TEMA Vakfı Türkiye’yi de yakından ilgilendiren ve iklim değişikliği müzakereleri kapsamında kritik öneme sahip, Paris Anlaşması Kurallar Kitabı’na nihai halinin verileceği COP24 (3-14 Aralık 2018) öncesi bir basın toplantısı düzenledi.
Toplantının ana gündem maddesi 8 Ekim’de Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli’nde (IPCC) açıklanan “Küresel Isınma Bir Buçuk Derece Özel Raporu”ydu.
İklim değişikliğinin etkilerini azaltabileceğimizi bilimsel olarak anlatan raporda buna ulaşmanın yolunun küresel ısınmayı 2 derecede değil 1,5 derecede snırlamak olduğu vurgulanmıştı.
Basın toplantısında Barış Özcan’ın sunduğu “Geri dönülemeyecek o noktaya sadece 12 yıl kaldı!” başlıklı video izletildi
Raporda sürdürülebilir kalkınma ve yoksulluğun önlenmesi konusu dikkat çekiyor
IPCC başyazarlarından, TEMA Vakfı Bilim Kurulu Üyesi, BÜ İklim Değişikliği ve Politikaları Uygulama ve Araştırma Merkezi Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Murat Türkeş ve TEMA Vakfı Çevre Politikaları ve Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanı Özgül Erdemli Mutlu raporun içeriğine dair önemli noktaları, Türkiye’nin neden hâlâ Paris Anlaşması’na taraf olmadığınına ilişkin görüşlerini ve iklim değişikliğinin etkilerini azaltmak için acilen atılması gereken somut adımları paylaştı.
Prof. Dr. Murat Türkeş, raporda verilen ana mesajları 4 başlık altında topladı: Bir buçuk derecelik küresel ısınmanın anlaşılması, öngörülen iklim değişiklikleri, potansiyel etkiler ve bağlantılı riskler, bir buçuk derece ile uyumlu salım yolları ve sistem geçişleri ve sürdürülebilir kalkınma ve yoksulluk bağlamındaki çabaların kuvvetlendirilmesi.
Raporun, sıcaklık artışının 2 derece yerine 1,5 derecenin altında sınırlandırılması ile iklim değişikliğinin birçok etkisinin azaltılabileceğini ortaya koyduğunu ifade eden Türkeş, “Örneğin sıcaklık artışının 1,5 derecede sınırlandırılması, 2100 yılı itibariyle deniz seviyelerinin sıcaklık artışının 2 derecede sınırlandırılması senaryosuna göre 10 santimetre daha az yükselmesi anlamına geliyor. Rapor sıcaklık artışını 1.5 derece ile sınırlandırmanın, enerji, endüstri, binalar, ulaşım, şehirler ve arazi kullanımında hızlı ve kapsamlı dönüşümleri gerektirdiğini vurguluyor. Küresel sera gazı emisyonlarının 2030 yılında 2010 yılına göre net olarak yüzde 45 azaltılması ve 2050 yılı itibariyle net olarak sıfırlanması gerekiyor. İklim değişikliğine karşı Türkiye de diğer ülkelerle birlikte aynı kaderi paylaşıyor. Ülkemizde gözlenen hava sıcaklıklarındaki hızlı değişmelere ek olarak, iklim modelleri gelecekte Türkiye ve bölgesindeki hava sıcaklıklarında önemli ve hızlı artışların olacağını gösteriyor” açıklamasında bulundu.
Yoksulluk ve eşitsizlik konusunun Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli’nin 3. çalışma grubu raporunun ana çıktılarını oluşturduğunu hatırlatan Türkeş, “İklim değişikliği koşullarında özellikle yoksul ülkelerdeki salgın hastalıkların artması, su kaynaklarına erişim, su kıtlığı yaşanabilecek alanların giderek artması ve su kaynaklarına ulaşma konusundaki bölgesel ve toplumsal sorunların artması gibi konular zaten çok uzun zamandan beri tartışılıyordu. Rapor bize bunu günümüzle 1, 5 santigrat derece ve 2,5 santigrat derece ile karşılaştırarak veriyor.” diyor.
Sürdürülebilir kalkınma hedefi olarak yenilenebilir enerji
Raporun sürdürülebilir kalkınma bağlamındaki önemine değinen Türkeş, yenilenebilir enerji gibi yeni teknolojilerin Birleşmiş Milletler’in Sürdürülebilir Kalkınma Hedeflerine erişilmesine yardımcı olacağının da altını çiziyor.
2018 Aralık ayında Katoviçe-Polonya’da yapılacak 24. Taraflar Konferansı yaklaşırken şimdiye kadar Türkiye’nin Paris Anlaşması’na neden taraf olmadığı sorusunu yanıtlayan Prof. Dr. Murat Türkeş, Türkiye’nin iklim müzakerelerine yönelik mevcut politikasından farklı hareket etmeyeceği görüşünde.
