Doğa MücadelesiEkolojiManşet

Kazdağları’nın çilesi bitmiyor: Arıklı’da uranyum madenciliği için sondajlar başladı

0

Çanakkale’nin Ayvacık ilçesine bağlı Arıklı Köyü yakınlarında Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü (MTA) tarafından uranyum ve toryum madenleri için sondaj çalışmaları başlatıldı. 

Haziran ayında başlayan sondaj çalışmalarını, nedenleri ve olası sonuçlarını Kazdağı Doğal ve Kültürel Varlıklarını Koruma Derneği başkanı Süheyla Doğan ile Yeşil Gazete nükleer editörü ve nükleersiz.org koordinatörü Pınar Demircan’la konuştuk.

Yaklaşık bir hafta öncesinde başlayan sondaj çalışmalarının olduğu bölgeyi gidip gördüklerini ve devam eden çalışmalarda yetkili isimlerle konuştuklarını belirten Süheyla Doğan, bölgeden izlenimlerini aktarıyor:

“Daha yeni başlamıştı sondaj, bir yandan sondaj makinesi çalışıyordu. Görüşmek istediğimizi söyledik. Yetkili kişiler ruhsatlı olduğunu söylediler. Ruhsatları görmek istedik, göstermediler.”

Sondaj çalışmalarına karşı Arıklı Dayanışması

Süheyla Doğan, köylüleri söz konusu çalışmalara dair bilgilendirmek üzere bir toplantı gerçekleştirerek uzmanlarla bir araya getirdiklerini söylüyor.

Dün gerçekleştirilen toplantı sonrasında Arıklı Dayanışması kuruluyor.

 ‘Kanser olmak, ölmek istemiyoruz’

Yarın 15.00’da Ayvacık Kaymakamlığı ve Cumhuriyet Başsavcılığına dilekçelerin verileceğini duyuran Arıklı Dayanışması ve Kazdağı Doğal ve Kültürel Varlıkları Koruma Derneği tarafından yapılan çağrı şöyle:

“Köyümüzde, bölgemizde Ege’nin incisi Küçükkuyu’da, Ayvacık’ta, Kazdağları’nda toryum da uranyum da aranmasını ve çıkartılmasını istemiyoruz. Manisa’nın Köprübaşı ilçesinde, Söke’nin Kısır Köyü’nde uranyum arama ve işletmesi yapılan yerlerde yüksek radyasyon değerleri ölçüldüğünü ve yöre halkın kansere yakalandığını duyuyoruz. Kanser olmak, ölmek istemiyoruz.”

‘Bütün körfez etkilenecek’

Doğan, sondaj çalışmalarından yalnızca Arıklı’nın değil, bütün körfezin etkileneceğini şu sözlerle anlatıyor:

“Köylüler çok haberdar değil henüz. ÇED izni olmadığı için orman izni alanlarını bilmiyoruz ama ruhsat alanı 3444 hektar. Proje Nusratlı, Arıklı, Ahmetçe, Sazlı, Kozlu, Hüseyinfakı, Kırca, Büyükhusun köylerinin hepsini etkiliyor.”

Türkiye’nin sondajları ve nükleer enerji

Nükleer araştırmacısı Pınar Demircan ise uranyum ve toryum sondajlarıyla ilgili olarak 1970’lerde yapılan benzer çalışmalara değiniyor:

“En son 1979’da sondajların yapıldığını ve kapatıldığını biliyoruz. Bu sondajlar geçmişte Türkiye’de nükleer santral kurulması için girişimlerde bulunulurken yakıt tedariki olacağı iddiasıyla gerçekleştiriliyordu. Fakat bugünkü sondajlar Türkiye’deki nükleer santral projelerine yönelik bir hammadde tedariki çerçevesinde değerlendirilemez.  Yani bugün çıkarılmak istenen uranyumun Akkuyu Nükleer Santrali’ne yönelik hammadde ihtiyacı gibi sunularak milliyetçi kesimlerin heyecanlandırılması amaçlanıyorsa, bununla çok yanlış bir yere gidiliyor ”

“Kaldı ki söz konusu nükleer santral Türkiye’nin de değil, Rusya’nın santralidir” diyen Demircan, “Eğer öyle gibi sunuluyorsa burada büyük bir kandırmaca var” diye konuşuyor.  Demircan, bölgede yapılan sondaj çalışmalarını, sermaye gruplarını cezbetmeye yönelik bir paket olarak nitelendiriyor: 

