KadınManşetTürkiye

EŞİK’ten muhalefete ‘hayati’ mutabakat çağrısı: Kadınların hayatları da en az Saadet Partili yöneticilerinkiler kadar önemli

0

Eşitlik İçin Kadın Platformu (EŞİK) Millet İttifakı’nın mutabakat metnine karşı “Laik ve demokratik bir ülkede, barış içinde, eşit, özgür ve şiddetsiz bir yaşamdan asla vazgeçmiyoruz” diyerek tepki gösterdi. Altılı masanın hükümet programı niteliğindeki mutabakat metnine sekiz ayrı maddenin açık ve net bir şekilde yazılması istendi:

  1. Seçim ve atama ile gelinen tüm mekanizmalarda eşit temsile yer verilmesini;
  2.  İstanbul Sözleşmesi’ne tekrar taraf olunacağının ve etkin uygulanacağının açık olarak yazılmasını:
  3. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının “Kadın ve Eşitlik Bakanlığı” olarak koordinatör bakanlık sıfatıyla yeniden yapılandırılacağının belirtilmesini:
  4. Hukuk, eğitim, sosyal hizmetler ve tüm toplumsal alanlarda fiili olarak yok edilen laik sistemin yeniden inşasını sağlayacak önerilerin netleştirilmesini:
  5. Programlarında, tüm toplumsal kesimlerin eşit yurttaşlık hakkını garantiye almayı; temel hak ve özgürlükleri tehdit eden her türlü söylem ve fiili uygulamalara son vermeyi;
  6. Başta cinsiyeti, cinsel yönelimi ya da cinsiyet kimliği nedeniyle ayrımcılık olmak üzere her türlü ayrımcılıkla etkin şekilde mücadeleyi;
  7. Eğitimi her türlü ayrımcılıktan uzak, laik ve parasız hale getirmeyi;
  8. Bağımsız sivil toplumun yönetim süreçlerine katılmasını sağlamayı;
    net olarak yazmaya çağırıyoruz.

‘Uzlaşma için daha fazla çaba gösterilmeli’

30 Ocak’ta yayımlanan mutabakat meninde oldukça detaylı bir çalışma yapıldığının, 20 yılda tahrip edilen pek çok toplumsal ve kurumsal başlığın detaylı olarak ele alındığının görüldüğü belirtilerek programa yansıyan detaylar bakımından toplamda kadınların taleplerine önem verildiği ve dikkatle çalışıldığının anlaşıldığı ifade edildi. “Kadın” başlığı altında yer alan 50 maddenin yanı sıra diğer sekiz başlık altında da önerilerin yer almasının kapsamlı yaklaşıma işaret etmesi bakımından olumlu olduğu da ayrıca eklendi.

Açıklamada, metnin sivil toplumun görüş ve önerilerine açık olduğunun belirtilmesi nedeniyle eksikliklerin giderilmesi ve demokratik siyaset bakımından önemli olduğu aktarıldı.

Ancak metne yansımayan çok temel bazı eksikliklerin düzeltilmesi için özel bir çaba gerektiği de vurgulandı:

“Uzlaşma kültürü ve pratiğinin bu denli zayıf olduğu bir ülkede altı farklı siyasi partinin her cümlesinin tam mutabakatla yazıldığını belirttikleri bir nevi hükümet programı hazırlamış olmaları ve bunu kamuoyu ile paylaşmaları tek başına çok değerlidir. Uzlaşma sağlanamayan konuların sonraya bırakılması yönteminin izlendiği çeşitli defalar medyada dile getirilmiştir. Bu yöntem yol almak bakımından makul görünse de; üzerinden atlanan ana meselelerin kritik önemdeki başlıklar olması programa verilecek desteği olumsuz etkileyebilir.

