Editörün SeçtikleriManşetSağlık

Gaziemir’de hayati bilinmezlik: Nükleer atıkları nasıl temizleyeceksiniz?

0
Gaziemir, nükleer atık
Fotoğraf: DHA

İzmir’e bağlı Gaziemir’de yıllardır bilinmezliğini koruyan ve yerleşim yerlerinin tam ortasında bulunan toprağa gömülü nükleer atıkların nasıl temizleneceği konusu bölgede endişe yaratıyor. Bugün konuyla ilgili bir basın açıklaması gerçekleştiren İzmir’in Çernobil’i Temizlensin Komisyonu resmi bir açıklama bekliyor. Ancak bölgedeki vatandaşlar sağlık sorunlarından muzdarip ve radyoaktif atıkların yanı sıra ağır metallerin de bulunduğu belirtilen atık kümesinin kanserden hafıza kaybına kadar birçok hastalığa sebep olabileceği belirtiliyor.

Gaziemir Emrez Mahallesi’ndeki nükleer atıkların gömüldüğü arazide dün topraktan yoğun dumanların çıktığı görülmüştü. Yapılan ölçümlerde alanda normal değerin 7 bin 291 katı radyasyon olduğu tespit edilmişti. Alanın önlemler alınarak temizlenmesi için çevre örgütleri başta olmak üzere, mahalleli ve kitle örgütleri yaklaşık 14 yıldır mücadele ediyor.

Etrafında herhangi bir önlem alınmayan eski kurşun döküm fabrikası alanıyla ilgili Gaziemir Belediye Başkanı Halil Arda, alanın temizlenmesi mücadele verdiklerini ancak taleplerinin hâlâ Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından karşılık bulmadığını söyledi.

Radyoaktif bir atığın nasıl, ne zaman, hangi araçlarla, kimler tarafından temizleneceği sorularının yanıtının verilmemesi bölgede doğal olarak endişelere yol açıyor. Yıllardır süren bu nükleer atık bilinmezliğine, şeffaflıktan uzak temizlik çalışmaları da tuz biber ekiyor.

Konuyu Halk Sağlığı Uzmanı Ali Osman Karababa’ya sorduk. Bu atığın yerin altından çıkarılması, ortasında bulunduğu yerleşim yerinde ikamet edenler için ne gibi tehlikelere işaret ediyor?

‘İzmir’in Çernobili’ndeki 260 ton nükleer atık İstanbul’a mı getirildi? 

Bilinmezlik içerisinde büyüyen sağlık tehditleri: Kanserden hafıza kaybına…

Halk Sağlığı Uzmanı Ali Osman Karababa da bugünkü eylemde yerini alan isimlerden. Karababa radyoaktif atığın bahçesinde gömülü olduğu fabrikanın çevredeki insanlar için kanserden doğum anomalilerine kadar uzayıp giden hastalık tehdidi anlamına geldiğini söylüyor.

Atığın içerisinde yalnızca radyoaktif madde değil aynı zamanda yapılan bir çalışmaya göre; ağır metaller de bulunuyor. Yeşil Gazete’ye konuşan Ali Osman Karababa, radyoaktif atıkların sebep olabileceği hastalıklara şu ifadelerle ışık tutuyor:

“Radyoaktif izotoplar sonuçta insana ulaştığı zaman kanser yapıcıdır. Bunun yanında genetik bozukluklara neden olur. Alınan dozla ilişkili olarak tabi… Doğumsal anomalilere neden olabilir. Başta tiroid olmak üzere kan kanseri gibi kanserlere neden olabilir.”

Fabrikanın bahçesinde gömülü duran, kesin boyutu bilinmeyen atıkların içerisinde bulunan ağır metallerin sebebiyet verebileceği hastalıkları ise şöyle anlatıyor Halk Sağlığı Uzmanı Karababa:

“Ağır metaller de kanser yapıcı kimyasallar. Karaciğer, böbrek gibi organlarda işlev bozukluklarına, kansızlığa neden olabiliyor. Üreme, bağışıklık sistemiyle ilgili sağlık sorunlarına neden olabiliyor. Ağır metallerle ilgili de sağlık riski söz konusu.”

Asıl işi hurda kurşun eritmek olan fabrikanın bacasından yıllar boyunca yayılan buhar da havaya karışıyor. Uzmanlara göre kurşun sinir sistemini  hedef alırken, parmak, el ve ayak bileklerinde güçsüzlüğe, yüksek düzeyde etkilenmede beyin ve böbreklerde işlev bozukluğuna, erkeklerde sperm yapımı bozulmasına, kan basıncında yükselmeye, kansızlığa, hafıza kaybına ve konsantrasyon problemlerine neden oluyor.

