2023 KAHRAMANMARAŞ DEPREMİManşetTürkiye

Greenpeace: Deprem bölgesindeki hava kirliliği ciddi bir tehdit

0
Fotoğraf: Greenpeace

Greenpeace Türkiye, Kahramanmaraş merkezli depremlerden en çok etkilenen ve yardımın en son ulaştırıldığı illerden biri olan Hatay‘da hava kalitesi üzerinde ölçümler gerçekleştirdi. Greenpeace Türkiye tarafından enkazdan çıkması muhtemel başka bir felaketin daha önüne geçmek üzere başlatılan kampanyaya 10 binin üzerinde vatandaş destek vermişti.

Kampanya ile birlikte grup açtılan ihbar hattına gelen döküm sahası şikayetlerini değerlendirmek ve devam eden çevre suçuna tanıklık etmek adına, grup 5 Mart Pazar günü Hatay’ın Samandağ ve Defne ilçelerinde saha incelemesi gerçekleştirdi.

Ekip, sahada oldukları süre zarfında hava kalitesi ölçüm cihazıyla bölgedeki hava kirliliğini inceledi. Sahadaki rotaları boyunca göğüste taşınabilen ölçüm cihazı ile bireysel hava kirliliği maruziyeti takip edildi.

Fotoğraf: Greenpeace

‘Bina atıkları; depremzedeler, enkazda çalışanlar ve bölgedeki gönüllüler için ciddi bir tehdit!’

Greenpeace Türkiye’den bölgeye giden ekip, Samandağ ve Defne ilçelerindeki enkaz kaldırma çalışmaları, enkaz döküm işlemleri ve çadır kent gözlemleri sırasında 12 saatlik partikül madde 2.5 (PM 2.5) ölçümü gerçekleştirdi. Ölçümlerin sonucuna dair şu bilgi verildi:

“Bu ölçümlerde kirlilik ortalaması, 79 mikrogram (µg/m3) çıktı. Bölgedeki hava kirliliğinin, aynı trend ile gün boyu devam ettiği senaryoda, Dünya Sağlık Örgütü’nün belirlediği 24 saatlik limitin 5.2 kat üstünde olacağını tespit ettik.”

‘Endişe verici’

Ekip tarafından yapılan ölçüme ilişkin açıkalamada, ölçüm cihazının kaydettiği saatlik ortalamaların, bölgedeki depremzedelerin, enkaz kaldırma, enkaz döküm işleri ve diğer görevler için sahada bulunan insanların maruz kaldığı kirlilik seviyesi açısından oldukça endişe verici olduğu vurgulandı.

Fotoğraf: Greenpeace

PM 2.5 Dünya Sağlık Örgütü tarafından 1. Grup kanserojen bir madde olarak tanımlanıyor.

Greenpeace Türkiye ekibi tarafından kayıt altına alınan saatlik ortalamalarda kirliliğin maksimum 205 mikrograma kadar çıktığı görüldü. Ekip bu rakamın endişelerini doğruladığını bildirdi ve şunları aktardı:

“12 saatlik ölçüm boyunca veriler bize kirliliğin enkaz kaldırma çalışmalarının yapıldığı ve döküm sahalarına yakın olan bölgelerde yükseldiğini, bu tür sıcak noktalardan uzaklaştıkça ise azalma eğiliminde olduğunu gösterdi. Samandağ Stadyumu’nda kurulan bir çadır kentin girişi ile yanı başındaki döküm sahası arasındaki mesafe 15-20 adım. Burada gözlemlediğimiz en yüksek saatlik ortalama hava kirliliği ölçümü 128 mikrogram. Sahil kenarında rüzgarın oldukça kuvvetli olduğu bir gün için oldukça yüksek bir ortalama, çünkü kuvvetli rüzgarlar partikül kirliliğini başka noktalara da taşırlar.”