Uzlaşma için daha fazla çaba gösterilmelidir. Çünkü, mesele sadece sorunların iç içe olması nedeniyle çözümlerinin de bütünlüklü olması zorunluluğundan ibaret değildir. Ülkenin ikinci yüzyılından bahsedilirken, asıl ihtiyaç her alanda tahrip edilmiş toplumsal sistemin yeniden inşası ve toplumsal barışın sağlanması iken; geniş kesimlerin desteği olmadan yola çıkılmamalıdır.”

‘Metin yaralara merhem olma konusunda güçlü bir umut vermiyor’

Ülkenin ekonomik çöküş, adalet ve hukuk sisteminde yıkım gibi acil ve yakıcı sorunları ile aynı önemde, cesaretle ve bütüncül bir yaklaşımla ele alınması gereken toplumsal sorunları bulunduğuna dikkat çeken EŞİK yönetimince, “Tahrip edilen laikliğin yeniden tesis edilmesi ve etnik köken, mezhep, cinsiyet kimliği ve cinsel yönelim ayrımcılığına şu veya bu sebeple yer vermeyen bir program eksik doğmuş olacaktır. Metin bu şekliyle, ayrımcılık ve adaletsizliğe maruz bırakılan ve milyonları oluşturan toplumsal kesimlerin yaralarına merhem olma konusunda güçlü bir umut vermemektedir” açıklamasında bulunuldu.

EŞİK: Metinde eşit temsil ilkesi yok

Açıklamada ayrıca “Son yıllarda sokağa çıkmamıza bile izin verilmeyen 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nün kadınlar için tatil ilan edilmesinden, hijyenik petin vergilendirilmemesine, 7/24 ücretsiz kreşten, cinsel şiddet kriz merkezine, doğum kontrolü araçlarına erişimden, cinsiyetçi dil kullanmamaya kadar geniş bir yelpazede, eşitliği sağlamaya dönük pek çok alt başlığa yer verilmesine karşın, metinde seçim ve atamayla gelinen tüm mekanizmalarda yüzde 50 eşit temsilin sağlanması konusunun yer almamış olması önemli bir eksikliktir. Eşit temsili sağlayacak bütünlüklü program anahtar konumdadır. İşyerinde terfide eşitlik, eşit temsilin sadece bir yönüdür bütününü ikame etmez” denildi.

‘Kadın, Aile ve Çocuk Bakanlığı eşitsizliği derinleştirecek bir öneri’

EŞİK tarafından yapılan açıklamada bugünkü Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı‘nın kuruluş aşamalarına da dikkat çekildi. ‘Tek adam’la birlikte sürecin nasıl bir değişikliğe uğradığına dair şunlar dile getirildi:

“2011 yılında Kadından Sorumlu Devlet Bakanlığı’nın adının ‘Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı‘ olarak değiştirilmesi, o zamanki Başbakanın yani bugünkü tek adamın, “Kadın, erkek eşitliğine inanmıyorum, fıtrata aykırı” sözünü resmi devlet politikasına yansıtan ilk adımdı.

Sorumluluk alanı ve içeriği doğrudan kadın hareketinin emeği ile oluşturulmuş olan bakanlığın adındaki ‘politikalar’ ibaresinin gereği olan, eşitliğe yönelik politika ve eylem planları da süreç içinde adım adım yok edildi. 2018 yılında Çalışma Bakanlığı ile birleştirildi, kısa sürede bundan da vazgeçildi ve adı ‘Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı‘ olarak yeniden değiştirildi. Bu değişiklikle bakanlığın işlevi; yoksullaştırılan, kreş desteği verilmeden üç çocuk politikalarıyla istihdam dışı bırakılan, hiçbir güvence içermeyen yaşlı-hasta bakım desteği ile ‘evde kalmaya‘ teşvik edilen kadınlara ‘sosyal yardım‘a indirgenmişti.”