Seçim öncesi yapılan açıklamalar…

16 yıllık mücadelenin son dört yılında söz konusu mücadelenin içerisinde yer alan Gaziemir Belediye Başkanı Halil Arda da yıllardır bu sürece dair bilgi edinmenin peşine düşmüş durumda.

Yeşil Gazete‘ye konuşan Halil Arda, Mayıs 2021’de başlattıkları ‘duran adam eylemi‘ne işaret ederek, orada kendisiyle birlikte Ege bölgesinde bulunan hak savunucularının, meslek odalarının, nükleer karşıtlarının ve vatandaşların da durduğunu belirterek bir toplumsal olarak mağdur olunan ve karşı durulan bir soruna işaret ediyor.

İzmir Valisi Yavuz Selim Köşger 10 Ocak’ta yaptığı açıklamada nükleer atık bertarafı konusunun yakında çözüleceğini bildirmişti. Arda da Köşger’in çözüme ilişkin açıklamasına işaret ediyor.

Fotoğraf: DHA

İktidarın seçime giderken bölgedeki nükleer atığın temizliğine dair adım atıldığını duyurmasına değinen Arda, “Seçim arifesinde toplumun gazını almak için yapılmış bir şey olmasın istiyoruz” diyor ve ekliyor:

“Süreçte nasıl bir temizlik yapılacak? 2017’de alınmış bir Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) raporu var. ÇED raporuna itirazlar, açılmış davalar, eksiklikler var. Bir izin beklendiği söyleniyor ama alana gittiğimizde Ekovar isimli bir şirketin şantiye şefi, 12 güvenlik görevlisi görevlendirdiği, oraya konteynırlar, kazıcı araçlar getirdiğini gördük. Bir anlaşma olmadan bunların oraya gelmesi mümkün değil, diye düşünüyoruz. Bir anlaşma var mı, yok mu?”

Bölgede ölü ve sakat doğumlar, kanser ve astım hastalıkları…

Bölgede sadece nükleer atık değil, kimyasal atıklar da olduğunu aktaran Arda, “Resmen yangın yeri gibi topraktan dumanlar tütüyor. Genzi yakan bir koku var” diyor.

Bugün gerçekleştirilen basın açıklamasında vatandaşların oldukça büyük sağlık sorunlarına işaret ettiklerini aktarıyor Arda:

“Orada yaşayan vatandaşlar, ölü doğum, sakat doğum yaptıklarını; kanser ve astım hastalıklarıyla ilgili çok büyük şeyler anlatıyor.”

Fabrikanın geçmişinden toprağın altında yatan radyoaktifin bilinmezliğine uzanan yolculuk

Kapısını 1940’ta açan fabrika 2010’da kapatıyor. Yetmiş yıllık sürecin son 16 yılı biraz daha bilinir halde. Ama hale gerçeğin üzerinde bir sis perdesi var. Bu kadar kitlesel bir şekilde ihtiyaç duyulan gerçeğin kamuoyuyla tüm şeffaflığıyla paylaşılmıyor olması da içerisinde oldukça büyük soru işaretleri ve dolayısıyla şüphe barındırıyor.

Halk sağlığını tehdit eden ve fakat kamuoyundan ayrıntıları gizlenen bu gerçeğin ortaya çıkması ve bölgede yaşayanların sağlığına ilişkin araştırmaların yapılması gerektiğini aktaran Karababa, fabrikanın yolculuğunu şöyle anlatıyor:

“[Fabrika] Hurda kurşunları alıyor ve bir potada eritiyor. İçinden atıkları çıkardıktan sonra kalanını rafine ediyor ve bunu piyasaya sürüp buradan para kazanıyor. Bu iși yaparken saf olmayan hurdaları erittiğinde, üstünde cüruf denilen, içinde ağır metaller bulunan bir atık kümesi oluşuyor. Bunu kullanamıyor. Kaç sene yaptıklarına dair elimizde veri de yok; bilemiyoruz ama yıllarca bir bölümünü bu atıkların fabrikanın bahçesine gömmüşler. Bunun dışında 2012’de öğrendik ki; fabrikalar 2007’de radyoaktif maddelerle işlem yapıldığı saptanmış. Bu uzun süre gün yüzüne çıkmadı.”

Atıkların nasıl geldiği meçhul

2012’de bu bilgi Serkan Ocak’ın haberiyle ilk kez kamuoyuna duyuruluyor. Karababa bu bilginin ardından atıklar üzerinde yapılan çalışmada europium 154, 152 izotoplarının saptandığını aktarıyor. Fabrikanın akabinde tehlikeli atık transfer lisansı aldığını ve bunun ardından atıkların Kocaeli’de tehlikeli atık yakılan fabrika olan İZAYDAŞ’a gönderildiğini ancak içerisinde radyasyon saptanan atıkların geri çevrildiğini anlatıyor.

