İklim KriziManşetTarım-Gıda

İklim krizinden gıda krizine giden yol kısalıyor

0

Cemreler düştü. Bahar geliyor. Hava, su ve toprak ısınıyor. Doğa uyanıyor. Ancak bu sefer, doğanın uyanışını kutlarken, artan sıcaklıklar ve değişen iklim koşulları, gıda üretimindeki risklere yönelik kaygılarımızı körüklüyor.  

Copernicus İklim Değişikliği Servisi‘nin verilerine göre, 2023 Haziran ayından bu yana yaşadığımız her ay, şimdiye kadar kaydedilen en sıcak ay oldu.

Meteoroloji Genel Müdürlüğü‘nün verilerine göre de Türkiye’nin birçok yerinde mevsim normalleri aşıldı. 2024 Ocak ayı ortalama sıcaklıkları ülkemizde normallerin 2.8°C üzerinde gerçekleşti ve son 53 yılın en sıcak ocak ayı oldu.

Artan sıcaklıklar tarımsal üretim için ne anlama geliyor?

İklim krizi ve artan kış sıcaklıklarının sebep olduğu sorunların başında  kuraklık geliyor.

MGM: Şubat 2024 çok kurak geçti, ‘şiddetli kurak’ alanlar büyüyor

Su fakiri olma yolunda bir ülke olmamız da gıda üretimindeki riskleri daha da artırıyor. Sıcaklıkların artması ile nemi azalan toprağın suya doyması için daha fazla sulama yapmak gerekiyor. Yüksek ısı, toprağın azot miktarı ve pH değeri ile mikro bakteriyel bileşimini değiştiriyor ve topraktaki besin maddelerini ve bitki sağlığını olumsuz yönde etkileyerek üretimde kayıplara sebep oluyor. 

Organik tarım üreticisi Gürsel Tonbul yüksek sıcaklıkların toprakta zararlı mikroorganizmaların üremesine neden olduğunu, fotosentez yavaşladığı için bitki büyümesi ve döllenme yeteneğinin azaldığını, aynı zamanda bahçe ve ormanlarda yangınlara, toplu ağaç kurumalarına ve bitki salgın hastalıklarına yol açtığını söylüyor.

Düzensiz ve aşırı yağışlar üretimi olumsuz etkiliyor

Kuraklık, artan sıcaklıkların ilk sonucu olarak akla gelse de, aşırı ve düzensiz yağışlar da iklim krizinin en önemli sorunlarından biri. Aşırı yağışlar sonucu topraktaki su doygunluğunun artması, oksijen miktarının azalmasına ve nem artışına bağlı zararlı artışı ile bitki hastalıklarının çeşitlenmesine, çoğalmasına sebep oluyor. Düzensiz yağışlar ise bitkilerin ekim-dikim takviminde aksamalara yol açabiliyor.

Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği’nin Köy-Koop İzmir ile birlikte yürüttüğü İklim Dostu Çiftlikler projesinin paydaşları ile yapılan toplantıya katılan üreticiler iklim krizine dair en ciddi sorunun düzensiz yağışlar ve sıcaklık dalgalanmaları olduğunu ifade etti. Mevsimsel dalgalanmalar sebebiyle ciddi ürün kayıpları yaşadıklarını belirten üreticiler kış aylarının sıcak geçmesi sebebiyle çok fazla böceklenme olduğunu, güvelerin tarladaki bütün domatesleri üç günde yok edebildiğini söylüyor.

İklim değişikliğinin bitkiler üzerindeki etkilerine dair yapılan araştırmalar sıcaklık artışları ve yağış rejimindeki değişikliklerin, tarımsal üretimde büyük değişimlere neden olacağı ve özellikle buğday gibi temel gıda ürünlerinin üretiminde kayda değer düşüşlere yol açabileceğini gösteriyor. Yükselen sıcaklıkların, bitkilerin coğrafi dağılımını etkileyeceği ve bazı bitki türlerinin  göç etmesine neden olabileceği görülüyor. Yapılan bir başka araştırmada, kış aylarının sıcak geçmesinin, bitkilerin biyolojik saatlerini ve fenolojik döngülerini değiştirebileceği belirtiliyor.

Bu durum, tarımsal üretim desenlerinin ve yöntemlerinin yeniden gözden geçirilmesini ve iklim krizine uyum stratejilerinin geliştirilmesini gerektiriyor.

Kar yağışları kuraklık ve don riskini azaltıyor

Artan sıcaklıkların dışında kışın kar yağışında azalma da söz konusu. Oysa kar yağışlarının tarımsal açıdan çok önemli işlevleri var.

Kar örtüsü, toprağa ısı yalıtımı sağlayarak bitkilerin kış aylarında soğuk hava koşullarından etkilenmesini engelliyor.

Taban suyunun doğal dengesinin korunmasında kar yağışı etkili bir rol oynuyor. Karın yavaş yavaş erimesi toprakta suyun daha uzun süre tutulmasını sağlıyor ve bu da bitkilerin kök gelişimi için elverişli bir ortam yaratıyor. Kuraklık riski ve bitkilerin sulama ihtiyacı azalıyor.

Organik tarım üreticisi Şaban Burhan, kar yağışının normal olduğu yıllarda altı saat sulama ile toprağın su doygunluğuna eriştiğini, kar yağmayan yıllarda ise 20 saat sulamanın dahi yetmediğini ve verim kaybı yaşadıklarını ifade ediyor.  Kar yağışlarının aynı zamanda zararlı mikroorganizmaları azalttığını, bitkilerin ve ağaçların erken uyanmasını önleyerek don riskini azalttığını belirten Burhan, ağaçların erken çiçek açtığı yıllarda ciddi ürün kaybı yaşadıklarını; bunun sonucunda gerçekleşen fiyat artışları ile tüketicilerin de iklim krizinden etkilendiğini anlatıyor.

İklim krizine dayanıklılığın yolu doğa ile uyumlu tarımsal üretim

İklim değişikliğine uyum sağlayabilmek için doğa ile uyumlu tarım yöntemleri kritik bir rol oynuyor. Kuraklığa, hastalıklara, değişen iklim koşullarına daha dirençli tarımsal üretim için agroekolojik, onarıcı yöntemlere geçiş yapılması gerekiyor.

Organik tarım üreticisi Şaban Burhan, kuraklıklardan konvansiyonel tarım yapanlara göre daha az etkilendiklerini ifade ediyor. Konvansiyonel tarımın yıllık verim odaklı olması sebebiyle o yıl yaşanan kuraklıkta ya da mevsimsel dalgalanmada verim kaybının çok olduğunu, organik tarımın uzun vadeli verimlilik odaklı olmasından ötürü kuraklığa bağlı senelik verim kaybının daha az olduğunu belirtiyor. Ayrıca sentetik gübrelerin sulama ihtiyacını artırdığını, doğal gübrelemenin toprağın nemini koruduğunu ekliyor.

 

More in İklim Krizi

You may also like

Comments

Comments are closed.