Kadın ve Eşitlik Bakanlığı önerisi

Metinde bu anlayışa ters pek çok politika önerisine yer verilmesine karşın, bunların hayata geçirilmesinde en önemli rolü üstlenecek olan bakanlığın adının “Kadın, Aile ve Çocuk Bakanlığı” şeklinde önerilmesinin oldukça şaşırtıcı olduğunun belirtildiği açıklamada altılı masanın mutabakat metni şöyle eleştirildi:

“Cümleye kadın eklenmesi eşitlik içeren bir ifade olmasını sağlamaz. Tam tersine, bakanlığın adının bu şekilde önerilmesi; kadınlar içine doğdukları ya da evlilik yoluyla kurdukları aile dışında da bağımsız, özgür bireyler ve eşit yurttaşlardır gerçeğinin benimsenmediğini, yada iyimser bir yorumla bu konunun üzerinde yeterince durulmadığını düşündürmüştür.

Kadınların toplumsal konumunu aile ve çocuğa endeksleyen, onları eşit bireyler olarak görmeyen bir yaklaşım, eşitsizliği gidermek bir yana derinleşmesine sebep olur.

‘Yardıma muhtaç kılınmış, evindeki erkeklere ve eril devlete emanet edilmiş dezavantajlı sosyal grup’ fikriyatını pekiştiren her cümle eşitsizliğin derinleştirilmesi sonucunu doğurur. Bu da İstanbul Sözleşmesi gibi vazgeçilmezimizdir. Asla siyasi pazarlık konusu yapılmamalıdır ve bakanlığın adı ‘Kadın ve Eşitlik Bakanlığı‘ olarak değiştirilmelidir. Eşitliğin hayatın her alanında kurulması için tüm bakanlıklar arasında ortak ve uyumlu çalışmayı sağlayacak koordinatör bir bakanlık olarak yapılandırılmalıdır.”

EŞİK: Metinde İstanbul Sözleşmesi’ne açık adıyla yer verilmedi

EŞİK açıklamasında “Mutabakat metninde İstanbul Sözleşmesi’nin bazı önemli hükümlerine yer verilmesine ve ittifakı oluşturan beş partinin sözlü beyanlarına karşın, uygulanacağının açıkça yazılmamasını önemli bir eksiklik olarak görüyoruz” denildi ve İstanbul Sözleşmesi siyasilere tekrar anlatıldı:

“İstanbul Sözleşmesi temel insan hakları ve yaşam hakkı ile ilgilidir ve halen hem Mecliste kabul edilen 6251 sayılı Kanun’a hem de 6284 sayılı kanuna göre yürürlüktedir. EŞİK olarak 20 Mart 2021 tarihinden beri her yerde dile getirdiğimiz üzere verilen çekilme kararı yok hükmündedir.

Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’e geçiş iddiasıyla yola çıkan ittifakın, Meclis iradesi yok sayılarak ve Anayasanın başta 90. Maddesi olmak üzere onlarca maddesi ihlal edilerek verilmiş olan çekilme kararını iptal ederek, İstanbul Sözleşmesi’ni uygulamaya koyma konusunu açıkça programa yazmayıp, dolambaçlı yollara başvurmasını ve pazarlık konusu yapmasını önemli bir çelişki olarak değerlendiriyoruz. Bu durum her şeyden önce ittifaka duyulan güveni zedelemektedir.”

‘LGBTİ+lar nefret dili ve eşitlik karşıtlığının sonuçlarıyla canlarından oluyorlar’

EŞİK tarafından yapılan açıklamada ayrıca son dönemde nefret diliyle birlikte derinlemesine ötekileştirilen LGBTİ+‘lara da işaret edildi:

“Kadınlar ve LGBTİ+ lar özellikle İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme sürecinde yükseltilen nefret dili ve eşitlik karşıtlığının sonuçlarıyla her gün gündelik hayatlarında karşılaşıyorlar, hatta canlarından oluyorlar. İŞİD yöntemleriyle boğazı kesilerek, kızının “Anne ölme!” çığlığı eşliğinde katledilişine tanık olduğumuz Emine Bulut cinayetinden sonra topluma mal olan “İstanbul Sözleşmesi Yaşatır” sloganı, kadınlar için bir slogan olmanın çok ötesinde anlamlar taşımaktadır. Böylesi bir can meselesinin uzlaşma konusu, pazarlık unsuru yapılması inciticidir.

