Muğla Çevre Platformu, İklim Adaleti Koalisyonu ve Ekoloji Birliği üyeleri ve ekoloji aktivistleri, Muğla‘daki termik santrallerin kapatılması çağrısını yineledi. Hafta sonu gerçekleştirilen eylemde “Ekokırıma ve hukuksuzluğa son verilsin” denildi. Muğlalılar termik santrallere desteğin ve bütçe aktarımının durdurulmasını talep ederek “Muğla’da kömürden çıkışın tüm yöre halkı için adil olmasına öncelik verilmeli, termik santrallere kamu bütçesinden ayrılan her türlü teşvik ve destek kapatılacak olacak santral ve maden ocaklarında çalışan emekçilere yeni istihdam alanları sağlamak için harcanmalı” dedi.
Muğla’da Türkiye’nin en büyük kömürlü termik santrallerinden ikisi bulunuyor: Kemerköy ve Yatağan Termik Santralleri. Muğlalılar, 1980’lerden itibaren üretime başlayan üç termik santral ve bunlara yakıt sağlamak üzere açılan devasa kömür sahaları ile mücadele ediyor.
Son eylemde de bu termik santrallerin “iklim ve doğa düşmanı politikaların” bir sonucu olduğu hatırlatıldı ve Muğla’nın ekolojik ve sosyal tahribatını en ağır yaşayan bölgelerden birisi olduğunun altı çizildi.
25 yıl önce bölge köylüleri tarımsal verimin düşmesine neden oldukları için Kemerköy, Yeniköy ve Yatağan termik santralleri hakkında tazminat davaları açmış ve Yargıtay bu kararları onamıştı.
Aydın İdare Mahkemesi bu üç termik santral için kapatma kararı verdi. Danıştay tarafından da onanan karar dönemin hükümeti tarafından Bakanlar Kurulu kararı ile uygulanmayınca, dava AİHM’e taşınmış ve AİHM de mahkeme kararını onamıştı. Açıklamada bu sürece dair şunlar söylendi:
“Ne yazık ki, anayasasında ‘hukuk devleti’ yazan Türkiye Cumhuriyeti hükümetleri ulusal ve uluslararası yasaları yok sayarak ve AİHM kararını uygulamayarak santrallerin işletilmesinin devam etmesine yol vermiştir. Mevcut hükümet de aynı hukuksuzluk politikasını sürdürerek kapatmak bir yana, bu santrallerin neden olduğu ekolojik kırımı her yıl verdiği kapasite teşvikleri ile ödüllendirmektedir. ‘Devlette devamlılık esastır’ anlayışı bir kara mizaha dönüşmüştür.”
Öte yandan santrallere tahsis edilen maden sahalarının yarısına yakını ormanlık alanlarda bulunuyor. Termik santrallerin tek sorunu ormanları tehdit ediyor olmaları da değil; ortaya çıkan atık dağları ve karbon salımları da büyük bir çevre sorununa sebebiyet veriyor. Aktivistlerin yaptığı açıklamada da bunlara değiniliyor:
“Halen baca gazı arıtma tesisleri, katı atık depolama ve kül sahaları gerekli şartları sağlamamalarına rağmen çevre izni alıp çalışabiliyorlar. Bu santrallerin neden olduğu emisyon Muğla’yı Türkiye’nin havası en kirli illerinden biri haline getiriyor. Faaliyete girdiklerinden bu yana 68.000’den fazla erken ölüme ve 98 milyar Euro’nun üzerinde sağlık harcamasına sebep oldukları hesaplanıyor.”
Termik santrallerin su kıtlığı çeken Türkiye’de aşırı su sarfiyatlarıyla, kömür madenlerinin ise yok ettikleri yeraltı su rezervleri ile bölgenin su varlıklarını tehdit ettiğini hatırlatan aktivistler açıklamada “Bugüne kadar toplam 360 milyon tonu bulan karbondioksit salımlarıyla iklim krizini derinleştiriyorlar. Bölgenin temel geçim kaynakları olan zeytin, bal ve diğer tarımsal ürünlerde ciddi oranda nitelik ve verim kaybına yol açıyorlar” dedi.
Termik santrallara kömür temin etmek için 60 köy ve mahallenin kömür işletme ruhsat sahaları içinde kaldığının hatırlatıldığı açıklamada, “Şu ana kadar sekiz köyümüzün tamamı, 15 köyümüzün önemli bir bölümü kömür ocakları için yok edilmiştir. Ruhsat sahası içinde kalan 37 köy/mahalle yok edilme tehdidi altındadır. Kömür çıkarmak için köylerin taşınması, zeytinlerin, ormanların ve toprağın yok edilmesiyle çok sayıda insan ve canlının yaşam alanlarından koparılması ve göçe zorlanması hem doğal yaşamı tehdit ediyor, hem de bölgede yaşayan insanımızı aidiyetsizlik hissiyle ve derinleşen yoksullukla karşı karşıya bırakıyor” ifadeleri kullanıldı.
Diğer taraftan, alım garantisi, kapasite mekanizması gibi teşviklerle bu termik santrallerin kamu bütçesine yılda 200 milyon dolara yakın maliyet getirdiğinin belirtildiği açıklamada, “Üstelik ülkemizin kurulu elektrik üretme kapasitesi, bu santrallerin ürettikleri elektriğin çok üstünde olması, yani kapatılmaları bir elektrik kesintisine yol açmayacağı gerçeğine rağmen” denildi ve eklendi:
“Termik santrallara verilen bir yıllık teşvik ile zeytine dayalı küçük ölçekli işletmeler kurulabilir ve termik santrallerde ve kömür ocaklarında çalışanlar için istihdam yaratılabilir. Termik santralların kapatılması insanları işsizliğe mahkûm etmek anlamına gelmiyor, alternatifler yaratılabilir.”
Muğlalılar tüm bu termik santral yüküne ve derinleştirdiği iklim krizinin etkilerine karşı taleplerini de sıraladı. “Türkiye Cumhuriyeti devleti, bir an önce hukuk devleti olmaya dönmeli” diyen aktivistlerin diğer talepleri ise şöyle:
Haber/Fotoğraflar: Mehmet TEMEL ve Cansu ACAR * Hatay’da depremin üzerinden iki yıl geçmesine rağmen kent…
Sivil toplum örgütlerinin hazırladığı raporda, Türkiye’nin yenilenebilir enerji enerjisi kapasitesini artırma hedefi olumlu bulunurken, nükleer…
İstanbul 5. İdare Mahkemesi, Kanal İstanbul Projesi'ne ilişkin alınan rezerv alan ilanı ve 1/100.000 ölçekli…
Devlet Su İşleri’nin Ağva Plajı’na yapmayı planladığı mahmuz projesi askıya çıktı. Projeye göre, plajın sağ…
Gürcü tiyatro topluluğu The Wandering Moon Theatre’ın ikinci yapımı olan “Pirosmani” kukla tiyatrosu gösterisini 16.…
Mavera Maden şirketi tarafından Devrek, Akçakoca, Alaplı’nın Fındıklı, Belen, Kasımlı, Doğancılar, Kocaman ve Alaplı'ya sınır…