ERZİNCAN- İliç‘te Anagold‘un Çöpler Altın Madeni tesisi için istenen kapasite artırımın ‘Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) Olumlu‘ kararının iptal davası kapsamın 5 Ekim’de yapılacak keşif öncesi bilirkişilerin tarafsız ve konunun uzmanı olmadığı gerekçeleriyle değiştirilmesi istendi.
İliç’teki madene karşı yıllardır direnen Sedat Cezayirlioğlu‘nun avukatı İsmail Hakkı Atal, yedi bilirkişiden bazılarının AKP’li, bazılarının altın madeni savunucusu ve bazılarınında akademik anlamda bir yetkinliği bulunmaması nedeniyle keşfin ertelenmesi için talepte bulundu. Heyetteki 13 bilirkişiden yedisine itiraz edildi. İtirazların gerekçeleri ise şöyle:
Atal, Akkuyu ve Akbelen davalarında olduğu gibi İliç davasında da görünüşte ve şekli bir yargılama yürütüldüğünü belirtti. Cezayirlioğlu daha önce davacı olduğu dosyanın keşfine alınmamıştı.
Avukat İsmail Hakkı Atal ayrıca Çöpler Altın Madeni’nin Yedisu Fay hattı üzerinde olduğuna da dikkat çekti. Prof. Dr. Naci Görür söz konusu fay hattıyla ilgili şunları söylemişti:
“Bizim Yedisu fayı dediğimiz Kuzey Anadolu fayının bir bölümü. Orası çok etkin ve hızlı. Oradan çok endişemiz var bizim. Tunceli’yi etkileyebilecek ciddi bir durum. Zamanı tam bilmiyoruz ama en son deprem orada 1784 yılında demek ki zamanı dolmuş veya dolmak üzere. Ona dikkatli olmak lazım. Bir deprem de yine Tunceli’ye yakın Malatya fayı var. Malatya fayı da yani 2 bin 500 sene gibi tekerrür periyodu var. Bu son depremler bu fayları tetiklemiş olabilir. Ya da bunlara stres transfer etmiş olabilir. Onları zamanından önce deprem üretmeye zorlayabilir.”
Daha önce madende siyanürlü sıvının bulunduğu borunun patladığına dikkat çeken Atal, olası faciaları şöyle dile getirdi:
“Hiçbir deprem, doğal afet, fırtına, dolu v.s.nin olmadığı 21.06.2022’deki sakin yaz gecesinde siyanür borusunu patlatan Anagold madeni, her an 7’den büyük bir deprem olacağı kesin olan Yedisu fay zonu üzerinde, Fırat Nehri’ne karışmak üzere atık havuzunda bekleyen 66 milyon ton sülfirik asitli, siyanürlü atığıyla ve depremde etrafa dağılmak üzere bekleyen siyanür boruları içindeki siyanürüyle; Türkiye Cumhuriyeti tarihindeki en yıkıcı ve aktif çevre-ekoloji-halk sağlığı tehdididir.
Görünüşte ve şekli yargılama yürüten AKP’li hakimlerin olduğu yargı, idarenin hukuki denetimini ortadan kaldırmış ve Türkiye’nin geleceğini tehdit etmektedir. Herkes için adalet, bağımsız yargı, hemen şimdi.”
Erzincan’da 21 Haziran’da bir siyanür sızıntısı yaşanmıştı. Kanada ve Çalık Holding ortaklığındaki Anagold Altın Madeni’nde siyanür solüsyon bulunan bir boruda yırtılma meydana gelmiş ve bölgeye 20 ton siyanür solüsyon dağılmıştı.
Yeşil Gazete’nin daha önce gündeme getirdiği üzere; söz konusu bölgeyle ilgili Türk Toraks Derneği ve Türk Tabipler Birliği tarafından yıllar önce raporlar yazılmış, siyanürlü liçlemenin tehlikelerine dikkat çekilmiş ve derhal durdurulması istenmişti.
2001’de sondaj çalışmalarına başlanan maden işletmesinde 2010’da siyanürle altın üretimine geçildi. 2019’da sodyum siyanür 11 bin tona, sülfürik asit üretimi 122 bin tona çıkarıldı. 2021’de yayınlanan raporda ise 18 adet tehlikeli maddeye yer verildi. Bunlar arasında solunum yollarına, sudaki organizmalara, ciddi yanıklara, aşındırıcı etkilere, cilt ve gözde aşırı tahrişlere neden olan sodyum siyanür, nitrik asit, bakır sülfat, sodyum hidrosülfit gibi tehlikeli maddeler de bulunuyor.
Çöpler Kompleks Madeni için ilk ÇED çalışmaları 2007-2008 tarihlerinde yürütülmüş ve hazırlanan ÇED raporuna, 16 Nisan 2008 tarihinde “ÇED Olumlu” kararı verilmişti.
Maden için 2008’de verilen ÇED Raporu kapsamında 18 yıl sürdürülmesi planlanan faaliyetlerde 100 milyon ton kaya (pasa) ve 52 milyon ton cevher çıkarılacağı belirtiliyordu. Ancak rakamlar zaman içerisinde arttı. 2014’teki ÇED raporunda pasa 173 milyon tona çıkarıldı. 2021’de ise rakamlar dört kata kadar arttı; pasa 420 milyon tona, cevher 85,3 milyon tona çıkarıldı.
