Gezi eylemlerinin ilk gözaltı mağduru Cenk Levi, yaklaşık bir yıl sonunda beraat etti. Greenpeace üyesi Levi, ‘açılmasının bile başlı başına adaletsizlik olduğu davada adaletin yerine gelmesini” yine de olumlu buluyor.
Gezi Parkı’ndaki çadırların yakıldığı 30 Mayıs gecesi kamerayla görüntü alırken gözaltına alınan ve hakkında dava açılan ilk Gezi eylemcisi olan Cenk Levi’nin duruşmasında hakim beraat kararı verdi.
Toplantı ve gösteri yasasına muhalefetten hakkında dava açılan Levi, Yeşil Gazete’ye yaptığı açıklama “yargılanma gerekçesinde bir anayasaya aykırılık olduğu” belirtti. Levi, açılmasının bile adaletsizlik olduğu davada adaletin tecelli etmesini geç bir adım ama umut verici olarak değerlendirdi.
Cenk Levi, Üç Ekooloji için Ümit Şahin’in kendisiyle yaptığı söyleşide 30 Mayıs akşamı gözaltına alınma sürecini şöyle anlatmıştı:
“C. Levi: Ben Çarşamba gece geç saatlere kadar Gezi Parkı’nda kaldım, gece yarısı eve gideyim, biraz dinleneyim dedim. Ama bir iletişim listesi vardı, eğer bir müdahale olursa kimler gelebilir, yakında kimler var diye, ben de o listedeydim. Perşembe sabah saat 4 buçuk-5 gibi bir mesaj geldi, müdahale başladı diye. Ben de mesajı alınca hemen çıktım evden, ama Harbiye’deki TRT binasınıın oraya kadar gidebildim. Gördüğüm tek şey Gezi Parkı’ndan alevler yükseldiğiydi. Herkes kaçışıp bir yerlere dağılmaya başlamış. Ben çadırların yandığını görüyorum, ama oraya gitmek imkansız, çok ağır bir müdahale var, gaz da var, TOMA da var, orayı tamamen dağıtmak ve insanların bir daha gelmesini engellemek istercesine bir müdahale… İnsanların bir kısmı da Harbiye istikametine doğru kaçıyor. Ben de TRT binasının oralarda durmuş kamerayla görüntü alıyordum, müdahalenin fotoğrafını çekiyordum. Tam orada gözaltına alındım ve Harbiye polis karakoluna götürüldüm. O gün başka kimse gözaltına alınmadı. Oysa bence orada olmak, o ağaçların hakkını savunmak hepimizin hakkı ve göreviydi.
Ü. Şahin: Peki, seni ne kadar gözaltından tuttular?
C. Levi: 12-13 saat kadar.
Ü. Şahin: Suçun neymiş?
C. Levi: O civarda taş atan bir grup vardı. Beni de taş atan grubun yanında bulunmaktan aldıklarını söylediler. 2911’e muhalefetten de dava açıldı. Dava 3 Ekim günü, hepinizi beklerim. Tabii insanların protesto etme hakkı Anayasa’nın bize vermiş olduğu bir hak. Bu hakkın kullanılması için bilinçli olmamız ve haklarımızın ne olduğunu da bilmemiz gerekiyor.
Ü. Şahin: Sizce sonraki günlere göre nispeten çok daha az kişinin olduğu o ilk 2-3 gün neden bu kadar sert müdahale ettiler?
C. Levi: İstanbul’un kültürel simgelerinin merkezinde Taksim var; Emek, İnci Pastanesi, Gezi Parkı gibi. Benim hissettiğim şu: Bu şehri İstanbul yapan bütün simgeler insanlardan alınıp onların yerine başka bir tarih, başka bir kültür, başka bir gerçeklik yansıtma isteği var. Buna verilen mücadeleye verilen tepki de büyük oluyor. Çünkü orada insanlar sadece ağaçlar için değil, bu şehrin artık büyük bir alışveriş merkezine dönüşmemesi için de mücadele ediyorlar. “
(Yeşil Gazete)