Hepimiz mutlaka her gün en az bir kere olsun arkasında dev bir çuval olan ve önünde kirlenmiş elbiseleriyle onu çekerek götüren insanları görmüşüzdür. “Çekçekçi” olarak da bilinen bu emekçilerin ülkenin çevresine, binlerce ton çöp ithal edip kasalarını dolduranlardan daha fazla hizmet ettiğini söylemek gerekiyor. Tonlarca çöp içerisinden kendileri için kazanç getirecek türde olanları toplayarak yaşamlarını sürdüren bu sınıfın başka önemli bir özelliği de ülkedeki olan ama aslında olmayan etkisiz atık yönetiminin işleyen tek ayağı olmaları! Çünkü belediyeler asfalt yapmaktan atık yönetimini iyileştirmeye fırsat bulamadıkları için çekçekçiler bu alanı önemli ölçüde dolduruyor ve çöp içerisinden toplamda önemli bir miktara tekabül eden plastik, kağıt ve metalleri ayrıştırıyorlar.
Kimi şehirlerde yer altına gömülmüş ve adeta hastalık yuvası olan çöp konteynerlarına, kimi şehirlerde de göz önünde olan ve yine görüntüleriyle bile insanı hasta edebilecek enerji yayan çöp konteynerlarına girerek dakikalarca para edecek şeyleri topluyor ve aslında hiç olmaması gereken bir işi icra ediyorlar. Mevcut durumda bu türden bir faaliyet hem insan onuruna hem de sağlığa aykırı! Sizin kokmasın ya da damlamasın diye 10 tane poşete koyu attığınız çöpleri bu insanlar çoğu zaman çıplak elle yırtıp karıştırarak işe yaradığını düşündükleri şeyleri çıkartıp alıyorlar. Ne kadar para kazandıklarını bilmiyoruz ama çok zengin olmadıkları açık ve net. Öyle olmadıkları için de çalışma şartlarının iyileştirilmesi ve kendilerinin de içinde olduğu bir sistemin kurulması için sözüm ona çevreci büyük gazetecilere program yaptıramıyor, gazetelere devasa reklam veremiyor ve paralarıyla koca ajanslara haber yaptıramıyorlar. Seslerini sadece ufak tefek haber siteleri üzerinden duyurmaya çalışıyorlar.
Bu arada kendilerini çekçekçilerin temsilcisi olarak görenler içerisinde zenginlik elde etmiş olanlar da mesela gazetelere daha önce “istemiyoruz, bizi bitirir” diye karşı çıktıkları çöp ithalatını savunmak için çıkabiliyorlar. Oysa yapmaları gereken şey ekmeğini sağlıksız ve güvencesiz bir şekilde çöpümüzden çıkartan bu insanların arkasında durmak. Ancak onlardan buna dair bir açıklama görmeniz imkansız.
Aslına bakarsanız çekçekçiler üzerinden yürüyen sistemin kendisi pek öyle savunulabilir bir sistem değil. Çünkü gerek kaçak göçmen emeğinin yoğun bir şekilde sömürüldüğü, mafyalaşmanın ve güvencesizliğin kol gezdiği bu sistem, bir insan hakları problemi. İşte bu durum da bu sistemin düzenlenerek iyileştirilmesini zaruri hale getiriyor. Bu sistemin belediyeler eliyle düzenlenmesi ve bu insanların bu sisteme dahil edilerek atık yönetiminin ona göre oluşturulması şart. Başka türlüsü yani Bakırköy ve Ümraniye’de yapıldığı gibi onları işlerinden edip depolarını dağıtmak ne adil ne de doğru bir yöntem değil! Çünkü bu iki ilçede de zaten doğru düzgün bir çöp yönetimi ilgili belediyeler tarafından becerilemiyor. Doğru işleyen tek sistemi de bu şekilde bertaraf etmenin mağduriyet yaratmaktan başka bir katkısı olamaz. Çünkü Türkiye kaynağında ayrı toplama konusunda ne yazık ki bir batı ülkesi değil. Yani çöplerin düzenlice ayrıştırıldığı ve bir kültür haine gelmiş kaynağında ayrıştırma sistemi yok ve bunun kısa vadede sadece ayrı ve rengarenk çöp bidonlarıyla oluşturulması da imkansız. Dolayısıyla bu işi yapanların yeraltına itilmeye değil yer üstüne çekilerek güvenceye kavuşturulmaya ihtiyaçları var! İşte bu da ancak çekçekçiler eliyle oluşturulmuş alternatif bir atık yönetim modelinin oluşturulmasıyla ancak mümkün olabilir.
