Manşet

İklim krizini ilk kez belgeleyen kadın: Eunice Foote

Nichola Daunton’ın Euronews’te yer alan bu yazısı, Yeşil Gazete tarafından (derlenerek) çevrilmiştir.

***

Muhtemelen Eunice Newton Foote‘u hiç duymamışsınızdır, oysa iklim değişikliğini keşfettiği söylenen erkekten tam beş yıl önce ilk kez iklim değişikliğini belgeleyen kişidir.

Foote‘un 1856’da yaptığı deneyi üzerine yayımladığı  bilimsel makalesinde, “güneş ışınlarının en yüksek etkisinin karbonik asit gazında (karbondioksit) olduğunu buldum” ifadesi yer alıyor. Bu, “sera gazı etkisi”nin modern tanımının temelini atsa da keşif, 1861’de John Tyndall adlı İrlandalı bir bilim insanına atfedilir.

Eunice Foote iklim değişikliğine dair büyük keşfini yaptığında 37 yaşındaydı. ABD Connecticut‘ta bir çiftlikte büyümüş olan Foote, gençliğinin sonlarında Amerika‘daki ilk kadın hazırlık okulu olan Troy Kadın Ruhban Okulu‘nda (daha sonraki adıyla Emma Willard Okulu) eğitim gördü. New York‘taki bu okul, ileri matematik ve fen dersleriyle, genç kadınlara bir erkeğinkine benzer bir eğitim sunan ilk okuldu.

Bilime olan ilgisinin yanı sıra Foote aynı zamanda aktif bir kadın hakları savunucusuydu. Dönemin önde gelen kadın oy hakkı savunucularından Elizabeth Candy Stanton tarafından düzenlenen ilk kadın hakları konferansı 1848 Seneca Falls Sözleşmesi‘nin de yayın kurulundaydı.

Foote’un “Güneş ışınlarının ısısı üzerine” adlı bilimsel makalesi, Kasım 1856’da American Journal of Science and Arts‘ta yayımlandı.

Deneyde iki cam silindir, iki termometre ve bir hava pompası kullanan Foote, silindirlerden birine karbondioksit, diğerine hava pompaladı ve sonra onları güneşe çıkardı.

Foote, makalesinde, “Karbondioksit gazı içeren alıcı, diğerinden çok daha fazla ısındı ve çıkarıldıktan sonra soğuması birkaç kat daha uzun sürdü” dedi. Karbondioksit silindirindeki daha yüksek sıcaklık Foote’a en fazla ısıyı bu gazın tuttuğunu gösterdi.

Foote, deneyi hidrojen ve oksijen de dahil olmak üzere bir dizi farklı gaz üzerinde de gerçekleştirdi ve şöyle yazdı:“Güneşin ısısını hidrojen gazında 108°, karışık havada 106°, oksijen gazında 108° ve karbonik asit gazında 125 ° olarak gözlemledim.”

Bu bulgu ile Foote’un şu sonuca vardı:

“Karbondioksit gazı atmosferde bulunduğunda dünyamıza yüksek bir sıcaklık verir ve eğer varsayıldığı gibi tarihinin bir döneminde şimdikinden daha büyük oranlarla havaya karşacaksa, hem kendi etkisinden hem de artan ağırlıktan dolayı sıcaklığın artması zorunlu bir sonuç olacaktır.”

Bu, CO2’nin Dünya’nın sıcaklığını değiştirme gücüne sahip olduğunun ilk bilimsel onayıydı.

Övgüleri neden John Tyndall aldı?

John Tyndall, Foote bulgularını yayınladığında, manyetizma ve polarite üzerine yaptığı çalışmalarla halihazırda bilim camiasında tanınan İrlandalı bir fizikçiydi.

Hatta Tyndall, Foote’un karbondioksit deneyinin yayımlandığı The American Journal of Science and Arts’ın aynı sayısında, renk körlüğü üzerine bir makale yayınlamıştı.

Daha sonra 1861’de Tyndall, oksijen, su buharı ve karbondioksit dahil olmak üzere gazların emiciliği üzerine bir deney yaptı. Kendi tasarımı olan bir oran spektrofotometresini kullanarak, daha sonra sonuçları “sera etkisi” olarak tanımlanacak bu deneyde, bu gazların kızılötesi absorpsiyonunu ölçtü.

Tyndall’ın Foote’un araştırmasını çalıp çalmadığı konusunda tartışmalar devam ediyor. Belki de Foote’un deneyinin, gelecekteki keşiflerini etkilediğini söylemek daha doğru olur ancak yine de bulgularında ona atıfta bulunmadı.

Tyndall, iklim değişikliği biliminin kurucularından biri olarak anılırken, Foote 21. yüzyılın başlarına kadar unutulmuştu. Tyndall, 1893’te karısı ona uykusuzluk için verdiği ölümcül dozda kloral hidratla onu yanlışlıkla öldürünceye kadar, önde gelen bir bilim insanı olarak anıldı.

Erken iklim bilimi nasıldı?

19. yüzyıl, iklim bilimi ve fosil yakıtların kullanımında önemli bir dönüm noktasıydı. 1800 yılında dünya nüfusu ilk kez bir milyara ulaştı ve 18. yüzyılın sonlarında James Watt‘ın buhar motorunu geliştirilmesiyle Sanayi Devrimi oldu.

1880’lerde fabrikalara elektrik üretmek için kömür kullanılırken, Karl Benz’in “Motorwagen” isimli ilk otomobili, toplu ve özel ulaşım çağını başlattı. 1927’de fosil yakıtlardan ve endüstriden kaynaklanan karbon emisyonları yılda bir milyar tona ulaştı.

Bu büyük toplumsal değişimler ilk başta tam olarak anlaşılmadı. 1896’da İsveçli kimyager Svante Arrhenius,  kömür yakmanın sera etkisiyle Dünya’da birkaç derece sıcaklık farkı yaratacağını doğru bir şekilde tahmin etti fakat sıcaklık artışının insanlık için faydalı olabileceğini düşündü.

Sera etkisi ve yıkıcı sonuçları, ABD’li bilim insanı Wallace Broecker‘ın “küresel ısınma” terimini icat ettiği 20. yüzyılın ortalarına kadar ciddiye alınmadı.

Foote’un iklim bilimi tarihine katkısı, emekli jeolog Ray Sorenson tarafından 2010 yılında yeniden keşfedildi. Keşif tekrar  yayımlandı ve Santa Barbara’daki California Üniversitesi, 2019’da Foote’un çalışmaları hakkında bir sergi açtı.

Bilim tarihinde unutulan diğer kadınlar

Ancak ne yazık ki Foote, tarihten silinen veya keşiflerinin övgüsünü bir erkeğe kaptıran tek kadın bilim insanı değil.

Nükleer fisyonu (atom bölünmesini) keşfeden bilim ekibinin önemli bir üyesi Lise Meitner göz ardı edilerek Nobel Ödülü 1944’te Otto Hahn’a verilmesi örneğinde olduğu gibi.

Neyse ki, NASA matematikçileri Katherine G. Johnson, Dorothy Vaughan ve Mary Jackson‘ın hikayesini anlatan ‘Hidden Figures’ gibi filmlerin gösterdiği gibi, kadınlar hak ettikleri tanınırlığa ulaşmaya başlıyorlar.

Beyaz olmayan bu üç kadın, NASA’nın ilk yıllarında önemli roller oynamalarına rağmen filmin  gösterime girdiği 2016’ya kadar tarihsel olarak göz ardı edilmişlerdi.

Paylaş
Yazar:
Yeşil Gazete