13 Şubat Salı günü büyük çoğunluğumuz için şaşırtıcı olmayan bir ‘kaza’; daha doğrusu ‘bir ekolojik cinayet’ meydana geldi. Uzun süredir tartışmaların odağında bulunan Erzincan İliç’teki altın madeninin atık dağı çöktü. 10 milyon metreküp siyanür ve ağır metallerden zengin yarı akışkan maden atıkları, dünyanın gözü önünde 800 metre ötedeki Fırat Nehri’ne doğru aktı.
Enerji ve Tabii Kaynakları Bakanı Alparslan Bayraktar’ın ‘maden atıklarını kaldırmak için tam 400 bin kamyona ihtiyaç var…’ sözleri felaketin boyutlarını gözler önüne serdi. Üstelik Bayraktar’ın sözleri bununla da bitmedi: ‘Buradaki şirketin yönetim düzeyi içerisinde bir zafiyet içerisinde olduğunu görüyoruz. Hala söz konusu yabancı şirketin temsilcileri burada değiller’ Neye olsunlar ki, yitip giden canlar, yok olan doğa bizim…
Birleşmiş Milletler Çevre Programı’na (UNEP) göre dünyada son 50 yılda yüzden fazla ciddi atık maden barajı kazası yaşandı. Bu kazalarda çok sayıda insan hayatını kaybederken, milyonlarca insan ise uzun bir süre temiz içme suyuna, sağlıklı gıdaya ulaşamadı. Bu kazalardan bazıları şunlardı:
Atık maden kazaları içinde 2000 yılında Romanya-Baia Mare Aurul Altın Madeni’nde yaşanan kazanın önemli bir yeri var. Bu kazada madenin atıklarının depolandığı atık maden barajının çökmesi ile Orta ve Doğu Avrupa’nın en büyük tatlı su felaketi yaşandı. Atık dağının yıkılması ile Tizsa Nehri’ne dökülen siyanür bileşikleri ve ağır metal içeren atık, Tuna Nehri yolu Romanya, Macaristan, Sırbistan ve Bulgaristan sınırlarından geçerek Karadeniz’e kadar yayıldı. Kaza sonrasında sudaki siyanür değeri sınır değerlerin 100 katına ulaşırken, yüzlerce ton deniz canlısı öldü, 2 milyondan fazla insanın içme suyu zehirlendi.
Bu kaza sonrasında siyanürlü madencilik Avrupa’nın birçok ülkesinde ve Avrupa Birliği Parlamentosu’nda tartışmaya açıldı. Bu tartışmaların yasal olarak karşılık bulduğu ilk ülke Çek (Çekya) Cumhuriyeti oldu. Aynı yıl Çek Cumhuriyeti’nde, 2002 yılında Almanya’da, 2009 yılında ise Macaristan’da siyanürlü madencilik yasaklandı. Yasaklamalar ile ekonomik olarak elverişli olmayan düşük tenörlü (bir cevherin içindeki değerli maden miktarı) rezerv alanlarındaki maden faaliyetlerinin de önüne geçilmiş oldu. Avrupa ülkelerindeki gelişmeler Avrupa Birliği Komisyonu’nu da (AB) etkiledi. AB Parlamentosu 2010 yılında AB Komisyonu’na siyanürlü altın madenciliğinin AB topraklarında yasaklanmasını önerdi. Yasaklama önerisi şu gerekçelere dayandırıldı:
İlk bulgulara göre Erzincan İliç’te yaşanan facia artık kayıtlara dünyadaki en ciddi maden kazalarından biri olarak geçecek. Görünen o ki, ağır metallerinden zengin tonlarca atık Fırat’a karışacak ve çevre yıkımını bu coğrafyada inanılmaz boyuta taşıyacak. Önümüzdeki günlerde bu facianın boyutlarının daha da büyüdüğünü görmemiz kaçınılmaz.
2000 yılında Romanya-Baia Mare Aurul Altın Madeni’nde yaşanan kaza da olduğu gibi Erzincan İliç’te yaşanan facia uluslararası boyut kazanmak üzere… Unutulmamalıdır ki, Fırat da tıpkı Tuna Nehri gibi sınır aşan bir nehir… O nedenle, öncelikle derhal Erzincan İliç altın madenini kapatılmalı, sonra işlenen bu ekolojik cinayetin insan ve ekosistem üzere olan yıkıcı sonuçlarının nasıl onarılabileceğini bilimsel olarak tartışılmalıdır.
Haber/Fotoğraflar: Mehmet TEMEL ve Cansu ACAR * Hatay’da depremin üzerinden iki yıl geçmesine rağmen kent…
Sivil toplum örgütlerinin hazırladığı raporda, Türkiye’nin yenilenebilir enerji enerjisi kapasitesini artırma hedefi olumlu bulunurken, nükleer…
İstanbul 5. İdare Mahkemesi, Kanal İstanbul Projesi'ne ilişkin alınan rezerv alan ilanı ve 1/100.000 ölçekli…
Devlet Su İşleri’nin Ağva Plajı’na yapmayı planladığı mahmuz projesi askıya çıktı. Projeye göre, plajın sağ…
Gürcü tiyatro topluluğu The Wandering Moon Theatre’ın ikinci yapımı olan “Pirosmani” kukla tiyatrosu gösterisini 16.…
Mavera Maden şirketi tarafından Devrek, Akçakoca, Alaplı’nın Fındıklı, Belen, Kasımlı, Doğancılar, Kocaman ve Alaplı'ya sınır…