Hafta SonuManşet

Ilgın’ın hamilelik ve annelik günlükleri

0

3 Eylül 2016

siz hepiniz biz beş!??????

26 Eylül 2016

Eşe dosta duyurana süpriz öpücük atıyorum :)

Çoluk çocuk yapıcaz diyorum, koca yaz yattık diyorum bilmem anlatabildim mi : )

27 Kasım 2016

Merhaba canımlar.

Benim yakınlarda amerikaya gidip dönecek benim de minnak (ayı gibi ikiz emzirme yastığı) bir isteğimi yerine getirecek bir panpam var mıdır listemde? Çok panpa olmasak da olur, bavulda yer olsa yeter : )

Cefakar ananın fedakar arkadaşları! Bi seslensenize : )

Hadi yea.

10 Aralık 2016

On gün sonra dışarı çıktım. Arabaya binip kahve icebileceğimiz bi yerin önüne gittik, sandalyeye kadar yürüdüm ve aynı yerden arabaya binip eve geri döndüm. İki kere de tuvalete gittim ve giderken birkaç vitrine baktım.

Çok hamileyim. Riskli bir gebelik geçiriyorum ve mümkün olduğunca yataktan çıkmamam gerekiyor. Bunlar sağ cepte. 31 yaşındayım. Gezmeyi çok seviyorum ve şu anda ailemizin gelecek yeni üyeleri için, doğum için deliler gibi hazırlık yapmak istiyorum. Bunlar da sol cepte. Kalbimin üzerinde de baska bir cep var. Hani baba tişörtlerinin sol yanında içinde maltepe sigarası ve muhtar çakmağı konulan cebi gibi bir cep. Hah işte o cepte de terazi var. Gençlik ateşiyle, korumacı anaçlığı orada dengeleyip beynime “otur kıçının üzerine” sinyallerini oradan yolluyorum. Zor oluyor. Ama oluyor işte. O kafamıza yıllarca kakılan “ben seni 9 ay karnımda taşıdım”ların anlaşılma zamanı benim için bugünlermiş.

Neyse konu bu değil. Konu pazara gidememek. Zihinsel olarak pazara gitmeye çok hazır olmak ama fiziksel olarak bunu başaramayacağına bir türlü ikna olamamak. Annem zihinsel melekelerini yitirip artık yatalak olduğunda, babamın ana dilini konuşarak “işeyeceğim” diyerek üstünü açıyordu. Kalkamıyordu ama bunu günde yirmi kere falan yapıyordu. Bende günde yirmi kere bişeyleri yapmanın programını yapıyorum. Sonra işemeye gidip nefes nefese geri dönüyorum.

Konuya bir türlü giremiyorum, yazmak da böyle birşey işte. Konu konuyu açıyor. Demem o ki; birşeyleri yapabiliyorken yapın. Bişeyleri yapmayacağınız günler zannettiginiz kadar uzakta olmayabilir. Hahaha. Tabi ki böyle birşey demiyorum. Böyle şeyler diyecek olmam için gasilhanede memur olmam gerek. Değilim. Çok şükür.

Diyeceğim şu; pazara gidin pazara. Pazar çok güzel. Donlar hem yumuşacık hem de bedavadan biraz pahalıya.

9 Ocak 2017

Birkaç haftaya doğuracağım ve çocukların yüzünden çok; ne zaman rakı kalamarlı bir akşam yaşarım, ne zaman midye biraya gömülürüm, munchies munchies dediğin nedir ki gülüm ben muzu süt reçeline sokup yemişim gibi meseleleri düşünüyorum.

Allahın izniyle sex, drugs ve fantezi müzik diyorum.

15 Ocak 2017

Ay hamilelik çok kutsal. Annelik daha kutsal. Ay ikisi de ne biçim de kutsal şeyler. Vallahi bir kadının yaşayacağı en özel deneyim.

Bi siktirin gidin.

Hamilelikle ilgili konuşulmayanların neden konuşulmadıklarını aşırı merak ediyorum. “Ay doğurunca hepsini unutuyorsun!” diyenler için önlem olarak doğurmadan bunları şuraya iliştiriyorum.

