COP27İklim KriziManşet

Kısa bir özet: COP27 hangi tabloda gerçekleşiyor, taahhütler nerede?

0

Yeşil Gazete tarafından derlenerek Türkçeleştirilen bu içerik, 360.org‘un Special Report COP27 derlemesi ve bu kapsamda yayımlanan Yeni Delhi Enerji ve Kaynaklar Enstitüsü Üyesi ve iklim müzakerecisi R. Ranjan Rashmi‘nin değerlendirmesidir ve Yeşil Gazete‘nin de parçası olduğu küresel gazetecilik ağı Covering Climate Now (CCNOW) işbirliğinin bir parçasıdır.

*

BM İklim Çerçeve Sözleşmesi 27’inci  Taraflar Konferansı (COP27) için dünya Şarm El-Şeyh’te toplandı. Konferansta iklim krizine uyum, etkileri hafifletme ve finansman müzakereleri gündemde olacak.

Dünya liderleri bütün tartışmaları, geçen yıl Glasgow’daki COP26’dan çok farklı koşullar altında yapacak. Son 12 ayda pek çok kriz patlak verdi: Ukrayna’nın işgali, enerji ve gıda kıtlığı,küresel ekonomik istikrarsızlık ve enflasyon…

COP26’nın vaatleri, daha dar iç gündemlerine odaklanan hükümetlerin gerçekleriyle çatışıyor. Karşılarında çok değişmiş ve daha sorunlu bir dünya var.

Buna ek olarak, ülkeler bu yıl içinde Pakistan’daki sel, ABD’deki kasırgalar, Avrupa’daki 20 milyar dolarlık kuraklık gibi pek çok aşırı iklim değişikliği olayları yaşadı ve bunların hepsi acil dikkat ve eylem gerektiriyor.

Fotoğraf: Pakistan’da sel, 2022. Fida Hussain / AFP

COP27’ye başkanlık edecek olan Mısır dışişleri bakanı Sameh Shoukry, bu aciliyeti şöyle ifade etti: 

“Ülkeler taahhütlerinden ve Paris ve Glasgow’da yapılan anlaşmalarda belirlenenleri sürdürme çabalarından geri adım atar veya saparsa bilime göre küresel ısınma 2°C’nin üzerinde ve belki de 3.6°C’ye kadar yükselecek. Bunlar çelişkili ve herkesin bu çelişkilerle uğraşırken ciddi olması gerekiyor.”

ABD ve Çin arasındaki iklim işbirliğinin geleceği meçhul

Gelişmekte olan ekonomiler, özellikle Pasifik’teki düşük emisyonlara sahip ülkeler, iklim değişikliğinin yükünü hissediyor ve varlıklı ülkelerden küresel ısınmayı hızlandırma konusundaki katkıları ve sorumlulukları için orantılı olarak ödeme yapmalarını istiyor. Ancak küresel kayıp ve hasar finansmanı (özellikle ulusal mali yardıma yönelik diğer daha acil talepler nedeniyle) ivme kazanmayı başaramadı ve COP27’de farklı bir yaklaşımı da düşündürdü: Borçlar iptal mi edilecek?

Bu müzakerelerin dönüm noktalarında iki süper güç duruyor: Ara dönem seçimlerinin eşiğinde olan  tarihi Enflasyon Azaltma Yasasının ivmesini sürdürmek isteyen Amerika Birleşik Devletleri, ve  tarihi Ulusal Halk Kongresi’ni tazeleyen Çin. Geçen yıl, iki ülke ikili bir anlaşma ilan ederek dünyayı hayrete düşürmüştü, bununla birlikte, ABD Temsilciler Meclisi Başkanı Nancy Pelosi’nin Tayvan ziyaretinin ateşlediği zorlu bir yılın ardından, ABD ve Çin arasındaki iklim işbirliğinin geleceği meçhul.

Bu anlaşmazlık, yeni oyunculara küresel iklim görüşmelerinde kendilerini gösterme fırsatı verecek mi? Afrika merkezli bir COP’tan en iyi şekilde yararlanmak isteyen ev sahibi ülke Mısır, dünyanın iklim konusunda nasıl ilerlediği konusunda daha fazla söz sahibi olmak için iddialı müttefikleriyle yeni bir anlatı geliştirecek mi?