İzotoplarla ilgili can alıcı nokta ise bunların yalnızca nükleer yakıt çubuklarında bulunduğu bilgisi… Karababa fabrikada gerçekleştirilen eylemleri anlatmaya şöyle devam ediyor:

“Bu nükleer santral yakıt çubukları, uluslararası dönüşümü söz konusu olan yakıtlar değil. Bunlar çok özel izinlerle, çok özel koşullarda bir yerden bir yere transfer edilen, ticareti yapılmayan atıklar. Ama bu atıklar bir şekilde kurşun fabrikasına gelmiş. Bunların etrafındaki koruyucu kılıfları kurşun zaten, burada diğer kurşunlar gibi nükleer atık çubukları da eritilmiş.

Daha sonra değerlendirmelerde depolarda bekletilen radyoaktif bulaşıklı atıklar, tesisin bahçesinde açılan bir çukura gömdürülüyor. İzmir’de Valiliğin aracılığıyla bir çevre mühendisi arkadaş burada görevlendiriliyor ve fabrikanın bahçesinde yerin altındaki atıklarla ilgili bir çalışma yapması isteniyor. O da bahçede 30 metre derinliğinde sondaj yapıyor. Bu sondajlar sonucunda yerin altında en az 10 bin 125 metreküp atığın gömülü olduğunu saptıyor.”

Bu ölçümlerin yeterli olmadığı, yerin altında daha büyük bir atık birikintisinin olduğu düşünülürken bölgede etraflıca bir inceleme yapılması talebi ise yıllardır dile getiriliyor.

Öte yandan söz konusu çalışmada radyoaktif izotop yanında toprakta kurşun, arsenik, bakır, çinko, nikel gibi kanser yapıcı toksik, ağır metallerin olduğu da ortaya çıkıyor. Ardından açılan gözlem kuyularıyla da alınan su örneklerinde “arsenik, kurşun, mangan, demir, nikel, alüminyum” tespit edildiği belirtiliyor.

‘Fabrikanın bahçesinin hemen kenarında okul var’

Halk Sağlığı Uzmanı Karababa, toprağa gömülen atıkların yapışlarla civardaki yeraltı sularına karıştığını belirterek şunları aktarıyor:

“Öncesinde yörede yaşayan insanlar biraz daha uzaktaymış. Ama İzmir’de kentleşme hızlı bir tempo kazandıktan sonra fabrikanın etrafı giderek daha çok evle çevrilmiş. Şu an fabrikanın etrafı neredeyse birebir konutlarla dolu. Orada binlerce insan yaşıyor. Bu binlerce insan kurşun buharlarını soludu.

Radyoaktif izotopların saptandığı analizler sonrasında fabrikanın etrafı dikenli tellerle çevrildi. Ama öncesinde insanlar oradan geldi geçti. Fabrikanın bahçesinin hemen kenarında okul var. Okul öğrencileri oradan geçti. İnsanlar hayvanlarını otlattı. Çocuklar oyun oynadı. Bir süre sonra zaten dikenli teller de yıkıldı. İnsanlar oradan geçmeye devam etti. Yakın geçmişte fabrikanın etrafı korumalı bariyerlerle çevrildi. Fabrikanın kapısı kapalı. İçinde dozer ve kepçeler çalışıyor. Yapılan işin mahiyetini öğrenmek istiyoruz.

Türkiye’de bu bir ilk. Türkiye’nin böyle bir deneyimi yok. Buranın bir radyoaktivite haritası yok. Fabrikada yaşayan insanlarda koruyucu bir önlem görünmüyor. Bu insanların korunması gerekiyor.”

Fotoğraf: DHA

Yapılacak bertarafa ilişkin yurtdışından denetleme talebi

Karababa, şeffaflık talebini yinelerken bölgede yapılacak atık bertarafı konusunda yurtdışında konu üzerinde çalışan bilim insanlarının bulunduğu bir denetim mekanizması kurulmasını talep ettiklerini dile getiriyor. Karababa son olarak şunları aktarıyor:

“Türkiye’de her ne kadar bu alanda çalışan uzmanlarımız var ise de bu süreç Türkiye’de yaşanmış değil. Bir de tarafsız olması anlamında, Türkiye’deki görevlendirilecek insanları bilmiyoruz, bu insanların ne kadar tarafsız olabileceği konusunda mutlak bir güvencemiz olmayacak. Bu yüzden yurtdışından bu konuda güvenilir insanların gözetmen olarak bulunmasının önemli olduğunu düşünüyoruz.”