Yerli ve milli olduklarını iddia edenlerin Macaristan, Brezilya, Rusya gibi ülkelerden kopya ettikleri, LGBTİ+ varoluşu inkar etme ve düşman yaratma siyasetinin sonuçları toplumsal barışı tehdit eden boyutlardadır. İstanbul Sözleşmesi’ne karşı yürütülen karalama kampanyası ile ayyuka çıkan, evrensel hukuk normları ve bilimden uzaklaşma durumundan bir an evvel çıkılması, başta ülkeyi yönetmeye aday siyasi partiler olmak üzere tüm toplumun ortak sorumluluğudur. Demokrasiden ve insan haklarından yana herkesin ama öncelikle siyasetçilerin sözleşmenin adını anmamak yerine cesaretle anarak yaratılan bilgi kirliliğini gidermesi yalnız kadınların değil tüm kamuoyunun beklentisidir.”

EŞİK daha önce de başta kadın ve LGBTİ’lar olmak üzere milyonları temsil eden 700’e yakın örgütün imzasını taşıyan bir çağrı ile iktidarın bu Anayasa teklifine açık ve net bir hayır denmesi çağrıda bulunmuştu. Konuya ilişkin olarak açıklamada şu sözlere yer verildi:

“Buna rağmen Saadet Partisi, iktidarın bu anayasa teklifini de hemen imzalayarak 6’lı masadan bağımsız hareket etti ve AKP-MHP iktidarına açık bir destek verdi. Saadet Partisi 6’lı masanın İstanbul Sözleşmesi ve eşit temsil gibi kadınlar konusundaki temel haklarla ilgili tüm konularda zorluk çıkartmakta, ortak metinlere yazılması ve sözlü olarak dile getirilmesi konusunda açık bir sansür uygulamaktadır. Bu durum kabul edilemez. Hiçbir oy beklentisi, haklarımız ve hayatlarımızın pazarlık konusu yapılması için gerekçe olamaz.”

EŞİK millet ittifakının beş partisini bu konuda artık net bir tutum almaya davet etti:

“Nasıl ki Saadet Partisi, Anayasa’da yapılmak istenen ve ülkeyi tam bir kaosa sürükleyecek olan Anayasa değişikliği teklifine tek başına onay verdi ise, toplumsal cinsiyet eşitliği ile ilgili konularda farklı düşünüyor ise 5 partiye yol vermesi istenmelidir.”

‘Kadınların hayatı ve geleceği en az Saadet Partili yöneticilerinkiler kadar önemli’

Kadınların hayatı ve geleceğinin en az Saadet Partili yöneticilerinkiler kadar önemli olduğunun altının çizildiği açıklamada “Mutabakat metinlerinin her bir kelimesinde oybirliği arama kuralı adına, toplumun ve kadınların geleceği feda edilemez. Kadınlara ve topluma karşı açık ve şeffaf olunmalı; hangi parti bu konuda muhalefet ediyorsa, kendisine muhalefet şerhi düşme hakkı verilerek, diğer partilerin uzlaştığı konular üzerinden ilerlenmelidir. Topluma güven ve umut verecek olan bu açıklık ve netlik olacaktır” denildi.

