İklim Krizi

İklim Modelleri ne kadar güvenilir? / Tuğba Öztürk

0

İklim değişikliği, içinde bulunduğumuz yüzyılın en büyük felaketi olma özelliğini korumakla birlikte insanlar için hala belirsiz gibi görünmekte. Bunun sebebi insanların gelecek bir zamanda “başınıza kötü şeyler gelecek, büyük felaketler olacak” gibi senaryolara inanmak istememesidir. Her ne kadar bilim insanları bilimsel gerçekliklere dayanarak birtakım senaryolar ortaya koysa da insanların inanmamak için iyi nedenleri var. O da, gelecek bir zamanda olacak bir felaket için yaşam standartlarından vazgeçmek istememeleridir. Bilim insanlarının gelecekte yaşanacak iklimi nasıl tahmin ettiklerini biraz olsun anlayabilirsek onlara inanır ve doğaya daha saygılı bir yaşam tarzı edinebilir miyiz?

Bilim insanları gelecek iklimi tahmin ederken bilgisayar modelleri kullanırlar. Tüm dünyadaki sıcaklık, yağış, nem ve rüzgar hızı gibi iklim değişkenlerini modellerken genel dolaşım modeli adını verdiğimiz bilgisayar programları kullanılır. Bu modeller bütün dünyayı yaklaşık 250 km’ ye 250 km çözünürlükte koşarlar.

Dünyanın iklimini belirlemek için neye ihtiyacımız vardır? İlk başta aklımıza gelen, dünyanın enerji kaynağı güneştir. Güneşten ne kadar ışınım geldiğini, bunun ne kadarının geri yansıdığını, ne kadarının soğurulduğunu biliyoruz. Dünyanın coğrafi yapısını, her bölgenin denizden ne kadar yüksekte olduğunu, yüzey cinslerini; yani neresi orman neresi çayır neresi çöl bunları da biliyoruz. Atmosferdeki CO2 miktarını ölçüyoruz. Dünyadaki genel dolaşımın, okyanuslarda ve atmosferde nasıl gerçekleştiğini biliyoruz. Nasıl mı? Dünya, fizik yasalarına göre hareket ediyor ve koşturduğumuz modeller bütün bu ilişkileri açıklayan fiziksel denklemlerle oluşturuluyor. Bu noktada kendimize şu soruyu sorabiliriz: Tamam geçmişi biliyoruz ama geleceği nasıl bileceğiz? Dünya gelecekte de fizik yasalarına göre hareket edecek. Peki burada belirsiz olan ya da tahmin etmekte zorlanacağımız parametre nedir? İnsanoğlunun gelecekte nasıl davranacağını kesin olarak bilemiyoruz. Bunun için çeşitli senaryolar geliştirilip buna bağlı olarak gelecekte atmosferdeki CO2 miktarının ne olacağı modelin içine konulabiliyor. Örneğin, en kötümser senaryoda insanoğlunun hiçbir şey yapmadan doğayı kirletmeye devam edeceği bir dünyada iklimin nasıl olacağı, buna karşılık en iyimser senaryoda daha çevreci teknolojilerin egemen olduğu dünyada iklimin nasıl olacağı modellenebiliyor. Bu da bize en kötü ve en iyi ihtimal ile başımıza neler gelebileceğini ortaya koyabiliyor.

Öte yandan 250 x 250 km çözünürlükte bir genel dolaşım modeli ile Türkiye gibi bir ülkenin iklimini modellerken kabaca sadece 16 noktadaki değişkenleri bilebiliyoruz. Bu da ancak 250 km’ de bir sıcaklık değerini biliyoruz demek. Türkiye’nin iklimini sadece 16 noktanın sıcaklığını tahmin ederek belirlemek çok da doğru bir tahmin olmayacaktır. O zaman neden bütün dünyayı 50 km çözünürlükte koşmuyoruz? Çünkü modelleri bu kadar yüksek çözünürlükte koşmak için 25 kat fazla bilgisayar gücüne ihtiyaç duyuyoruz. Bu da en azından şu an çok mümkün görünmüyor.

Bu sorunu çözmek için bölgesel iklim modelleri ile tüm dünyayı değil de sadece bir bölgeyi koşuyoruz. Bu bölge de 250 km çözünürlükteki genel dolaşım modeli çıktısını bölgesel iklim modeline girdi vererek koşuluyor. Bu sayede 50 km çözünürlüğe kadar, hatta yine benzer yöntemlerle 10 km’ ye kadar düşebiliyoruz. Peki modelin doğru sonuç verdiğini nasıl anlıyoruz? İlk başta modeli geçmiş bir zaman aralığı için koşup, gerçek veriler ile karşılaştırıp sağlamasını yaptıktan sonra gelecek dönem için koşuyoruz. Bu da daha güvenilir sonuçlara ulaşmamızı sağlıyor.

Dolayısıyla, genel ve bölgesel iklim modelleri bilimsel yöntemlerle ve fiziksel denklemlerle oluşturulup gerçek gözlem verileri ile sağlaması yapıldığı için belli aralıklarda güvenilir sonuçlar veriyorlar. Bu sayede gelecek iklimin nasıl değişeceğini modelleyebiliyoruz.

 

 

Tuğba Öztürk

Boğaziçi Üniversitesi
İklim Değişikliği Çalışma Grubu

 

 

More in İklim Krizi

You may also like

Comments

Comments are closed.