Cevapsız sorular

Komisyon tarafından bugün yapılan açıklamada 16 yıldır yanıt verilmeyen atıkların miktarı, alandaki dağılımı, tespit çalışmaları, bölgeden taşınma, temizleme çalışmalarına ilişkin herhangi bir proje olup olmadığı, ölçümlerin ne sıklıkla gerçekleştirildiği, ülkeye girişi yasak olan söz konusu atıkların bölgeye nasıl geldiği, sorumlular hakkında yürütülen hukuki süreç, Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) süreci yürütülüp yürütülmeyeceği, tedbirler, üstleniciler ve denetim gibi sorular yinelendi.

Görüldüğü üzere konuyla ilgili nükleer atık varlığının bilgisi dışında herhangi bir bilgi paylaşılmış değil. Aydınlatılmaya muhtaç bu hayati bilgilerin bir an önce şeffaf bir şekilde açıklanması talep ediliyor.

Kamuoyunun aydınlatılması görevi ise ilk elden Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, Nükleer Düzenleme Kurumu ve Sağlık Bakanlığı gibi kurumlara düşüyor.

Ayrıca bugün gerçekleştirilen basın açıklamasında, kamuoyunun aydınlatılmasına ek olarak ülkenin çeşitli noktalarında yasa dışı atık ticaretinin önüne geçilmesi için de bu bilgilerin paylaşılması gerektiğine vurgu yapılıyor. Vatandaş soruyor:

  • Buradaki radyoaktif atıklar nereden getirildi?
  • Hangi yasa dışı yollarla girişi sağlandı?
  • Kimler tarafından getirildi?
  • Nasıl temizleyeceksiniz?

Ne olmuştu?

Emrez Mahallesi’nde, 1940 yılında faaliyete başlayan Aslan Avcı Döküm Sanayi Ticaret A.Ş.’ye ait olan 70 dönümlük arazide semt sakinlerinin ihbarı üzerine Türkiye Atom Enerjisi Kurumu (TAEK) tarafından 2007 yılında yapılan araştırma sonucunda 100 bin ton radyoaktif atık gömülü olduğu rapor edilmişti.

İnceleme sonucunda yurtdışında getirilen nükleer çubukların (Europium 152) kurşun ve gümüş geri dönüştürüldüğü sonrasında da denetimsiz olarak araziye gömüldüğü ortaya çıktı. Ağır metal atıkların da tespit edildiği bölgedeki radyasyon miktarı ise normal değerin 219 katı ölçüldü.

Olayın ortaya çıkmasından yedi yıl sonra sahanın temizlenmesi ve rehabilitasyonu için çalışmalar başladı. Ancak denetimsizlik ve ihmal burada da devam etti. Nükleer atık bertaraf işi ÇED raporu olmadan hiçbir uzmanlığı olmayan Turanlar A.Ş isimli şirkete devredildi. Şirket ise bir yıl sonra ödenek almamasını gerekçe göstererek çalışmayı durdurdu.

2014 yılında mahalle sakinlerinin şikayeti üzerine şirket hakkında dava açıldı. Davacı vekili Arif Ali Cangı tarafından yürütülen adli süreç 5,7 milyon TL ile şirketin Türkiye tarihinin en yüksek çevre cezasına çarptırılmasına imkan verdi.

Fabrika sahipleri cezaya itiraz etti, nükleer temizliği de derme çatma yöntemlerle yapma girişiminde bulundu. Anayasa Mahkemesi ise cezanın yerinde olduğunu belirterek para cezasını onadı.

Cezanın tahsil edilip edilmediği ise bilinmiyor.

2012’de Serkan Ocak’ın haberiyle ilk kez kamuoyunun gündemine giren, 2020’de Pınar Demircan’ın makalesiyle yeniden gündeme gelen “İzmir’in Çernobili“nde yaşananlarla ilgili, HDP milletvekili Murat Çepni de Meclis’te soru önergesi verdi.

‣ Yeşil Gazete’nin haberleştirdiği Gaziemir’deki nükleer atıklar Meclis gündeminde
Gaziemir’de bazı yeni gerçekler ve ihmalin otoriter hali – Pınar Demircan

Bundan bir sene sonra Belediye Başkanı Halil Arda, atıkların temizlenmesi için ilgili kurumlara  yaptığı çağrılarına defalarca yanıt alamayınca “Nükleer atık alanı 14 yıldır temizlenmiyor. Artık söz bitti, eyleme geçiyoruz” diyerek bölgede ‘duran adam’ eylemleri başlattı.

Önünden geçen yolun karşısında apartmanların, 75-100 metre mesafede bine yakın öğrenci nüfusuyla birer okulun yer aldığı yaşam alanlarının tam ortasındaki bu atıklar hala mahalle sakinleri için tehdit oluşturmaya devam ediyor.

‣Gaziemir, Nükleer Düzenleme Kurumu’nun ilk imtihanıdır! – Pınar Demircan
‘Gaziemir sorunu çözülmeden, nükleer atık sözleşmeleri kağıt üzerinde kalmaya mahkum’

You may also like

Comments

Comments are closed.