Mutabakat metninde eğitimde, sosyal hizmetlerde ve toplumsal-siyasal-ekonomik yaşamın tüm alanlarında laik sistemin yeniden inşasına yer verilmediğine dikkat çekilen açıklamada şunlar aktarıldı:

“Bu başlıkların altında pek çok olumlu önerinin yer aldığı mutabakat programında, tarikatlar ve Diyanet İşleri Başkanlığı’na eğitim ve sosyal hizmetler sisteminde sınırsız rol verilmesine; hukuksal, ekonomik, toplumsal ve kültürel yaşamın dini kurallarla düzenlenmesine son verileceğine dair açık ve net bir bahsin yer almaması da önemli bir eksikliktir. Devletin tüm din ve inançlar karşısında eşit mesafeli bir tutum almasının sağlanacağına ilişkin bir vaadde bulunmamaktadır.”

Tarikatlerle yapılan protokoller…

Aile Bakanlığı’nın 17 Ocak’ta Diyanet İşleri Başkanlığı ile yaptığını duyurduğu 4 -6 yaş aralığındaki çocukların eğitimi ile ilgili protokole de işaret edilen açıklamada şu ifadeler kullanıldı:

“[(…)Protokol] eğitim alanındaki laikliğe aykırı onlarca fiili uygulamanın güncel örneği idi. Protokolün ailelere aylık 150’şer TL verilerek, yani yoksullukları kullanılarak uygulanacak olması bir yana, çocukların tek taraflı, bilimden uzak eğitime tabi tutulmasına daha fazla seyirci kalınmamalıdır. Konu başka bir zamanda ve zeminde uzlaşma aranabilecek bir ayrıntı değil, acil ve temel bir sorundur.

Siyaset; bu ülkede tarikat yurdunda, kız kardeşini topluma emanet ederek intihar eden Enes Kara gibi gençlerin varlığını hesaba katmak zorundadır. Diyanet İşleri Başkanlığının ve tarikatların bakanlıklar ve devlet kurumlarıyla yapmış bulunduğu tüm protokollerin iptal edileceği açıkça ilan edilmelidir.”

Kadına karşı şiddetle mücadele gibi hassas bir konuda bile, kadınlara sadece itaat telkin eden, LGBTİ+’ları sapkın ilan eden, daha birkaç gün önce, kadınların yanlarında aileden bir erkek olmaksızın seyahat özgürlüğünü 90 km ile sınırlamayı öneren Diyanet İşleri Başkanlığı’nı sosyal politikaların tüm kurumlarında baş köşeye oturtan sürecin sona erdirileceğinin açıkça ilan edilmesi gerektiği de ayrıca belirtildi. EŞİK, mutabakat metninin içerdiği eşitlikçi önerilerin bu kurum aracılığı ile uygulanmasının mümkün olmayacağının açık olduğunun altını çizdi.

Siyasetçilerin hiçbir suretle ayrımcılık yapmamayı seçim stratejisi olarak değil, Anayasal görev olarak görmesi gerektiğinin belirtildiği açıklamada ayrıca başörtüsüne ilişkin olarak da şunlar aktarıldı:

“Başını isteyerek örten kadınların özgürlüğü kadar aile ve toplum baskısıyla örtünmeye zorlanan ve/veya şort ya da tayt giymeye korkar hale getirilen kadınların özgürlüklerini de önemsediklerini göstermelidirler. Milletvekilleri, ettikleri yeminin gereği olarak; eşitliği ve laikliği anayasal düzeyde ortadan kaldıracak ve Doç. Dr. Murat Sevinç’in deyimiyle ‘laikliğin tabutuna çakılacak son çivinin‘ ifadesi olan iktidarın Anayasa değişikliği teklifine net ve tartışmasız bir HAYIR diyerek topluma karşı sorumluluklarını yerine getirmelidirler. TBMM’de yapılacak oylamaya katılmayarak teklifin referanduma götürülmesinin önünü kesin olarak kapatmalıdırlar.”

Eşitlik İçin Kadın Platformu’nda bir araya gelen yüzlerce örgütün temsil ettiği kadın ve LGBTI+ lar, kendilerinin sergilediği cesaret örneğinin aynı kararlılık ve cesaretle siyasetten de beklediklerinin altını çizdi.

 

More in Kadın

You may also like

Comments

Comments are closed.