Kaynak: Greenpeace Türkiye

Ekip ‘daha da korkutucu‘ addettiği verilerin ise Samandağ Stadyumu ve Mileyha Sulak Alanı’nı çevreleyen bölgede ölçümledikleri olduğunu belirterek şunları aktardı:

“Bu bölgede rüzgarın kuvveti ve esme yönüne bağlı olarak bir dakikalık partikül kirliliğinde ortalamanın bin 262 mikrogram seviyesine çıktığına tanıklık ettik. Anlık yükselişlerde stadyum çevresindeki bozuk yolların, özellikle stadyuma paralel olan otoyolun bir yönünün tozlu ve stabilize yapıda olması, başta hafriyat kamyonlarının yolculuğu ve açık kasalarından rüzgar etkisi ile savrulan tozun da etkili olduğunu belirtmemiz gerekir. Bütün enkazın kaldırılması için kamyonların 40xxx sefer yapması gerektiğini düşünürsek, neden olacakları tozuma kirliliğine karşı önlem alınması da son derece önemli.”

Fotoğraf: Greenpeace

‘Hava kirliliği gözle görülür bir şekilde yükseldi’

Ekip, Samandağ merkezden uzaklaşıp köylere doğru gittiklerinde ise saatlik ortalamaların gözle görülür bir şekilde düştüğünü gözlemlediklerini belirterek “Samandağ’da çöken yollar dışında yıkımın olmadığı bir köyde, en düşük saatlik ortalama verilerine ulaştık.. Burada hakim rüzgar yönü ve kuvvetinin kirlilik üzerindeki etkisini de dikkate almalıyız. Kent merkezlerindeki enkaz alanları ve çadırların kurulduğu bölgelerdeki kirliliğin rüzgarlarla bu noktaya kadar taşınmadığını düşünebiliriz” diyor ve ekliyor:

“Bir diğer dikkat çekici nokta ise akşam saatlerinde ısınma vb diğer ihtiyaçlarla yakılan ateş nedeniyle çadır bölgelerindeki hava kirliliğinin gözle görülür bir şekilde yükseldiğini gösteren verilerdi. Isınmak için yakılan kömür ve odunun enkaz çalışmalarında ortaya çıkan toza ek olarak partikül madde kirliliğine neden olduğunu gördük.

TTB ısınma kaynaklı karbonmonoksit zehirlenmelerine dikkat çekmişti, bununla birlikte çadır kentlerde gözetilmesi gereken bir halk sağlığı sorunu olarak partikül madde kirliliğinin de altını çizmemiz gerekir. Zira, Defne ilçesindeki çadır alanlarını ziyaret ettiğimiz akşam saatlerinde, saatlik ortalamalarda en yüksek kirlilik yoğunluğunun yaşandığını ölçümledik.”

Fotoğraf: Greenpeace

Antakya Hava Kalitesi Ölçüm İstasyonu depremin gerçekleştiği günden beri çalışmıyor’

Ölçüm yaptıkları noktalara en yakın hava kalitesi ölçüm istasyonunun Antakya’da Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından işletildiğini belirten ekip bu istasyona ilişkin olarak “Bu istasyonun konumunu Hatay 2020 yılı il çevre durum raporundan öğrendik. Koordinat bilgilerine göre bu istasyon, Samandağ’da ölçüm yaptığımız alana kuş bakışı 22 km ve Defne’de ölçüm yaptığımız alana ise yine kuşbakışı 1.7 km uzaklıkta görünüyor. Bakanlığın veri bankasından 2021 ve 2022 yıllarına ait Ocak, Şubat ve Mart ayları verilerini indirdik. Bu aylarda, 5 Mart Pazar günü ölçüm yaptığımız 10.00-22.00 arasındaki zaman dilimi ile kesişen saatlik ortalamaları ayrıştırdık ve yılın ilk çeyreğine ait günlük ortalamaları 12 saat üzerinden yeniden grupladık” diyor. Karşılaştırmalar sonucunda ortaya çıktığı belirtilen bulgular ise şöyle:

