ManşetTarım-Gıda

Joel Salatin: “Gıda için devletlere bel bağlamayı bırakın!”

0

ABD’deki ünlü PolyFace Çiftliği’nden Joel Salatin, sağlıklı gıda üretimi, yerellik, büyük ve endüstriyel gıda devleriyle mücadele ve çiftçilerin itibarının iadesi gibi konularda çok iyi tanınan, yeni fikirlere açık ve ama etiği sağlam çiftçiliği kadar politik vizyonu ve hitabeti de güçlü bir isim.

“The Sheer Ecstasy of Being a Lunatic Farmer” (Çılgın bir çiftçi olmanın inanılmaz hazzı) ve Salad Bar Beef gibi kitaplarıyla ve ABD’nin dört bir yanında yaptığı konuşmalarla hem tarım politikaları hakkında, hem de “çiftçi” olmanın toplumda yaratılmış olumsuz algısına karşı şenlikli ve samimi bir mücadele veren Salatin, aynı zamanda çok yenilikçi, kendine yeterliliği ön plana koyan ve yerel ekonomiler konusuna büyük önem veren bir “gurur dolu çiftçi”.

Salatin’in, bugünlerde ABD’de tartışılan yeni düzenleme taslaklarına karşı, özellikle de GDO’lu tohum ve gıdalara devlet tarafından verilen desteğe karşı yazdığı yazıyı, Yeşil Gazete gönüllü çevirmenlerinden Özlem Katısöz‘ün çevirisiyle Yeşil Gazete okurlarıyla paylaşıyoruz. (Durukan Dudu)

***

Bilmiyor olma ihtimalinize karşı, sürdürülebilir tarım / yerel gıda topluluğu ifadeleri 2009 Gıda Güvenliği Modernizasyonu Yasası’na istinaden sunulan Drakon kanunları sonrası ortalıkta dolaşmaya başladı ve oldukça ses getirdi.

Gıda yönetmeliği Obama tarafından atanan Micheal Taylor’ın (kendisi uzun süre Genetiği Değiştirilmiş Organizmaları (GDOlar) dünyaya tanıtan Monsanto’nun avukatlığını yaptı) gözetiminde hayat buluyor. Durum kötü!

Bununla ilgili eylem uyarısını almadıysanız temiz gıda ve benzeri gıda özgürlüğü hareketleriyle bağlantınız yok demektir. Kamu yorumu süresi 15 Kasım’da sona eriyor ve endüstriyel ölçekte üretim yapmayan her bir gıda işletmesi gerçek anlamda deliye dönmüş durumda.

Her öznel düzenleme gibi bunun da tam olarak ne demek istediğini anlamak güç. Yönetmelik, ‘çiftlik’ ve ‘tesis’ kelimelerini birbirileri yerine kullanıyor ki bu da biz çiftçilere “artık çiftçi değil miyiz ve acaba gıda tesisleri olarak mı algılanıyoruz?” sorusunu sordurtuyor. Her bir çiftlik için otlayan tavuk (pastured chicken) sayısı 3000 ile sınırlı (yıllık mı, mülk başına mı, işletme başına mı?) Açık değil, ama aralarından en kısıtlayıcı seçenek geçerliyse bu Polyface Çiftçiliği’nin sonu olur.

Düzenleme sebze üretimi için kompost kullanımını neredeyse yasaklıyor ve yaban hayatına yönelik ve yavaşça çiftliklere yaklaşan yıkıcı politika yaklaşımlarını başlatıyor. Konsantre Hayvan Besleme Operasyonları (KHBO) düzenlemenin favorisi ve karma bitki-hayvan çiftlikleri istenmiyor. Kimyasal gübre kullanımı kolaylaştırılmış; biyolojik aktif toprak iyileştirme pratikte imkansız hale gelmiş. Ne demek istediğimi anladınız. Monsantocudan farklısını bekler miydik?

