büyüyen ağaçların yolunu açabilir.  Fotoğraf: Juan Carlos Munoz/ NPL-MINDEN PICTURES

Kuzey Arizona Üniversitesi’nde orman ekoloğu olan Michelle Mack, bu ağaçlara dair Anka kuşu benzetmesini yapıyor. Yangınlar 2004 yılında Alaska’daki yaprak dökmeyen ladin ormanlarını tahrip ettikten sonra, yanan kalıntılarının yerine daha hızlı büyüyen ve daha az yanıcı olan titrek kavak ve huş ağacı geçti, yaprak dökmeyen önceki nesillerine göre nihayetinde beş kata kadar daha fazla karbon tutabilen yaprak döken ağaçlar bunlar. Mack: “Bu ormanların yangında kaybettikleri karbonu yeniden toparlamasının bir yolu olmadığını düşündüm. Ama yaprak döken bu ağaçlar hızlıca bunu yaptılar” diyor.

Bu olgunun Kuzey Amerika’nın batısında ve Rusya Uzak Doğusu çapında yaygın olduğunu görünüyor. Schepaschenko da bunu onaylıyor. Sibirya’da yangınların, tundranın içlerine, kuzeye doğru ağaçların yayılmasına yardımcı olduğunu ifade ediyor:  “Alevler, yosun ve likenleri ortadan kaldırarak ağaç tohumlarının mineralli toprağa ulaşmasına olanak sağlıyor.”

Modeller, daha çok ormanlaşan bir geleceğin doğru olduğunu gösterse bile, yine de bu ağaçların küresel ısınmayı engellemek için ne kadar faydalı olabileceği henüz net değil.

Olumlu yönde ormanların alt atmosferi soğutmaya yardımcı olabileceğine dair çok az şüphe var. Bunu yapmalarının bir yolu, topraktan büyük miktardaki nemi havaya taşımalarıyla oluyor. Sıradan bir ağaç her gün 100 litre suyu “terleyerek” atabilir ve gezegendeki tahmini 3 trilyon ağaç yılda 60.000 kilometreküp salabilir ki bu Amerika’nın tüm karasal alanını yaklaşık 6 metre suyla kaplayabilir.

Bu terleme havayı soğutur, çünkü akışkan olan suyu buhara dönüştürmek için enerji gereklidir. Ve ağaçlar tarafından üretilen diğer organik bileşenlerle birlikte salgılanan buhar, sıcaklık değerini düşürebilen bulutların oluşmasına yardımcı olur. (CO2 gübreleme ağaçların suyu daha verimli kullanmasına olanak sağlayarak terlemeyi azaltabilir ama araştırmacılar onun güçlü bir serinletme gücü olarak kalacağını söylüyor.)

Albedo faktörü

Orman örtüsünün nispeten pürüzlü olması da sıcaklıkları düşürmeye yardımcı olur. Yapraklar ve dallar hava akımlarının girdap yaparak dönmesine ve karışmasına yol açar, sıcaklıkların atmosferin daha yükseklerine yayılmasına yardımcı olur.

Bu iki sürecin birlikte, her biri ayrı ayrı düşüşün yaklaşık yarısına katkı sunarak, halihazırda dünyanın yüzeyini 0.4°C ila 0.6°C’ye kadar soğutmaya yardımcı olduğunu belirtiyor Lawrance.

Ormanlar, su buharı ve bulut oluşumunu teşvik eden ve gezegenin soğumasına yardımcı olan diğer bileşikleri üretir. Fotoğraf: Philippe Henry/ BIOSPHOTO-MINDEN PICTURES

Ama ormanların öncelikle karasal yüzeyin yansıtma gücünü veya albedosunu değiştirerek gezegeni ısıtabilecek oluşu da bir başka ihtimal. Yeni kar gibi parıldayan yüzeyler 0.8 ila 0.9 bir albedoya sahiptirler (sıfırdan bire kadar ölçekte). Bu, onların çok fazla güneş enerjisini uzaya geri döndürdüğü anlamına gelir. Bunun karşılığında geniş yapraklı ağaçların aralıksız bir örtüsü sadece 0.15 ölçüsünde bir albedoya sahip olabilir ki bu da ağaçların güneş enerjisini içine çektiğini ve onu sıcaklık halinde yaydığını ifade eder. Kozalaklı ağaçların bir örtüsü daha düşük albedoya bile sahip olabilir: 0.08.

Çok kar yağan Kuzey’de ve yüksek rakımlı bölgelerde ormanların genişlemesinin albedo üzerinde büyük bir etkisi olması bekleniyor, çünkü koyu örtüler karla kaplı yüzeylerin yerini alıyor. Kurak bölgelerde ağaçlar oldukça yansıtıcı kumlu veya kayalı toprakları güneşten koruduğu için dönüşme çarpıcı da olabilir. Ancak albedodaki değişikliklerin yol açtığı ısınmanın nihayetinde ormanın soğutma katkısını geride bırakıp bırakmayacağı, muhtemelen enlem, rakım, ağaçların ne kadar hızlı büyüdüğü ve ormanın yaşı dahil birçok etmene bağlı.

