Agos gazetesinin Genel Yayın Yönetmeni, Gazeteci Hrant Dink cinayetinin faili Ogün Samast‘ın tahliyesi sonrasında Dink’in öldürüldüğü Sebat Apartmanı (eski Agos gazetesi) önünde protesto gösterileri ve basın açıklamaları yapıldı.
Agos gazetesinde yer alan habere göre; Türkiye İşçi Partisi (TİP) milletvekili Sera Kadıgil, Dink’in vurulduğu yerde yaptığı açıklamada şunları söyledi:
“Aslında Ogün Samast sadece bir piyondu çünkü kendi savunmasında şöyle diyordu: ‘Ben 17 yaşında bir çocuktum, nereden bilirdim Agos’u, nereden tanırdım Hrant’ı… Onu işaret edenler, hedef gösterenler, o parmaklar bu salonda değil?’ diye soruyordu. Biz de bu soruyu soruyoruz. 80’e yakın kişi yargılandı bu davada, 50’si kamu görevlisiydi. Yalnızca üç kişiyi tutukladılar, biri Ogün Samast’tı. Çocuk olduğu için dün tahliye edildi. İki tane daha görünen sanık var içeride, yatıyorlar. Hrant Dink faili meçhul bir cinayettir. Dün salıverilen Ogün Samast, bu işin yalnızca görünen bir enstrümanıdır. Örgüt üyeliğinden bile yargılanmamıştır. O yüzden bu kadar çabuk tahliyesi mümkün olmuştur. Bugün aradan geçen 16 yıldan sonra büyük bir mahcubiyetle tekrar buranın önündeyiz.”
Buradayız Ahparig… #HrantDink https://t.co/D2SW9McK3Y
— Sera Kadıgil (@serakadigil) November 16, 2023
‘Asıl suçlulara hiçbir zaman ulaşılamadı’
Sol Parti adına açıklamayı İstanbul İl örgütünden Nuriye Alsancak okudu. Alsancak şöyle dedi:
“Tetikçi katil Ogün Samast da dün serbest bırakıldı. Hrant Dink davasında tetikçiler dışında asıl suçlulara ise hiçbir zaman ulaşılamadı. Bir dönem Ergenekonculara yüklenen cinayetin, bir başka dönem FETÖ’cüler tarafından planladığı savunuldu. Hrant’ı katleden karanlık, geçmişte Sivas’ta, Maraş’ta katliamlar yaptı. Uğur Mumcu’ları bu hayattan kopardı. Katiller ya bulunmadı ya da zaman aşımıyla serbest bırakıldı. Ülkeyi saran aynı karanlık bugün de AKP iktidarı eliyle devam ediyor. Hrant’ın katili serbest bırakılırken milletvekili seçilen Can Atalay, AYM kararına rağmen hukuksuz biçimde tahliye edilmiyor. Hrant’ın katili serbest bırakılırken Gezi tutukluları AİHM kararlarına rağmen serbest bırakılmıyor. AKP iktidarinin getirdiği af tasarılarıyla katiller, tecavüzcüler, mafya elebaşları ellerini kollarını sallayarak aramızda dolaşıyor . Bugün göstermelik yargılamalar sonucu tetikçi katiller serbest bırakılsa da kardeşimiz Hrant Dink’in hesabını bu karanlık çetelerden, bu iktidardan sormaya devam edeceğiz.”
‘Bu dava bitmez, bitmeyecek’
Sol Parti MYK üyesi Alper Taş ise iktidara halkın sinir uçlarıyla oynamaması çağrısında bulundu. Emek Partisi‘nden yapılan açıklamada da şu ifadelere yer verildi:
“Gültan Kışanak, Can Atalay, Osman Kavala ve daha birçok insan kimseyi öldürmediler, gerekçesiz tutuluyorlar. Hrant Dink’in katili ise başından beri kollanmıştı şimdi de serbest bırakıldı. Anayasa Mahkemesinin kararlarını tanımayan ve kapatmak isteyen iktidar hukuku çiğnemeye devam ediyor, katillere yol veriyor. Ama bu dava bitmez, bitmeyecek. Biz bitti demeden kapanmayacak.”
‣ Ogün Samast’ın tahliyesine tepki yağdı
Hrant’ın arkadaşları: Biz bitti demeden bu dava bitmez
Hrant’ın Arkadaşları İnisiyatifi de Samast’ın serbest bırakılmasına ilişkin açıklamada bulundu. Açıklamada şunlar kaydedildi:
“Hrant Dink cinayeti halen aydınlatılmamış, sorumluları açığa çıkartılmamışken; birçok dostumuz, hak savunucuları, gazeteciler, siyasetçiler haksız ve hukuksuz bir şekilde cezaevlerinde tutuluyorken, Hrant Dink’in katili Ogün Samast tahliye edildi.