Aslına bakılırsa boşluktan doğmuş mevcut sistem bir fırsatı da beraberinde getiriyor dersek yanlış yapmış olmayız. Çünkü hali hazırdaki tüm çekçekçilerin kayıt altına alınıp belediyelerin yönetiminde ve denetiminde bir sisteme dahil edilmeleri mümkün. Bu durum beraberinde kayıt dışı göçmen/sığınmacı/mülteci emeği sömürüsünün de daralmasına imkan tanıyabilir. Ayrıca kaynağında ayrıştırmayı bir kültür haline getirene kadar bu kabul edilebilir tarafı olmayan toplama düzeninin de kontrolsüzce büyümesinin önüne geçilmiş olunur. Eğer ki bu yapılmazsa ve bu boşluğun büyümesine izin verilirse bu alan kontrolsüz bir iş sahası olmaya devam edecek ve bu adaletsizliğin de sürmesi anlamına gelecek ve daha sonra da iş işten geçmiş olacak.
Bu anlamda bazı önerileri de faydalı olabilir diye yeri gelmişken ekleyelim.
Bu öneriler geliştirilebilir. Ancak bir şekilde mevcut haliyle kağıt toplayıcılığının sürdürülebilir bir iş modeli olmadığını belirtmekte fayda var. Üstelik sadece sürdürülebilirlik açısından değil sağlık ve insan onuru açısından da zedeleyici bir sistem. Ne türden bir dram yaşandığı konusunda ise çok az bir fikre sahibiz. Tüm dünyada atık toplama işçilerinin en riskli ve kırılgan grup olduğu sürekli tartışılıyor. Bizdeki durumu diğer ülkelerden ayıran bir şey de yok. Ayrıca bu sistem mevcut haliyle atık yönetim alt yapısının oluşturulmasını da güçleştiriyor.
Bildiğim kadarıyla bu alandaki mağduriyetlere sebebiyet vermemek için birçok belediye sorunu sumen altı etmek zorunda kalıyor ve bu da bu alanın kontrolsüzce gelişmesine zemin hazırlıyor. Bu sistemin bir şekilde kayıtlı hale getirilip bir düzene kavuşturulması şart! Aksi durumda ortaya çıkacak sosyal problemler altından kalkılamaz hale gelebilir ki hali hazırda çoğu yerde geldiği bile söylenebilir.
Haber/Fotoğraflar: Mehmet TEMEL ve Cansu ACAR * Hatay’da depremin üzerinden iki yıl geçmesine rağmen kent…
Sivil toplum örgütlerinin hazırladığı raporda, Türkiye’nin yenilenebilir enerji enerjisi kapasitesini artırma hedefi olumlu bulunurken, nükleer…
İstanbul 5. İdare Mahkemesi, Kanal İstanbul Projesi'ne ilişkin alınan rezerv alan ilanı ve 1/100.000 ölçekli…
Devlet Su İşleri’nin Ağva Plajı’na yapmayı planladığı mahmuz projesi askıya çıktı. Projeye göre, plajın sağ…
Gürcü tiyatro topluluğu The Wandering Moon Theatre’ın ikinci yapımı olan “Pirosmani” kukla tiyatrosu gösterisini 16.…
Mavera Maden şirketi tarafından Devrek, Akçakoca, Alaplı’nın Fındıklı, Belen, Kasımlı, Doğancılar, Kocaman ve Alaplı'ya sınır…