“Türkiye’nin iklim değişikliği ile ilgili mücadele kapsamındaki uluslararası görüşme süreçlerindeki etkisi ve ona bakış açısı başlangıçtan beri şöyle özetlenebilir. Türkiye bir OECD ülkesidir. AB’ye üye olmak istemektedir ama aynı zamanda nüfusu hızla artan ve istihdam sorunları yaşayan ve fosil yakıtlara bağımlı bir ülkedir. Aynı zamanda gelişmekte olan bir ülke olduğu için iklim değişikliği görüşmeleri sonucunda ortaya çıkan İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi, Kyoto Protokolü ve onun uzantısı şimdi de Paris Anlaşması’ndan hiçbir yükümlülük almamalıdır. Aslında başından beri ana çizgi budur. Şu an Türkiye’deki iklim değişikliği politikası aşağı yukarı 2001’lere kadar süren o sürece yeniden geri dönmüş gibi. Yani Türkiye Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli ne söylerse söylesin, ülkede ne yaşanırsa yaşansın, bu iklim değişikliği çerçeve sözleşmesi ve diğer yeni antlaşmalardan yükümlülük almamalıdır. Bu değişmedi aslında. Arada taraf olduk ama o sizi yanıltmasın. Türkiye Cumhuriyeti, İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’ne fiili dönem geçtikten sonra taraf olmuştur. Kyoto Protokolü’ne de 1997’de Türkiye Cumhuriyeti sözleşmeye taraf olmadığı için herhangi bir yükümlülük almadan ve Kyoto Protokolü’nün eklerinden yer almadan taraf olmuştur. Yani ikisinin de fiili açıdan süreleri geçmek üzereydi.”
“İklim değişikliği üzerindeki olumsuz insan etkisini azaltma konusunda bir ahlaki yükümlülüğümüz var”
Yine çok tartışılan bir konu var. Türkiye Cumhuriyeti’nin özel durumu. Bu Lahey Konferansı ve Marakeş Anlaşması’yla Türkiye diğer EK1 ülkelerinden farklı kendi özel durumu kabul edilen ülke durumundaydı. Dolayısıyla OECD ülkesi durumundan çıktı fakat EK1 ülkesi olarak taraf kaldı. Şu anda Türkiye Cumhuriyeti EK1 ülkesi olmak istemiyor. Yükümlülük açısıdan anlatmak istiyorum, tıpkı Afrika’da gelişmekte olan bir ülke gibi taraf olmak istiyor. Özeti bu. Bunu istediğimiz gibi yorumlayabiliriz ama çizgi böyleydi. İklim değişikliği çerçeve sözleşmesi hala çerçeve yükümlülükler içeren bir anlaşma. İklim değişikliğine neden olan olumsuz insan etkisini azaltma konusunda bir ahlaki yükümlülüğümüz var. Yani ilkelerine tabiiyiz. Kyoto’da yükümlülük almadık. Şu anda Türkiye Cumhuriyeti hiç yükümlülük almadan yola çıkıyor gibi düşünmek de yanlış. Bir yandan da biz temel ilkelere bağlıyız. Çünkü antlaşmaya tarafız biz. İklim değişikliği sözleşmesinin nihai hedefi iklim değişikliğiyle mücadele ve iklim değişikliğini ortadan kaldırmak, sürdürülebilir kalkınmaya ulaşmak değil mi? Sonuçta biz onun ilkelerine tabiyiz Ama Paris Anlaşmasıyla birlikte şöyle bir değişiklik oldu. Paris Anlaşması, sözleşmenin kendi ve Kyoto Protokolü’nden farklı olarak zorunlu sera gazı salım azaltma yükümlülükleri ya da herhangi bir zorunlu yükümlülük dile getirmiyor.”
“Türkiye’nin politikasında bir değişikliklik olmadı”
“Türkiye’nin Katoviçe’deki toplantıya kaç kişiyle katılırsa katılsın politikasında bir değişiklik olmadığı şeklinde yorumlamak istiyorum. Türkiye bu dileğini yerine getirebilir mi çok emin değilim ama gelişmekte olan ülkeler ve özellikle büyük gelişmiş ülkelerin bazıları Türkiye’nin EK1’den çıkmasına başından beri karşıydı. Bu talebin kolay olmayacağını düşünüyorum ama öte yandan Paris Anlaşması’nın gevşek yasal düzenlemeleri, doğası gereği Türkiye’ye bu anlamda da bir yaptırımda bulunmak mümkün değil gözüküyor. Ancak uluslararası antlaşmalar, ticaret antlaşmaları, Türkiye- Avrupa Birliği ilişkileri gibi konularda Türkiye’nin diğer birçok konuda olduğu gibi önüne getirilecek. Bir tartışma konusu olduğunu düşünüyorum.”
