Kategoriler: Yeşeriyorum

Keserken kendini bileyen bıçaktı – Pınar Çekirge

Keserken kendini bileyen bir bıçaktı

“Düşüş” Nahid Sırrı Örik’in aynı adlı romanından Kemal Bekir tarafından oyunlaştırılmış, bir dönem oyunu.İkinci Meşrutiyet’in ilanı ile Hareket Ordusu’nun İstanbul’a girişi arasındaki günler anlatılıyor.Zor, karmaşık günler..ihanet ve pusunun elele verdiği.

 70′ li yılların ilk yarısında “Abdülhamid Düşerken” adıyla izlemiştim ” Düşüş”ü..Arsen Gürzap’ı hatırlıyorum silik soluk , 80’li yıllarda Ayda Aksel ve birkaç sene önce de sinemada  Meltem Cumbul’un gövdelendiği Nimet karakteri.

 “Düşüş”ü izlerken çok etkilendim.Yönetmen Engin Gürmen yine harikalar yaratmış.(“Dinmeyen Alkışlar”ın tadı halen damağımda.) Dekor, müzik, kostüm  kusursuz.Ve dediğim gibi Engin Gürmen’in olağanüstü başarılı rejisi de bunlara eklenince ortaya “Düşüş” gibi, sezonun en iyi üç dört oyunundan biri ortaya çıkıyor..zaten perdedinin oyun sonunda defalarca açıp kapanması, alkışların hiç hız kesmeden dakikalarca devam etmesi de bu düşüncemi, doğrulamakta.

 İzzet hanımı yaşar kılan Oya Palay, şu sıra yaşadığı büyük üzüntüye rağmen dimdik ayakta ve çok başarılı bir kompozsiyona imza attığının, ayırdında.Geçen sezon “Bernarda Alba’nın Evinde” unutulmaz dilenci kadın tiplemesinin ardından İzzet hanım geniş oyunculuk yelpazesinin de göstergesi olmuş.

 Bir dönem aynı Lise de okumuştum Oya Palay ile.Hatırlıyorum, o zamandan tiyatroya tutkundu.İlle bir oyun sergilemek istiyordu yıl sonunda.Süpriz bir oyun olacaktı bu.” Ihlamur Nine ile Çınar Dede ” miydi yoksa..şimdi hatırlayamıyorum adını.Oya Palay benim de oyunda yer almamı önermişti.Çocukluk işte kabul etmiştim..hem de nasıl sevinerek.Yatılı okuldaydık.Ders sonrası Çiğdem’i, beni uzun uzun çalıştırırdı Oya.İşi zordu, itiraf edeyim, müthiş yeteneksizdim.Ne yapsa, ne etse rolün altından kalkamayacağım belliydi.Ve o güzelim proje rafa kalktı.Unutuldu, gitti.

 ” İyi işte, kızım, sevin ! Onu gömdüğümüz gün, gelip bunları yüzüme haykıracak ne var ? Paşa babana gösterdiğin o ilgi, o sevgi yalandı demek ? Amacın vasiyetnameyi koparmaktı..

 ” İstemem, hiçbir şeyini istemem senin ! Paşa babandan kalan emekli aylığı yeter bana.Kira evine çıkarım.Mücevherlerimden ucun ucun satar, geçinir giderim..” 

 Oya Palay’ın İzzet hanım kompozisyonu övgüye değer.Özellikle Paşa’nın ölümünden sonra yaşadığı duygusal yıkıntıda, adeta bir oyunculuk dersi vermekte.Sahnede tam anlamıyla bir grande dame..

 Erkan Sever – Binbaşı Şefik, Toron Karacaoğlu- Mehmet Şehabeddin Paşa, Haşmet Zeybek- Said Paşa, Engin Gürmen -Sultan Hamid  rolünde soluk kesici kompozsiyonlar çizmişler.Yavuz Şeker’in – İstanbullu tiplemesi muhteşem.

 Sahi, Erkan Sever sahneye ne kadar yakışıyor ? Bir ara jön aranıyordu da, jön kimdir, jön nedir, kime jön denir tartışmaları vardı..işte jön; Erkan Sever. 

 Ve; Sahne de ihtirası, kanlı tutkuları bir yakamoz sağnağına çeviren Defne Gürmen. 

 Evet, Defne Gürmen.Nimet’e ruh üflerken, Nimet’i yaşar kılarken o kadar gerçek ve yalın bir oyunculuk çıkartmış ki ortaya, Nimet’in biran için Defne olabileceğine inanasım geldi.” Size Öyle Geliyorsa Öyledir” de sahneye girişini hatırlıyorum şimdi.O siyah dantel giysi içinde..

 “Dinmeyen  Alkışlar”da amansız ihtirasın, dinmek bilmeyen, gemsiz, azısız kıskançlıkların dağladığı karakteri o kadar başarıyla sergilemişti ki..Defne’yi ister istemez Bağdat Hatun olarak düşündüm bir an.Belki erken bir Eva Duarte Peron, Kösem Sultan, Hürrem Sultan.Mutlaka günün birinde mutlaka  Yerma.İlle kreşendo sahneler.Tarumar bahçelerde dolaşmalıydı ağır aksak.Oyun rüyadan serpintilerle başlamalıydı.Tülleri dışarıya savrulan bir pencereden işitilen ud taksimi.Ayışığının donuk ziyası düşmeliydi sahneye. 

 Devr-i dilara-yı Meşrutiyet’in yara ve bıçaklarından biriydi Nimet.

 Ne galip, ne mağluptu.Kararsız gidiş gelişler, ihanetler, yiten mevziler arasındaydı Şefik.

 Dalgalar kıyıya yeni fırtınalar taşıyordu nicedir.Nimet için, fırtınayı besleyen rüzgarı arkasına almanın zamanıydı.

 Pus rengi bir hüzün çöktü bakışlarına.Şefik ölümüne gitmişti..ölümünü çağırıcasına.Kayıtsız bir omuz silkiş.Bir ürperiş.

 ” Evet, paşa baba, kararım kesin.Ben nişanları, kordonları sökülen bir kayınbaba, geleceği belirsiz bir koca istemiyorum.Kimbilir, belki de mahkemeye verileceği, zindana atılcağı gün yakındır.İzninizle paşa baba..”

 ” Bırakın beklesin biraz.Beklesin de, bu konakta yaşamanın hayalini kursun, görkemini sindire sindire düşünsün.Düşünsün de anlasın.İsteğinin gerçekleşmesi önemli bir bedel karşılığı olabilir, ancak..”

 ” Zavallı babacığım..Şefik, acaba..Bugünkü oturumdan sonra sadrazam düşürülürse, senin yardımınla..acaba birkaç gün için ? ..”

 Aslında bu yazının ilk ve son sözü olarak ne söylemem gerekirdi ? Sıradan bir izleyici olarak bu olağanüstü oyunda emeği geçen herkesi ayakta alkışlıyorum.   

Pınar Çekirge / 32guner@gmail.com

Paylaş
Yazar:
Konuk Yazar