Biliyorduk, dile getiriyorduk ama bu son gelişmeyle tescillendi: Adalet yok! Vicdan yok! Hakkaniyet yok!
Gözümüzün içine baka baka ‘öldür’ diyenleri, bir bebekten katil yaratan bu karanlığı güçlendiriyorlar!
Peşini bırakmayacağız, unutmayacağız, ‘katilleri koruyan cinayete ortaktır’ demeye devam edeceğiz.
Biz bitti demeden bu dava bitmez!”
Hrant Dink cinayeti
Hrant Dink, gazetesi Agos’ta yayımladığı “Sabiha Hatun’un Sırrı” başlıklı röportajının Hürriyet gazetesinde yayımlanmasının ardından hedef haline getirilerek, 19 Ocak 2007 yılında saat 15.00’de Ogün Samast tarafından gazetesinin önünde sırtından kurşunlanarak öldürüldü.
Tetikçi Ogün Samast kısa sürede yakalandı. Samast’ın sorgu için götürüldüğü karakolda elinde Türk bayrağı ve arkasında Mustafa Kemal Atatürk’ün “Vatan toprağı kutsaldır, kaderine terk edilemez” sözü görünen fotoğraflarının çekilmesi tepkiyle karşılandı. Suikast sırasında taktiği beyaz beresi ise cinayetin sembolü haline geldi.
Hrant Dink’in cenazesine tarihte benzerine rastlanmayan bir katılım gerçekleşti. Binlerce insan “Hepimiz Hrant’ız, Hepimiz Ermeniyiz” pankartlarıyla cenazeye katıldı. Yenikapı’ya kadar yapılan yürüyüşe 100 binin üzerinde insan katıldı. Ülkenin her yerinde Dink’in yası tutuldu.
Dink’in öldürüldüğü gün yayımlanan “Güvercin tedirginliği” yazısı toplumu suikast kadar sarsmıştı. Toplumun dikkati Dink cinayeti soruşturmasına yöneldi. Kısa sürede Samast dışında cinayetin azmettiricisi olduğu iddiasıyla Yasin Hayal ve muhbir Erhan Tuncel tutuklandı. Tuncel’in Emniyet ve Jandarma İstihbarat Teşkilatı ile bağlantılı olduğu ortaya çıktı. Emniyet tarafından yapılan bir açıklamayla Erhan Tuncel’in Emniyet İstihbarat Dairesi Başkanı Ramazan Akyürek’in elemanı olduğu doğrulandı.
Hrant Dink suikastı davası 2 Temmuz 2007 tarihinde Beşiktaş’taki eski Devlet Güvenlik Mahkemesi binasında başladı. Yargılamada sanıklara örgüt suçlamasında ise bulunulmadı. Sanıkların mahkemedeki rahat tavırları da tepki uyandırdı.
Meclis’te, Hrant Dink Cinayetini Araştırma Komisyonu kuruldu. Komisyon yaptığı çalışmaların sonucunda Trabzon ve İstanbul emniyet birimlerinin “ihmali” olduğunu belirtti. Hrant Dink’in İstanbul Valiliği’ne çağrılarak Vali Muammer Güler’le görüşmesi sırasında odada bulunan üç kişi tarafından tehdit edilmesi sıklıkla gündeme geldi ve bu üç kişinin kim olduğu soruldu. Mahkeme de aynı soruyu Valiliğe yöneltti ancak yanıt verilmedi. Dink ailesinin ve avukatlarının tekrar sorulması taleplerini ise reddetti.
Dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, “Ankara’nın derin dehlizlerinde kaybolmasına izin vermeyeceğiz” dedi. Ancak yargılama sonucunda “örgüt” bulunamadı. Anayasa Mahkemesi’ne etkin soruşturulma yürütülmemesi nedeniyle Dink ailesinin açtığı davadan ise yaşam hakkı, ifade özgürlüğü ve etkili başvuru haklarının ihlal edildiğine hüküm edildi.
Ekim 2015 yılında kamu görevlilerine yönelik yeni bir dava açıldı. Dönemin Trabzon Emniyet İstihbarat Dairesi Başkanı Ramazan Akyürek, İstanbul Emniyet İstihbarat Şube Müdürü Ali Fuat Yılmazer hakkında “kasten adam öldürme” suçlamasıyla ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası, dönemin İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah ve İstihbarat Daire Başkanı Sabri Uzun’a ise “görevi kötüye kullanma” suçlamasından altı yıla kadar hapis cezası talep edildi.