TTB’den 25 Mayıs 2021’de konuya ilişkin paylaşılan raporda “Siyanürlü madencilik faaliyeti dört ana aşamadan oluşur: Arama, sıyırma ve patlatma, öğütme ve siyanürleme, atıkların depolanması. Madenciliğin tüm bu aşamaları doğa ve insan sağlığı için farklı tehditler içerir. Biyolojik çeşitlilik, tatlı su varlığı ve insan sağlığını tehdit edecek derecede toksik bir kimyasal olan ‘siyanürlü liçleme kesinlikle yasaklanmalıdır” ifadelerine yer verilmişti.
Türk Toraks Derneği tarafından 24 Temmuz 2017’de bildirilen görüşte ise tesiste kullanılacak maddelerin hemen hepsinin insan sağlığı ve ekolojik yaşam açısından riskli olduğunun altı çizilmişti. Türk Toraks Derneği tarafından verilen görüşte “Bazıları (örneğin kuvars içeren kum) sadece çalışan sağlığı açısından risk oluşturmakta iken (silik, silikozise yol açmaktadır, kanserojen olduğu bilinmektedir); çoğu madde başta çalışan sağlığı olmak üzere, çevredeki insanlar, ekolojik yaşam üzerinde olumsuz etki potansiyeline sahiptirler” denildi.
İşletmenin çalışma süresince hiçbir risk olmayacağı varsayımında bulunması durumunda dahi maden işletmeciliği sona erdikten sonra bu atıkların ortadan kaldırılamadıkları için mevcut tehlikenin varlığını ilelebet süreceği söylenen görüşte, “Bölgenin Fırat Nehri‘ne yakınlığı göz önüne alındığında olası bir sızıntı, yıkım riskinin yol açabileceği çevresel bir felaketin ne boyutlara ulaşacağını öngörmek mümkün değildir” ifadelerine yer verildi son olarak şunlar aktarıldı:
Çevre sağlığı ve hava kirliliği bağlamında işletmede kullanılacak dizel yakıtların yaratacağı çevre kirliliğinin boyutunun da devama miktarlarda olduğu gözlemlenmektedir. Bölgenin aktif fay hatlarına ve Fırat Nehri’ni besleyen su kaynaklarına yakın olması nedeniyle oluşabilecek bir kaç/afet durumunda olumsuz etkilerin Fırat Nehri havzasındaki tüm coğrafyayı ve ekosistemini etkileyebilecek potansiyele sahip olduğu gözükmektedir.”
İTÜ’den Prof. Dr. İsmail Duman’ın ÇED raporuna ilişkin görüşü de diğer iki görüşle benzer nitelikte:
“Fare zehri olarak da bilinen Arsen’in akut etkisi, aşırı miktarda alındığında öldürücü olmasıdır. Kronik etkileri ise şöyledir: cilt kanseri, duyu bozukluğu, refleks kaybı ve depresyon, kansızlık, kalp yetmezliği, kan kanseri, lenf sistemi kanser, karaciğer tümörü, doğuştan sakatlıklar, gelişmesini tamamlamadan doğan bebekler, akciğer kanseri, böbrek yetmezliği ve akıl hastalıkları”
Öte yandan madende saatte 460,65 metreküp su kullanıldığı belirtiliyor. Tesis ayrıca büyük miktarlarda karbondioksit atmosfere salıyor. Raporda karbondioksit (CO2) miktarına ilişkin olarak şu ifadeler yer alıyor:
“Düşük pH seviyesinde cevherdeki karbonatlar asitle reaksiyona girerek CO2 açığa çıkarmaktadır. Asitlendirme prosesi ile büyük miktarlarda CO2 açığa çıkmakta ve böylece otoklavda daha az CO2 açığa çıkarak BO ünitesinde oksijen kullanımı verimini kuvvetlendirmektedir.”
Haber/Fotoğraflar: Mehmet TEMEL ve Cansu ACAR * Hatay’da depremin üzerinden iki yıl geçmesine rağmen kent…
Sivil toplum örgütlerinin hazırladığı raporda, Türkiye’nin yenilenebilir enerji enerjisi kapasitesini artırma hedefi olumlu bulunurken, nükleer…
İstanbul 5. İdare Mahkemesi, Kanal İstanbul Projesi'ne ilişkin alınan rezerv alan ilanı ve 1/100.000 ölçekli…
Devlet Su İşleri’nin Ağva Plajı’na yapmayı planladığı mahmuz projesi askıya çıktı. Projeye göre, plajın sağ…
Gürcü tiyatro topluluğu The Wandering Moon Theatre’ın ikinci yapımı olan “Pirosmani” kukla tiyatrosu gösterisini 16.…
Mavera Maden şirketi tarafından Devrek, Akçakoca, Alaplı’nın Fındıklı, Belen, Kasımlı, Doğancılar, Kocaman ve Alaplı'ya sınır…