  1. Hamilelik aynı zamanda hormonal bir mesele ve hem baskılanan hem de coşan hormonlar insanın anasını ağlatıyor. Menapozdasınız ama aslında yatakta on kaplan gücündesiniz ve karnınıza demir külçe bağlamışlar. Üstelik beyaz önlüklü biri elinde kırbaçla “şimdi değil” diye poponuza vuruyor.
  2. Çok kutsal bir gaz çıkarma rutininiz var. İlk zamanlar “ay tutamadım” dedirtiyor, sonra “ay çıksa da keşke tutamasam” diyorsunuz. Kutsal osuruk.
  3. O çok kutsal memeler yeşil damarlarla doluyor, mis gibi meme ucunuz kafam kadar olup karardıkça kararıyor. Seksapeli kutsallığa kurban ettik.
  4. Ay ne şirin karnın var diyip ellerini hiç sormadan karnınıza yapıştıran bir takım gerizekalılarla muhattap olmak zorunda kalıyorsunuz çünkü memlekette güvenlik alanına saygı falan yok, dua edin eliyle vajinal kontrol yapmıyor. Çünkü göbek çok kutsal.
  5. Kutsal göbeğin ortasından kahverengi ayı gibi bir çizgi geçiyor. Göbek deliği genişledikçe genişliyor, en sonunda isyan edip çatlamaya başlıyor. Yıllarca düz olsun diye kıçınızı yırttığınız göbek için artık yapacak bişey yok, çatlak için çare yok. Kutsal çatlak, hayrını görün.
  6. Hamilelikte mide bulantısı diye bişey var, hani diZilerde sabah lavaboya koşan kadınlar var ya, bayılınca hamile olduğunu anlayanlar falan. Hah işte onlar devede kulak. İnsan sekizinci katta pişen yumurtanın kokusundan sekiz kere kusup, yine de kusacak bişey olsun diye bi bardak su içemez hale gelebiliyor. Ama bunlar hep geçicek, bebeğinizi kucağınıza… tövbe tövbe.
  7. Hamilelik reflüsü. Kutsal reflü. Yemek borunuzda bebek ayağı hissedeceğiniz günler geliyor ve insan o an “canım evladım” falan demeden babasının şarap çanağına sövüp sayıyor. İşte bunlar hep bebek saçlandığı için : )
  8. Zurnanın zırt dediği yer: hamilelik basuru! Hadi zenginseniz sizin için hemoroid diyeyim. Götünüzle ilgili derdinizin bitmediği bu kutsal sürecin son noktası işte o kutsal meme. Doğurun geçecek, vallahi bak.
  9. Otuzbeş sene önce doğurmuş teyze tavsiyeleri! Ayva yeme bebek tüylü olur da var isterseniz, doğar doğmaz şekerli su içir bebek sarılık olmasın da var sinirleriniz kaldırırsa. Ama işte bunlar hep o kutsallığı daha öne yaşamış insanların şeyleri çünkü çok kutsal.
  10. Sizinle birlikte hamile kalan kayınvalide, kayınpeder, baba, anne falan var bir de. Çünkü bu kutsallığın parçası olmasalar ölürler, alınganlıklar tripler, osuruktan nem kapmalar bir tür lohusalık. Aile de aşırı kutsal bi kurum çünkü. Köküne turp suyu sıktığım.
  11. Ay kaç kilo aldın? Aşırı kutsal bi soru mesela. Cevabını kimsenin beğenmediği bi soru. Az aldıysan çocuklar büyümedi çok aldıysan ay kendine almışsındır. Ama herkesin kilo ile ilgili söyleyecek bişeyi var. Çünkü göt göbek de kutsal.
  12. İkiz mi doğuracaksınız, hah şimdi iki kere boku yediniz. Çünkü kendiliğinden mi oldu tüp bebek mi? Ay keşke biri kız biri erkek olsaydı. Erken doğar onlar. Besleneniliyorlar mı bari? Sezeryan tabi di mi? Ay sizin masrafınız çok olur. Hep ağlayacaklar. Hep sıçacaklar. İkizler kolik olur. Dostum kutsal dediğin kadının tüm hayallerini sikip attın afedersin. Ama olsun. Evlat çok kutsal.

Hah, bir de “bunlar iyi günlerin, daha karnındalar” diyenler var, Allah akıl fikir versin.

Doğurunca gelip “ay vallahi unutuluyor” dersem ağzıma kürekle vurun.

Ilgın Doğurdu doğuracak.

23 Ocak 2017

Dardaysanız zaman geçmiyor gibi hissedebilirsiniz. Sayılı gününüz varsa saatler saatleri kaplumbağa hızıyla kovalıyor gibi yapabilir. Bunlar hep, zaman algılayana bağlı, yani, îzâfî bir kavram olduğu içündür.

Mesela doğuracaksanız ve hamilelik de gıcıksa..

Ahahah tam didaktik olucam bi gülme geliyor : )

Lan neyse, geçiyor işte. Ben yarın doğurucam. İt sürüsü resmen aramıza katılacak. Hem göt korkusu hem heyecanı bi arada yaşamak için hamile kalın bence. Paranızı saçma sapan sporlara, bancicampinklere vermeyin. Doğurun.