Ian Kasırgası’nın ardından Pinar del Rio, Küba, 2022. Fotoğraf: Ramon Espinosa / AP

Gerçeklere dönelim: Küresel enerji ile ilgili karbondioksit emisyonları 2021’de yüzde altı artarak 36,3 milyar tona yükseldi ve bu, kaydedilen tarihteki en büyük mutlak artış. Uluslararası 1,5°C küresel ısınma hedefine ulaşmak için, küresel emisyonların 2030 yılına kadar yarıya indirilmesi gerekiyor.

Avustralya Üniversitesi’nden (ANU) Frank Jotzo şöyle diyor:

“İklim müzakerelerinde en çekişmeli konu para. Zengin ülkelerin, emisyonları azaltmak ve iklim değişikliği ile mücadele etmek için gelişmekte olan dünyaya finansal olarak yardım etmesi gerektiği kabul ediliyor. Onlarca yıldır iklim müzakerelerinde, bu paranın nasıl verileceği ve ne miktarda olacağı büyük bir konu olmuştur. Ancak gelişmekte olan ekonomiler, ihtiyaç duyulan ölçeğe yaklaşan herhangi bir paranın aktığını görmüyor.”

Uluslararası iklim politikasının kapsayıcı konusu ise azim. Paris Anlaşması çerçevesi, ülkelerin emisyonları azaltma taahhütlerindeki tutkuyu sürekli olarak artırmaya yöneliktir. Geçen yılki COP, 2030 emisyon hedeflerini henüz güncellememiş olan ülkelerin bunu şimdiye kadar yapmaları gerektiğine karar verdi. Ancak sadece birkaçı bunu yaptı ve taahhütlerin genel gücü yetersiz kalıyor.

Melanie Pill, ANU ve Fiji Üniversitesi’nden Melanie Pill de şu değerlendimeyi yapıyor:

“İklim değişikliğinin en acımasız tarafı, sonuçlarına en çabuk ve sık maruz kalan ülkelerin, krize en az katkıda bulunan düşük emisyonlu ülkeler olmasıdır. Küçük Ada devletleri, Bangladeş gibi kıyı bölgeleri veya Endonezya gibi takımadalar olan gelişmekte olan ülkelerin gelişmeleri sel, kasırga, yükselen denizler ve kuraklık tarafından darbe almaya devam ediyor.”

İşin içine finansman eklenmedikçe, iklim değişikliğine uyum çağrıları anlamsız kalıyor.

Şarm El-Şeyh’teki COP27, “Adaptasyon COP’u” olarak etiketleniyor. Müzakerelerin, tek gerçek seçenekleri adaptasyon olan çok sayıda savunmasız ülkenin bulunduğu Afrika’da gerçekleşmesi de bu beklentiye ağırlık veriyor.

Neden adaptasyon?

Rusya’nın Ukrayna’yı işgali dünyaya büyük bir iklim darbesi indirdi. Çoğu ülkenin fosil yakıtlardan yenilenebilir enerjiye geçiş planları suya düştü. İklim eylemi penceresi kapanırken, dünyanın iklim değişikliğinin en kötü etkilerini önlemek için zamanında harekete geçme olasılığı daha da düşüyor.

Tartışmalar artık daha sıcak bir gezegene uyumun nelere mal olabileceğine yöneliyor. Cevap, çok şeye.

Asıl soru ise şu: Kim ödeyecek?

2021’de COP26’nın Glasgow Paktı, adaptasyonla ilgili iki özel kararı zorunlu kıldı: Küresel Uyum Hedefi üzerine iki yıllık bir çalışma programı ve
gelişmekte olan ekonomiler için uyum finansmanı seviyesinin iki katına çıkarılması.

Kayıp ve zarar finansmanı

Gelişmekte olan ülkelerdeki uyum maliyetlerinin 2030 yılına kadar yılda 140 milyar dolar ila 300 milyar dolar olması bekleniyor. İklim değişikliğinin gelişmekte olan ekonomilere daha genel maliyetlerinin, küresel ısınma  2 derecenin altında kalsa bile yılda 1 trilyon doları aşacağı tahmin ediliyor.