Ancak bu ileti yalnızca bununla ilgili değil. Anlattıklarım sadece bağlam sağlamak içindi. Tüm bu bilgi notlarında, mesajlarda tekrarlanan temel önermenin etrafında dönen düşüncelerimin en önemli noktası: “Daha iyi denetim gerekli”. Tüm bunların ne kadar çirkin olduğu ile ilgili nutuklar atıp bizi çılgına çevirirken bu adamların söylediği gibi: “Daha iyi denetim gerekli”. Kastettikleri, gıda, en başta, sanırım, endüstriyel, gıda güvenliği ile ilgili devlet denetimi.

“Daha iyi denetim gerekli” derken bu şekilde bir denetime tabi olmak oldukça naif. Food Inc. belgeselinin bana göre en çarpıcı kısmı belgeselin en sonunda endüstri ile ilgili düzenlemeleri yapan örnek birkaç kişinin kartvizitlerinin dönüşleridir. Tüm bu düzenlemeleri yapan bürokrasi aynı telden çalarken daha iyi bir denetimi nasıl sağlayabiliriz? Tek tük farklı sesin dışında, gıda politikalarını üreten idarelerin hepsi düzenlemeleri gereken endüstri ile aynı ideolojik kardeşliği paylaşıyor (ki bu çoğu zaman aynı kolej kardeşliği de). Ne sıcak (ve inanılmaz derecede zararlı) bir aile ortamı!

Olanlara karşı verilecek en makul tepki, elde ettiğimiz denetimin bu şekilde bir denetim olmasının nedeninin hükümet düzenlemelerinin işleyiş biçimi olduğunun farkına varmamız. Her zaman öyle oldu ve bundan sonra da hep böyle olacak. Kamu idareleri büyük oyuncuların önünde el pençe divan ve tüm yapı statükonun lehine şekillenmiş durumda, doğru, toplumcu bir denetimin değil. Köpek, yenilik getiren ve sorun çıkaran tipleri ısırıp ona bisküvi (şaraplı peynirli akşam yemekleri) getiren en büyük oyuncuları yalıyor.

Sorun daha iyi bir hükümet denetimi değil hükümet denetiminin kendisi. Yanıt daha iyi bir hükümet değil; yanıt hükümetin artık gıda işlerine burnunu sokmasına engel olmak. Oyunun bu aşamasında, Beyaz Saray’ın çimine organik bahçe yapan First Lady’nin olduğu bir dönemde, eğer yerelleşme, kırsal çiftçilik ve hayvancılık ve küçük ölçekli işletmeler konusundaki bilimsel kanıtlara dair algının iyileşmesini sağlayamıyorsak, daha iyi denetim inancına sahip olan herkesin bu inancını sorgulamaya başlayacağını umuyorum.

Tam gıda hareketi ve iyileştirici peyzaj sevgisini paylaşan ve hala gıda daha iyi bir denetime ihtiyaç duyduğumuz inancına sahip olan tüm arkadaşlarıma bir sorum var. Lütfen söyleyin, idarelerin çalışma iklimini nasıl kötüden iyiye dönüştüreceksiniz? Monsanto’dan Tyson’a, Bill Gates’e yalakalarıyla beraber kamu idarelerini terk etmelerini nasıl sağlayacaksınız? Mısır yetiştiricileri ittifakı, kimyasal gübre enstitüsü, tarım ilacı ittifakları, ilaç endüstrisinin, kamu idareleri ve tarım okulları ile olan “eski iyi dostlar zincirini” nasıl kıracaksınız? Nasıl? Şimdiye kadar yapamadıysanız ne zaman yapacaksınız? Gelecek sene mi yoksa ondan sonraki sene mi? Bu “daha iyi denetim” ne zaman hayata geçecek?

Millet, size yalvarıyorum, lütfen, lütfen, lütfen gıda sistemimize daha fazla devlet müdahalesi istemeyi bırakın. Şeytanı dönüştüremezsiniz. Biz endüstriyel ortodoksiye inanmayan kafirlerin derdest edilip bi kenara atılmadan önce yerellerin gıda seçimini koruyacak bir çekilme stratejisine ihtiyacımız var. Yoksa, bu bizim kanayan yaramız olacak. Bir şekilde devletin daha iyi denetimin sağlayacağı, naif bir inanç, ki filiz vermiş ‘engizisyonu’ tetikleyen ve güçlendiren bir inanç. Çok insan gıda zorbalarının kompost ve serbest gezen tavuk severlerin yerine alacağına inanıyor.