Genel ifadeyle yeni ormanların, kar örtüsünün geniş çaplı olduğu ve uzun sürdüğü yüksek enlem ve yüksek rakımda en fazla ısıtma etkisine sahip olmaları olasıdır ve düşük sıcaklıklar ağaçların karbon tutma yeteneğini azaltarak onların daha yavaş büyüdüğü anlamına gelir. Örneğin Amerika Birleşik Devletleri‘nin ana karasında, Clark Üniversitesi’nde coğrafyacı olan Chris Williams’ın yaptığı bir çalışma 100 yılı aşkın süredir Rocky dağlarında büyüyen ormanların net ısınmaya neden olacağını; oysa daha alçak bölgelerde, Mississippi nehrinin doğusundaki daha az karlı alanlarda ve Pasifik kıyısında büyüyenlerin net soğumaya yol açacağını ortaya koydu.

Öte yandan etki, kısmen ormanın yaşam döngüsü süresince onun ne zaman ölçüldüğüne bağlı.. Örneğin genç bir orman, albedo etkisinden dolayı atmosferi ısıtabilir. Ancak ağaçlar yaşlanınca ve daha çok karbon tutunca  orman, net bir soğutucu haline gelebilir.

Yeni ormanların yarattığı belirsizlik

İsrail Weizmann Bilim Enstitüsü’nde toprak sistemi bilimcisi Dan Yakir, Tel Aviv’e 2 saatlik mesafede olan Yatir ormanında bu dengeleme faaliyetinin akışını izledi. İşçiler Hebron Dağı’nın yamaçlarındaki Negev Çölü’nün sarı kumlarına 4 milyon Halep çamı dikerek 1960’larda bu ormanı meydana getirmişti. Bugün orman çoğunlukla değerli bir karbon yutağı olarak tanıtılıyor.

Yakir, yine de şimdiye kadar herhangi bir iklim kazanımının belirgin olmadığını ifade ediyor. Onun biokütle ve albedo ölçümleri şu ana kadar çamların koyu örtüsünün yol açtığı ısınmanın şimdilik, onların karbon yakalamasından kaynaklanan soğutmayı aştığını gösterdi. Bilim insanı buna rağmen, ağaçlar büyüdükçe soğutma etkisinin yükseleceğini bekliyor. Ama bu geçişin 2040’lara kadar gerçekleşmeyebileceğini söylüyor- ve bu süre boyunca ağaçların yaşayacağını varsayıyor.

Bulguların beklenmedik olduğunu ifade eden Yakir, ormanın bazı açılardan olağandışı olduğuna da dikkat çekiyor: “Orman neredeyse siyah ve çöl neredeyse beyaz.  … Her şey durumumuzu uç noktaya taşıyor.”

Yeni ormanların iklimi nasıl etkileyeceği konusundaki belirsizlik sadece bilimsel bir mücadele doğurmakla kalmıyor: politikalara dair olası sonuçlar da barındırıyor. Birkaç geniş ölçekli ağaç dikme projesi, örneğin, değişen albedo kaynaklı olası iklim dezavantajlarını ele alıyor. Sonuç olarak Williams, bu tür yeşillendirme girişimlerinin eğer ağaçları iklimi soğutmak için ters tepen mevkilere yerleştirmekle son bulursa, gerçekten istenilen amaçtan uzak geri tepebileceğini belirtiyor.

O halde ortaya büyük bir soru çıkıyor: Hükümetler Paris Anlaşması gibi küresel iklim anlaşmalarıyla uyum sağlayan katkılarını sayarken yeni ormanları nasıl izah etmelidir? Genellikle ülkelere ormanlarını korumaları veya genişletmeleri için kredi verilir. Rusya örneğin, fosil yakıt emisyonlarının kabaca dörtte birinin devasa, karbon emen ormanlarıyla telafi edildiğini hesaplıyor. Ve Schepaschenko’nun Rusya’nın kuzey ormanlarının genişlediğini ve hatta daha fazla karbon tuttuğunu keşfetmesi, ülkenin daha ileriye gidebileceğini gösteriyor. Ülkenin Uzak Doğu ve Kuzey Kutup Bölgesi kalkınma bakanı Aleskey Chekunkov geçtiğimiz yıl Bloomberg’e “Çok büyük karbon tutma merkezine dönme (yeni ormanlar) potansiyelimiz var” demişti.

Ama yeni ormanlar uzun dönemde ısınmayı yavaşlatmak yerine hızlandırırsa ne olur? Ülkeler kredi almalı mıdır?

Bilim insanları, bu tür soruların ormanların ve yeryüzü ikliminin birbirini nasıl etkilediğine dair daha kapsamlı bir anlayış kazanmanın önemine ışık tuttuğunu ifade ediyor. Wiiliams daha açık bir manzara olmadan “Gerçekten ihtiyacımız olan şey toplumun fazlasıyla karbondan arındırılması olduğunda, iklim çözümü olarak ormanlara gereğinden fazla vurgu yapıyor olabileceğimizden cidden endişe duyuyorum” diyor.

Makalenin İngilizce orijinali

More in Ekoloji

You may also like

Comments

Comments are closed.