İklim KriziManşet

İklim krizi koşullarında 2024’ten umutlu olmak için beş neden

0

Sera gazı emisyonları hala yükseliyor ve doğal afetler dünya çapında yıkımlara yol açıyor. Buna paralel olarak iklim kaygısı da artıyor.

Ancak insanın kendi yarattığı krizle baş edebilmesi için umut da hepten yok değil. Euronews’den Angela Symons, Almanya’nın kar amacı gütmeyen NewClimate Institute‘un yeni araştırmasına göre, Paris Anlaşması’nın 2015’te imzalanmasından bu yana yaşanan beş büyük değişimi kaleme aldı.

5. İklim değişikliği söylemi ana akım haline geldi

On yıl önce, toplumun yalnızca bir kısmı iklim değişikliğinin anlamlı bir şekilde farkındaydı ve bu konuda endişe duyuyordu. Bu durum, son yıllarda büyük bir değişime uğradı. 2014 yılında BBC’nin dünya çapında 17 ülkeyi kapsayan bir araştırması, ankete katılanların yüzde 40’ının iklim değişikliğini ciddi bir sorun olarak algıladığını gösterdi . 2020 yılında bu sayı yüzde 60’a yükseldi.

UNDP ve Oxford Üniversitesi‘nce 2021’de 50 ülkede gerçekleştirilen daha geniş ‘Halkların İklim Oyu’ nda ise daha belirgin bir değişim görüldü.

Doğu Avrupa ve Orta Asya’da ankete katılanların yüzde 85’i iklim değişikliğini küresel bir acil durum olarak değerlendirdi. Batı Avrupalıların ve Kuzey Amerikalıların yüzde 72’si, Arap ülkelerindeki insanların yüzde 64’ü, Latin Amerika, Karayipler ve Asya Pasifik‘tekilerin yüzde 63’ü ve Sahra Altı Afrika’dakilerin yüzde 61’i bu görüşe katıldı.

Bu konu artık dünya çapında kamusal ve siyasi söylemin merkezinde yer alıyor. Dünyanın iklim değişikliğinin etkilerini halihazırda hisseden bölgelerinde öğrenme eğrisi çok daha dik oldu. Ancak iklim protestoları ve toplumsal hareketler güçlendikçe, hükümetler ve işletmeler üzerinde harekete geçme yönündeki baskı da artıyor.

Ayrıca iklim bilimindeki ilerlemeler, iklim davaları yoluyla karar alıcıların mahkemede hesap vermelerini mümkün kıldı. Yalnızca bu yıl Portekizli gençler , Birleşik Krallık’taki çevre yardım kuruluşu ve İsveçli aktivist Greta Thunberg ülkelerini mahkemeye verdi.

4. Çoğu ülke net sıfırı hedefliyor, öngörülen sıcaklık artışında düşüş yaşandı

Hükümetlerden büyük şirketlere kadar pek çok kurum ve kuruluş net sıfır hedefleri verdi ve tarih belirledi. 2015’te yalnızca tek bir ülke, Butan, böyle bir hedef belirlemişti.

2013 dünyasında ise küresel emisyonların neredeyse yüzde 80’ini temsil eden 90’dan fazla ülkenin en azından bir hedefi bulunuyor.

NewClimate Institute , geçmişte politika tartışmalarının artan emisyon azaltımları ve sektörler ile ülkeler arasındaki ödünleşimler üzerinde yoğunlaştığını belirtiyor. Ancak tamamen karbondan arınmış bir ekonomi Küresel Güney de dahil olmak üzere ana akım bir vizyon haline geldi.

Bu azaltımları başarmak ve 1,5C sınırı dahilinde kalmak için kat etmemiz gereken uzun bir yol olmasına rağmen, öngörülen emisyon eğrisi de düzleşti. 2015 yılında sıcaklığın 2100 yılına kadar 3,6-3,9 derece artacağı öngörülüyordu. Bugün ise bu tahmin 2,7 dereceye düştü.

3. Yatırımcılar ve işletmeler iklim konusunda harekete geçme konusunda baskı hissediyor

Paris Anlaşması’ndan önce iklim değişikliği yatırımcılar ve işletmeler arasında özel bir konuydu . Şimdi bunun ciddi bir tehdit olarak kabul edilmesi yönünde kamuoyu baskısına dayanmaları daha güçleşti.

