Göstermelik ‘koruma kararları’yla nereye kadar?

Ve geldik haziran ayına. Bu ayki takvim çevre farkındalık günleri ile dolu.

5 Haziran Dünya Çevre Günü, 8 Haziran Dünya Okyanus Günü, 8 Haziran Marmara Denizi Günü… Bir taraftan muazzam bir çevre kaybı ve katliamı yaşarken diğer taraftan çevre ile ilgili etkinlik günlerinin duyuruları yapılıyor. Bütün ülke paradoks halinde.

Geçen yılın bu mevsiminde, Neandros Adası, diğer adıyla Tavşan Adası ve çevresi Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile koruma alanı ilan edilmişti. Bir çok balık türüne, Akdeniz‘in nadir siyah mercanları ve kırmızı gorgonlarına da ev sahipliği yapan ada ve çevresi gırgır avcılığı nedeniyle tehlike altındaydı. Yassıada inşaatları sırasında üzerine dökülen molozlar yüzünden mercanlar çamur ile kaplanmış, oksijensiz kalarak ölmüştü. Kurtarılabilen az sayıda mercan, birkaç cesur insan tarafından Neandros’a taşınarak, transplantasyonu yapıldı. Deniz Yaşamını Koruma Derneği’nin uzun yıllar boyunca verdiği emeklerin sonucunda ada ve çevresini kapsayan 7 bin 758 sonunda koruma alanı ilan edildi ve her türlü balıkçılık faaliyetinin  yasaklandığı duyuruldu.

Bütün bunların sonunda adanın şu anda koruma altında olduğunu düşünürsünüz, ama değil.  Koruma kararı çıktı ancak bir yönetmelik olmadığı için eski taş eski hamam misali, değişen hiç bir şey yok! Aynı şekilde balıkçılık faaliyetleri de avcılık da devam ediyor.

8 Haziran ise Marmara Günü olarak ilan edildi. Ayrıca tüm “Marmara Denizi ve içerisinde bulunan adalar binlerce yıllık bir birikimin mirası olan doğal yapısı, zengin flora-faunası ve sosyo-kültürel dokusu ile Karadeniz’e, Hazar Denizi’ne ve Macaristan’a uzanan büyük bir parçanın özelliklerini yansıttığından nadir alanlardan biridir” denilerek 2021’de, yine Cumhurbaşkanı kararıyla “Özel Çevre Koruma Bölgesi” kapsamına alındı.

Peki Marmara Denizi ve çevresi korunuyor mu? Hayır “ilan ediliyor” ama o da korunmuyor. Marmara’daki müsilaj kabusuyla ilgili “süpürmenin” dışında etkili hiç bir şey yapılmadı mesela.  Derin deniz deşarjları durdurulmadı, vanalar kapatılmadı. Arıtılıyormuş gibi yapılan kirli sular Marmara Denizi’ne akmaya devam etti.

Marmara, iki zıt suyun birleşmesiyle, iki deniz aleminden oluşan; ekosistemi, biyoçeşitliliği ve sulak alanları İle dünyanın en kıymetli denizlerden biriyken yapıldı/yapılıyor tüm bunlar. Bilim insanlarının 1980’den beri uygulanan yanlış çevre politikaları ve derin deniz deşarjları ile Marmara’nın ölüm fermanının verildiğine ilişkin ısrarlı uyarılarına rağmen ısrarla aynı politikalar sürdürülüyor.

Türkiye’nin ranta dayalı çevre politikaları nedeniyle küresel iklim değişikliğinden en fazla etkilenen ülkeler arasında olduğu bir sır değil. Yaklaşık 50 yıldır göller üzerine yaptığı akademik çalışmalarla bilinen Türkiye Tabiatını Koruma Derneği danışmanı Dr. Erol Kesici’nin 2020’de hazırladığı raporda, son 60 yılda 70’e yakın doğal gölün kuruduğu anlatılıyor. Suya sırtımızı dönmüş, denizlerimizle aramıza beton duvarlar örmüş bir halde –“mış” gibi yapılan göstermelik, içeriği ve sürdürülebilirliği olmayan “koruma kararları”nın tek etkisi ise güvensiz bir ortamın yaratılmasına katkıda bulunmak.