“Ortaya çıkan yeni veriye göre, 5 Mart pazar günü yaptığımız 12 saatlik ortalama ölçüm sonucu, son 2 yıldaki Ocak, Şubat ve Mart ayı ortalamalarının üstünde çıktı. Ayrıca, 5 Mart günü yaptığımız ölçümün 2021 yılı Mart ayı ortalamasının 4.6 kat, 2022 Mart ayı ortalamasının ise 3.5 kat üstünde olduğunu görüyoruz. Eğer son 3 yılda rüzgar hızı/yönü ve ortalama sıcaklık gibi meteorolojik koşullarda radikal bir değişiklik olmadıysa, aradaki farkları enkaz kaldırma ve döküm ile ısınma amacıyla yakılan odun ve kömür gibi yakıtların neden olduğu ek kirlilik yükü olarak yorumlayabiliriz.

Deprem sonrası kentsel alandaki göçün ve hava kirliliğine neden olan olağan kentsel hareketliliğin azaldığını da düşünürsek, insan faaliyetlerinden kaynaklı hava kirliliği yoğunluğunun düşme eğilimi yerine son iki yılın aylık ortalamalarının üstünde olması da bölgedeki ek kirlilik yüküne dair bir işaret olabilir. Yine de daha güvenilir yorumlar için haftalık ve aylık uzun süreli ölçüm verileri ile karşılaştırma yapmak doğru olacaktır. Fakat buna olanak sağlayacak Antakya Hava Kalitesi Ölçüm İstasyonu depremin gerçekleştiği günden beri çalışmıyor. İstasyona ait son veri, 6 Şubat sabahı 04.00.56’da gözüküyor.”

Kaynak: Greenpeace Türkiye

Enkaz kaldırma ve döküm operasyonları sırasında ortaya çıkan toz kirliliği, özünde Dünya Sağlık Örgütü dış ortam hava kalitesi kılavuzunda ve ulusal mevzuat kapsamında tanımlanan partikül madde kirliliğine işaret ediyor.

Partikül maddeler kompozisyonunda kadmiyum, nikel gibi ağır metalleri barındırmanın yanı sıra aynı zamanda asbest liflerini de hava yolu aracılığıyla taşıyabilir ve solunan havayı zehirler.

Halk sağlığı uzmanları her fırsatta ffp2 vb. maskelerinin kullanım zorunluluğunu sıklıkla vurguluyor.

Meslek odaları, asbest uzmanları ve çevre örgütleri bu riski asgari düzeyde tutabilmek için sulama yönteminin önemini dile getiriyor. Ekip ise sahadaki gözlemleri sırasında uzmanların sulama için tavsiye ettiği pulvarize sistemlere rastlamadıklarını belirtiyor.

‘Bakanlık bölgedeki kirliliği takip etmek için mobil hava kalitesi izleme istasyonu göndermeli’

Greenpeace Türkiye tarafından yapılan açıklamada son olarak şu ifadeler dile getiriliyor:

“Koçören ve Samandağ Stadyumu’ndaki döküm sahalarında tek bir arazöz bina atıklarının oluşturduğu yığınlara karşı çalışıyordu ama bu yeterli değil. Altınözü-Antakya yolunda Hatay’ın en büyük döküm sahasında ise tek bir arazöz dahi çalışmıyordu. Ek olarak, Defne, Samandağ ve Antakya’da gördüğümüz enkaz kaldırma operasyonlarında basit bir hortumla bile sulama işleminin yapıldığını görmedik. Bu eksikler ne yazık ki hava kirliliği ve asbestden kaynaklanacak yeni bir felaketin kapısını aralıyor. Bakanlık bölgedeki kirliliği takip etmek için mobil hava kalitesi izleme istasyonu göndermeli ve hava kirliliği ile asbest tehlikesini birlikte ele almalı.”

You may also like

Comments

Comments are closed.