Etsiz hareket yeni bir sınıf savaşı haline gelebilir

Yazan: Brian Kahn

Yeşil Gazete için çeviren: Ece Özen

*

3 Mayıs günü, New York’un en elit restoranlarından Eleven Madison Park, 315 dolarlık lezzetli menüsünde artık et servis etmeyeceklerini açıkladı. Bu açıklama, uzaktan yakından iklim yanlısı olan her kararın karşılaştığı gerçek bir muhafazakar tepkiyle yüz yüze geldi.

Karar, ABD’de iklim değişikliğinin nasıl ele alınacağının tartışıldığı bir ortamda kültür savaşının en ön cephesinde karşımıza çıktı. Muhafazakar argümanların çoğu Amerika’nın yemek kültüründe etin geleceği ile ilgili kötü niyetli yalanlar ve yanlış anlamalara sebep oluyor, ancak burada açık bir risk var. Eleven Madison Park’ın açıklaması, çoğu Amerikalı’nın dışarıda yemek yerken vejetaryen seçeneklere en kolay erişimin Impossible Foods veya  Beyond Meat ya da yerel fast food dükkanlarındaki burrito olduğunu akıllara getiriyor. Elbette bunlar da çok lezzetli ancak Eleven Madison Park’ın etsiz hareketi, yerel hazır yemek firmalarının hali hazırda sunduğu seçenekler göz önüne alındığında, ABD’deki keskin sınıf ayrımını ve iklim dostu diyetlerinin güçlü müdahaleler ve düzenlemeler olmaksızın, etsiz ve sağlıklı gıdanın nasıl herkes için ulaşılır hale geleceğini gösteriyor.

Daha derine inmeden bir kaç uyarımız var. Amerika yemek kültürü, içinde sığır eti olmayan müthiş lezzetli yemeklerin norm olduğu diğer kültürlerin oldukça gerisinde kalıyor. Mutfakta yapılacak yenilikler ve normalleştirilecek lezzetlerle ilgili yapılması gereken daha çok şey var.

Sahte et fast food’u: Ucuz kalori, bol yağ ve tuz

Ancak muhafazakarların şık bir restoranın vejetaryenliği ile ilgili bu kararı sonucunda akıllarını yitirmesinin sebebi, bunun bir lüks haline gelmesi. Ve tamamen haksızlar da diyemeyiz. Amerika’da hızla yükselen eşitsizlik, gıda seçenekleri söz konusu olduğunda sahip olunabilen ve olunamayanları da ortaya çıkarıyor. Özellikle baskın olarak beyaz olmayan grupların yaşadığı mahallelerde taze yiyeceğe erişimdeki zorluk çok yaygın. Sadece şehirlerde değil, tahıl ambarı olan bölgelerde bile taze sebzeler marketlerde çok az bulunuyor, buna ek olarak sebze stoğu yeterli olsa da fakir halkın alabilmek için gücü bulunmuyor.

Bu sırada, Dollar Store mağazaları, ABD’deki küçük şehirlerde ucuz, işlenmiş gıda satan tek perakendeci haline geldi. Fast food zincirleri de  giderek daha fazla sahte et satmaya devam ediyor. McDonalds’ta McPlant, Burger King’de The Impossible Whooper, Taco Bell’de Beyond Meat’in tacoları, burritoları, chalupaları ve diğer sahte et ürünleri, hem tatlarıyla fast food deneyimini taklit ederek hem de iklim için daha iyi bir seçenek olarak ortaya çıkıyor. Bunun yanı sıra ucuz kalori olarak sahte etin  normalleştirilmesine de yardımcı oluyorlar.

Ancak hala tuz ve yağ bombası olan bu ürünlerin sağlığınız için çok kötü olduğundan söz eden yok. Amerikalıların beklenen yaşam süresinin yükselmemesinin, hatta son yıllarda düşmesinin en büyük nedeni obezite.

Fast food restoranlarında tomurcuklanan etsiz opsiyonun ve Eleven Madison Park’ın yeni vegan menüsü, eşitsizliği sağlamlaştıran iklim değişikliğine serbest pazarın yaklaşımını hünerle özetliyor. Muhafazakarların, Eleven Madison Park’ın kararını alıp, kültür savaşlarına karşı körükleyici olarak kullanması bu yüzden bu kadar kolay. Restoran istediğini yapmakta özgür ve dünyanın en iyi restoranlarından birinde etsiz bir standardı belirlemek, iki kişi, içecekler, bahşiş ve vergi dahil 1000 dolar ödemeyi karşılayabilen müşterileri için büyüleyici bir deneyim olacaktır.

Ancak bu aynı zamanda, mevcut gıda sistemimizdeki devasa yapısal hatayı ortaya çıkarıyor ve en büyük zorluğun tek bir noktaya odaklanıp anlamlı hareketleri engellemektense herkes için işe yarayan bir iklim çözümünü  bulmanın gerekliliğini ortaya koyuyor. Biyolojik Çeşitlilik Merkezi’nde Nüfus ve Sürdürülebilirlik Direktörü Stephanie Feldstein, Joe Biden’ın hamburgeri yasakladığına dair -tekrar söylemeliyiz ki böyle bir şey yok- dolaşan muhafazakar yalanları tartışırken, federal hükümetin sebzelere erişimi kolaylaştırarak geleceği şekillendirebileceğini söylüyor. Tabii bunun yanında ülke çapında okullar ile beslenme programlarında yer alan beslenme tavsiyelerini elden geçirmek ve et endüstrisinin milyarlarca dolarlık sübvansiyonun sona erdirilmesi de gerekiyor.

‘Havucunuz yoksa, onu kızartamazsınız’

9 milyar insanın yaşadığı dünyada herkesin sağlıklı beslenme diyetine ulaşmasını sağlayacak iklim dostu bir plan ortaya koyan EAT Lancet Komisyonu, hem kendi sağlığımız hem de gezegenin sağlığı için bitki tabanlı beslenmeye geçilmesi gerektiğini savunuyor.

Bu fikir o kadar radikal de değil. Sübvansiyonlar iyi davranışı teşvik etmeyi amaçlıyor, ama aynı zamanda aşırı ısınan bir gezegenin obezite kriziyle yüz yüze olan bir ülkesinde daha fazla et üretmeyi de hedefliyor, öyle değil mi? Biden, gezegenimizi ve sağlığımızı berbat eden fosil yakıt endüstrisi için sağlanan sübvansiyonları bitirmek istediğini söyledi. Peki neden aynı şeyi sığır eti için yapmasın? Daha sonra neden sığır eti endüstrisinden arta kalan parayı yiyeceğe erişimde zorluk yaşayan bölgelerde bir vaha olacak şekilde sağlıklı gıdalara ve manavlara aktarmasın?

Bu gezegenimize daha az zarar vermenin yanı sıra herkesin daha iyiye eşit bir şekilde erişmesini sağlayacak geniş bir kültürel değişim için de bir başlangıç. Eleven Madision Park’ın açıklamasından bir hafta sonra tarif sitesi Epicurious geçen yıl sessizce uygulanan bir hareketin devamı olarak sitelerine artık içinde sığır eti olan yeni tarif eklemeyeceklerini açıkladı. Bu hareket içinde sığır eti olmayan yemek seçeneklerini normalleştirmek için ihtiyaç duyduğumuz değişiklik. Ancak sorunu çözmek için yeni tariflerden daha fazlasına ihtiyacımız var. Yerel havuç dolabınızda yoksa onu kızartıp yemek yapamazsınız.

Makalenin İngilizce orijinali