Kültür-SanatManşet

Kabullenilmişliğe karşı çıkan bir film olarak; ‘Ben, Daniel Blake’ – Mazdek

0

***Bu yazı Ken Loach‘un Adana Film Festivali (Altın Koza) kapsamında gösterimi yapılan “I, Daniel Blake” filmi hakkında detaylar içermektedir. Filmi izlemek isteyen okurlarımız lütfen bu duruma dikkat etsinler***

***

‘…

Saraylar saltanatlar çöker

kan susar birgün

zulüm biter.

menekşelerde açılır üstümüzde

leylaklarda güler.

bugünlerden geriye,

bir yarına gidenler kalır

bir de yarınlar için direnenler…

…’

Adnan Yücel

Önce arabanızı otoparka park ediyorsunuz, sonra asansör ile medeniyet katlarını tırmanıyorsunuz. Medeniyet katında ilginç bir dip ses hakim. Bu dip ses belki sayısı binlerden fazla olan insanın konuşmalarının etrafa yaydığı dalgaların birleşmesi sonucu ortaya çıkıyor. Birbirine temas etmekten çekinen, güvenlik algısının yüksek derecelerde gezindiği ve aynı derecede algı ile oynanan mekanda medeniyet ile tanışıyorsunuz. Avm

Yoğun bir günden sonra Ken Loach’ın son filmi ‘I, Daniel Blake/ Ben, Daniel Blake’ izlemek için girdiğimiz avm’de biletleri alıp yerimize geçtik. Festivaller her zaman öteki diye kendini konumlandıran insanların normal hayatlarında yapamadıkları/yapmadıkları ego patlamalarının vitrin mekanları olmuştur. Böyle bir ortamda başladı film.

16

Film, Daniel’in kalp krizi geçirip doktorundan çalışamaz raporu alıp işşiz maaşı alabilmek için sigorta şirketi yetkilisi ile konuşmasıyla başlıyor. Konuşan yetkilinin karar verici pozisyonda olmasına rağmen doktor veya hemşire olmadığını öğreniyoruz. Bu sahne bize şunu çok net bir şekilde göstermektedir; İnsancıl temellere oturmayan bir düzenden, insanı önemsemesi beklenemez. Onun için önemli olan kendi lehine dizayn ettiği kurallardır.

Daniel’in yaşaması için gerekli olan maddi imkanlara sahip olabilmek için verdiği çaba bürokrasi ve emekten yana olmayan politikaların deşifrasyonu olarak yansıyor. Bu deşifrasyon seanslarından birinde Katie ve çocukları ile tanışıyor. Katie’nin sigorta kurumları tarafından Londra’dan çeşitli bahaneler ile sürülmüş olduğunu öğreniyoruz. Kaderleri aynı olsa da buna direnen iki insanın dayanışması ile yönetmen toplumsal birliktelik için gerekli olan paylaşım duygusunu Daniel ve Katie’nin ailesinin ilişkisi ile bize gösteriyor.

17

Daniel, bu süreçte direnmekten vazgeçmiyor. Teknoloji ile olan kopukluğundan kaynaklı çoğu şeyi uzun süren uğraşlar sonucu halledebiliyor. Ken Loach hikayeyi o kadar güzel dizayn ediyor ki her yerimizden teknoloji fırlamasına rağmen Daniel’in durumunun aslında olması gereken durum olduğunu fark ediyoruz. Bunlar yaşanırken sigorta işlerini düzenleyen şirketteki Anna ise Daniel’e çekinik bir şekilde yardım etmeye çalışıyor. Ama o da çoğu zaman patron veya müdür faktörü ile karşılaşıp susmak zorunda kalıyor.

Katie’nin yaşadığı ve umutsuz olarak görünen durumun içinden çıkabilmesi için çoğu zaman filme girmek istiyorsunuz. Daniel’in ‘Çinli’ diye hitap ettiği komşusu ise emeğinin karşılığını alamadığını farkedince sistemin açıklarından yararlanarak para kazanma yoluna gidiyor.

Film aynı zamanda çoğu metaforu da içinde barındırıyor. Katie’in evine giderken topallayan, üç ayağı olan köpeğin de yaşam alanını paylaştığı insanlar ile aynı kaderi taşıdığı görünüyor. Katie’in banyoyu temizlerken yere düşen fayansın, bize yansıttığı çürümüşlük ve bu çürümüşlüğe maruz kalan ötekinin durumu fayansın kovaya atıldığı planda özdeşleşiyor.

19

Filmin tamamını analiz etmek istemiyorum. Çünkü bazen filmin analizine dalıp filmi film olmaktan çıkarıp sadece teknik ve bilmecelerle dolu bir mesele haline getirebiliyoruz. Bu film size bir çok şeyi gösterebilir. Çoğu sahnede kendi hayatınızla özdeşleştirip ya da karakterlerin durumuna üzülebilirsiniz. Bunun hiç bir anlamı yoktur. O avm’den çıkıp akışına maruz bırakıldığımız bu insancıl olmayan düzene dahil olduğumuz yerden devam edersek bu film evet cidden güzel bir film.

Eğer bir şeyleri değiştirmek istiyorsanız, bu film başlangıç olabilir ama devamı tamamen sizin elinizde.

 

Mazdek

You may also like

Comments

Comments are closed.