9 Şubat 2017

‘ Doğurunca gelip “ay vallahi unutuluyor” dersem ağzıma kürekle vurun. ‘

demiştim ya hani, küreğini alan kapımıza dayanabilir. Öyle de sözümün eriyim.

Ilgın Anamgaripanam

14 Şubat 2017

17 Şubat 2017

Kul kurar felek gülermiş edebiyatını hatmettiğim hamileliğim son numerosunu da yapıyor ve biz iki şubatta doğum için hazırlanırken çarşı karışıyor. 23 Ocak’ta doktorum yarın alalım bebekleri diyor.

Ay “Eğer bir doktor bebekler için almak tabirini kullanıyorsa zaten oradan kaç” diyordum önceden kendi kendime. Çünkü doğal Doğum kitaplarını yemekle meşguldüm ve evde doğum için araştırmalarımı yapmış herşeye hazırdım.

Nah babam afedersin.

Tek yumurta ikizlerine hamileyim ve ikizlerin arasında kan transfüzyonu şüphesi var. Kadın alalım değil, keselim dese “ay en iyisini siz bilirsiniz” diyecek durumdayım.

Yatışımız yapılıyor, analara babalara haber veriliyor. Bir takım ahlar vahlar ve bir takım hayırlısı telkinleri geliyor o taraftan..

Ve ben çok korkuyorum.
Kesin kan kaybından öleceğim, çocuklarım kimlerin elinde büyüyecek acaba? Serhat’a sıkı sıkı tembihlemek istiyorum: kimseye bırakma kendin büyüt çocukları, en çok sana güveniyorum diye. Ama sonra diyorum ki ölürayak kontrol manyaklığı yapma ılgın, hayat olması gerektiği gibi akar. Bari akıl etse de anne sütü paylaşım sayfalarından falan süt bulsa çocuklara!

Sabah oluyor, otel odası kılıklı hastane odamızda nefis bir kalabalık var. Sabahın köründe kırmızı burnuyla Baran giriyor mesela kapıdan. Kübra neredeyse benim yerime doğuracak. Duygu tüm süreçte yanımda olmuş, yine orada. Ukrayna’dan Ragip gelmiş odada bir bayram havası..

Derken beni almaya geliyorlar. Giyotine gidiyorum sanki. Ama kameralara poz veriyorum falan. Çünkü yiğitliğime hayatta bok sürdürmem.

Serhat da doğuma girmek üzere benimle ameliyathaneye iniyor. Ayrı yerlere gideceğiz, onu Doğum başlarken alacaklar.

Ameliyathaneye giriyorum. İşte cenazemin çıkacağı o soğuk yer! Aşırı üşüyorum. Ellerim ayaklarım buz kesiyor. İçerde yirmi kişiye yakın insan var. Hasta bakıcının birine sarılıyorum. Çıplağım. Sonradan benim ona değil onun bana sarıldığını çözeceğim. Epidural takılacak. İşte ölmesem bile felç kalacağım noktaya geldik! Tekerlekli sandalyemde Çanakkale sahilinde iki bebek bir köpekle hayal ediyorum kendimi.

Sonra tuhaf bi sakinlik geliyor. Yatırılıyorum. Önüme perdeler çekiliyor. Güzel bi uyuşukluk geliyor.

Ummanın evine gidiyorum. İki sene önce İzmir’e çıkartma yapıp, kafamızı fena halde yaptığımız bir güne. Benim fena olup sobanın dibinde saatlerce titrediğim, bir türlü ısınamadığım bir parti gecesine.

O esnada Serhat’ı fark ediyorum. Yanımda duruyor ve bana sesleniyor. Ne güzel kocam da buradaymış!

Fakat neden karnımın içindeki her şeyi hissediyorum? Dün gece duygu her şeyi hissedeceksin ama hiç acımayacak derken bundan mı bahsediyordu? Kafamı toplayamıyorum.

İşte tam o an, doktorumun “hoş geldin” dediğini duyuyorum. Minik bir kuş sesiyle birlikte. Az sonra yeni bir “hoş geldin” daha geliyor, bu gelen bir canavar olmalı çok gürültücü!

Sonra birinin elinde bebekle bana yaklaştığını görüyorum. Dudaklarım bebeğin yanağına değiyor ve diyorum ki “bu Gece!”. Aylarca hangisi Uzay hangisi Gece olacak diye boşuna kafa yormuşuz. Demek böyle oluyormuş. Sonra uzayı getiriyorlar. Dünyanın en güzel çocuklarını doğurmuşum.

