İstanbul SözleşmesiManşetTürkiye

İstanbul Barosu: İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmeyle mücadele varlık nedenimiz

0

İstanbul Barosu, bir açıklama yayımlayarak Türkiye’nin Cumhurbaşkanlığı kararıyla İstanbul Sözleşmesi‘nden çekilmesine karşı tepkisini dillendirdi. Açıklamada, izlenen yolun idare, anayasa ve milletlerarası hukuka aykırı olduğuna vurgu yapılarak, kararın “yok hükmünde olduğu” kaydedildi. 

Cumhurbaşkanlığı kararının anayasaya aykırılığı ve yürütmesinin durdurulması istemlerini içeren dava dilekçesini dün Danıştay‘a gönderdikleri belirtilen açıklama özetle şöyle: 

“19 Mart gece yarısı  yayınlanan Cumhurbaşkanı kararı ile Türkiye, İstanbul Sözleşmesinden çekilmeye karar verdi. Bir süredir belli bazı kesimlerce hedef haline getirilen İstanbul Sözleşmesi ile ilgili olarak verilen bu karar, Baromuz için beklenen bir karardı.

Ancak çekilme için izlenen yolların İdare, Anayasa ve Milletlerarası Hukuka aykırı olduğu son derece de açıktır.

Onaylamayı uygun bulan 6251 sayılı yasadan ve Anayasanın 90. Maddesinden güç alan bu sözleşmeden bir Cumhurbaşkanı kararı ile çekilebilmek, hem TBMM iradesine yapılan saygısızlık ve hem de Anayasaya açık aykırılıktır.

‘Yok hükmünde’

Bir Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinden yetki alıyor gibi gözükse de, Anayasanın 104. Maddesi gereğince temel hak ve özgürlükler konusunda bir kararname düzenlenemeyeceği için, bu çekilme kararı yok hükmündedir.

Kaldı ki, bizzat sözleşmede kararlaştırılan çekilme prosedürüne de uyulmadığı ve Avrupa Konseyi Genel Sekreterliği’ne başvurulmadığı için sözleşme, halen de yürürlüktedir.

İstanbul Barosu olarak, sözleşmeden çekilme kararının yok hükmünde olduğunun tespiti, Anayasaya aykırılığı ve Yürütmesinin Durdurulması istemlerini içeren dava dilekçemizi bugün Danıştay Başkanlığına gönderdik.

‘Yasalara uygun olsaydı da kabul etmezdik’

Biz, bu sözleşmeden çekilme kararının hukuksal temelli olmadığını saptamayı ve giderek bununla mücadele etmeyi varlık nedenimiz olarak görüyoruz. Ayrıca Avukatlık Kanununun 76 ve 95. Maddeleri bakımından da kendimizi görevli sayıyoruz.

Ancak bilinmelidir ki, İstanbul Sözleşmesinden çekilme kararı bütün usuli hükümlere uyularak verilen bir karar veya yasa olsaydı dahi, bu çekilmeyi doğal kabul ederek içimize sindirebilmemiz yine de olası olmayacaktı.

Çünkü İstanbul Sözleşmesi, İstanbul Barosu için bir demokrasi ve o arada da bir insan hakları belgesidir.

…Bu mücadeleyi vermezsek, 6284 Sayılı Yasa hükümleri de giderek tavsayacaktır. Sözleşmenin bazı kesimlerce tartışılmaya başlanmasından itibaren yargı zemininde zaten güç kaybeden yasanın uygulama yeteneğinden yoksun kalması da kaçınılmaz olacaktır.

Bu mücadeleyi vermezsek, son rötuşları yapılan aile hukukunda arabuluculuk düzenlemesi ile sorunun taşınacağı boyut daha bir tehlikeli olacaktır.  Şimdiden teşekkür sırasına giren tarikat ve cemaatlerin sözleşmeden çekilmenin sonuçlarını, başka bir yaşam biçimi tahayyülü ile değerlendirmelerine özel bir anlam yüklenmelidir.

‘İktidar net ama bizim tavrımız da net’

Öyle anlıyoruz ki, siyasal iktidar bu tablo karşısında nettir: Çağdaş bir yaşam biçiminin kadını götüreceği yerden duyduğu endişeyle demokratik haklar askıya alınmakta, bu alanda da otoriter bir anlayış tercih edilmektedir.

Ama İstanbul Barosu olarak bizim tavrımız da nettir: İstanbul Barosu, Atatürk İlke ve devrimlerinden neşet eden yaklaşımlardan asla vazgeçmeyecek ve Cumhuriyetin kurucu ilkelerinin dünyaya örnek olup kadını özgürleştiren geçmişini, geleceğe taşıma mücadelesini kararlılıkla sürdürecektir.

Hukuk Devleti ve Adalet arayışımızdan asla vazgeçmeyeceğiz. Demokratik değerleri pusulamız bileceğiz ve bu eksende yürüyeceğiz.

…Söz konusu olan İstanbul Sözleşmesi ise; biz tarafız ve öyle kalacağız.

Bütün yurttaşlarımızı çağdaş bir geleceği biçimlendirme hakkını elde etmek üzere dayanışmaya davet ediyoruz.”

İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılması kararına aralarında Ankara, İzmir, Mersin ve Antalya’nın da bulunduğu çok sayıda ilin barosu da Danıştay’da dava açmıştı. 

You may also like

Comments

Comments are closed.