Böyle olmayacak! Bugün değil, yarın da. Gıdada devlet denetimine ihtiyacımız olduğu fikrini terk etmemiz gerekiyor. Devlet denetimi bize insanlık tarihinin görmediği türden obezite ve tip II diyabet salgınlarını hayatımıza sokan GDOları, deli dana hastalığını, DDTleri, uğursuz 1979 gıda piramidini verdi. Ve bu insanlar gıda güvenliğinin korucuları? Daha neler!

Güvenli gıda temin etmenin ve gıda seçeneklerimizi arttırmanın yolu oyuncularla birebir mücadele etmek. Ben benim hikayemi anlatayım; Monsanto kendininkini anlatır. Şu an şartlar oyun hileli. ABD hükümeti tüm gücüyle benim hikayemi aşağılayıp Monsanto’nun (ya da Tyson’un ya da McDonald’ın ya da Merck ya da Pfizer’in – günün şeytanını seçin) hikayesi üzerine “ONAYLANMIŞTIR” damgasını vurmak üzerine sistemi kurmuş durumda.

Sadece, insanlar gıda seçimlerinden sorumlu olurlarsa, hükümet ajanlarının kendilerini kandırmalarına izin vermeden, kendilerini gıda seçimleri ve sonuçları konusunda eğitme sorumluluğunu da alacaklar. Tiranlığı kaldırdığımızda, özgürlük kişisel hesap verebilirliği güçlendirecek. Hesap verebilirlik de bilgiye dayalı ilgi/çıkarı güçlendirecektir. Bir anda insanlar Kardashianlarla ilgilendikleri gibi gıdaları ile de ilgilenmeye başlayacaklar. Sizce de bu heyecan verici bir toplumsal evrim değil mi?

Gıda endüstrisi, devletin gıda güvenliği idarelerinin eteklerinin arkasına sığınıp “ben tüm devlet ruhsatlarına uygun davrandım” demek yerine, zarar verdikleri insanların açtıkları davalarla onlara paralarının son kuruşuna kadar ödeyecek. Ruhsat ne demektir? Eğer kardeşlik zincirine katılırsan, mahkeme seni suçsuz bulacak. Anladınız mı?!

Bu hareket içindeki arkadaşlarıma yalvarıyorum: Lütfen devletin gıda kandırmacalarına artık prim vermeyin. Şu an bu noktada olmamızın nedeni bu. Burada, Polyface’te, daha ne kadar bu “daha iyi denetim” muhabbetine dayanabileceğimizi bilmiyoruz. Çocuklarınıza bakın. Gözlerinin içine bakın ve onların güvenliği için bir bürokrata bel bağladığınızı söyledin. Eğer yapabiliyorsanız, endüstriyel gıda ortodoksisine inancınız benden fazla demektir. Ben, kendim ve yuvam için, güvendiğimiz işletmelere, tanıdığımız insanlara ve çiftliklerine “Girilmez” işareti koymayan, koyunlarını ilaçlamayan, uzaylı kılığında (tehlikeli madde takımları içinde) gezmeyen çiftçilere inanmaya devam edeceğim.

Kabullenen yetişkinler için, gıdanı seçme hakkı, ibadet hakkı, vurma hakkı (çev: Freedom to Shoot Act’e atıfta bulunulmuş) ya da dua etme hakkı kadar önemlidir. Görülen o ki ülkemiz, kendi toprakları dışında, dünyada nerede olursa olsun direnişçileri seviyor. Burada kendi yurdumuzda ise, suçlanıyoruz, çiftliklerimiz ve özgürlüğümüz uğruna çocuklarımızı tıbbi-kimyasal-endüstriyel ortodoksinin kölesi olmaktan kurtarmak için korku ve dehşet içinde yaşıyoruz. İhtiyacımız olan “daha iyi denetim” değil, özgürlük.

 

 

Yeşil Gazete için çeviren: Özlem Katısöz

Yazının özgün hali

(Yeşil Gazete)

 

More in Manşet

You may also like

Comments

Comments are closed.