Ölmeyeceğim.

Ağlıyorum. Serhat da ağlıyor.
Bitecek kurtulacağız diye gün saydığımız zorlu hamilelik yerine, hiç bitmeyecek bir analık babalık ağrısının başladığını idrak edemesek de hissediyoruz.

Fonda “sevmek zamanı” çalıyor..

 

25 Şubat 2017

Nasılsın, bebekler nasıl, napıyorsun, aradım açmadın, yazdım görmedin gibi tüm cümlelerin cevabı aynı: emziriyorum. Evet, nerdeyse hep.

6 Mart 2017

Uykusuzluk demiş miydim?

Merhaba,

Uzun ve tatlı bir yazıyla neden böylesi geciktiğimizi, Uzay ve Gece’nin aramıza katılışını,
dört kişilik bir ekip ve yancımız Gustav’la ilgili
hayallerimizi anlatmaya niyet etmiştik.
ama elimizde uykusuzluk, kirli bezler, gaz sancıları dışında henüz pek birşey yok! uykusuzluk demiş miydim?!

Bir cesaret yeniden yollara düşeceğiz, serhat istanbul’a geliyor. Yumurtalar, peynirler, zeytinler özleyenleri için yeniden kutulara dolacak…

Sevgiler…

15 Mart 2017

Annelik benim için evli birine evli olduğunu bilmeden aşık olup, öğrendikten sonra da kapı dışarı edememek gibi birşey oldu.

Ay evet çok aşığım ama hayatım bok gibi.

(Arka arkaya üç saat gece uykusu uyuyanlar teselli vermesin pls. )

18 Mart 2017

Memeeeaaa!

23 Mart 2017

Sonuçta kimse delirmek için doğurmuyor. Ama deliriyor.

24 Mart 2017

Ayna mı kırdım, merdiven altından mı geçtim, kara kedi mi gördüm ne bok yedim?! Bu çocuklar niye böyle huysuz lan?

(Bkz.Genetik faktörünü es geçmek)

25 Mart 2017

İlişkilerde mülkiyet üzerine yıllarca düşündüm ve son kertede altına sıçan iki veletin mülkü oldum. Adam mememi ısırınca, mememi çekmeye korkuyorum çünkü avazı çıktığı kadar bağırıp, bir süre söyleniyor.

Var canım, mülkiyet var. Yıllarca kocamı yediğimle kaldım. Pardon beybicim.

Ilgın the meme

29 Mart 2017

Çocuklu hayat bildirimleri vol.36789

Yemek yemeyi severim. Yemeğin iyisine ayrıca düşkünüm. Yemeği pişirene karışıp, edepsizleşebilirim. Sufleme tarçın attılar diye mekan terketmişliğim, az pişmiş bonfile pişiremediler diye mutfak basmışlığım falan vardır; öyle ayıyım.

Evde geçen cuma serhatımın getirip beni sevindirdiği yabani kuşkonmaz var. Ölürüm. Yumurtayla güzel pişirilirse gerekirse adam öldürürüm.
Tabi burası çocuklu ev, gerekirse kuru ekmek için de adam öldürülür. Neyse.

Ben bu mereti pişirip, kızarmış ekmek ve çayla yemek hibi bir sevdaya düştüm. Vericem koyun peynirini vericem koyun peynirini. Planım da şahane; iki emzirme arası yapıcam bunları yaklaşık bi saatim var! Bu arada bu evde başka bi plan şekli olmadığından planlarken kafam da yorulmadı. Ohhh.

İlk önce çaydan vazgeçtim. Ne olacak dedim, ilk ben miyim yani çaysız kahvaltı eden? Allah Allah! Sonra ekmekler kızarmasa da olur dedim. En son ekmek gariban işi, ben yemeyeyim diyordum. Yumurta tavaya konup konup ısıtılmaktan biscoti sertliğine geldi, kuşkonmazlar ağladı. Ben ne yaptım? Yedim. Çünkü anayım ben ana! zütüm mü azalsın?

Hala korunmaya başlamadıysanız diye söylüyorum; şu an serçe parmağımda minik sarı bi bok var.

İyi günner.

31 Mart 2017

Ilgın the çıtır diyorlardı bana! Ne ara oldu bu?!

Video

3 Nisan 2017

Ne demek banyoya girmek? Ne demek rahatlamak? Saçmasapan konuşma allasen annea yea.

Uzay , 03.04.2017
Çanakkale

 

Derleyen: Ceylan Yurdakuler

 

 

 

 

More in Hafta Sonu

You may also like

Comments

Comments are closed.