Buna göre, Afrika Grubu ve Hindistan da dahil olmak üzere Benzer Fikirli Gelişmekte Olan Ülkeler, Glasgow’da gelişmiş ülkelerin 2025 ile 2030 yılları arasında iklim finansmanı için yılda en az 1,3 trilyon dolar sağlaması gerektiğini söyledi ve ayrıca, finansmanın etkileri hafifletme ve adaptasyon arasında eşit olarak bölünmesi gerektiğini de belirtti.

Şaşırtıcı olmayan bir şekilde gelişmiş ülkeler bu miktarda parayı vermeyi reddetti. Bununla birlikte, 2015’te Paris’te kararlaştırılan yılda 100 milyar ABD dolarını harekete geçirmede başarısız olduklarını kabul ettiler ve
bunu telafi etmek için, uzun vadeli finansmanı ve 100 milyar dolar yerine yeni bir toplu finansman hedefini belirlemek için iki yıllık bir çalışma programı başlatmayı taahhüt ettiler.

İki yıllık çalışma programı ve yeni toplu finansman hedefi 2025 yılına kadar kesinleşmeyecek, dolayısıyla Şarm El-Şeyh’te de sonuçlanmayacak. Mısır cumhurbaşkanlığının en azından adaptasyon finansmanı ölçeğinde bir anlaşma elde etmek için çok çalışması gerekecek. Bu, kırılganlığın tanımını yapmak, ülkelerin paraya erişim için uygunluk kriterlerini belirlemek gibi hassas sorularla ilgilenmeyi gerektiriyor.

Öte yandan aşırı iklim olaylarına maruz kalma seviyelerine göre ülkeler arasında ayrım yapma girişimleri geçmişte pek başarılı olmadı. Gelişmiş ekonomiler dahil tüm ülkeler kendilerini  “etkilenmiş” olarak tanımlıyor. Bu hassas konuda fikir birliği oluşturmak bu yüzden çok önemli olacak.

2015 Paris Anlaşması, iklim değişikliğinin olumsuz etkilerinden kaynaklanan kayıp ve zararın uyumdan ayrı olarak ele alınması gerektiğini kabul etmişti. COP25, savunmasız ülkelere teknik yardım sağlama gündemini ilerletmek için Santiago Ağı‘nı kurmuştu. Ancak Glasgow Paktı bu amaç için özel bir çalışma programı başlatmadı.

Sonuç olarak, ne ilgili değerlendirmelerin yapılması ne de kayıp ve zararların karşılanması için tahsis edilmiş bir finansman vaadi yok.

İklim değişikliğinden kaynaklanan kayıp ve hasar hala kesin olarak bilinemiyor, bu nedenle kayıp ve hasarı karşılamaya yönelik yardımın ölçeği ve doğası üzerinde tartışmalar olması muhtemel.COP27, kayıp ve hasarı ele almak için bağımsız bir aracı kabul ederse, finansmanın nasıl sağlanacağı sorusu ortaya çıkabilr: İklim felaketlerinin sorumluluğu ise doğrudan emisyonları azaltamayan ülkelere ait.

Bu nedenle COP27, gelişmiş ekonomilerden risk transferi ve sigorta tesisleri veya dayanışma fonları gibi yenilikçi finansman kaynaklarını keşfetmelerini ve belirlemelerini isteyebilir; Yeşil İklim Fonu ve Küresel Çevre Fonu gibi fonlar altında kayıp ve hasar müdahaleleri için farklı araçlar oluşturmak; ve borç-iklim takasları gibi.

Şarm El-Şeyh’in başarısı, Mısır’ın Glasgow’da vaat edilen uyum finansmanı gibi belirli bir çıktıyı nasıl ve elde edip edemeyeceğine bağlı olacak. Küresel Uyum Hedefi konusundaki tartışmalar sonuçsuz kalacak olsa da, Şarm El-Şeyh’te iklim direnci ve kayıp ve hasar için bir finansman penceresi üzerinde bir fikir birliğinin sağlanması dahi ileriye doğru atılmış büyük bir adım olacak.

 

More in COP27

You may also like

Comments

Comments are closed.