Yargılama sonucunda mahkeme, Ramazan Akyürek ve Ali Fuat Yılmazer’i “tasarlayarak kasten öldürme” suçundan ayrı ayrı ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırdı. Tutuklu sanık eski subay Muharrem Demirkale’yi “Anayasa’yı ihlal” ve “kasten öldürmeye yardım” suçlarından iki kez müebbet hapisle cezalandırdı. Tutuklu sanıklar Okan Şimşek ve Veysal Şahin ile hakkında adli kontrol kararı bulunan tutuksuz sanık eski Trabzon İl Jandarma Komutanı sanık Ali Öz’ü “kasten öldürme” suçundan 25’er yıl, “resmi belgede sahtecilik” suçundan üç yıl dörder ay hapis cezasına çarptıran heyet, tutuklu sanık Ercan Gün’e FETÖ kapsamında “silahlı terör örgütüne üye olmak” suçundan 10 yıl hapis cezası verdi.
Tutuksuz sanıklar eski İstanbul İstihbarat Şube Müdürü Ahmet İlhan Güler ve dönemin Trabzon İstihbarat Şube Müdürü Engin Dinç hakkında “ihmali davranışla öldürme” suçundan beraat, “kamu görevini ihmal” suçundan haklarındaki dava dosyasının zaman aşımı nedeniyle düşürülmesi kararı veren heyet, tutuksuz sanıklar eski İstihbarat Daire Başkanı Sabri Uzun ve dönemin İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah hakkındaki dava dosyasının zaman aşımı nedeniyle düşürülmesine hükmetti.
Mahkeme heyeti, haklarında yakalama kararı bulunan firari sanıklar Fetullah Gülen, Adem Yavuz Arslan, Ekrem Dumanlı, Coşgun Çakar, Halil İbrahim Koca, Mehmet Akif Yılmaz, Mehmet Faruk Mercan, Metin Canbay, Ömer Faruk Kartın, Serkan Şahan, Yılmaz Angın, Yunus Yazar ve Zekeriya Öz’ün savunmalarının alınamamış olması nedeniyle dosyalarının ayrılmasına karar verdi.
Hrant Dink Cinayeti Davası’nda dosyası ayrı tutulan Fetullah Gülen, Adem Yavuz Arslan, Ekrem Dumanlı ve eski savcı Zekeriya Öz’ün de aralarında bulunduğu 12’si firari 13 sanığın yargılandığı dava 5 Eylül’de görüldü.
Davada ilginç bir gelişme ortaya çıktı. Hakkında yakalama kararı bulunan firari sanık eski Emniyet Müdürü Yunus Yazar’ın Mayıs 2023’te Ankara’da yakalandığı ve ifadesinin alınmasının ardından Dink davası açısından tahliye edildiği öğrenildi. Ancak Yunus Yazar başka bir suçtan tutuklandı.
İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki duruşmaya, tutuklu sanık Yunus Yazar ve avukatı Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile bağlandı. Bazı firari sanıkların avukatları da duruşmada hazır bulundu.
Duruşmada savunma yapan Yunus Yazar, aleyhindeki delillerin gerçekle bağdaşmadığını öne sürerek hakkındaki iddiaları reddetti.
Ara kararını açıklayan mahkeme heyeti, hakkında yakalama kararı bulunan 12 sanığın dosyalarının ayrılmasına karar verdi.
Heyet, sanık Yazar’ın benzer suçlardan yargılandığı Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesinin dosyaların birleştirilmesi taleplerini reddettiğini belirterek, uyuşmazlığın giderilmesi için Yargıtay 5. Ceza Dairesine müzekkere yazılmasına hükmederek duruşmayı erteledi.
Dink cinayeti Türkiye’de değişen siyasi konjektöre göre “Ergenekon” ve “FETÖ” yapılanmalarıyla anıldı. Ancak Dink’i hedef haline getirenler, 301’inci maddeden “Türklüğe hakaretten” dava açanlar, bilirkişi raporlarında hakaret olmadığının yer almasına rağmen mahkumiyet kararı verenler Dink’in ifadesiyle “mahkemenin arkasındaki derin güç” yargılanmadı veya yargılanamadı. Suikastin gerçek faillerinin ortaya çıkılması hala en büyük talep. Türkiye’nin Hrant Dink’e hala bir adalet borcu var.