İklim krizi bahane ediliyor

Yanlış çevre politikaları ile sonumuzu hazırlarken, kestirmeci bir şekilde “işte hep bunlar iklim krizi yüzünden” deyip işin işinden çıkmak bazılarının kolayına gelse de tüm bu kayıpları önemli ölçüde sermayenin daha çok kar, daha çok para kazanma hırsı, aç gözlülüğü nedeniyle yaşadığımızı unutmamak gerek.

Daha önce yazmıştım; Sit alanı olan Prens Adaları, Cumhurbaşkanı kararnamesi ile bir günde “Özel Çevre Koruma Bölgesi” ilan edilmiş; böylece imar planı yapma ve onaylama yetkisi İBB’nin elinden alınarak Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’na geçmişti. Şimdi Adalılar Godot’yu bekler gibi yakında askıya çıkacak imar planlarını tedirginlikle bekliyor.

 

Son haber Burgazada’dan. Haritada gördüğünüz arazi bir zamanlar Marabetlerin Yeri (Rahibelerin) adlı bölgeydi. Saint Georg Avusturya Lisesi‘ne ait arazide,1905’te kurulmuş olan lisenin1950’ye kadar eğitim yapılan yazlık binası, hastanesi, lojmanları ve rahibelerin üzüm yetiştirip şarap ürettiği bağlık alanla, yaz tatillerinde adaya gelen Katoliklerin ibadet etmesi için Galata’daki Avusturya Lisesi mezunlarınca1938’de inşa ettirilen Saint Georg Kilisesi bulunuyordu.

Ayrıca Saint Georges Hastanesi’nin 1902’de açtığı sanatoryumda tüberkülozlu ve raşitik çocuklar tedavi ediliyor; çocuklar bol güneş ışığı altında ve temiz havada yüzüyor, güneşleniyordu. Bunun için deniz kıyısında bir de ev yapıldı. İlk yaz burada 40 çocuk tedavi edildi. 1929’da ise kapandı.

Şimdilerde ekilen biçilen tarım arazisi olarak kullanılan alan artık başka birilerinin. Aşcıoğulları İnşaat Firması, burada çok sayıda ev inşa etmek gibi bir plan hazırlığı içindeymiş ve imar bekliyorlarmış.

Tıpkı Büyükada’nın arka tarafındaki büyük arazileri zamanında tarla olarak satın alanların ve büyük bir araziye sahip olan Rusların beklediği gibi. Adaların planlı şekilde önce yaya bölgesinden çıkarılması, faytonların kaldırılıp akülü araçlar, taksi ve otobüslerle doldurulması, bir zamanlar zor ulaşılan bu “ucuz” arazilerin değerini de katladı.

Son yapılan değişiklikle şimdi sırada Sivri Ada, Kaşık Adası, Sedef Adası var.

Prens Adaları’nın yüzde 60’a varan orman varlığının, su altı ve su üstü zenginliği ile Marmara’nın ciğerlerini ve İstanbul’un yutak alanlarını oluşturan dokusunun kaybıyla hepimiz kaybedeceğiz. Bakalım  o zaman müteahhitler, onlarca sene boyunca şantiyeye döndürdükleri adaların karşı kıyısındaki dev apartmanlarını “Adalar manzaralı” diye pazarlayabilecekler mi?

Biz? Sıra sıra yok olan yaşam alanlarımızı korumak için hep birlikte direnecek, dayanışacağız her zamanki gibi.

5 Haziran Dünya Çevre Günü’nde tüm gerçekleri duyurabilmek için o kadar az ve bağımsız basın organı/ kuruluşu var ki, iyi ki varsın Yeşil Gazete diyorum.

Yeşil Gazete gibi varlığına şükrettiğimiz Açık Radyo da iyi ki var. Bu vesileyle 3 Haziran Cumartesi sabahı başlayıp, 11 Haziran Pazar akşamı sona erecek olan Açık Radyo Dinleyici Destek Özel yayınlarımızın yirmincisinin başladığını da duyurayım buradan: YENİ “CESUR YENİ DÜNYA”YI KURMA YOLUNDA, YENİ BİR RADYO ŞENLİĞİNE DOĞRU…

Desteklerinizi bekliyoruz.

 

 

Paylaş
Yazar:
Derya Tolgay