Artık pek çok şirket iklim etkilerini rapor ediyor ve açıklıyor; hatta bazıları yasal olarak bunu yapmakla yükümlü. Firmaların açıkladığı düşük karbonlu fırsatlar popülerlik kazanıyor ve “yeşil yenilikler” geleneksel iş modellerinde değişime yol açıyor. Ayrıca sürdürülebilir yatırımlara talep artıyor.

PwC, 2021’de varlık sahiplerinin yüzde 84’ü, üç yıl önceki yüzde 53’e kıyasla, sürdürülebilir yatırım stratejilerini uyguladığını veya değerlendirdiğini bildirdi.

Bu ay Dubai‘de gerçekleştirilen COP28′de fosil yakıtlardan uzaklaşma sürecine vurgu yapıldı. Varlıkların atıl kalması riski, finansmanı kirletici enerji kaynaklarından yenilenebilir enerji kaynaklarına doğru itiyor.

Vatandaşların ve hükümetlerin yeşil aklama kampanyaları konusunda giderek daha bilgili hale gelmesiyle birlikte şirketlerin gözümüzü boyaması da zorlaşıyor.

2. Yenilenebilir kaynaklar artık fosil yakıtlardan daha ucuz

Geçmişte yenilenebilir enerji kaynakları fosil yakıtlarla maliyet veya tedarik açısından rekabet edemiyordu. Son yıllarda bunların hepsi değişti. Enerji  sistemleri rüzgar, güneş ve hidroelektrik enerjisini içeren esnek, merkezi olmayan modellere geçiyor.

IPCC‘ye göre güneş enerjisi, kara ve deniz rüzgarı maliyetinin son 10 yılda yüzde 60 ila 90 oranında düşmesiyle bu geçişin hızı beklentileri aştı. Yeni yenilenebilir enerji kaynakları artık dünyanın yüzde 90’ında yeni fosil yakıtlardan daha ucuz.

Fosil yakıtlara yapılan her 1 ABD Doları (0,91 Avro) yatırım, artık temiz enerjiye 1,70 ABD Doları (1,55 Avro) harcanıyor . Uluslararası Enerji Ajansı’na (IEA) göre beş yıl önce bu oran 1:1 idi.

1. Binaların ve ulaşımın elektrifikasyonu hızla ilerliyor

Elektrikli araçlardan ısı pompalarına kadar elektrifikasyon, dünyanın karbondan arındırma stratejisinin merkezi haline geldi. İçten yanmalı motorlu otomobiller, aralarında Avrupa Ekonomik Alanı (AET), Kanada, Şili ve çeşitli ABD eyaletlerinin de bulunduğu birçok ülke ve bölgede aşamalı olarak kullanımdan kaldırılıyor ; bu, on yıl önce hayal bile edilemeyecek bir politikaydı.

EV şarj noktaları, uygun fiyat ve yollardaki çok sayıda araç olması sorunlarının hâlâ üzerinde çalışılması gerekiyor. Ancak pil depolama alanındaki gelişmeler de giderek artıyor. Son 10 yılda lityum iyon piller ticari açıdan uygun hale geldi ve maliyetleri yüzde 80 oranında düştü.

Isı pompaları ise mevcut küresel ısıtma talebinin yüzde 70’inden fazlasını oluşturan 30’dan fazla ülkede mevcut olan mali teşviklerin etkisiyle evlerimizin karbondan arındırılmasına yardımcı oluyor. Avrupa’daki satışlar 2013’ten 2022’ye kadar yüzde 38 arttı. Endüstriyel ortamlarda da giderek daha fazla test ediliyorlar.

İnovasyon ve yatırım aynı zamanda denizcilik ve ağır sanayi gibi ‘azaltılması zor’ sektörlerin karbondan arındırılmasına da yardımcı oluyor. Hidrojen çeliği, elektrikli gemiler ve düşük karbonlu yakıtlar en büyük gelişmeler arasında yer alıyor.

Araştırmanın yazarları, tüm bu kazanımlara rağmen “iklim krizinin giderek daha hızlı bir şekilde etkisini gösterdiğini” söylüyor. Bu durum, bu olumlu gelişmelerin ivmesinin acilen artırılması gerektiğini vurguluyor.

More in İklim Krizi

You may also like

Comments

Comments are closed.