Türkiye’nin acil atması gereken somut adımlar neler?
İklim değişikliğinin etkilerini azaltmak yolunda atılması gereken somut adımlar ise şu şekilde paylaşıldı:
1-) İklim değişikliği açısından yurttaşların çok ciddi şekilde bilinçlendirilmesi.
2-) Fosil yakıtlara dayalı sanayi ve enerji sisteminden daha az fosil yakıt tüketen, enerjide özellikle yenilenebilir enerji kaynaklarını önemseyerek birincil enerji tüketimi içerisinde yenilenebilir payını artırabilmek için yasal düzenlemelerin yapılması.
3-) Özellikle kamu ve özel sanayi sektörlerindeki sera gazı salımlarıyla mücadelede kapsamında yapılan yasal düzenlemelerin çok ciddi düzeyde uygulanması ve denetlenmesi.
“Sanayi, enerji ve ulaşım sektörümüzdeki emisyonlara bakıp buna yönelik iyileştirmeler yapılması gerekiyor”
TEMA Vakfı Çevre Politikaları ve Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanı Özgül Erdemli Mutlu, vakıf olarak amaçlarının Paris Anlaşması’nın onaylanması olduğunu, onaylanmasa bile Türkiye’de iklim değişikliği üzerine çalışan örgütler ve sivil toplum kuruluşlarının bu konuyla ilgili çalışmalarına devam edeceklerini söyledi.
“ABD anlaşmadan çekilse de eyaletler iklim değişikliğine karşı hareket etmeye devam ediyor. Türkiye’de öncelikle yapılması gerekenler enerjiden kaynakları emisyonların azaltılması. Şu anda Türkiye’de sera gazı emisyonlarının ortalama yüzde 70’den fazlası enerji sektöründe. Birincil olarak odaklanılması gereken enerji sektöründeki yapısal değişiklikler. Endüstriye, genel sanayiye baktığımızda, sera gazı emisyonlarının yaklaşık yüzde 12,6’sı endüstri kaynaklı. Üçüncü olarak da tarım var. Sanayi, enerji ve ulaşım sektörümüzdeki emisyonlara bakıp buna yönelik iyileştirmeler yapılması gerekiyor. Emisyonların azaltılması ve azaltım politikası olarak ağaçlandırma önemli”
Türkiye Paris Anlaşması’nı onaylayarak harekete geçmeli
Politikaların başarıya ulaşması için Paris Anlaşması’na taraf olmanın ve anlaşmanın gerekliliklerini yerine getirmenin aciliyet taşıdığının altını çizerek sözlerini sürdüren Mutlu, “Türkiye’nin 2018 yılı sonunda Polonya’da yapılacak 24. Taraflar Konferansı’ndan önce, “Ulusal Katkı Niyet Beyanı”nı güncellemesi, azaltım hedefini yeniden belirlemesi, iklim değişikliğine uyumu hedeflerine dahil etmesi ve Paris Anlaşması’nı acilen Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde onaylaması gerekiyor. Türkiye’nin iklim hareketinde söz sahibi olması, ancak azaltım ve uyum alanında birbirini tamamlayan ulusal-yerel politikaların eş zamanlı gerçekleştirilmesi ile mümkün olacaktır” diyor.
Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli (IPCC) nedir?
Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli, iklim değişikliği ile ilgili bilimsel değerlendirmeleri yapan çalışma grubudur. 1988’de Dünya Meteoroloji Örgütü (WMO) ve Birleşmiş Milletler (UNEP) tarafından kuruldu. Panel, iklim değişikliğinin bilimsel temelleri, etkileri ve gelecek riskleri, adaptasyon ve azaltım çalışmaları ile ilgili düzenli bilimsel çalışma ve bilgi aktarımının yapılmasını amaçlıyor.
Küresel Isınma Bir Buçuk Derece Özel Raporu: Hızlı ve benzeri görülmemiş değişiklikler gerekli
350.org iklim değişikliğine halkın gözünden baktı: Halkın bir buçuk derece dosyası
James Hansen açıkladı: 1 derece ısınma kalıcı olarak geçildi, El Niño geliyor!
İklim Haber’den ‘Küresel ısınma #bibucuktakalsın kalsın’ kampanyası
‘İklim değişikliğine karşı gerekenler yapılmadıkça Medicane türü fırtınaların sıklığı artacak’
İklim felaketleri Türkiye’de de artıyor
Haber: Merve Damcı
(Yeşil Gazete)