“Tıpkı altın ve kömür madenleri ruhsatlarının dağıtıldığı gibi ruhsatlar dağıtılıyor. Nükleer santral  velev ki devreye girerse bu uygulamaları atık süreçlerinde de göreceğiz. Özel şirketlerin atık süreçlerinde yetkilendirilmesiyle sermaye gruplarına yeni iş pastaları yaratılması sağlanacak. ”

‘ÇED’siz aranması kabul edilemez’

Öte yandan bölgede yapılan çalışmalar için Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) raporuna gerek dahi duyulmuyor. Süheyla Doğan, uranyum ve toryumun hem arama, hem çıkarma aşamasında çok ciddi riskli madenler olduğunu hatırlatarak “Kesinlikle ÇED’siz aranması kabul edilemez” diyor.

Bölgede daha önce yapılan sondaj faaliyetlerini de hatırlatan Doğan endişelerini şöyle ifade ediyor:

“1970 ve 1980’li yıllarda daha önce zaten köyde aramalar yapılmış, o alanlarda daha önce yapılan ölçümler çok yüksek radyasyon sonuçları veriyor. Bu konuda maden uzmanlarının raporları da var. Bu konuda daha önce denetleme yapılmamışken yeni sondaj çalışmaları yapılması bizim için çok endişe verici. Bütün bu süreçler hem çevre hem de bölge halkı sağlığı açısından bizi çok endişelendiriyor.”

Pınar Demircan ise uranyum madenciliğinin aşamalarıyla ilgili olarak “Sondajların yapıldığı bu aşamada henüz uranyum kayaçları çıkarılmış değil. Şu anda kuyular açılarak belli metotlarla uranyumun rezervinin uygunluğu ölçülüyor” bilgisini veriyor. 

Ekosistemde 4.5 milyar yıla varan etki

Araştırma aşamasında dahi kayaçların kırılması durumunda bölgede sağlık açısından riskli durumlar oluşacağını belirten Demircan, şunları anlatıyor:

“Köyün içme suyu kaynaklarına radyoaktif bulaşabilir. Doğada herhangi bir yerde uranyum bileşenleri tespit edilirse bunlara müdahale edilerek kapatılması gerekir. Şirketler devletten aldıkları izinlerle buralarda halk ve canlı sağlığını olumsuz etkiliyorlar.”

Uranyum madenine ve ayrıştırma aşamasında yarılanma ömrü 4.5 milyar yıla kadar varan uranyum bileşenlerine de değinen Pınar Demircan “[Uranyum madencilik faaliyetleri olan bölgelerde] kanser ve türevi  hastalıklar da yıllar içinde gerçekleşiyor. Diğer bölgelere göre karşılaştırmalı analizleri yapıldığında, bu bölgelerde bu oranlar yüksek çıkacaktır” diyor.

Demircan’a verdiği bilgilere göre bir kayaçtan çıkartılabilecek uranyum miktarı şöyle:

“1 ton uranyum elde etmek için 1000 ton kaya çıkarılır. Bazı durumlarda kayaçtaki uranyum konsantrasyonu daha da düşüktür, yani 1 ton uranyum üretmek için 5 – 10.000 ton cevher çıkarılması da gerekebilir. Örneğin bir nükleer santrale yakıt sağlayabilmek için  200 ton doğal uranyumun yer altından çıkartılması gerekir.”

Bölgede 1. derece doğal ve arkeolojik sit alanı olan Paleo Gargara antik kenti de bulunuyor.

Demircan söz konusu maden faaliyetlerinin su kaynaklarına da karışabileceğini, Kazdağları ekosisteminin tamamını, bölgeden çıkan gıda ürünlerini ve dolayısıyla bu coğrafyadan gıda tedarikine bağlı olarak tüm ülkeyi etkileyebileceğini belirtiyor:

“Madencilik faaliyetleriyle sermaye gruplarının saldırısı altında olduğumuz aşikar. Arıklı’da  ya da bu ülkenin bir başka coğrafyasında  uranyum madenciliğine başlanırsa biz de felaketin  bir parçası olacağız.

Özellikle şu anda, gerçekleştirilmesi beklenen genel seçim öncesinde siyasi partilerin dikkatini uranyum arama faaliyetlerinin durdurulmasını sağlayacak şekilde bu konuya çekecek bir kamuoyunun yaratılması çok çok önemli.”

You may also like

Comments

Comments are closed.